FİLLER TEPİNİYOR,ÇİMENLER HAYKIRIYOR:ÇARE DEVRİMDE
Türkiye,ABD emperyalizminin kendisine uygun gördüğü yolda hızla ilerliyor.bu yolda önüne çıkan engelleri bir biri aşarak ve tam bir ikinci İsrail vakası yörüngesinde hızla akarak.Süreç daha önceki makalelerimizde vurguladığımız üzere evrilerek ilerlemeye devam ediyor.Artık, ikinci İsrail vakası giderek daha somut bir biçime kavuşmaktadır adım adım..
Ortadoğu ve bölge açısından bu rol için Türkiye,biçilmiş kaftandır pozisyon ve stratejik yeri bakımından.ABD emperyalizminin bölge için stratejisinin ana teması iç savaş politikası,bundan öncekilerden farklı olarak Anadolu’da kitleselleşme ile karşı karşıyadır.Keskinleşen klik çatışmaları da Türkiye’yi hızla bu karanlık yola gerek ulusal ve gerekse de uluslar arası düzeyde sürüklemektedir.
Bundan önceki iç savaş ayakları olarak düşünülen alevi-sunni,kürt-türk çatışmaları tutmamış görünmektedir.En azından bugüne kadar bu çatışma ortamı kitleselleştirilemedi türlü provakasyon çabalarına karşın.Ama bu demek değildir ki,bundan sonra da bu iç savaş oluşturma çabalarının bu çerçevede taraf bulamayacak.Her an bu çatışma tarafları oluşabilir.Bugüne kadar tutmaması ,bundan sonra da tutmayacağı anlamına gelmemelidir.
Ama AKP hükümeti ve son iki yıllık süreç,cumhurbaşkanlığı seçim süreci ekseninde yeniden bu taraflar farklı bir zeminde oluşturulma çabası içindedir.Laik-Şeriatçı ikilemi tabanında.Bu ikilem çemberinde, yapay ayrım noktaları şu anda yaratılmış olup giderek kitlesel bir biçime kavuşturulmak isteneceği açıkça görülmektedir.Hrant Dink’in katli ve öncesi,Malatya katliamı vs üzerinden seçimlerle de birleştirince sürecin zincirel halkaları hemen tamamen ortaya çıkmaktadır.
Ama taraflar açısından bakıldığında bu sunni ayrım ayakları kesinlikle yere basmayan bir durumdadır.Gerçekte bu ülke hiçbir zaman laik olmadı,tam tersine bilfiil devlet dinden elini çekmediği gibi onu yönlendirdi sürekli.İşin enteresan tarafı , bu sürecin en önemli mimarlarından birisi de bugün laikliğin öncüsü ve bekçisi kesilen ordudur.Bakınız 12 eylül ve sonrası sürece bu dediğimizin bir çok kanıtını açıkça bulabilirsiniz.(Bu konu üzerine ayrıntılı düşüncelerimizi daha önceleri kaleme aldığımız bir makalede-Din ve Laiklik Sorununa Devrimci Yaklaşım- başlığı altında bulabilirler.)Dini gericiliğin ve ABD’nin yeşil kuşak projesinin en sadık uygulayıcıları bu topraklarda en iyi dönemini Ordunun fiili iktidarları döneminde yaşamıştır.Bu gerçeğin unutulup göz ardı edilmesine ve sahte laiklik bekçiliğine karşı laisizmin gerçek içeriğinin açığa çıkarılıp vurgulanmasına özel bir önem vermek gerektiği aşikardır.Bu anlamda arkasından sürüklenilmek istenen güçler Ordu ve Bürokrasi laisizmin gerçek düşmanlarıdır.Ama bulandırılmış ve dumura uğratılmış beyinler bu gerçeğin çabucak unutulmasını sağlamak çabası içine girmiştir.Ve bugün yıpranmış kurumlar aracılığıyla yığınsal destek yaratılmaya çalışılarak sistem kurtarılmaya ve de ABD emperyalizmin savaş stratejisi ve istikrarsızlık politikası gereği taraflardan birisi yaratılmaya çalışılmaktadır.Sunni ve gerçekte abartılı bir şeriat öcüsü yaratılarak yığınlar,sistemin bekçileri rolüne soyundurulmaktadır.Yığınlar bu anlamda da olmak üzere askerileştirilmek istenmektedir.
Öte yandan bu ülkede hükümetler gerçekte hiçbir zaman iktidar olamamıştır.Gerçek iktidar her durum ve koşulda Ordu-Bürokrasi(kapitalist emperyalist sistemin bekçileri olarak) vs gibi güçler olmuştur.AKP’nin de gerçekten iktidar olduğunu düşünmek saflık olur.Nitekim gerçekten iktidar olamadıkları son süreçte iyice ayyuka çıkmış görünmektedir.Ordu ve bürokrasinin bir iki manevrası,AKP de ciddi bir sallanmaya ve savrulmaya yol açmıştır.Böylesine bir durumda AKP’nin sistem partisi ve Sermayenin bir partisi olduğunu düşünürsek üzerindeki yeşil elbiseyi attığımızda altından çıkan görüntü ile diğer partilerden ne farkı vardır?Gerçekte hiçbir farkı yoktur.Düzen partisidir AKP’de diğerleri gibi.Yeşil rengi sistem tarafından giydirilmiştir.Toplumsal anlamda tabanının da yoksullar ve varoşlar, emekçiler olduğunu bile söylemek lazımdır.Bunun nedeni ise,bir çok şeyin yanı sıra gerçek bir toplumsal hareketten,devrimci muhalefetten yoksunluktur.Tabanında şerri güçleri barındırıyor olması partinin kendisini ve ya proğramını,eylemini şeriatçı yapmaz.Zira dört yıllık hükümet etmeleri ile ortaya çıkan tabloda ABD ile AB arasında gidip gelen ve de öte yandan sistemle bütünleşme ve sistemin nimetlerinden kapitalist anlamda yararlanmaları ile geçmiş hükümetleri aratmışlardır.Yani AKP hükümetinin ve partisinin şeriatçı olduğu ve şeriat yasalarını hakim kılmaya çalıştığı koca bir yalan ve balondur.ABD,İMF uşağı bir parti ve hükümet olmanın ötesine de geçmeleri olanaksızdır.
Doğal olarak , sunni bir laik-anti laik,şeriatçı ikilemi ile yaratılmaya çalışılan kamplaşma ile gerçekte ABD emperyalizminin yeşil kuşak ile bütünleşmiş bir Genişeltilmiş Ortadoğu İnsiyatifi ya da Büyük Ortadoğu Projesi iç içedir.Ama bugünkü görüngüde ısrarla yaratılmaya çalışılan kamplaşma ve taraflık provokasyon ve çeşitli girişimler ile hızla gündemin baş sırasında oturtulmaktadır.
Diğer yandan , bu gelişmelerin temelinde sadece ABD emperyalizminin iç savaş stratejisinin olduğunu söylemek ,olay ve olguların öteki yanlarını görmezlikten gelmek olur.Zira içerde öteden beridir bir yönetme-hakimiyet savaşının ya da klik çatışmalarının bu gelişmeleri de koşulladığını söylemek zorunluluktur.Aksi tespit eksik kalmış olur.Uluslararası emperyalist rekabet ister istemez Ortadoğuda stratejik role sahip Türkiye’de onların yerli işbirlikçileri nezdinde de klik çatışmalarını körüklediğini belirtmeliyiz.ABD li klik ulusal ve uluslar arası düzeyde , AB den uzaklaştırma çalışmalarına her geçen gün yeni bir halka eklemektedir.Köklü devletçi gelenek(bürokrasi ve ordunun sistem içindeki rolü itibarıyla) ve bu gücü elinde bulunduran tarafın yani ABD li ikiliğin göreli olarak oyuna bir sıfır önde başlaması demektir.ABD rakiplerine göre her durumda bir adım öndedir.
Konuyu dağıtmadan vurgulayalım;bürokrasi ve ordunun partisi CHP ile AKP arasındaki çatışma göründüğünün tersine daha derin bir klik çatışmasının mevzi savaşlarının aysbergin üzerinde kalan kısmıdır.Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden koparılan fırtınanın, gerçekte egemen –yönetenlerin iktidar savaşının özel ve önemli bir mevzisi ya da parçası olduğunu;beri yandan Türkiye’nin emperyalizm ve onun denetiminde olmak üzere Ortadoğu ve bölgedeki rolü,devletin reorganizasyonu,Kürt sorunu ve bakış-yaklaşım farklılıkları,emperyalist metropol merkezlere uzak yada yakınlık vs üzerine ayrışmanın yansımaları olduğunu ısrarla vurgulamak gereklidir.
