Hasan Cemal* /Mehmed Uzun, modern Kürt edebiyatının dünyadaki en büyük ismi, silah ve şiddetle arasına mesafe koymuş bir barış insanı…Kanserle boğuşmak ve şifa bulmak için geçen yaz geldiği Diyarbakır'da barış güvercini olmuş.
Diyarbakır onu bağrına basarken, o da barışın odak noktası olmuş bölgede. Bugüne kadar bir araya gelemeyenleri, farklı siyasetlerin ayırdığı Kürt aydınlarını buluşturmuş, barıştırmış… "Yıllar öncesi ben de çok keskindim siyaseten" diyor Mehmed Uzun, "Türkiye'nin ortamı insanı çok keskinleştiriyordu çünkü…"
Evet öyle.
Çoğumuz için geçerli bu durum. Yıllar köşeleri törpülüyor. Yumuşatıyor insanı. Kim bilir, belki de acıların olgunlaştırıcı etkisi…
Ama bu demek değil ki demokrasiydi, barıştı, insan haklarıydı, adalet ve özgürlüktü gibi ideallerinden vazgeçiyorsun.
Hayır, vazgeçmiyorsun.
Ama barışa, demokrasiye giden yolun ille de savaştan, silahtan, zordan, şiddetten geçmediği gerçeği zamanla kendini daha çok kabul ettiriyor. Ağzından sözcükler tane tane dökülen, yumuşacık konuşan Mehmed Uzun'u dinlerken bir yandan yine düşünüyorum:
"Acı olgunlaştırıyor!"
PKK da değişiyor!
Barışa ulaşmak, ama nasıl?
Şöyle yanıtlıyor Mehmed Uzun:
"PKK da değişmeye başladı. Eskisi gibi değil. Şiddetle Kürt sorununu çözmenin mümkün olmadığı gittikçe daha çok anlaşılıyor. Devlet de şiddet kullanarak bu sorunu ortadan kaldıramaz. Kaldırabilmiş olsa seksen yıldır kaldırırdı."
'Ateşkes'e sözü getiriyor:
"Türkiye bir dönüm noktasında. Ateşkesi önemsiyorum. Bölge insanı da şiddeti kesinlikle istemiyor, bıkmış durumda… Bölgeyi şiddetten arındırmak zorundayız. Bir iki adım atılsa, adına ister af deyin, ister demeyin, bir şeyler yapılsa dağdan inecekler, silah da bırakacaklar. Devlet biraz kucaklayıcı olursa çok şey değişebilir. Bunu görüyorum, hissediyorum."
Ne yapmalı?
Mehmed Uzun'un kısa yanıtı:
"Kürt dilinin, Kürt kimliğinin önündeki engelleri kaldırmak… Kürtün kendini Kürt olarak daha rahat ifade edebilmesi… Göçün, işsizliğin acılarını sarmak… Kürtlerin sivil siyasete, demokratik siyasete daha çok katılımlarını sağlamak… Bakın, yüzde 10 barajıyla olmuyor. 2 milyon oy boşa gidiyor. Kürtler dışlandıklarını, parlamentoda temsil edilmediklerini söylüyorlar ki, bu konuda son derece haklılar. Bu dışlanmışlığa da son vermek lazım."
Türkiye AB'ye girmeli!
Avrupa Birliği'ni destekliyor:
"AB sürecini sonuna kadar destekliyorum. Türkiye mutlaka AB'ye girmeli, Avrupa'ya ait olmalı. Bölge halkı da AB sürecini yakından izliyor, önemsiyor. Değişime son derece açık, Kürtler. Ama buna yardımcı olmak için devletin de 'resmi görüş'ünü değiştirmesi gerekiyor. Bu arada AB konusunda hükümetin attığı bazı adımlar devrim niteliğinde… Başbakan Erdoğan'ın geçen yıl Diyarbakır'da söyledikleri de öyle, fevkalade önemli… AB süreci devam etmeli!"
