Kuzey Irak'a 23. Operasyon tartışılıyor!
Genelkurmay eliyle yaratılan bir atmosferde girilen seçim süreci sonuna yaklaştıkça düzen partileri seçim meydanlarında kendilerini ispatlamak derdine giriyorlar. Bir yandan bir takım çıkar odaklarından parlamento vizesi alabilmek, diğer yandan Genelkurmay eliyle oluşturulmuş toplumsal atmosferden etkilenen halk kitleleri üzerinde bir etki yaratabilmek derken düzen partileri hummalı bir çalışmanın içine girdiler.
Her seçim dönenimde olduğu gibi birbirleri ile "lafta" dalaşan düzen partileri bu kez alacakları oyu tek başına kuru sıkı vaatlere bırakmaya yanaşmıyorlar. Ülkede asker eliyle oluşturulmaya çalışılan şoven atmosferden beslenmek kaygısı, geniş kesimlere karşı söylenen yalanların yanına, şoven histeriyi besleyecek bir "babayiğitlik", bir "delikanlılık" şovuna zemin yaratmış oldu.
Bir seçim sürecinde daha görüyoruz ki burjuvazinin elinde kavramlar oyuncağa dönüşmüş. Demokrasi kavramı aşınmış, burjuvazinin özgürlüğü toplumun özgürlüğü olarak lanse edilmiş, ancak en önemlisi "bağımsızlık" sınır ötesi operasyon yapma kararı alabilmek / alamamak ikilemine sıkıştırılmış durumda. AB, IMF, NATO vb. Kurumlarla ilişkisini kesmek bir yana askıya almak, zedelemek vb.'nden dahi ölesiye korkan düzen partileri, şimdi seçim meydanlarında bir işgalin teorisini bağımsızlık kavramı üzerine kuruyorlar.
Olası bir sınır ötesi operasyonun içte işçi sınıfı ve emekçi kitleler ile Kürt halkı, dışta kardeş halklar üzerinde yaratacağı sonuçlar bir yana, bugünkü sınırlarda, henüz bir tezkere çıkmamışken bile coğrafyamızda yarattığı sonuç açıkça şovenist, milliyetçi, kafatasçı duyguların beslenmesidir. Genelkurmay'ın muhtıralarla, teröre karşı refleks çağrılarıyla, Kürt halkına karşı giriştiği kanlı operasyonlarıyla, bir anda sağda solda patlayan bombalarla ilmek ilmek ördüğü bugünkü atmosferde yapılmak istenen açık bir biçimde coğrafyamız halklarını birbirine düşürmektir. Bu bir ilk adımdır! Bu adımın ardından gelecek ise işçi ve emekçileri coğrafyamızın sınırının az ötesindeki kardeş halkların katli için cepheye sürmektir.
22 Temmuz'dan sonra kurulacak meclis her koşulda ve kimlerden oluşursa oluşsun açık bir savaş karargahı olacaktır. Bunun işaretleri bugünden verilmiş, "sınır ötesi operasyonda ben görev almak istiyorum" yarışı şovenizme yeni boyutlar eklemiştir.
İşte CHP, ordu mensupları siyaset sahnesine bir kez daha karışmaya başladığından bu yana, yıllardır içinde bir türlü rahat edemediği sosyal demokrat giysisini bir kenara fırlattı ve faşist parti ile bütünüyle aynı söylemlere dayanarak ordu şakşakçılığının, savaş çığırtkanlığının başını çekmeye soyundu.
