0 0
Read Time:12 Minute, 56 Second

ULUSLAR ARASI AF ÖRGÜTÜNÜN 2007 HAK İHLALLERİ RAPORUNDAN, TÜRKİYE VE KÜRDİSTANDAKİ HAK İHLALLERİ İL İLGİLİ İLGİLİ YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ
Uluslararası Af Örgütü Basın Açıklaması
Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı: Ahmet Necdet Sezer

 

Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan

Ölüm Cezası: tüm suçlar için kaldırıldı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi: imzalamadı.

Geçen yıllarda yürürlüğe konan yeni yasaların sonrasında reformların hayata geçirildiğini gösteren çok az delil bulunmaktadır. Barışçıl fikirlerini ifade eden kimseler hakkında açılan davalar devam ediyor. İnsan haklarının durumu doğu ve güney doğu bölgelerinde PKK ve güvenlik güçleri arasında artan çatışmalara bağlı olarak kötüye gitti. Diğer bölgelerde de silahlı gruplar tarafından sivillere yöneltilen saldırılarda artış görüldü. Ülkenin güneydoğusunda, Diyarbakır şehrinde kanlı protestolar sırasında kolluk kuvvetleri tarafından göstericilere uygulanan ölçüsüz kuvvet kullanımı rapor edildi. İşkence ve kötü muamele iddialarında genel bir düşüş gözlense de özellikle protesto sırasında tutuklananlara karşı gözaltı sırasında kötü muamele yaygın olarak görüldü. F-tipi cezaevleri koşulları ve adil yargılanma konusunda endişeler devam ediyor. Şiddet mağduru kadınlara sığınak sağlamak konusunda çok az ilerleme görüldü.

Arka plan

Türkiye'nin uluslararası planda tanınmayan KKTC'ye devam eden Avrupa Birliği ambargosu nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti ile ticaret için limanlarını ve havalimanlarını açmayı reddi üzerine Avrupa Birliği Aralık ayında Türkiye ile müzakereleri kısmen dondurdu.

Haziran ayında, Parlamento Terörle Mücadele yasasında yaptığı değişikliklerle terör suçu ve kapsamını genişletip ifade özgürlüğünün daha da kısıtlanmasından sorumlu maddeler yürürlüğe koydu ve kolluk kuvvetlerince uygulanan öldürücü kuvvetin kısıtlanmasında başarısız oldu. Temmuz ayında yasayı onaylamasına rağmen Cumhurbaşkanı, basının kısıtlanmasına ilişkin 2 maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Eylül ayında ombudsman yasası değişikliklerle beraber meclisten geçti. Yıl boyunca Türkiye ilk olarak uluslararası medeni ve siyasi haklar sözleşmesinin ihtiyari protokolünü ikinci olarak da aynı sözleşmenin ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin ikinci ihtiyari protokolünü imzaladı.

Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Başkanlığına bağlı olarak çalışan il insan hakları kurulları gibi resmi insan hakları mekanizmaları sürekli olarak çalışmalarını sürdürmedi ve ciddi ihlalleri önleyemedi.

İfade Özgürlüğü

Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve öğrenciler gibi grupların hakkında kovuşturmalara bazen de mahkumiyete neden olan ve ifade özgürlüğüne temel kısıtlamalar getiren yasalar yürürlükte kaldı.

"Türklüğe", Cumhuriyete ve devlet kurumlarına hakareti cezalandıran Türk Ceza Kanununun (TCK) 301. maddesi nedeniyle bir çok soruşturma yürütüldü. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'unki gibi bu davaların çoğu beraatle sonuçlandı.

Temmuz ayında Yargıtay, Agos gazetesinde Ermeni kimliği üzerine yazan gazeteci Hrant Dink davasında askıya alınan 6 aylık cezayı onayladı.

Türk ve uluslararası insan hakları savunucuları "suçun yasal kesinliği"nden yoksun olduğu gerekçesiyle TCK'nın 301. maddesinin yürürlükten kaldırılması için kampanya başlattı. İçtihadi hukukun gelişmesinin keyfi soruşturmaları sonlandıracağını söyleyen Adalet Bakanı'nın iddialarını reddettiler.

2005 tarihli yeni TCK'nın diğer maddeleri de ifade özgürlüğüne yeni kısıtlamalar getirdi.