Uzun lafın kısası:
Mehmed Uzun artık silah sesi duymak istemiyor!
Diyarbakır'da öyle dolaşırken, sokakta rasgele bir vatandaşa soruyorum:
"Ortalık nasıl, sükûnet mi?"
"Evet Beyim, sakin. İnşallah bozulmaz. Millet huzur istiyor."
Millet huzur istiyor!
Burası kesin.
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın PKK'yı dağdan indirmeye dönük çıkışı asmpati ve ilgi uyandırmış. Ağar'ın bu çıkışını Orta Anadolu'da da, Ege'de de sürdürmesi temenni ediliyor. Bu arada Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa'nın tepkisine rağmen DYP Genel Başkanı Ağar'ın dik duruşunu devam ettirmesi bölge insanının hoşuna gitmiş.
Özetle, şu sıralar Mehmet Ağar bölgede konuşulan bir isim haline gelmiş…
Seçim beklentisi
Seçimler bekleniyor!
Bölgede hava öyle.
"Bir çark dönecekse, PKK'yı da dağdan indirmeye dönük adımlar atılacaksa, bu çark ancak seçimlerden sonra dönmeye başlar" görüşü ağır basıyor. Bu ayrıca temenni ediliyor.
Bir de tedirginlik okunuyor yüzlerde. Ya seçimler öncesi provokasyon olursa diye bir korku kendini belli ediyor.
İki noktaya dikkatim çekildi:
Önümüzdeki baharda, cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru ya olmadık tarzda çok büyük askeri operasyonlar başlatılırsa bölgede? Ya da İmralı'yı, Apo'yu hedef alabilecek olmadık bir provokatif eylem… Böylece Çankaya konusunda Tayyip Erdoğan üstünde daha ağır bir baskı kurulamaz mı? Çoğalacak şehit cenazeleri ile genel seçimlerin sonuçları AKP aleyhine değişmez mi? Sohbetlerde bu satırların, böylesi kaygıların altı çiziliyor.
İlginç bir nokta da şu:
Ateşkesi herhangi bir takvimle sınırlamanın yanlış olacağı…
Kısaca demek istiyorum ki:
Hükümetin siyasal kararlılığı ağır basarsa, devletin aklı tutulmazsa, Güneydoğu'da huzur ve barış döneminin kapısını ardına kadar açmak
olanaksız değildir.
Tabii seçim sonrası…
Yaşamak için acı çekmek!
Mehmed Uzun'u dinlerken bir kez daha düşündüm. Çekilen sıkıntı ve acılar, bu dünyada güzeli yakalamanın faturası oluyor. İnsan hayatında da, toplum yaşamında da öyle. Anlaşılan o faturayı ödemeden barış da gelemiyor, demokrasi de, hukuk da.
Bakın Avrupa'ya.
Refahı, barışı yakalamak için geçen yüzyılda ne savaşlar, ne ihtilaller, ne ana baba günleri yaşandı Avrupa'da. Oluk gibi kan aktı. Bütün bu bedeller ödendikten, bütün bu korkunç kopuşlar yaşandıktan sonradır ki, Avrupa Birliği gibi tarihin en büyük barış projesi tarih sahnesine çıkabildi, gerçekleşme yoluna girdi.
Tarih maalesef kanla yazıldı.
Ama acılar da olgunlaştırdı!
İnsanları da, toplumları da…
Barışın, demokrasinin, refahın yolu ancak böyle açıldı. Yaşamak için ille de acı çekilmeyecek zamanlar ancak böyle yakalandı.
Büyük bedeller ödenerek!
Bunu kendi yaşamından en iyi bilenlerin başında hiç kuşkusuz Mehmed Uzun gelir. Kanser olanca acısıyla midesine vurdu ama Uzun'un sözü öylesine değer kazandı ki, bu topraklarda da barış ve kardeşliğin kıymeti böylece daha çok anlaşıldı.
İyi pazarlar sevgili kardeşim, sana da, Zozan'a da…
*milliyet gazetesi/19/11/2006