Doğru haber alma hakkı için sosyalizm!
Düzen medyası günlerdir Genelkurmay'ın yeni andıcını konuşuyor/tartışıyor. Sadece andıca konu olanlar değil elbette, düzen siyasetinden de tartışmaya katılan az değil.
Andıçta ordu karşıtı olarak sınıflandırılan gazete ve gazeteciler, hiç kuşkusuz karşıt değiller, olamazlar. Hem üzerinden defalarca tank paletleri geçmiş düzen sathında tutunmaya çalışıp hem de başını kaldırmak mümkün değil. Askeri darbeler sadece düzenin gerçek muhalifi devrimci hareketi ezmekle yetinemezdi. Düzeni de düzlemeleri, tek ‘karşıt' kalmayana dek ezmeleri gerekiyordu, ezdiler.
Dolayısıyla, bugün TSK'nın karşıt ilan ettikleri, aslında küçük çaplı da olsa eleştiri cüreti gösterenlerle, okunma/izlenme kaygısıyla zaman zaman korkularını unutanlardır. Nitekim, karşıt sınıfında adı geçenler dahil, andıcın duyulmasını takip eden günlerde, medyada bir ordu övgüsüdür gidiyor. TSK'dan, yok böyle bir şey türünden bir açıklama gelmediği halde, belgeyi yalanlamaya, TSK'yı yıpratmaya yönelik bir komploymuş gibi göstermeye çalışanlar var. Oysa, TSK avukatı Baykal bile belgeyi inkardan gelmeyip savunmayı tercih etti. Bir iç çalışmadır, her kurum yapar, yapıyor, başbakanın uçağına da her gazeteci giremiyor gibi açıklamalarla yetindi.
Yoktur böyle bir şey, bizim ordumuz çok demokratiktir yaklaşımındakiler, sözde, belgenin dilini orduya yakıştıramamış, çok acemice imiş. Bunlar basın mensubu ya, güya imla kurallarına dikkat ediyor, böyle köklü bir kurumda bu kadar kötü bir metin kaleme alınamaz diye düşünüyorlar. Aslında elbet düşünmüyor, düşündürmeye çalışıyorlar.
Andıç olayına -aslında kendilerinin dışlanmasına- pek sert tepki gösterenler de, bu ilkel savunuculardan fazla farklı sayılmaz. Onlar da "ordu karşıtı" etiketine itiraz ediyor, orduya karşı olmadıkları, siyasete müdahalesine karşı oldukları savunusuna girişiyorlar. Ama nedense andıcın kendisine, yani basın özgürlüğüne müdahale kısmına fazlaca girmiyor, girmek istemiyorlar.
Bunu bir kez yaşadılar, bir daha yaşamak istememeleri doğal tabi. Bir önceki andıç vakasında, kimi büyük gazetelerin kimi büyük kalemleri işlerinden oldular, bugün bunlar da işsiz kalmak istemiyor, köşelerini, maaşlarını, rahatlarını korumaya çalışıyorlar.
Özetle, medya cephesinde yeni bir şey yok.
Ancak, andıçlanan medya kuruluşları ve kalemleri göz önüne alındığında, TSK'da ciddi bir sıkıntı yaşandığı görülecektir. Andıç metninde adı ‘karşıt'a çıkarılan pek çok kalemin ordudan daha çok orducu olduğu da biliniyor. Örneğin, sabah-akşam orduya övgüler düzenler, TSK'da simgeleşen resmi ideolojinin tüm ırkçı-şoven söylemleriyle öne çıkan Kanaltürk'ü bile karşıt gösterebiliyorlarsa, artık gerisini düşünmek gerekiyor.
Düzen ve ordusunun sıkıntılarını anlayabilmek için birkaç soru sıralamakta fayda var.
Bu andıca neden şimdi, bu süreçte ihtiyaç duyuldu?
Gizli ibareli bir metin, ordudan, nasıl -esasta neden- basına sızdırıldı?
NATO bünyesinde zaten çoktan cepheye sürülmüş bulunan Türk ordusu, ABD bünyesinde hazırlandığı yeni ve daha sıcak savaşa hazırlık babında, içerde, yeni bir psikolojik savaş mı açmış bulunuyor?
Bu andıçla birlikte artan ordu övgüsüne bu kadar çok mu ihtiyaç duyuyorlar?
Sorular daha da artırılabilir. Ancak görüleceği gibi, bu metin gerçek mi sahte mi, ordu demokratik mi değil mi, basını böylesine baskılar mı baskılamaz mı, soruları burada devre dışı kalıyor. TSK'nın tarihi ve yapısı andıç olayını tartışmalı olmaktan çıkarıyor, tartışmasız bir gerçek olarak ve çırılçıplak ortada bırakıyor. TSK, darbeci bir geleneğin temsilcisidir. Darbeler ki, baskının top, tüfek, panzer, kurşun, idam sehpası, işkence eşliğinde ve bir kan deryası içinde yapıldığı bir olgudur. Bu geleneğe sahip bir ordu, neden iki satır yazı ve sözle baskı kurmaktan geri dursun?
Gerçi düzen medyasının herhangi bir baskıya ihtiyacı olmadığı, ordu övgüsünü canı gönülden ve büyük bir gayretkeşlikle yapıp durduğu biliniyor. Bunu elbet ordunun başındakiler de biliyor. Bu böyle olduğu halde andıç metinlerinin ortada dolaştırılması, basına baskı adı altında kitleleri baskılama niyetine yorulmalıdır. Kitleleri baskı altına almaya yönelik diğer bilindik araç ve yöntemlerin yanı sıra, ve bir psikolojik harp taktiği olarak, andıcın da devreye sokulduğu anlaşılıyor.
İşin bir de iyi tarafından yaklaşırsak, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin düzen medyası dışında, haberleri doğru okuma kaynağı da bulunuyor. Bunlar devrimci basın-yayın organlarıdır ve düzenin vesayetinden olduğu kadar böylesi andıçlardan da azadedir.
Düzen medyasında hala "basın özgürlüğü" masalı okunadursun, devrimci-sosyalist basın, her gün, her saat işçi ve emekçilerin karşısına gerçek haberlerle çıkmakta, bedeli neyse ödemekten çekinmeden özgürlüğü yaşamaktadır. Kitlelerin gerçek ve doğru haber alma özgürlüğü de böyle kazanılacaktır.
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır.