0 0
Read Time:10 Minute, 47 Second

Çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır.”Emperyalist kapitalizm gelişip ilerledikçe devrimler de beraberinde gelişip ilerlemektedir.Emperyalist kapitalizm kendi mezar kazıcısını da yaratıp geliştirdikçe bu süreç birlikte atbaşı sürgit varolacaktır.Ta ki emperyalist kapitalizm tarih,h sahnesinden yok olup gidinceye kadar.  Büyük üstatların bu tespiti üzerine elbette söylenecek bir şeyler vardır.Zira emperyalist kapitalizm sürekli kendini yenilemekte ve çakılı alanlarda kalmamaktadır.Sürekli bir biçimde gerek sömürü biçimlerinde gerek se yönetim ve idare biçimlerinde gelişmeye ve ilerlemeye paralel biçimde kendisini mevcut duruma adapte edecek ve mevcut iktidarını sağlamalaştırıp varlığını sürdürecek tüm önlemleri yaşama geçirmektedir.İdare biçimlerinde esneme her zaman var olagelmekle birlikte bunun süreğenleşmesi konusunda sürekli bir araştırma ve geliştirme içerisinde olduğunu ifade etsek sanırız abartmış olamayacağız.Aynen üretim ve paylaşım konusunda bir devamlılık ve ar-ge mevcutsa bunun toplumsal ayaklarının da aynı ilgiyi gördüğünü söylemeliyiz.Kaldı ki, iktidarın sağlamalaştırılması ve devamlılığı gerçekte buna bağlıdır.Bunun içinde rahatça bu faaliyetlerini sürdüreceği bağımlı ve sömürge ülkelerde mevcutken bu çok daha kolay olmaktadır. Emperyalist kapitalizm dönemin de varsayıldığı ve bir kaça örnekte de yaşandığı üzere zayıf halkalardan kopmalar yada devrimler gerçekleşmesi tarihsel bir olaydır.Emperyalist kapitalizmin gelişmişlik düzeyi ve eşitsiz gelişim ve kar paylarının dağıtımından kaynaklı olarak bu ekonomik alt yapının emri gibidir.Elbet alt yapı mevcut üst yapıyı belirler.Bu temel materyalist yaklaşımın bir sonucudur.Ve fakat üst yapının ya da iradenin ve diğer tüm öğelerin dışlanması sonucunu üretmemek zorundadır.(bu öğelerin açılımına ilerdeki paragraflarda yer vereceğiz.)Böyle bir karşı karşıya getirme süreci diyalektik materyalizmin temel yasalarının inkarı sonucunu üretecektir.Karşılıklı etkileşimin ve iç içe geçerken birbirlerinden alıp verme yanında birbirlerinin geleceğini etkilemesinin reddi anlamına gelebilir.Her şey birbirine dönüşebilir.Enerji vardan yok yoktan varolmaz.Sadece bir yer değiştirme ya da biçim değiştirmeden söz edilebilir bu anlamda. Mevcut durumda Marksistlerin ezici çoğunluğu zayıf halkalardan metropollere doğru devrimsel aktivitenin aktarılarak i,ilerleyeceğini ve bunun sonucunda emperyalist metropollerdeki devrimlerin ancak ve de genel olarak sömürge devrimlerinin kuşatması sonucu olacağı ve bu devrimlerin belki de kansız teslim olmayla sonuçlanabileceği varsayımını tarihsel bir teorik sonuç seviyesine çıkartmışlardır.Bildiğimiz kadarıyla Marks ve Engels de böyle bir tespit yoktur.(Olmuş olsa bile bu bizim aşağıda ifade edeceğimiz gibi bizim çeşitli sonuçlara ulaşmamızı engellemezdi.Zaten gerçek bir Marksist te esasen onların gerçekten izlerinden yürümeyi temel almalıdır.Yani diyalektik ve tarihsel materyalist anlayışla gerek yerel gerek uluslar arası anlamada insanın kurtuluşu üzerine politika yapmayı hedef bilmelidir.Onların temel mirası kapitalizm ve tahlili,tarihsel yasaların ifadesi ve öte yandan gelecek dünyanın varlığı ve nasıl elde edilebilirliği üzerinedir.)Bu tespiti Lenin de de özel vurgularla görmek olanaklı değildir.Bu tespitin temeli Stalin ve sonrasına aittir.Tek ülkede sosyalizmin inşasının en temel gerekçelerinden biri haline getirilen bu sonuç gerçekte dünya devrimine sırtını dönmenin de diğer yüzüdür.Zira dünya devriminin temel başarı kriterlerinin başında o zamanda şimdi de emperyalist metropollerden en azından bir veya bir kaçında devrimin gerçekleşmiş olması yada oralar işçilerinin sömürgeler işçi ve emekçilerinin arkasında kuvvetli bir desteği olmasına bağlıdır genel olarak.Tek tek sömürgelerdeki devrimlerin nasıl boğulup dejenere edildiğini tarihsel deneyimlerimizle biliyoruz.Bugün çok daha kapsamlı ve yıkıcı bir karşı faaliyette olduğundan