Gidişat bu toplumun daha fazla askerileştirilmesine ve bunun toplumsal temellerini oluşturacak ayrışmalar üzerine oturtularak; ABD açısından İsrailş benzeri bir Ortadoğu jandarması yaratmakla başarılabilinirdi.Sanırız bu aşamalar adım adım katedildi.Sorunun en önemli sacayağı bunun bu ülke yaşayanları açısından meşrulaştırılması idi.Şimdi senaryonun ikinci aşaması başarıyla yaşama geçirilmektedir.Bu ABD emperyalizminin stratejik hedefidir.Sürekli istikrarsızlık ve iç savaş ABD’nin politikasının esasını oluşturmaktadır.Bunu görmek için uzağa gitmeden örneklemek gerekirse, kangrenleştirilmiş Filistin sorununa ve giderek aynı akıbete uğramaya başlayan Irak sorununa bakmak yeterde artar bile.Emperyalist işgalci faşist ABD, Irak’taki katliamları yetmiyormuş gibi şimdi iç savaş senaryosu gereği sunni ve Şiiler arasına Berlin duvarı benzeri duvarlar örerek ve provakatif eylemlerle düşmanlığı kışkırtarak iktidarının ve varlığının gerekçelerini uzatmaya ya da var etmeye çalışmaktadır.
Sınıf mücadelesine(1 mayıs vb) acımasızca saldıran sistem ve onun paralı uşakları,sahte laiklik gösterilerine açıkça çağrı yapmaktalar.Her türlü maddi ve manevi olanağı sağlayıp kışkırtıcı ve bölüp parçalayıcı eylem içinde yer almaktalar.Halkları ulusal(Hrant Dink’in katli) ve dinsel (Malatya katliamı gibi) anlamda karşı karşıya getirme çalışmaları kontrgerillanın ve derin develtin her türden faaliyetiyle artık bu topraklarda sıradanlaştırılmaya çalışılmaktadır.Aynı zamanda bu katliam ve provokatif eylemler AB li emperyalist odaklara ve onların yerli işbirlikçilerine karşı,ABD li kliğin elini güçlendirmektedir.Bu anlamda olmak üzere Türkiye genel olarak yalnızlık ve boşluğa itilmektedir.Ve tek dostunun ABD olduğunun altı çizilerek uşaklıkta sınır tanımayan iktidarların önü açılmaktadır.
Sınıf hareketi bu gelişmeleri iyi okumalıdır ve analiz etmelidir.Sınıf hareketi bu mücadele de ehven-i şerci değildir ve olamaz.Klikler arası çatışmada elbette taraftır.Ama taraflılığı devrim-özgürlük ve sosyalizm tarafındandır.Bu sanal ikilem içinde, ikisi de aynı mecradan çıkan ve amaçları sınıfı farklı adlar altında daha fazla cenderede tutmak olan ve baskı-sömürü-yağma düzeninin değişik renkten temsilcilerinin dayattığı seçenekleri red ederek ilerlemesi başarısının temel anahtarıdır.İkilem kesinlikle sanal düzlemdedir ve sahtedir.Sınıf ve onun öncüleri,bu tiyatronun bir parçası olmamalıdır ve olmayacaktır.Aksi durumda kendini karanlığa uzun süre mahkum eden güç sınıfın kendisi olacaktır.
Sınıf hareketi ve sınıf mücadelesi, kendi bağımsız sınıf gündemi ve politikasını yaratmak ve kendi yolundan yürümek zorundadır.Sınıfın alternatifi ve gerçek kurtuluş yolu bellidir.O da sosyalizm ve onun üst aşaması olan komünizmdir.1 mayıs 2007 sınıfın kendi gündemini takibi açısından güzel bir örnek olmuştur.Yukarda filler daha fazla kar,daha fazla çıkar ve yönetimde tek kalmak kaygısıyla savaşırken aşağıda çimen olmamak gereklidir.Fillerin tepinmesini ve çimlerin ezilmesini önlemenin tek çıkar yolu,fillerin ayaklarını kaydırmaktır;devrim-özgürlük ve sosyalizm savaşının yükseltilmesidir.YAŞASIN ÖZGÜRLÜK YAŞASIN SOSYALİZM
MahmutHalilCan(Sendiren)
http://www.ateshirsizi.tr.cx FİLLER TEPİNİYOR,ÇİMENLER HAYKIRIYOR:ÇARE DEVRİMDE
Türkiye,ABD emperyalizminin kendisine uygun gördüğü yolda hızla ilerliyor.bu yolda önüne çıkan engelleri bir biri aşarak ve tam bir ikinci İsrail vakası yörüngesinde hızla akarak.Süreç daha önceki makalelerimizde vurguladığımız üzere evrilerek ilerlemeye devam ediyor.Artık, ikinci İsrail vakası giderek daha somut bir biçime kavuşmaktadır adım adım..
Ortadoğu ve bölge açısından bu rol için Türkiye,biçilmiş kaftandır pozisyon ve stratejik yeri bakımından.ABD emperyalizminin bölge için stratejisinin ana teması iç savaş politikası,bundan öncekilerden farklı olarak Anadolu’da kitleselleşme ile karşı karşıyadır.Keskinleşen klik çatışmaları da Türkiye’yi hızla bu karanlık yola gerek ulusal ve gerekse de uluslar arası düzeyde sürüklemektedir.
Bundan önceki iç savaş ayakları olarak düşünülen alevi-sunni,kürt-türk çatışmaları tutmamış görünmektedir.En azından bugüne kadar bu çatışma ortamı kitleselleştirilemedi türlü provakasyon çabalarına karşın.Ama bu demek değildir ki,bundan sonra da bu iç savaş oluşturma çabalarının bu çerçevede taraf bulamayacak.Her an bu çatışma tarafları oluşabilir.Bugüne kadar tutmaması ,bundan sonra da tutmayacağı anlamına gelmemelidir.
Ama AKP hükümeti ve son iki yıllık süreç,cumhurbaşkanlığı seçim süreci ekseninde yeniden bu taraflar farklı bir zeminde oluşturulma çabası içindedir.Laik-Şeriatçı ikilemi tabanında.Bu ikilem çemberinde, yapay ayrım noktaları şu anda yaratılmış olup giderek kitlesel bir biçime kavuşturulmak isteneceği açıkça görülmektedir.Hrant Dink’in katli ve öncesi,Malatya katliamı vs üzerinden seçimlerle de birleştirince sürecin zincirel halkaları hemen tamamen ortaya çıkmaktadır.
Ama taraflar açısından bakıldığında bu sunni ayrım ayakları kesinlikle yere basmayan bir durumdadır.Gerçekte bu ülke hiçbir zaman laik olmadı,tam tersine bilfiil devlet dinden elini çekmediği gibi onu yönlendirdi sürekli.İşin enteresan tarafı , bu sürecin en önemli mimarlarından birisi de bugün laikliğin öncüsü ve bekçisi kesilen ordudur.Bakınız 12 eylül ve sonrası sürece bu dediğimizin bir çok kanıtını açıkça bulabilirsiniz.(Bu konu üzerine ayrıntılı düşüncelerimizi daha önceleri kaleme aldığımız bir makalede-Din ve Laiklik Sorununa Devrimci Yaklaşım- başlığı altında bulabilirler.)Dini gericiliğin ve ABD’nin yeşil kuşak projesinin en sadık uygulayıcıları bu topraklarda en iyi dönemini Ordunun fiili iktidarları döneminde yaşamıştır.Bu gerçeğin unutulup göz ardı edilmesine ve sahte laiklik bekçiliğine karşı laisizmin gerçek içeriğinin açığa çıkarılıp vurgulanmasına özel bir önem vermek gerektiği aşikardır.Bu anlamda arkasından sürüklenilmek istenen güçler Ordu ve Bürokrasi laisizmin gerçek düşmanlarıdır.Ama bulandırılmış ve dumura uğratılmış beyinler bu gerçeğin çabucak unutulmasını sağlamak çabası içine girmiştir.Ve bugün yıpranmış kurumlar aracılığıyla yığınsal destek yaratılmaya çalışılarak sistem kurtarılmaya ve de ABD emperyalizmin savaş stratejisi ve istikrarsızlık politikası gereği taraflardan birisi yaratılmaya çalışılmaktadır.Sunni ve gerçekte abartılı bir şeriat öcüsü yaratılarak yığınlar,sistemin bekçileri rolüne soyundurulmaktadır.Yığınlar bu anlamda da olmak üzere askerileştirilmek istenmektedir.
Öte yandan bu ülkede hükümetler gerçekte hiçbir zaman iktidar olamamıştır.Gerçek iktidar her durum ve koşulda Ordu-Bürokrasi(kapitalist emperyalist sistemin bekçileri olarak) vs gibi güçler olmuştur.AKP’nin de gerçekten iktidar olduğunu düşünmek saflık olur.Nitekim gerçekten iktidar olamadıkları son süreçte iyice ayyuka çıkmış görünmektedir.Ordu ve bürokrasinin bir iki manevrası,AKP de ciddi bir sallanmaya ve savrulmaya yol açmıştır.Böylesine bir durumda AKP’nin sistem partisi ve Sermayenin bir partisi olduğunu düşünürsek üzerindeki yeşil elbiseyi attığımızda altından çıkan görüntü ile diğer partilerden ne farkı vardır?Gerçekte hiçbir farkı yoktur.Düzen partisidir AKP’de diğerleri gibi.Yeşil rengi sistem tarafından giydirilmiştir.Toplumsal anlamda tabanının da yoksullar ve varoşlar, emekçiler olduğunu bile söylemek lazımdır.Bunun nedeni ise,bir çok şeyin yanı sıra gerçek bir toplumsal hareketten,devrimci muhalefetten yoksunluktur.Tabanında şerri güçleri barındırıyor olması partinin kendisini ve ya proğramını,eylemini şeriatçı yapmaz.Zira dört yıllık hükümet etmeleri ile ortaya çıkan tabloda ABD ile AB arasında gidip gelen ve de öte yandan sistemle bütünleşme ve sistemin nimetlerinden kapitalist anlamda yararlanmaları ile geçmiş hükümetleri aratmışlardır.Yani AKP hükümetinin ve partisinin şeriatçı olduğu ve şeriat yasalarını hakim kılmaya çalıştığı koca bir yalan ve balondur.ABD,İMF uşağı bir parti ve hükümet olmanın ötesine de geçmeleri olanaksızdır.
Doğal olarak , sunni bir laik-anti laik,şeriatçı ikilemi ile yaratılmaya çalışılan kamplaşma ile gerçekte ABD emperyalizminin yeşil kuşak ile bütünleşmiş bir Genişeltilmiş Ortadoğu İnsiyatifi ya da Büyük Ortadoğu Projesi iç içedir.Ama bugünkü görüngüde ısrarla yaratılmaya çalışılan kamplaşma ve taraflık provokasyon ve çeşitli girişimler ile hızla gündemin baş sırasında oturtulmaktadır.
Diğer yandan , bu gelişmelerin temelinde sadece ABD emperyalizminin iç savaş stratejisinin olduğunu söylemek ,olay ve olguların öteki yanlarını görmezlikten gelmek olur.Zira içerde öteden beridir bir yönetme-hakimiyet savaşının ya da klik çatışmalarının bu gelişmeleri de koşulladığını söylemek zorunluluktur.Aksi tespit eksik kalmış olur.Uluslararası emperyalist rekabet ister istemez Ortadoğuda stratejik role sahip Türkiye’de onların yerli işbirlikçileri nezdinde de klik çatışmalarını körüklediğini belirtmeliyiz.ABD li klik ulusal ve uluslar arası düzeyde , AB den uzaklaştırma çalışmalarına her geçen gün yeni bir halka eklemektedir.Köklü devletçi gelenek(bürokrasi ve ordunun sistem içindeki rolü itibarıyla) ve bu gücü elinde bulunduran tarafın yani ABD li ikiliğin göreli olarak oyuna bir sıfır önde başlaması demektir.ABD rakiplerine göre her durumda bir adım öndedir.
Konuyu dağıtmadan vurgulayalım;bürokrasi ve ordunun partisi CHP ile AKP arasındaki çatışma göründüğünün tersine daha derin bir klik çatışmasının mevzi savaşlarının aysbergin üzerinde kalan kısmıdır.Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden koparılan fırtınanın, gerçekte egemen –yönetenlerin iktidar savaşının özel ve önemli bir mevzisi ya da parçası olduğunu;beri yandan Türkiye’nin emperyalizm ve onun denetiminde olmak üzere Ortadoğu ve bölgedeki rolü,devletin reorganizasyonu,Kürt sorunu ve bakış-yaklaşım farklılıkları,emperyalist metropol merkezlere uzak yada yakınlık vs üzerine ayrışmanın yansımaları olduğunu ısrarla vurgulamak gereklidir.