CHP'nin seçim programı bu konuda anlamlı bir göstergedir: "Kuzey Irak'taki PKK varlığının ortadan kaldırılması için hükümet hiçbir etkili girişim yapamamış, Kuzey Irak'a asker göndermeye cesaret edememiştir. CHP iktidarda bu konuya cesaretle çare bulacaktır. ABD ile ilişkilerde başta Irak konusu olmak üzere Amerika'nın izlediği bazı politikalar değişmediği sürece bu politikalara karşı tepkimiz sürdürülecektir"
CHP başta olmak üzere bir dizi düzen partisi tarafından "Kuzey Irak'a asker göndermediği" için hedef tahtasına çakılan AKP de esasında bu konuda onlardan geri durmuyor. Aksine sürecin bugüne kadar gelmesinde ciddi sorumlulukları olan AKP kurmayları Kuzey Irak'a bir çıkartma yapabilmenin zeminini oluşturabilmek, gerekli toplumsal atmosferi yaratabilmek için çırpınıp duruyor. Özellikle CHP'nin "AKP ABD ile Kuzey Irak'a girmemek için gizli anlaşma yaptı" açıklamalarının da etkisiyle, zaten toplumda yaratılmış olan şoven atmosferin de basıncını taşıyan AKP, hızla anlaşmayı reddetti ve "her şey ihtimal dahilindedir" diyerek sınır ötesi bir operasyonun seçimlerden önce dahi gündeme gelebileceğini, tezkerenin derhal meclisten çıkabileceğini ima etmeye soyundu. Esasında ABD'nin bölgedeki ihtiyaçları çerçevesinde Barzani ve Talabani'nin Türkiye'yi aşan bir kuklalık rolü üstlenmelerinin yarattığı bu sıkışmayı aşmanın diplomatik çabasını da üstlenen AKP, seçim programında yaklaşımını bütün netliğiyle ortaya koyuyor: "Hiçbir komşu ülke toprağının ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Türk – Amerikan ilişkilerinin yeni şartlara uyumlu hale getirilerek kurumsallaşması küresel ve bölgesel barış açısından büyük önem taşıyor"
AKP ile temel gerilimini Abdullah Öcalan'ın asılması üzerinden yürüten, seçim çalışmasını şehit cenazelerinin üzerine oturtan MHP'de Kuzey Irak'a bakarak salyalar akıtan düzen partilerinden biri. Toplumun geniş kesimlerini tesiri altına alan şovenizm rüzgarından beslenen MHP, bütün açıklamalarıyla bu rüzgarı besleyebilmenin derdinde. MHP açısından oldukça güçlü bir zemini olan Kuzey Irak çıkartması hemen yapılabilir. MHP bunu Türkiye'nin meşru savunma hakkının doğması olarak lanse ediyor. Bugün açısından AKP, CHP, MHP üçlüsü kadar belirleyici olamasalar da diğer düzen partilerinin yaklaşımı da farklı değildir. Örneğin DP Musul sorununu çözmenin planlarını yapıyor! Recep Tayyip Erdoğan ise konuyu çok iyi açıklıyor! Bu Diğer düzen partilerine hitaben konuşan Tayyip, onlara Kuzey Irak vizesinin ABD'den geçtiğini hatırlatır bir edayla "bekara karı boşamak kolay" diyerek Türkiye'nin Ortadoğu'da attığı her adımın hesabını efendilerine vermek zorunda olduğunun altını çizmiş oldu.
Sınırın ötesine doğru adım adım…
Gelinen yerde MHP karşısında elindeki tezkere kozunu kullanabileceğini ifade eden AKP'ye CHP'den tam destek geldi. Seçimlerden önce tezkerenin görüşüleceği bir olağanüstü toplantı yapılması ve bu toplantıdan apar topar bir tezkere kararı alınması tartışılıyor. 4 Temmuz günü ortaya çıkan bu gelişmenin hemen öncesinde Sezer ile Erdoğan'ın görüşmesi de Sezer'in orduya operasyon yetkisi verebileceği tartışmalarına start vermiş oldu. Süreç hızla ilerliyor. Ve açığa çıkan tablo önümüzdeki dönem açısından bölge halklarını, coğrafyamız halklarını sıcak çatışmanın beklediğini gösteriyor.
Ancak bu arada belki de en dürüst sözler yine bir AKP'li, hem de AKP'nin ikinci adamı olarak adı anılan Salih Kapusuz'dan geldi. Vatan gazetesine demeç veren Fırat operasyon için tezkereye gerek olmadığını düşündüğünü ifade etti. Fırat, "Bana göre tezkereye lüzum yok. Hükümetin vereceği yetki ile operasyon yapılabilir. Daha evvel 22 defa K.Irak'a girdik. Daha önce Meclis'ten yetki alınmadı. Kara birlikleri ile girdik. Hükümet o yetkiyi veriyordu" dedi. Fırat'ın açıklaması hem gelecekte olabileceklere ilişkin ipuçları veriyor, hem de sermaye devletinin kirli geçmişinin Kuzey Irak sınırında dökümünü yapıyor!
Gelinen yerde, 22 Temmuz'a kadar işçi ve emekçi gençler cepheye sürülebilirler. Elbette bu noktada ABD ile yapılan pazarlıklar belirleyici olacak. Ancak Gül'ün tezkere için "an meselesi" deyişi de gözden kaçırılmamalı. Barzani ise operasyon olursa müdahalelerinin sert olacağını söylüyor. Ortadoğu'da yıllardır süregelen emperyalist işgal boyutlanarak, farklı biçim ve araçlarla da olsa, farklı taraflarla da olsa yeni cephelere sıçrayacak gibi görünüyor.
Bugün işçi ve emekçiler, bugün anti-emperyalist tüm kesimler, bugün kirli savaşların pazarlık konusu olacak gençler, bugün bütün bu kapışmanın bahanesine dönüştürülen, her fırsatta üzerine imha planları gerçekleştirilen Kürt halkı hepimiz tek yumruk, tek barikat olmak zorundayız! Emperyalizmin gittikçe büyüyen kan havuzunda yitip gitmemenin, o havuzu kurutmanın tek yolu budur!
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır.