YAŞAM ÇAĞLAYANLARI BERNA VE OKAN
Devrim yolunda ölümsüzleşenler devrimci kararlılığı ve bilinci geleceğe taşıyanlardır. Onlar için çok söz söylenebilir. Her devrimcinin yaşamı sıra dışıdır ve etkileyicidir. Onlar kendilerini saran toplumun bütün bileşenleri dışına çıkma gücünü gösterdikleri için devrimcidirler.
Verili zamanı, koşulları ve ihtiyaçları aşıp bu dünyayı değiştirme eylemine girdikleri için devrimcidirler. Toplumlar tarihine bilinçle bakıp bilimsel bilgiyle olayları kavradıkları ve asla bugünle yetinmedikleri için devrimcidirler. İşte bütün bunlardan dolayıdır ki onlar bir insan ömrüne sığan zamanın ötesine uzanırlar.
Her devrimciyi kişiliği ve eylemiyle anlatmaktan yanayım. Ağıtların, mistik ve propaganda dolu sözlerin bizleri geliştirmeyeceğine inanıyorum. 16 Haziran günü 17 MKP gerillası Dersim’de katledildi. Acımız ve kaybımız çok büyük. Onlar sınıf mücadelesinin keskin yollarında her zaman başarıyla yürümüş devrimcilerdi. Onlarla aynı hedefi, acıları ve sevinçleri paylaştık. Ortak mücadele alanlarında siper yoldaşlığı yaptık. Çok özel anlarımızı duygu ve düşüncelerimizi paylaştık. Aynı türküleri söyledik. Birlikte halaylar çektik. Hepsi arkadaşımızdı. Hepsi yoldaşımızdı. Bazı arkadaşlarla yüzsüze tanışmasak da bu gerçeği ve oluşan duygu düşünce bütünlüğünü değiştirmiyor.
Okan ve Berna ile tutsaklık koşullarında karşılaştık. Başlangıçta farklı hareketlerin ilişki sınırlarının çizdiği ölçüler içinde paylaşımlarımız olmuştu. İmralı teslimiyetinden sonra tavrımızı yürekten desteklemişlerdi. Bundan sonra da paylaşımlarımız giderek güçlenmişti. İlişkilerinde ilkeli, paylaşımlarında içten, eleştirilerinde ise ödünsüz arkadaşlardı. Her moral etkinliğimizde varlardı. Okan çok güzel saz çalardı. Bazı türkülerde gözlerini kapatır, sözlerin anlamlarını sazının tellerinde titreştirirdi. “Köprüden geçti gelin saç bağın düştü gelin “ türküsünü ne de güzel söylerdi. Okan her anmamızda sazıyla korolarımıza eşlik etmekten geri durmadı. Çok işi olmasına rağmen yeteneklerini ve emeğini katmakta tereddüt etmedi. Mütevazı adımlarımıza, devrimci bir önder kadronun sorumluluk bilinciyle güç vermeye çalışıyordu Hatta bazı korolarımızı Okan çalıştırdı. “Haydi, Kızıl Ordu “ der ve başıyla bizi coştururdu. O devrimci olan her değere örgüt ayrımı koymaksızın sahiplendi. Uzun tartışmalarımızda çağı, devrimcilerin görevlerini tartıştık. Onda gördüğüm ilk şey birikimli ve herkesten öğrenmesini bilen bir devrimci oluşuydu. Okan ile tartışmak bir zevkti. Ara sıra işleri bırakıp Okan ve Berna ile konuşmak için görüş yerine kaçıyordum. Görüş yerinde yan yana bir bankta oturur sohbet ederdik. Geçmiş sürecin eksiklerini, PKK kadrolarını Öcalan ardından bu kadar kolay tasfiyeye götüren nedenleri sorguladığım bu süreçte düşünce ve eleştirileriyle bana çok yardımcı oldular. Her ikisi de eleştirilerinde saygı sınırlarına dikkat ederek ilkeli yaklaştı. Hiçbir tartışmamızdan incinmedim. Tersine” bunları neden göremedim” dedim. Okan ile aynı memleketten olduğumuz için ara sıra da ortak espri ve takılmaların muhatabı oluyorduk. Benim kızdığımı görünce” Hayır öyle yapmayacaksın karşı taarruza geçelim” der ve zekice taktikler yaratırdı. Okan pırıl pırıl bir zekâya, zengin bir dünyaya sahipti. 19 Aralık operasyonunda aynı mevzide direndik. O devrimci direnişin asmbolüydü. Düşman askerlerine dönüp “ Daha çok bomba atın “ diyecek bir isyan gücünü göstermişti. Operaysan sonrası özel işkencelere tabi tutulan arkadaşlardan olduğunu biliyorum. F tipi zindanlarda da kararlılıkla direndi. Yazdığı mektupları yine espriler yine yaşam gücüyle doluydu. Tam da Okancaydı. Berna ile kavgayı ve büyük bir sevdayı paylaştılar. Onlar yoldaştılar, arkadaştılar, mücadelenin onurunu, güzelliğini paylaşan iki çiçektiler. Okan ölüm orucunda Berna’nın nasıl eridiğini, Berna da Okan’ı gördü. Kuşkusuz ki seven iki insan için ölüm ya da ayrılık tarifsiz acılar nedenidir. Sevgilinin gözlerine bakarak acıyı yüreğe gömmek ancak özgür insanların işi olabilir. Onlar sevgilerini devrimci değerlerle güçlendirdiler. Birbirlerini çok iyi anlıyorlardı. İkisi imkânsızı isteyen devrimcilerdi. İsteseydiler rahat yaşayabilir verili toplum içinde mevkiler edinebilirlerdi. En iyi okullarda eğitim görmüşlerdi. Berna İngilizce ve Fransızcayı çok iyi biliyordu. Ancak onlar verili toplum ilişkilerinin ne kadar tüketici ve sahte olduğunu bilice çıkarmışlar devrimciliğin bir gençlik hevesi olmadığını kanıtlamışlardı. Berna küçük odasında sabahlara kadar çalışırdı. Gecenin geç vakitlerinde onun ışığını hep yanık görürdük. Odası kütüphane gibiydi. “Çalışamazsam duramam “derdi. Onu halaylara ayak uydurmak için verdiği mücadeleyle, özgün Mersin yemeği fazla rağbet görmeyince bize masum gözlerle bakmasıyla, volta sohbetlerimiz ve daha birçok kareyle anımsıyorum.
Acımız çok büyük kaybımız çok büyük. Tasfiyeciliğin etkilerinin derin bir çözülme ve dağılma yarattığı bir dönemde onların devrimci mücadelede gösterdikleri kararlılık ve direniş bizler açısından görevin ne olduğunu ortaya koymaktadır. Tarih yazanların emekleri ve yarattıkları birikim mutlaka devrim yolunu daha da açacaktır. Anıları ve paylaştığımız ortak değerler yaşam gerekçelerimizdir. Sizleri, arkadaşlığınızı çok sevdik. Sizleri çok sevmeye devam ediyoruz.
6 Temmuz 2005
Filiz UYAN