Gidişat bu toplumun daha fazla askerileştirilmesine ve bunun toplumsal temellerini oluşturacak ayrışmalar üzerine oturtularak; ABD açısından İsrailş benzeri bir Ortadoğu jandarması yaratmakla başarılabilinirdi.Sanırız bu aşamalar adım adım katedildi.Sorunun en önemli sacayağı bunun bu ülke yaşayanları açısından meşrulaştırılması idi.Şimdi senaryonun ikinci aşaması başarıyla yaşama geçirilmektedir.Bu ABD emperyalizminin stratejik hedefidir.Sürekli istikrarsızlık ve iç savaş ABD’nin politikasının esasını oluşturmaktadır.Bunu görmek için uzağa gitmeden örneklemek gerekirse, kangrenleştirilmiş Filistin sorununa ve giderek aynı akıbete uğramaya başlayan Irak sorununa bakmak yeterde artar bile.Emperyalist işgalci faşist ABD, Irak’taki katliamları yetmiyormuş gibi şimdi iç savaş senaryosu gereği sunni ve Şiiler arasına Berlin duvarı benzeri duvarlar örerek ve provakatif eylemlerle düşmanlığı kışkırtarak iktidarının ve varlığının gerekçelerini uzatmaya ya da var etmeye çalışmaktadır.
Sınıf mücadelesine(1 mayıs vb) acımasızca saldıran sistem ve onun paralı uşakları,sahte laiklik gösterilerine açıkça çağrı yapmaktalar.Her türlü maddi ve manevi olanağı sağlayıp kışkırtıcı ve bölüp parçalayıcı eylem içinde yer almaktalar.Halkları ulusal(Hrant Dink’in katli) ve dinsel (Malatya katliamı gibi) anlamda karşı karşıya getirme çalışmaları kontrgerillanın ve derin develtin her türden faaliyetiyle artık bu topraklarda sıradanlaştırılmaya çalışılmaktadır.Aynı zamanda bu katliam ve provokatif eylemler AB li emperyalist odaklara ve onların yerli işbirlikçilerine karşı,ABD li kliğin elini güçlendirmektedir.Bu anlamda olmak üzere Türkiye genel olarak yalnızlık ve boşluğa itilmektedir.Ve tek dostunun ABD olduğunun altı çizilerek uşaklıkta sınır tanımayan iktidarların önü açılmaktadır.
Sınıf hareketi bu gelişmeleri iyi okumalıdır ve analiz etmelidir.Sınıf hareketi bu mücadele de ehven-i şerci değildir ve olamaz.Klikler arası çatışmada elbette taraftır.Ama taraflılığı devrim-özgürlük ve sosyalizm tarafındandır.Bu sanal ikilem içinde, ikisi de aynı mecradan çıkan ve amaçları sınıfı farklı adlar altında daha fazla cenderede tutmak olan ve baskı-sömürü-yağma düzeninin değişik renkten temsilcilerinin dayattığı seçenekleri red ederek ilerlemesi başarısının temel anahtarıdır.İkilem kesinlikle sanal düzlemdedir ve sahtedir.Sınıf ve onun öncüleri,bu tiyatronun bir parçası olmamalıdır ve olmayacaktır.Aksi durumda kendini karanlığa uzun süre mahkum eden güç sınıfın kendisi olacaktır.
Sınıf hareketi ve sınıf mücadelesi, kendi bağımsız sınıf gündemi ve politikasını yaratmak ve kendi yolundan yürümek zorundadır.Sınıfın alternatifi ve gerçek kurtuluş yolu bellidir.O da sosyalizm ve onun üst aşaması olan komünizmdir.1 mayıs 2007 sınıfın kendi gündemini takibi açısından güzel bir örnek olmuştur.Yukarda filler daha fazla kar,daha fazla çıkar ve yönetimde tek kalmak kaygısıyla savaşırken aşağıda çimen olmamak gereklidir.Fillerin tepinmesini ve çimlerin ezilmesini önlemenin tek çıkar yolu,fillerin ayaklarını kaydırmaktır;devrim-özgürlük ve sosyalizm savaşının yükseltilmesidir.YAŞASIN ÖZGÜRLÜK YAŞASIN SOSYALİZM
MahmutHalilCan(Sendiren)