şüphemiz de yoktur.Ama öte yandan tek tek sömürge ülkelerdeki devrimsel kalkışmalara gidilmemesi ve mücadele edilmemesi sonucu çıkarmamak gereklidir yukarıdaki ifadelerden.Tama tersine devrimin daha fazla uluslar arasılaştığını ve uluslara sı mücadelenin ve enternasyonalist iç içe geçmişliğin öne çıktığını ve öte yandan tek tek yerel düzeydeki devrimlerin başarısının tam da bu ifade edilen gerçekle yaşamsal bağı olduğunu söylüyoruz.Bunun özel vurgusunu yapmakta yarar vardır.Zira bizim öküz altından buzağı arayan salata beyinlilerle bu saatten sonra niyetlerimiz ve durduğumuz yeri yeniden anlatmak gibi bir lüksümüz yoktur.Gerçekten de bunlar artık bir lüks olarak algılanmalıdır.Zira ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bir komünistin temel şiarı ve hedefi insanlık düzeni olan komünizmdir.Kom. ise bir dünya sistemidir ve dünya devrimiyle mümkündür.Dünya devrimi hedefiyle hareket eden bir kom.için enternasyonalizm ve dünya devriminin yolunun nasıl bir gelişme izleyeceği ve hedefe nasıl ulaşılacağı temel öneme sahiptir ve olmalıdır.Dar ulusal sınırlara hapsedilmiş bir devrim anlayışının ulusal devrimi bile gerçekleştirme yada yaşatma şansı yoktur. Enternasyonal devrim,uluslar arası emperyalist kapitalizmin en çok korktuğu şeydir.Emperyalist kapitalizm ekonomik,sosyal,politik anlamda zaten dünyayı bir tek ülkeye çevirmiştir.Kapitalist gelişme ve emperyalizmin ulaştığı doğal yer zaten burası olmuştur.Bu açıdan dünya kom.lerinin işi de bir o kadar kolaylaşmıştır.Enternasyonal olarak her türden her renkten her ulustan işçilerin birliği önündeki doğal sınırlar dolaylı olarak aşılmıştır.Uluslararası tekellerin hemen hemen tüm sömürge ülkelerde metropollerde ki kadar işçiyi doğrudan çalıştırdığını,sömürgelerdeki ucuz emeğin emek yoğun ür4etimde nasıl kullandığını , artık bir çok açıdan taşeron ve distribütörlere ihtiyaç duymadan pazarlara da doğrudan girdiğini vs vs. görmemek için kör olmak gerekir.Emperyalist kapitalizm gerçekten de tüm yerküreyi tek bir Pazar tek bir üretim alanı ve tek bir paylaşım alanı haline getirmiştir.Doğal olarak daha önceki bir yazımızda da ifade ettiğimiz üzere tek tek ülkelere uzmanlık alanları ve sınırları çizilerek gerek üretim ve gerekse Pazar ve gerekse de paylaşımda durmaları gereken yerler belirlenmiştir.Eşitsiz gelişimin sadece ve sadece paylaşımda önemi varlığını sürdürmektedir.Uluslararası emek dolaşımının da giderek önünün açıldığını ve daha fazla da açılacağının altını çizmekte yarar vardır ;tabi ki tüm dengeleri altüst etmeyecek düzeyde… Doğal olarak dünya devriminin merkezleri de değişmektedir.Ateşlenme merkezleri ve dalgaların kıyılarında daha fazla gezeceği yerler giderek daha çok metropollere doğru kaymaktadır ve kayacaktır.Bunun birkaç nedeni vardır bizce.Bunları aşağıda açmaya çalışacağız.: Birincisi,yukarda da ifade edildiği üzere globalleşen-küreselleşen dünya giderek tek bir ülke haline gelmektedir.bu anlamda sınıfsal her hareketlilik birebir tüm dünyayı etkileyen kocaman dalgalar haline gelebilir.ekonomik-demokratik-siyasal her anlamda bunun böyle olması kuvvetle muhtemeldir.Dünya hegemonik burjuvazisinin karşısında dünya proletaryası yer alacaktır.Doğaldır ki,bu konuda önderlik batı proletaryasında olacaktır.Batı proletaryası demokratik bilinç,örgütlenme ve mücadele deneyimi bakımından geri ülke proletaryalarının önünü açacak,yol gösterici olacaktır.bu sürecin kendi başına sonuçları uluslar arası proletaryanın itici gücünün ve liderliğinin komünist örgütlenmesinin acili yet taşıdığıdır. İkincisi,batı proletaryası yabancılaşma sürecinin dibine vurmuş olup sonraki aşamaya sıçramalarla varacak olmasıdır.Çıkış ve arayışın sonu elbette ki,düzen dışı taleplerin öne çıkmasını getirecektir..yeniden insana , insanın toplumsal varlığına sahip çıkma süreciyle politikleşmesi atbaşı gidecektir.Öte yandan metropol dışı ülkelerde hala tam bir kapitalistleşme ve kapitalizmin doğrudan sonuçlarıyla uğraşma aşamasına gelinmemiştir ağırlıklı olarak.Tam bir ekonomik-sosyal-kültürel karmaşıklık yaşanmaktadır.bir üretim biçiminin egemen olmasına rağmen(kapitalizmin) hala ister kırıntı düzeyde ve isterse de önemli düzeyde geçmiş düzenlerin etkileri süregelmektedir.Düzenden kopuş bu anlamda olmak üzere her ne kadar genel koşullar gereği kolaylaştırıcı etkiye sahip olsa da, diğer yandan geçmiş düzen bağları sistemden kopuş anlamında bir kelepçe rolü üstlenmektedir.Yabancılaşma açısından da tam bir dibe vurmuşluk hala tam bir gerçeklik değildir.Çevre ülke insanlarının beyinleri çok yönlü dumura uğratılmış,ekonomik-kültürel ve sosyal tam bir kuşatılmışlık egemendir.Bilinç ve örgütlenme açısından gerinin de gerisi bir konumdadır. Üçüncüsü,ciddi bir emperyalist-kapitalist kriz emperyalist metropolleri derinden sarsacaktır.Tüm dünyayı aynı anda sarsacak bir ekonomik-siyasi krizin eskisi gibi tolere edebilecek kanallar tıkanmış olacağı için metropol proletaryasının siyasal mücadelesini keskinleştirecektir.bir zincirin halkaları gibi metropol proletaryasının her hareketi birebir sömürge proletaryasına akacaktır. Dördüncüsü,emperyalist-kapitalist burjuvazinin dünya üzerindeki hegemonik etkisini salt bilinen yöntemler de tutmayıp son 25 yılın da gösterdiği gibi askeri işgallerle sürdürdüğü ve bunu süreğenleştirme eğiliminde olduğunu düşünürsek bunun metropol proletaryasının her açıdan yaşamını farklılaştırıp olumsuzluğa evrilttiğini ve sistemle bağların koparılması anlamında bir itici güç olacağını ve öte yandan sömürge proletaryasının haklı anti-emperyalist mücadelesine destek olmanın ötesine geçip öncülüğe doğru evrileceği sonucuna ulaşabiliriz.Öbür yandan bu askeri kaydırmalarla sitemin merkezinde güçlerin dağılımı da metropol proletaryası üzerindeki baskıyı azaltacaktır.Kalkışma hareketleri daha az bir güçle mücadele etmek zorunda kalacaktır askeri olarak… Beşincisi,emperyalist metropollerdeki proletarya sömürgelerden gelen akışla tamamen kozmopolit bir yapıya bürünmüş olup bir dışlanmış getto proletaryası yaratmıştır ve buralar her an patlamaya hazır birer bombadır.(Son kalkışma hareketleri hatırlansın.)Bu patlamaların sıçramayla batı proletaryasının ana omurgalarını harekete getirmesi yüksek olasılıktır.Öte yandan, bu getto proletaryası ve ya hazır işçi ve işsiz ordusunun bir ayağının da sömürgelerde olduğunu düşünürsek, bu zincirin halkaları böylece tamamlanmış olacaktır. Daha bir çok neden sıralanabilir.ama şimdilik bu kadarı yeter.Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki,tek ülke haline gelmiş dünya burjuvazisinin karşısın yek vücut tek bir proletarya ordusunun çıkması artık kaçınılmaz bir durumdur.(Kaldı ki yek vücut bir burjuva hareketinden de söz edilemez bu paylaşım koşularında ve rekabette)Öte yandan bir emperyalist paylaşım savaşı çok ta uzak bir olasılık değildir. Sömürgeler deki, devrimci dalga ile dünya devrim dalgasının önünün açılacağı iddiası ve teorik çıkarsaması her ne kadar tümüyle olanaksız değilse de ;devrim dalgasının fırtına ve kasırgalara dönüşüp tüm dünyaya egemen olmasının yegane koşulu emperyalist metropollerdeki devrimler olmuştur.Artık devrimlerin yegane hedef olan komünizme ulaşmasının temel koşulu metropol devrimleri ve başarısına bağlıdır.Merkezlere kaymak zorundadır hareketin kendisinin.Ve her koşulda bölgesel devrimler ve dünya devrim hareketi ve enternasyonal bakış temel alınmak zorundadır.bu tek tek ülke devrimlerinin önünü açacak temel dinamiktir.Bu ülke devrimleri ile uğraşılmaması anlamına kesinlikle gelmemektedir.Bu tamamen ufkun geniş tutulması ve kalıcı başarıların elde edilmesini önkoşul saymak anlamına gelir.İster teorik ister ideolojik ve isterse de pratik çalışmaların bu temel anlayışla ele alınması ve bu çerçevede hareket edilmesi bir zorunluluktur.Bir dünya sistemi olan komünizmin başarısı gerçek te tam da buna bağlıdır.Zaten komünistlerde bunun için yaşamak ve ölmektedirler….. SenDiren 

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter