0 0
Read Time:3 Minute, 30 Second

Seçimler yaklaşırken "bizim" burjuva parlamentosunun ahırından da sesler yükselmeye başladı. Ahır olarak nitelendirdiğim bu parlamentoda bir ahırda olması gereken her türlü sesleri duyabilirsiniz. Öyle ki, bu sesler önce basın aracılığıyla evimize daha sonra da seçim arabalarıyla ve mitinglerle de sokaklarımıza kadar her yeri sardı. Her taraftan anırtı sesleri duyulmaya başlandı.   Çekip birisine sorsan niye anırıyorsun desen niye anırdığını o da bilmez. Bazen düşünüyorum da bir insan nasıl, bu belirsiz, nerden çıktığı meçhul olan bu seslere kanabilir.

Evet, seçimler 22 Temmuz da. Peki, nasıl bir gelecek bekliyor ülkemizi: Sokaktaki seçim nabzına baktığımızda AKP yine büyük bir oy kitlesini peşinden götüreceği görünüyor. Akp, tekrar bu oy kitlesini peşinden götürebilecek ne yaptı?

Elbette ki çok şey yaptı. En azından boş durmadı, çalıştı yani; başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz kendi toprağıymış gibi satmaya başladı ülke topraklarını. Dikkat edilirse, eğer akp hükümeti şimdiye kadar ki diğer hükümetlerde hiç yapılmamış bir ilk yaptı.''Devleti özelleştirmenin yanında devede kulak yaptı.'' Evet, bu büyük bir basarıydı. Ve bunu da üstün deneyimleriyle de üstü örtük yapmaya çalıştı. Ülke toprakları satılırken, halkı TV başına geçirip kendisinin ve muhalefetin o inanılmaz çekişmesini bir maç tadında seyrettirdi, maç arasında ise halkın ayılmaması için Kürt sorunu taşırıldı ekranlara. Milliyetçilik kışkırtılırdı ve tekrar faşizm bir politika aracı olarak sahneye çıktı. Ancak milliyetçilik öyle bir doza getirildi ki artık akp'nin amaçlarına hizmet edemeyecek duruma gelmişti, bu sırada da sesi soluğu hiç çıkmayan MHP sahneye çıktı. Nerdeyse, her düzen partisinin bir oy kazanma konusu haline getirilmişti Kürt sorunu. Bunu, son dönemlerde de MHP çok iyi bir şekilde kullandı. Öyle ki hayatın her alanında Kürt halkına öyle bir baskı uygulandı ki neredeyse her Kürde "terörist" damgası vuruldu. Tabi ki, bu sırada bizim burjuva parlamentosu ahırının muhalefet genel başkanı yani CHP genel başkanı Deniz Baykal'ı da bir anırtıdır tuttu. Önce kimse ne dediğini anlamamıştı, derhal çevirmenler devreye girdi anırmaktan dilimize çeviri yapıldı, meğerse laiklik elden gidiyor diyormuş. Birçok ilde mitingler düzenlendi, yüz binler sokağa döküldü ve böylelikle laiklik ve anti laiklikte bizim burjuva parlamentosunun bir aracı haline getirildi.

TV' de mitingleri izlediğimde ilk dikkatimi çeken şey elbette ki  ‘'Türkiye laiktir laik kalacaktır'' söylemi değildir. Zaten devlet laik de değildir. Ancak o kitleye bakınca sanki hepsinin, "yaşasın devrim ve sosyalizm"  dediğini duyar gibi oldum. Ne bileyim öyle bir hisse kapıldım, sonra kendi kendime zaten bu olacak ve olması gereken şeydir dedim. Ancak mitingdeki o insanlar sanki oraya yumruğu sıkılı bir şekilde birisini indirmek için gelmişlerdi, artık yeter der gibilerdi. Ancak, hiç birisi olmadı bizim burjuva ahırı parlamentosu muhalefet genel başkanı Deniz Baykal gereken önlemleri almıştı.

Burjuva parlamentosunda bu tür oyunlar olurken, dışarıda da sanki içerdekilerle aynı türden canlılarmış gibi ‘'çünkü o derecede sesleri birebir aynı''bir takım siyasetleri de bir hareketlenmedir tuttu. Ve belki dünya tarihinde de bir ilki de genç parti genel başkanı(ahıra girme adayı) Cem Uzan gerçekleştirdi, siyaset tarihine yeni bir akım getirdi.'' Mazotsiyseti'' dediğim gibi yeni bir akımdı. Daha önce hiçbir parti denememişti. Bu işe yaramalıydı ve yaradı da. Ve bizim ahır parlamentosu partilileri de bu yeni akımı benimasmeye başladılar. Hatta öyle ki bazıları bu işin mazotunu çıkardılar, sanki mazot rafineleri bir yerinden çıkıyormuş gibi. ‘'Mazot bedava''diye anırmaya başladılar.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter