Kürdistan'da egemen güçlerin yaptığı trajikomik 'nevruz' etkinliklerine bile müdahale olmazken neden bu güçler Karadeniz'de Kürt devrimcilerinden dolayı Newrozu durduruyor, nasıl Kürt kanı döküyor, anlamak mümkün değil?"
Samsun'da bu yılki Newroz'da üzücü olaylar yaşandı. Öncelikle ilkesel olarak, olaylar üzerinden polisiye bir tavırla politika yapmayı doğru bulmadığımızı belirtmek istiyoruz. Ancak kısa bir süre önce YÖGEH'ten ayrılan bir öğrenci hareketi olan DSÖB ( Devrimci Sosyalist Öğrenciler Birliği)'ün, bizim de davetli olduğumuz, HÖC, Kaldıraç, BDSP ile ördükleri Newroz etkinliğinin YÖGEH'liler tarafından saldırıya uğraması ve DSÖB'li bir arkadaşın 'bıçakla' yaralanması üzerine yerelimizdeki siyasi duruşları değerlendirme ihtiyacı duyuyoruz.
Saldırı hakkında 24 Mart Cumartesi günü Temel Hak ve Özgürlükler Derneği binasında 'sol içi şiddet' konulu bir toplantı yapıldı. Toplantıda YÖGEH ve ESP haricinde konuyla ilgili herkesimden katılım olmuştu.
Konu üzerinde karşılıklı tartışmalar olayların seyri anlatılarak uzun uzun tartışıldı. Olayın buraya kadar olan kısmı bizim açımızdan çok önemli olmadığından bu kısımlara müdahale etmedik.
Ama toplantı başkanının 'sonuç' kısmına geçmesi üzerine toplantıya katılan yoldaşımız konuyla ilgili görüşlerimizi aynen aktardı. Konuşma şöyleydi: "Biz Kürt sorununun çözümü önündeki en büyük problemin 'birlik sorunu' olduğunu düşünüyoruz. Birilerinin 'ilkel milliyetçi' olarak tanımladığı Güneyli liderler bile artık 'Kürtlerin birbirlerini vurması dönemi kapanmıştır' dediği bir dönemde neden daha hümanist olduklarını söyleyen güçler Kürt kanı döküyorlar?"
"İkinci sorun ise bu olayın Newroz günü gerçekleşmesidir… Kürdistan'da egemen güçlerin koydukları alternatif traji-komik 'nevruz' etkinliklerine bile müdahale olmazken veya müdahale Bayram'dan dolayı sonraya ertelenirken, neden bu güçler Karadeniz gibi sıkıntılı bir bölgede Kürt devrimcilerinden dolayı Newrozu durduruyor, nasıl Kürt kanı döküyor anlamak mümkün değil?"
"üçüncü mesele ise Kürt ulusal sorununun en büyük sorun olduğunu ve bu konuda ellerinden geleni yapacağını söyleyen kurumlar nasıl olur da böyle bir şiddet ortamının olduğu bölünmede taraf olurlar, hem de saldırının tarafı! Bu güçlerin yapması gereken en azından saldırıların yaşanmayacağı bir ortam oluşturmak değil midir?"
"Biz Kürdistan'da ulusal birliğin önüne geçecek her türlü olayın karşısındayız. Hele hele Newroz Bayramı'nda Newrozu Kürtlerin zaferleri ve direnişleriyle özdeşleştirmiş bir Kürt gencini yaralayanları da şiddetle kınıyoruz."
Diğer örgütlerin yaklaşımı ise şöyleydi: SDP ve TÖB'ün yaklaşımları ilginçti. Olayın 'yanlış' yönlerinin olduğunu ancak YÖGEH'i anladıklarını ve "Üç buçuk milyon imza ile Kürdün tercihinin belli olduğunu ve onun haricinde Kürdistani başka bir örgüt tanımadıklarını ayrıca Newroz'un yıllardır YÖGEH'in düzenlediğinin ve alternatiflerini kabul etmeyeceklerini" beyan ettiler. Beklentisinden olacak ki toplantı yöneticisi "saldırıyı kınıyor musunuz" sorusunu yönelttiğinde ise çok net bir şekilde "kınamıyoruz" cevabını verdiler.
EMEP ve Kaldıraç ise bu konu üzerinde daha sonra karar vereceklerini açıkladılar.
BDSP, HÖC, DSÖB saldırıyı net bir şekilde kınadılar. HÖC'ün teklifi üzerine bir bildiri ve basın metni okunması kararlaştırıldı. Ayrıca HÖC kınama yapmayanları da eleştiren bir bildiri hazırlayacaklarını açıkladı
Kürt ulusal mücadelesinin her yönden kuşatıldığı bir dönemde bu sorunun üzerine gitmeyi göze almış komşu Türkiyeli devrimcileri olumlu ve görece ileri bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Ancak bazı görüşleri de yayın organlarımızda eleştirmek durumundayız.
SDP'li ve TÖB'lü arkadaşlar "Üç buçuk milyon insanın siyasi iradesi Öcalan'dır. Halkın tercihi budur, başka bir güç tanımıyoruz" görüşüne de çok basit bir soruyla yanıt vermek istiyoruz. Türkiye'de sizin de katıldığınız bir seçimde(ki Kürdistan'daki çalışma bir seçim değil imza kampanyasıydı.) Üç buçuk milyondan daha fazla insan R. Tayyip Erdoğon'ı siyasi irade olarak tanıdılar. Peki, biz Türkiye'de halkın tercihi bellidir, başka kimseyi tanımıyoruz dersek ne dersiniz bize?
Ayrıca Kürdistan'da bölüm örgüt kurabilmenin ve seçim politikalarının gölgesi altında kalıp bu tür saldırıları görmezden gelmek ne derece doğrudur acaba? Bu saldırıları kınamayıp, görmezden gelerek bu ortamın altyapısını güçlendiren kurumlar bu tehlikenin yarın dönüp kendilerini vurabileceğinin farkında olmalıdırlar. Kürtlerin komşu devrimcilerini, ulusal sorunda derin bir perspektifle soruna yaklaşmaya çağırıyoruz.
Kürdistanlı iki yapıya önerimiz ise saldırı ve hakaret kültürünü aşmaları. Türkiye ile barış ve kardeşliği her şeyin üstünde tutanlar öncelikle Kürtlerle barış için mücadele etmelidirler. Siyaseti ağırlıklı olarak örgütlerin veya bireylerin zaaflarını belgelendirmeye dayatan yapılar ise bu çalışmaların ulusal birliğe ve mücadeleye zarar verdiğini, siyasetin zeminini Kürdistan özgülünde şiddete bıraktığını görmeye davet ediyoruz.
Sosyalist Mezopotamya