0 0
Read Time:5 Minute, 23 Second

Savaş Dönemi Başkanı Çamura Batıyor

Immanuel Wallerstein / 13 Mart 2004
Çeviri: Sendika.org

8 Nisan 2004’de George W. Bush NBC’nin "Basınla Buluş" programında Tim Russert’a "Ben savaş dönemi başkanıyım" dedi. Bu açıklama konumunu yalnızca daha fazla zayıflatıyor. Başkan Bush’un Hazine Bakanı Paul O’Neill Irak’la savaşın daha Bush seçilmeden kabinenin gündeminde olduğunu söyledi. Yani Bush’u bu yola iten neden 11 Eylül değildi. Amerikalılara ve dünyaya, bir kez değil tekrar tekrar, Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarının ABD ve dünyaya karşı acil bir tehdit oluşturduğunu söylemişken, Bush kendi eliyle seçtiği Saddam’ın silahlarını bulmakla görevli Irak İnceleme Gurubu başkanı David Kay’in Amerikan Kongresi’ne hiçbir şey bulamadığını ve artık Saddam’ın bu silahları 1991 gibi yok ettiğini söylediğini duyuruyor.

Bush’un kamuoyu yoklamalarındaki yüzdesi hemen düştü. Hatta oldukça muhafazakar yorumcular bile Kay’in bulduklarından ve ABD’nin savaşa sahte varsayımlarla girmesi gerçeği yüzünden oldukça mutsuzlardı. Şimdi herkes ABD istihbaratının nasıl yanlış yaptığını öğrenmek istiyor, sanki sorun buymuş gibi. Kendisi yanlış olan istihbaratın, Bush yönetimi tarafından önceden planlanmış hedeflerine ulaşmak için büyük ölçüde abartılarak yorumlandığı açıkça görülüyor. Ve herkesin hatalı olduğu da doğru değil. Her şeyden önce Uluslar Arası Atom Enerjisi Kurumu’nun başkanı Scott Rider ve diğerleri gibi silahların olduğuna dair kanıt bulunmadığını söyleyen açık sesler de vardı.

Bush savunma durumunda. Etrafındakiler farklı hikayeler anlatıyorlar. Colin Powell şu anda, Bush gibi, bu tip silahların olup olmadığından emin değil. Cheney ve Rumsfeld hala silahların bulunmasını beklediklerini söylüyorlar. Ama ne olursa olsun. Savaşın gerekçelendirilmesi değişti. Bush bize Saddam Hüseyin’in "silahları üretme yeterliliği olduğunu" söylüyor. Ve bunun yanında "O tehlikeli bir adamdı" ve "bu tehlikeli bir dünya." Saddam Hüseyin sonunda bir silah yapabilecek ve "bu silahların gölgedeki terör ağının eline düşmesine izin verecek" bir "çılgın" idi. Ayrıca, "ABD ciddi sonuçlar doğuracak dediği zaman ve eğer ciddi sonuçlar yoksa, bu ters sonuçlar yaratır." Sonunda kim bilebilir? Nükleer bir silah yapmış olabilirdi ve sonra ABD "bir şantaj ile karşı karşıya kalabilirdi."

Bu o kadar zayıf bir açıklama oldu ki bugün ABD tüm inanılırlığını kaybetti. Bu arada Irak’ta işler pek iyi gitmiyor. Her hafta beş ya da on ABDli ölüyor. Ve Irak polisine katılmak son derece tehlikeli. Iraklı kadınlar köktenci baskılar yüzünden artık evlerinden çıkmaya korkuyorlar. Arap dünyasındaki en ilerici olan Irak’ın kadınlar ile ilgili yasaları henüz geçenlerde Iraklı geçici yönetim tarafından şeriat lehine ortadan kaldırıldı. ABD asla yakalanmayacaklarını iddia ettikleri bataklıktan gerçekten bir an önce çıkmak istiyor. Egemenlik hakkını 30 Haziran’da Irak hükümetine devretmek istiyor. Haziran sonrasında Iraklılar arasındaki siyasi görüşmelerde denetçiliği Birleşmiş Milletler’in üstlenmesini istiyor. Dengeleyici güç olma rolünü NATO’nun üstlenmesini istiyor. Bu isteklerinden herhangi birisini başarabileceği belirsiz.

30 Haziran’da devir şu anda çıkmaza girmiş durumda çünkü Şiiler kazanacakları için seçimde (hatırlayın, demokrasi) ısrar ediyorlar. Kürtler gerçek özerk yönetimde ısrarlılar. Ve Sünniler her şeyi kaybetmemekte ısrarlılar. Şiilerin ve Kürtlerin askeri unsurları var ve Sünniler kuşkusuz askeri bir yapı yaratacaklardır. ABD aniden etnik çatışmaların tamamen bir El-Kaide işi olduğunu öne süren bir belge üretti. Gerçek, Haziran sonrasında hiç de hoş olmayacak bir iç savaş çıkmamasının bir mucize olacağıdır. Eğer ABD, Kofi Annan ve NATO’nun işin içine bulaşacaklarını düşünüyorsa tekrar düşünmesi iyi olacak. İsviçre’nin önde gelen ve ABD’ye düşmanca yaklaştığı kolayca iddia edilemeyecek gazetesi, Neue Zurcher Zeitung, geçenlerde üzerinde "Irak’ın yeniden inşası" yazan bir beton karıştırıcısını, askeri giysiler içinde yarısına kadar betona gömülmüş duran George Bush’un üstüne beton dökerken gösteren bir karikatür yayınladı. Bush, çevresinde üstlerinde BM ve Avrupa yazılı kafası karışmış izleyicilere bakarak biraz çaresiz bir şekilde "Eh, gerçekten bir el vermekte bu kadar ısrar ediyorsanız" demekte.

Sorun George Bush’un elinin kolunun bağlı olmasında. Önünde güç geçecek bir seçim ve kendi Vietnam savaş kayıtları üstüne açıklayacak çok şeyi var. İstediği kadar bağıra çağıra nükleer silahlanmanın ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ve herkesin bir an önce barışsal amaçlarla nükleer yakıt üretmeyi bırakması gerektiğini yoksa sonuçlarıyla karşı karşıya kalacaklarını söyleyebilir. Bu arada kendisi ABD’nin nükleer kapasitesini arttırmayı öneriyor. Yani ülkelerin nükleer yakıt üretimini durdurmak için birbirleriyle yarışmalarını bekleyebiliriz.

Ve bir de Bush’un ABD için kazmakta olduğu ekonomik çukur olayı var. Eğer aldığınız vergilerin çoğunu geri verirseniz ve savaş harcamalarını büyük ölçüde arttırırsanız tabii ki bütçe açığı astronomik ölçüde artar. Bush dünyadaki ciddi kapitalistleri son derece korkutuyor. Ve hatta ABD Kongresi’nde kendi aşırı sağ ekonomik muhafazakarları bile sonsuz bir şekilde artan bütçe açığı yüzünden gelecek seçimlerde oy vermeme tehdidinde bulunuyorlar.

Bush NBC’de Tim Russert ile olan söyleşisinde bize son bir teselli bıraktı. "Özgür Irak dünyayı değiştirecektir" dedi. Ben de özgür bir Irak’ın dünyayı değiştireceğini ümit ediyorum, eğer biz ve Iraklılar o noktaya gelebilirsek. Kim bilir? Bu Bush’un mirası olacak.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter