Read Time:6 Minute, 38 Second
MAYIS ŞEHİTLERİ
A. AGİRİ
Kürt halkı uzun yıllar boyunca yok oluşa, unutulmaya, asimilasyon ve tahribatlara karşı direnmiş, çeşitli biçimlerde kendi ulusal kimliğine ve ülkesine sahip çıkan bir çaba içinde olmuştur. Yaşadığımız son otuz yıla ise PKK önderliğinde sürdürülen Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi (KUKM) damgasını vurmuş, Kürt halkı bu mücadele ve başkaldırıya etiyle tırnağıyla katılarak, sömürgeci TC devletinin tüm zalim ve zorba yöntemlerine karşı onurlu ve haklı duruşu ile tarihteki yerini almıştır.
Her ne kadar bu başkaldırının ve savaşın kazanımlarını, Demokratik Cumhuriyet Projesi ve İmralı eliyle teslimiyete kanalize edilme ve Kemalizm’e tekrar can verme çabalarına alet edilse de, inanıyoruz ki Kürt halkının uzun yıllar boyunca gösterdiği kararlı ve onurlu duruş buna izin vermeyecektir.
Kürtler tarihleri boyunca varolma mücadelesi vermiş bir halktır. Uzun yıllar boyunca sömürgeci devletlerin en acımasız yöntemle uyguladıkları inkar ve imha politikalarına maruz kalmış, uluslar arası diplomasinin sahtekâr ve acımasız dişlileri arasında yok olmanın sınırlarına gelmişti. Bu dönemde Kürt halkının kendini var etme çabaları sistemli ve sağlıklı bir bakış ve örgütlenme eksikliği nedeniyle başarılı bir sonuca ulaştırılamamış, bu durum oldukça güçlü olan tahribat ve asimilasyon politikaları nedeniyle de Kürtlerin özünü kemiren, içini boşaltan bir hantallık halini almıştı. Bu duruma müdahale ancak eskiyi aşan ve etkili, yaratıcı bir sosyalist teori ve pratik bütünlük içinde modern bir yapılanmanın ihtiyacını hissettirmekteydi. Uluslararası koşullarda tüm bu süreçte böyle bir çıkış için olumsuz bir tablo çiziyor, hatta uluslararası güçler buna imkan sağlamak şöyle dursun Kürtlerin yok oluşunu alkışlıyor, bu halkın uyanıp kendine sahip çıkacağına ihtimal vermiyordu.
Ancak yanıldıklarını kısa zamanda gördüler. Zira Kürtler bu gidişe dur diyerek düşünceden eyleme kadar her alanda başkaldırı ve direnişi şiar edinmiş ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak Kürtlerin diriliş mücadelesinin asmbolü olan, KUKM’sinin önder gücü PKK’yi yaratmışlardır.
PKK’nin her alanda geliştirdiği direniş ve başkaldırıyı boğmak için sömürgeci, faşist güçler atılmak istenen adımları engellemek istediler. PKK gerçekliği tam bu noktada kendini dayattı. Çok kıt olanaklarla gelişip güçlenmeye çalışırken diğer yandan destanlaşan bir fedakarlık ruhuyla çok güçlü saldırılara göğsünü siper etmekten kaçınmadı. PKK kadro ve militanları, kendi şahıslarında somutlaştırdıkları direniş ve varolma mücadelesini sürekli güçlü tutmayı başardılar. Öyle ki, 1970’li yılların ortalarından sonra Kürdistan’daki direniş ve fedakarlıktan bahsedildiğinde akla gelen tek olgu PKK direnişçiliği oldu.
Adı dahi unutulma noktasına gelmiş olan Kürdistan’da PKK bu gelişmeleri nasıl sağladı, bunlara damgasını nasıl vurdu, yüzyılların teslimiyet ve ihanetini nasıl mahkum etti? Tabii ki çok kolay olmadı. Çağdaş sosyalist ideolojinin rehberliğinde akıl almaz fedakarlık ve özverili bir çalışma ile halkın istem ve taleplerini kendisinde somutlaştıran örgütlü gücü PKK, “Bağımsız Kürdistan” ve “Sosyalizm” davasının önemli bir dönemeci olmuştur. En değerli önder kadro ve militanlarını bu yolda şehit vererek samimiyetini ve dürüstlüğünü halka ispat etmiş ve halkın desteğini de alarak, bu yoldan geri dönülemezliğin altını ısrarla çizmiştir.
