Bir YÖK klasiği daha sahnede…6 Kasım 2006 tarihinde 19 mayıs üniversitesinde YÖK karşıtı gerçekleştirilen eylem sonrası rektörlük tarafından! Eyleme katılan-katılmayan bir grup arkadaşa soruşturma açıldı. Ve yeni soruşturmalar kapıda…
Bu ülkede bu uygulamalar artık alışıldık, bu konuda sayısız değerlendirmeler yapıldı. Ancak soruşturma gerekçesinin Devrimci Sosyalist Öğrenci Birliği olarak tarafımızdan değerlendirmeye değer bulmaktayız. Üniversitemizde açılan soruşturma gerekçesi izinsiz yapılan YÖK! ü protesto eyleminde 'Kürt ulusuna özgürlük' sloganının rektörlük makamınca suç unsuru teşkil ettiğidir.
Bir devlet kurumu olan üniversitelerin ve onların idari memurlarının tutumu T.C. devlet aygıtının yaklaşımından ayrı ele alınamaz. Soruşturmaların mesajı açıktır, bu ülkenin üniversitelerinden eşit bilimsel parasız ve anadilde eğitim talep etmek suçtur ve cezalandırılmalıdır. Hele birde buna bir ulusun özgürlüğü(Kürt ulusuna özgürlük) sloganı eklenince kaçınılmaz cezalandırılmalıdır. Bu anlamda atılan her pratik adım her eylem izne ve resmi ideoloji düşüncesine uygun olmalıdır. Bir iş yapacaksanız bile benim belirlediğim, benim kabullenebildiğim sınırlarda ve bu kurallar çerçevesinde hareket etmelisiniz hatta aslında hareket etmemelisiniz anlayışıdır. Bu anlayış üzerinden, bütün bu olumsuzlukları aşıp iradesini koyan öğrenci yapısını, o zaman'' devletin YÖK''ünün kendisini koruyan sözde yönetmenlikleri devreye sokulur.(öğrenci disiplin yönetmenliği).Biliyoruz ki üniversiteler YÖK'e bağlıdır YÖK de 12 Eylül faşist askeri darbesinin öğrencileri sindirmek ve o dönemin toplumsal muhalefetinin önemli bir parçası olan üniversiteleri bu konumlarından uzaklaştırmak için uygulamaya sokulmuştur. Dolayısıyla YÖK ün ve onun üniversitelerinin hukuk anlayışı cunta hukukudur tespiti su götürmez bir gerçektir.
Yazımızın başında da işaret ettiğimiz ve asıl olarak değerlendirmek istediğimiz Kürt ulusuna özgürlük sloganına yaklaşımlarıdır. Eylem boyunca sayısız talep dile getirildi sloganlaştırıldı ancak anlaşılan bunlardan hiçbiri belirttiğimiz slogan kadar etkisinin olmadığı gerçekliğidir. Daha önce belirttiğimiz gibi askeri bir darbenin sonucu oluşturulan YÖK kurumuna bağlı bir üniversitede, bu üniversitenin idari memurlarının tutumunu 12 Eylül faşist düzenlemenin mantığından bağımsız ele almak devletin resmi ideolojik görüşünden ayrı düşünmek bizce safa ne bir değerlendirme olacaktır. Devlet her alanda olduğu gibi üniversitelerde de ''Kürt fobisi'' korkusunu aşamadığını bir daha göstermiştir. Bunu aşmak istemediği de bir gerçektir. Bu konuda tüm kurumlarıyla beraber geri adım atmayacağını geleneksel inkârcı ve imhacı devlet politikaların da kararlı olduğunu bir kez daha 19 Mayıs üniversitesi öznelinde açtığı soruşturmalarla göstermiştir.
Birinci emperyalist paylaşım savaşı sonucu Osmanlı yıkıntıları üzerinden onun mirasını devir alarak emperyalist güçlerle göbek bağı kurarak ve beraberinde varlığını Ermeni soykırımına, Kürdistan'ın sömürgeleştirmesine, Kürt halkını yok etme ve imha siyaseti üzerinden kendini var eden T.C. karakterinde bu var oluş özeliklerinden almaktadır.
Diğer darbeler sıkıyönetimler bir tarafa 12 Eylül faşist askeri darbesinin nedenleri göz önüne alındığında bu nedenler arasında belirleyici olan TC devletinin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğü şiarıdır. Bunun sonucunda uygulamaya sokulan 4 OCAK ekonomik kararları, Türkiye ve Kürdistan devrimci sosyalist güçlerinin gelişim düzeyleri ile bire bir lintilidir. Üniversitelerin ve bunun sonucunda, öğrenci hareketinin, işçi sınıfıyla organik anlamda muhalefet odağını oluşturma gerçekliğinin görülmesi sonucunda, üniversitelerin sınıf hareketiyle bağının kopartılma gerçekliğini faşist yeniden düzenlemenin önüne görev olarak koyuyordu. Öyle bir şey oluşturulmalıydı ki bir daha üniversiteler toplumsal muhalefetin odağı olmaktan çıkmalıydı. Ve bunun adı da meşhur YÖK tür.
Bu bağlamda T.C. üniversitelerinde mesajını net vermektedir, eşit bilimsel, parasız, anadilde eğitim isteyemezsiniz ''çünkü ben dünya kapitalist-emperyalist sisteminin bir parçasıyım üstelik bu üniversitelerde Kürt ulusuna özgürlükten bahsedemezsiniz çünkü ben inkara ve imha ya dayanan sömürgeci siyasetimden ödün vermeyeceğim'' mesajları açık ve nettir.Devrimci Sosyalist Yurtsever güçlerin karşılarındaki gücün karakterini doğru analiz etmeleri ve ona karşı devrimci tavrı geliştirmeleri ise zorunludur.''Bu tarihsel zorunluluktan hareketle devrimci tavrı geliştirme gerekliliğinin bilincinde olan biz DEVRİMCİ SOSYALİST ÖĞRENCİ BİRLİĞİ olarak üniversitemizde değerlerimizi ve düşlerimizi sonuna kadar savunan bir duruş sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz.Soruşturma sürecinde bu duruşumuzu gösterdik.Uzun ve zor bir süreçteyiz bu süreçte yaşamın her alanında düşlerimizi ve değerlerimizi kararlı bir şekilde savunmaya devam edeceğiz….
DEVRİMCİ SOSYALİST ÖĞRENCİ BİRLİĞİ
(YEKİTİYA XWENDIKAR SOSYALİSTA ŞOREŞGER)
SOSYALİSTA ŞOREŞGER-KARADENİZ