Read Time:4 Minute, 7 Second
NEWROZ KUTLAMALARININ ARDINDAN…
SerhatARARAT
SerhatARARAT
Kürt halkı her şeye rağmen Newroz’unu kutladı…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da her çevre, Newroz kutlamalarının ardında çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Özellikle Kongra-Gel, bu kutlamaları İmralı çizgisinin bir kez daha onanması olarak tanımladı. Başka türlüsünü beklemek saflık olur…
Bilindiği gibi, bu Newroz’da Kürt halkının ulusal bilincini, iktidar ufkunu köreltmek için ortaya atılan içi boş İmralı “Demokratik Konfederalizm”i ilan edildi, Öcalan da bunun “Önderliği” olarak duyuruldu.
Başta Diyarbakır olmak üzere birçok alanda on binler alanları doldurdu. Kitlesel düzeyde önemli bir rakama ulaşıldı. Salt bu boyutuyla Newroz kutlamaları Kürt halkının kendi ulusal değer ve renklerine ne düzeyde sahip çıktığını bir kez daha gösterdi. Bu kitlesel katılımda en temel tetikleyici unsur, kuşkusuz, özellikle son otuz yıllık mücadele ve savaş içinde Newroz’un bilinç ve bilinçaltlarında yarattığı birikim ve özdeşleşme duygusudur! ‘90’lı yıların başlarında Kürt halkı ölümüne Newroz alanlarına çıktı, tank ve topların üzerine yürüyerek Newroz’una sahip çıktı, katliamlara rağmen Newroz’un özünü yaşama kararlılığını gösterdi. En temel ulusal değer, en önemli ulusal gün ve bayram olarak algılanan ve kutlanagelen Newroz’un teslimiyet ve ihanete, çok yönlü tasfiye hareketine rağmen kısa sürede bilinçlerden silinmesi olanaklı değildir. Kaldı ki, bunca mücadeleye rağmen Kürt halkının en temel ulusal demokratik sorunları bütün yakıcılığıyla orta yerde duruyor. Dolayısıyla Kürt halkının Newroz’u kitlesel boyutlarda sahiplenmesi doğal ve anlaşılırdır. Bu, ne İmralı çizgisinin bir onanması ve doğrulanması, ne de başka bir çizginin; bu, Kürt halkının ulusal değerler ve istemlerindeki ısrarı, temel değerlerine sahip çıkma bilinci ve duygusunu gösterir. Bu, olayın sadece bir boyutudur. Başka boyutları da var… Geçmeden vurgulamak isteriz ki, anılan bilinç tahrip edilen, kuşa çevrilen, özü boşaltılmaya çalışılan bir bilinçtir!
Son 5-6 yılda Newroz bilincinde, aynı anlama gelmek üzerde devrimci ulusal kurtuluş bilincinde ve ufkunda çok derin ve büyük karartmalar yaşanmaktadır. Bu karartmalar Newroz kutlamalarına da yansıdı! Bu yönüyle Newroz kutlamaları kendi içinde parçalı, çelişkili, çatışmalı bir paradoksu anlatmaktadır! Dolayısıyla Newroz kutlamalarını bu çelişkili ve paradoksal boyutlarıyla birlikte incelemek ve değerlendirmek gerekir.
Newroz, her şeyden önce zulme, haksızlığa, işgal ve yabancı egemenliğe karşı bir isyan ve mücadele platformudur!
Newroz’un ruhunda ve özünde zalim karşısında aman dilemek, af dilenciliği yapmak yoktur! Newroz’un ruhunda ve özünde, onurlu direniş ve zafer coşkusu vardır. Newroz, elbette bir bayramdır ve bayram coşkusuyla kutlanmayı gerektirir. Bu, mücadeleci yönlerini tamamlar… Coşku ve heyecan mücadele ve boyun eğmeme kararlılığıyla bütünleştiğinde devrimci bir anlam kazanabilir…
Peki, bu Newroz kutlamalarının devrimci politik özünü yansıtan bir eyleme, bir davranışa rastlamak mümkün olabildi mi? Bir mücadele ve hesaplaşma platformu olan Newroz, herhangi bir “şenliğe” dönüştürüldü… İbrahim Tatlıses’li Newroz’un bundan başka bir anlam ifade etmesi de olanaklı değildir.
Amed Newroz kutlamaları için İbrahim Tatlıses’in seçilmesi rastlantı değildir. İbrahim Tatlıses, sistemin istediği ve kabul ettiği “Kürt tipi”dir; aynı zamanda kültürel dejenerasyonun simgelerinden biridir. Onun üzerinden verilmek istenen mesaj bellidir: “Bizi sisteminizin içine kabul edin, biz de İbrahim Tatlıses gibi düzenin uysal birer vatandaşı olacağız!”
İbrahim Tatlıses ile verilmek istenen diğer önemli bir mesaj da şudur: Newroz devrimci özünden, direnişçi ve mücadeleci yapısından soyundurulmak, sıradan bir şenlik zeminine konu edilmek istendi!
Amed Newroz kutlamalarına bakıldığında politik bir gösteriden çok ulusal renklerin karıştırıldığı bir eğlence ve şenlikle karşılaşırsınız. Devletin istediği “Newroz” budur aslında.
Evet, kimi yorumcular, Newroz kutlamalarına milyonların katıldığından söz eder. Abartılı yanları olsa da milyonların aktığı alanların, gerçekten politik bir etkisi, bir yaptırım gücü olabildi mi, bundan sonra politik sonuç doğurucu yanları olacak mı?
Bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün değildir.
Politik etki ve politik yaptırım gücü, her şeyden önce politik program ve hedeflerden gelir; bunların eylemli ifadesinde hayat bulur! Yoksa hedefsiz, ufuksuz yüz milyonlar sokaklara taşsa bile politik olarak ne anlam ifade edebilir ki?
Bu anlamda ‘90’lı yılların Newroz kutlamaları ile son yılların Newroz kutlamaları arasında nitelik farkları vardır, daha öncekilerin politik programı ve hedefi az çok belliydi; ama son kutlamalara damgasını vuran Newroz’un mücadeleci yönleri değil, düzene kendini kabul ettirme törenleri niteliğindedir.
İlan edilen “Demokratik Konfederalizm” safsatası bunun en somut ifadesidir. Demokratik Konfederalizm, Kürt halkını, Kürdistan emekçilerini ulusal ve toplumsal açıdan iktidarsızlaştırma, iktidar ufku ve hedefinden yoksun bırakma hareketinden başka bir şey değildir. Demokratik Konfederalizm ile Kürtlere önerilen özgürlük, kendi kaderi üzerinde söz ve karar sahibi olma, başka halklarla eşit haklara sahip olma durumu değil, mevcut sömürgeci sisteme yamanmış, onun bir eklentisi haline getirilmiş “Üçüncü Alan” örgütlenmesidir! Yani Kürtler, TC’ye, onun sömürgeci sistemine dokunmayacaklar, özgürlük ve eşitlik talep etmeyecek, “sivil toplum örgütleri”nde bir araya gelecek, geleceklerini “Doğal toplum” ve onun kalıntılarında arayacaklardır.
Özetle Newroz kutlamaları, Kürt halkının içinde bulunduğu karmaşayı, paradoksları yansıtmıştır. Kutlamalara katılanların azlığı veya çokluğu aldatıcı olmamalıdır. Önemli olan politik öz ve anlamdır. Bu Newroz kutlamalarında eksik olan buydu. Bunun da aslında Newroz’un en temel boyutu olduğu açıktır.
30 Mart 2005