Ekim ayında, Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak Cumhurbaşkanına hakaretten bir yılın altında hapis cezasına çarptırıldı ve cezası 10.500 YTL para cezasına çevirildi. Savcı beraatini istemişti.

Özgür Gündem yazarlarından Birgül Özbarış, askerlik ve vicdani ret üzerine yazdığı yazılarıyla "halkı askerlikten soğutmak"tan 7 soruşturma geçirdi. Toplamda 36 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya.

Yargıya intikal etmiş konular hakkında açıklama yapmayı sınırlayan TCK'nın 288. maddesi insan hakları ihlalleri üzerine bağımsız araştırma yapmayı ve halkı bilgilendirmeyi engellemek amacıyla keyfi ve aşırı kısıtlayıcı şekilde kullanıldı.

Kürt yanlısı Demokrat Türkiye Partisi (DTP) görevlileri ve Kürt yanlısı platformlara katılan kimseler yargısal tacize kadar giden sürekli soruşturmalara maruz kaldı.

56 DTPli belediye başkanının davası Ekimde başladı. Belediye Başkanları Danimarka Başbakanına yazdıkları bir mektupla Danimarka menşeli Kürt televizyon kanalı Roj TV'nin kapatılmamasını istediler. "Bilerek ve isteyerek PKK'yı desteklemek"le suçlandılar.

Tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan'ın "siyasal temsilci" olarak tanınması için imza toplayan bir grup hakkında birçok dava açıldı. En ağır cezalara öğrenciler maruz kaldı.

Şüpheli Koşullarda Öldürmeler

Güvenlik güçleri tarafından sivillerin hedef alınması sürekli rapor edildi. Öldürmelerin genel nedeni olarak kurbanların dur emrine itaat etmemeleri gösterildi, ancak bu ölümlerin genel nedeninin ölçüsüz kuvvet kullanımı ve bazı durumlarda ise yargısız infaz olarak kendini gösterdi. Öldürücü kuvvet kullanımını, sadece yaşam koruma amaçlı sınırlandırmada başarısız olan değiştirilmiş Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesine ilişkin endişeler var. "Tehlikeyi bertaraf etmek" amaçlı "doğrudan ve tereddütsüz ateşli silah kullanımı"na izin veren 16. maddenin güvenlik güçlerinin tam ve tarafsız yargılanmasını engelleyebileceği yönünde endişeler sürmekte.

Gösteriler sırasında asayişin sağlanmasında güvenlik güçleri aşırı kuvvet kullanımına devam ettiler. Mart ayında Diyarbakır'daki dört PKK mensubunun cenazelerine damgasını vuran gösteriler kanlı eylemlere dönüştü. İçlerinde dört çocuğun da bulunduğu on kişi öldürüldü. Sekiz kişi vurularak öldü. Bir çok gösterici ve polis yaralandı. Gösteriler diğer şehirlere de yayıldı: Kızıltepe kasabasında iki kişi öldürüldü, Batman şehrinde serseri bir kuşun üç yaşında bir çocuğun ölümüne neden oldu ve İstanbul'da göstericiler tarafından ateşe verilen bir otobüsün ezilmesiyle 3 kadın hayatını kaybetti.

Eylül ayında Diyarbakır'da parklardan birinde meydana gelen patlama sonucu 10 kişi öldü.

Silahlı grupların saldırıları

Sivilleri hedef alan bombalı saldırıların sayısında artış görülmekte. Kürdistan Özgürlük Şahinleri isminde silahlı bir grup İstanbul, Manavgat, Marmaris ve Antalya'daki 9 kişinin öldüğü ve bir çoklarının yaralandığı bombalı saldırıları üstlendi. Mart ayında, Ülkenin doğusundaki Van şehrinde minibüse konan bir bomba sonucunda iki sivil ve PKK mensubu olan bombacı öldü.

1 Ekim'den itibaren geçerli olmak üzere PKK tek taraflı olarak ateşkes ilan etti ve sonrasında silahlı çatışmalarda bir düşüş görüldü.

Mayıs ayında Danıştay hakimlerine karşı gerçekleştirilen silahlı saldırıda hakimlerden Mustafa Yücel Özbilgin öldü ve diğer dört hakim de yaralandı. Saldırıdan sorumlu saldırgan ve sekiz kişinin, ayrıca Cumhuriyet gazetesi binasına bombalı saldırıdan sorumlu üç kişinin davalarına Ağustos ayında Ankara'da başlandı.

PKK'nın devam eden Kürdistan Vatansever Demokrasi partisi (PWD) karşıtı cinayetleri çerçevesinde Şubat ayında eski PKK kurucu üyelerinden ve PWD yöneticisi Kani Yılmaz ile yine PWD üyesi Sabri Tori Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de arabalarına bombalı saldırı sonucunda öldürüldü.

İşkence

Kanun uygulayıcılarının işkence ve kötü muameleleriyle ilgili haberler eski yıllara göre daha az olmakla birlikte gelmeye devam etti. Tutuklular tutuklulukları sırasında dövüldüklerini, ölümle tehdit edildiklerini, yemek, su ve uykudan mahkum bırakıldıklarını iddia ettiler. İşkence ve kötü muamelenin bir kısmı resmi olmayan tutuklama yerlerinde gerçekleşti.

>Ekim ayında, Erdal Bozkurt İstanbul Alibeyköy'de kendilerini polis memuru olarak tanıtan kişilerce alıkonulduğunu, bir arabaya gözleri ve elleri bağlanarak alındığını, dövüldüğünü ve ölümle tehdit edildiğini ve bir yere götürülerek işkence edilip, kendisi ve diğer bazı kişilerin mahallelerinde uyuşturucu satıcıları ve diğer sosyal problemlere karşı çıkan yerel bir gruba dahil olmalarıyla ilgili olarak tüm gün soruşturmaya uğradığını bildirdi. Bir sonraki gün salıverildi.

Mart'ta Diyarbakır'da gelişen isyanlarda toplu gözaltılar sırasında pekçok yetişkin ve çocuk işkence ve kötü muamele gördükleri iddiasında bulundular.

>14 yaşlarında iki genç Çarşı polis karakolunda 9 saat kadar tutulduklarını belirttiler, çırılçıplak soyulmış, birbirleri üzerine soğuk su püskürtmek zorunda bırakılmış, tecavüzle tehdit edilmiş, sert zeminde yatırılmış ve elleri arkadan bağlı şekilde dizlerinin üzerine çöktürülerek polis tarafından yumruklarla, coplarla ve tekmelerle dövülmüşlerdir. Doktor raporları uygulanan kötü muameleyi gözler önüne serdi. Daha sonra, başka bir bölgedeki polis karakolunun Çocuk suçluları bölümüne transfer edildiler.

Cezasızlık

Güvenlik güçleri tarafından yapılan ihlaller üzerine yürütülen soruşturmalardaki yetersizlik ve sorumluları kanun önüne çıkarabilmek için hukuk mekanizmalarındaki genel isteksizlik hali devam etti.

>Şubat'ta, Ordu'da 2005 Ekim'inde beş gencin işkence gördüğü iddiasıyla ilgili davada takipsizlik kararı alındı.

>İki jandarma istihbarat memuru ve bir muhbir Kasım 2005'te Şemdinli kentinde bir kişinin öldüğü kitapçı bombalaması olayında 39 yıldan fazla hapis cezası aldı. Mahkeme kararına göre bu kişiler üstlerinin katkıları olmadan hareket edemezlerdi. Yıl sonunda hala temyizde bekleyen vaka, ihlallerde bulunduklarından şüphelenilen güvenlik güçleri üstdüzey üyelerinin kanun önüne çıkarılması konusundaki ciddi engelleri ortaya serdi.

Hukuk sistemine müdahele

Şemdinli bombalama duruşması (bkz. yukarısı) yüksek düzey askeri personel ve hükümet yetkililerinin siyasi müdaheleleriyle gölgelenen bir soruşturmanın ardından devam etti. Cumhuriyet Savcısı'nın iddianamesi Mart ayında kamuoyuna duyuruldu ve Kara Kuvvetleri Komutanı ve Hakkari bölgesindeki diğer üst düzey yerel askeri personeli suçladı. Cumhuriyet Savcısı Askeri Savcı'dan ayrı bir soruşturma talep ederek bombalamanın, suç işlemek amacıyla kurulan daha geniş bir örgütlenmenin parçası olup olmadığının araştırılmasını istedi. Adalet Bakanı Cumhuriyet Savcısı'nı olası bir görevi kötü kullanma iddiasıyla soruşturdu ve Nisan ayı içinde Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu savcıyı meslekten men etti. Cumhuriyet Savcısının temyize gitme çabası başarısızlıkla sonuçlandı.