İdeolojik bir grup olduğu dönemden itibaren şehit vermeye başlayan PKK, 1977 yılında Haki Karer gibi güçlü bir önder kadrosunu alçakça bir komplo sonucu yitirmiştir. Haki Karer çok önemli bir kayıptı. Ancak onun başlattığı direniş ve mücadele pratiği yarım kalmamış, hatta daha kararlı bir tarzda sürdürülmüş, yaratılan direniş kültürü ile Haki’lerin ve nice bu yolda şehit olanların anısına bağlı kalınmıştır. Düşmanın saldırılarına daha planlı, kararlı ve etkili cevap verilmiş ve şehitlerin kanlarıyla yaratılan değerler bin bir fedakarlıkla günümüze kadar korunabilmiştir.
Büyük enternasyonalist devrimci Haki Karer’in anısına sahip çıkmak, mücadelesini halka mal etmek için Kürdistanlı devrimciler yoğun çaba gösterdiler. Haki’nin katledilişinin yıldönümünde onun anısına bağlılıklarını gösteren devrimciler Kürdistan’da afişlemeler yaptılar. Eylemler düzenlediler. Hilvan’da etkili bir eylem yapan devrimciler saldırıya uğradı ve 19 Mayıs 1978’de Halil Çavgun şehit düştü.
Mücadelemizin 2. büyük kaybı olan Halil Çavgun düşmanın uzun süreli bir planlamasıyla katledildi. Bunda amaç Hilvan’da tohumları atılan mücadelenin kitleselleşmesinin önüne geçmekti. Ancak Hilvan halkı mücadeleye daha fazla sarılarak fedakar bir savaşıma girdi. Bağımsızlık hareketinin nice bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları ortadan kaldırmak ve taşınan umutları küllendirmek isteyen düşman saldırılarını sertleştirerek arttırmıştı. Bütün bunlara rağmen politik bir güç haline gelip sistemli taktikler geliştiren Kürdistan Devrimcileri, daha fazla kayıplar verme pahasına direniş bayrağını yükseltti.
Daha sonraki süreçte hareketin en büyük kayıplarının verildiği Mayıs ayı direniş ayı olarak ilan edildi. 1977 Mayısında verilen ilk büyük kayıptan sonra sonraki yıllar mayıs ayında birçok yiğit devrimci şehit olmuş, toprağa düşen her şehit militanın ardından binlerce insan bu onurlu davaya sahip çıkmışlardır.
6 Mayıs 1978’de Halkın Kurtuluşu tarafından katledilen Metin Turgut,
23 Mayıs 1979’da TC kolluk güçleri tarafından katledilen Müslim Barın,
1979 Mayısında Halkın Kurtuluşu tarafından katledilen Müslim Polat,
10 Mayıs 1979’da faşistler tarafından katledilen İsmail ve Nuh Pehlivan,
Mayıs 1980 KUK tarafından katledilen Hamo, Mehmet, İbrahim ALAN, Hasan Hasuk ve Adil Yavuz .,
1980 Mayısında Bucaklar tarafından katledilen İsa Demirci, Hakkı Polat,
1980 Mayıs Hüsnü, Fesih, Hüseyin Erol, A. Kadir Zana,
1981 Mayıs Seyfi Doğanay, Hüseyin Taşçan, Şükrü Sever ,
İsrail Siyonistleri tarafından katledilen A. Kadir Çubukçu,
2 Mayıs 1983 Güney Kürdistan’da katledilen Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin ve niceleri ölümleriyle yaşam yaratarak halkımızın bağrına gömüldüler.
Daha sonraki yıllarda da yüzlerce yiğit Mayısta toprağa düştüler. İlk yıllardan itibaren en büyük ve önemli kayıpların verildiği Mayıs ayı Direniş Ayı olarak ilan edilmişti.
Kanlarıyla Kürdistan dağlarını sulayıp yeşerten devrimcilerimizin anısına ve mücadelesine sahip çıkmak, Demokratik Cumhuriyet tezine sahip çıkarak onursuz bir yaşam dilenmekten değil, şehitlerin yürürken yiğitçe düştükleri yoldan, yani “Bağımsız Kürdistan” davasına giden yolda yürümekten geçer.
Ayrıca Mayıs ayında şehit olan Denizlerin, İboların bizlere bıraktığı mirası yani idealleri için ölebilme ve bu idealleri gerçekleştirebilmek için militanca ve fedakarca çalışma pratiğini saygıyla anıyor ve kendimize rehber olarak alıyoruz.
Anıları mücadelemizde yaşayacaktır.
Şehîd Namirin