Adil Yargılamaya İlişkin Kaygılar

Terörle mücadele Yasası'yla suçlananlar, 2004'te kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin yerini alan özel Ağır Ceza Mahkemeleri'nde uzun ve haksız davalarla karşılaşmaya devam etti. Savcılar işkence altında alındığı iddia edilen açıklamalara dayanan kanıtlar sundular. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu yargılamalarının adil olmadığına karar vemesinin üzerine, yeniden açılan davalar da tarafsız değildiler ve kanıtları yeniden gözden geçirmediler. Duruşmalar fazlasıyla uzatıldı ve duruşma öncesi gözaltı süresiyle ilgili maddeler henüz yasaya dönüşmemişti ve mantıklı bir süre içinde davayı sonlandırma ihtiyacını gerektiğince vurgulamadılar.

Cezaevi Koşulları

Mahkumlar kötü muamele, keyfi ve katı disiplin cezalandırmaları ve tek başına ya da küçük gruplar halinde "F-tipi" cezaevlerinde izole halde tutulduklarıyla ilgili şikayetlere devam ettiler. Eylül'de Avrupa Konseyi İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezalandırmayı Önleme Komitesi (CPT) 2005 Aralık'ında Türkiye'de gözaltı merkezlerine yapmış olduğu ziyaretleriyle ilgili bir rapor yayınladı, mahkumların birbirleriyle daha fazla vakit geçirebilmelerine olanak tanınması yönünde çağrıda bulunarak tecrit sisteminin "insanlık dışı ve aşağılayıcı uygulamalar" gibi "çok kötü sonuçlara" yol açabileceği üzerine yorumlarda bulundular. CPT aynı zamanda 2004'te yapılan cezaevi sağlık hizmetleriyle ilgili geniş ölçekli bir değerlendirme yapılması çağrısını yeniden hatırlattı.

Vicdani Retçiler

Vicdani ret tanınmıyor ve herhangi başka bir sivil alternatif sözkonusu değil.

>Ekim Ayı'nda yeniden görülen davada, Sivas Askeri Mahkemesi Mehmet Tarhan'ı iki defa askerlik yapmayı reddederek itaatsizlik yaptığı gerekçesiyle suçlu buldu ve iki yıl bir aylık hapise mahkum etti.

Kadına Yönelik Şiddet

2004 Belediyeler Kanunu'nun nüfusu 50000'i aşan kentlerde aile içi şiddet gören kadınlara sığınak yaptırılmasını öngören maddesinin uygulamasında çok az yol alındı. Kadın kuruluşları yasanın uygulanabilmesi için Hükümet'ten ilave kaynaklar talep ettiler. Temmuz'da Başbakan, kadın ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele ve "namus cinayetleri"nin önlenmesiyle ilgili alınacak önlemleri ortaya koyan bir genelge yayınlayarak süregelen ve yaygın bu problemin tanınmasıyla ilgili bir adım atmış oldu. Aralık'ta Parlemento Ailenin Korunması Kanunu ile ilgili değişiklikler yaparak, kapsamını genişletti.

UAÖ Ülke Raporları/Ziyaretleri

Raporlar

Avrupa: Suç ortakları: ABD'nin gizli uçuşlarında Avrupa'nın rolü

Türkiye: Madde 301: 'Türklüğü Aşağılama' İle İlgili Kanun İfade Özgürlüğüne Bir Hakaret

Türkiye: İnsan Haklarını İhlal Eden Devlet Görevlileri Cezasız Kalmamalı – Şemdinli Bombalaması Soruşturması ve Davasıyla İlgili Brifing

Türkiye: Terörle Mücadele Yasası'na İlişkin Geniş Kapsamlı, Keyfi ve Kısıtlayıcı Değişiklik Tasarısı

Türkiye: Geciken ve Reddedilen Adalet – Anti-terör yasalarıyla yargılananların davalarının ısrarla sürüncemede bırakılması ve adil olmaması

Ziyaretler

UAÖ delegeleri Mart, Nisan, Mayıs ve Ekim aylarında Türkiye'yi ziyaret ettiler.

 

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter