0 0
Read Time:20 Minute, 4 Second

"Tabii ki hayat sona erdi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiç bir şekilde pişman değilim. İleride torunlarımız bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için kâfidir."  Şeyh Sait'in söz sözleri.

"Cumhuriyeti Türkler, Kürtler birlikte kurduk, ortak vatanımız ve devletimiz, İngiliz kışkırtmasıyla ortaya çıkan isyanlar yüzünden haklarımızı vermedi, veremedi."  İmralı savunması.

Kürdistan'ın Kuzey parçasında 1920-40'lı yıllar arasında meydana gelen Kürt halk ayaklanmaları özgür ve bağımsız bir ülke yaratma arayışının ortaya çıkardığı haklı, ulusal hareketlerdi.

Koçgiri, Genç-Palu, Ağrı, Dersim bölgelerinde o dönemin şartları aleyhte gelişmeleri dayatsa da suskun kalınmamış, biriken tepki örgütlü kanallara akıtılarak ulusal direniş mücadelesi yürütülmüştür. Her biri katliamla bastırılmasına rağmen bir sonraki ayaklanmanın gelişimine ket vurulamamıştır. Türk sömürgeciliği, tedip ve tenkil saldırganlığıyla ayaklanmaları bastırmak için zorbalık araçlarının hepsini kullandı. Ayaklanmaların geliştiği bölgelere büyük kırım harekâtları düzenlenmiş, onbinlerce Kürt katledilmiştir. Sömürgeciler, askeri güçlerini seferber ederek Kuzey Kürdistan'da kitlesel katliamlar gerçekleştirdi. Kürtlerin aşiretsel ve mezhepsel farklılıklarını da kendi ulusal imha stratejisinde kullanan sömürgeciler, parçalı ayaklanmaları kuşatıp yok ederken Kürtler arasındaki çelişkilerden yararlandı. Kuzey Kürdistan ulusal direniş tarihimizdeki ayaklanmaların eksikliklerini, hatalarını eleştirirken, kazanımlarını yadsımıyoruz. Sömürgecilerin vahşeti karşısında onurlu direnişleri tarihsel mirasımız olarak sahipleniyoruz. Alişanbey, Alişer, Seyit Rıza, Şeyh Sait ve isimsiz nice kahramanın özverileriyle yaşanan ayaklanmalar tam da emperyalist bölüşüm anlaşmalarında dayatılan statükoyu hedefledi. İlerici ve özgüce dayanan meşru ayaklanmalardı. Resmi tarih hurafelerindeki safsataları referans alanlar,"dış parmak" araya dursun ya da "feodalizm ve dinsel yan" keşfetsin sonuçta vurguladığımız niteliğini değiştirmez. Emperyalizmle uzlaşma halinde ona payanda olma temelinde kurulan TC devletinin Türk ulus yapılanmasında gedik açan, Kürtlerin asimilasyonunu amaçlayan Kemalistlerin ipliği kısa süre de pazara çıkartan ayaklanmalardı. Sömürgeci devletin, Kuzey Kürdistan'daki ulusal imha saldırganlığını meşrulaştırmaya çalışan görüşler tarihi çarpıtarak devlet-ulus aygıtının ilk otuz yıllık kesitini pür-ü pak dönem olarak göstermeye uğraşıyorlar."Kurtuluş savaşı" yalanıyla başlattıkları, Kemalizm ve cumhuriyet övgüleriyle kutsal-tapınılacak şekilde pazarladıkları TC devlet'inin tarih anlatımlarını dün ve bugün her renkten çevreden duymaktayız.

Türk Tarih Kurumu'nun saçma-sapan tarih tezlerine gözü kapalı inanan "at gözlüklü" tarihçi, eğitmen, siyasetçiler ve kendi cellâdının peşinden sürüler halinde giden ırkçı yığınlar bu devleti ve zorla yaratılan ulus modelini tanımlamak isteyenler için yeterince veriye sahiptir. Kürt ayaklanmalarını "emperyalistlerin kışkırtması ve desteğiyle" açıklayan düzmece senaryoları uyduranların ulusal imha ve inkâr düzenine çalıştıklarını akıldan çıkarmamak gerekiyor. Resmi tarihin yalanlarıyla üretilen senaryoların sahipleri, yeminli Kürt ve Kürdistan düşmanlarıdır. Birinci Emperyalist paylaşım savaşının sonrasında yapılan bölüşüm antlaşmalarıyla kurulmasına onay verilen bir devlet'le karşı karşıyayız. Milli mücadele yılları, cumhuriyet ilanı vb. diye anlatılan süreç, gerçekte tersi gelişmelere konu olmuştur. Kürt halkına dayatılanlara baktığımızda, Osmanlı'daki saray darbelerinin devamı niteliğinde, emperyalistlerden icazet alan, onun güdümünde soy kurutmaya dayanan karşı-devrimci tasfiye süreciydi yaşananlar.1920-40 yılları arasındaki geleneksel önderlikli Kürt halk ayaklanmaları, emperyalist antlaşmalarla inşasına başlanan TC devlet-ulus aygıtının sömürgeci politikalarına ve dayattıkları statükoya duyulan tepkinin aktığı özgürlük kanalı oldu. Yenilgi ve sonrası iradesi kırılan, tehcir-sürgün yasalarıyla topraklarından koparılan Kürt geleneksel sınıfının teslim alınması bu ayaklanmaların özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde önemini küçültmez. Yukarıda, aktardığımız iki alıntıda sömürgecilerin mahkemelerinde değişik tarihsel aşamalardaki iki ayaklanma liderinin sözleri bulunuyor. Şeyh Sait'in sözlerinde, mücadelenin haklılığı ve gelecek kuşaklara duyduğu güven var. Utanç duymasınlar bu bize kâfi'dir deniyor. İmralı'daki ise, teslimiyet programını izah ederken, tarihsel Kürt direnişine sömürgecilerin diliyle saldırıyor. Af etsinler diye geçmişten utanç duyduğunu üstüne basa basa anlatıyor. İmralı'daki ve teslimiyet platformunun yeni yetme sözcülerinin çırpınışları boşunadır. Tarihimizin onurlu ayaklanmalarını karalamaya güçleri yetmez. Sömürgecilerin statükolarına teslim olanların bizim tarihimizi çarpıtmalarına izin vermeyeceğiz. Yeni yetme sözcülerden konu açılmışken Aysel Tuğluk hanımefendiye değinmeden geçmek olmaz. Her zaman yaptığı gibi yine rolüne uygun Kemalizm övgüleriyle kafaları karıştırmaya çabalıyor. Düşünürlerin doğru-yanlış tarihe mal olan sözlerini kendi açıklamalarına dayanak yapmak için alıntılayan Tuğluk, ırkçılığın fikir babalarından Ziya Gökalp'ı da listesine katarak şu gevezelikleri yaptı:

"Meclis kürsüsünden uyarmayı bir görev biliyorum; Milliyetçi yönlendirmeler ve çatışmalar yayılırsa, bu ülke Kürt'ü kaybedecektir! Kürt'ü kaybetmek Türk'ü kaybetmek demektir. Ziya Gökalp'ın dediği gibi, Kürt Türksüz, Türk Kürtsüz olmaz!

Halklarımız demokratik duruşunu ve birlikteliğini özgürce oluşturma kültürünü mutlaka sağlamalıyız. Bunun yolu, çatışmalar ve operasyonlar değil. Kürtlerle yeniden stratejik ortaklık, stratejik ittifak yapılmasıdır. M. Kemal de bunları yapmıştır. M.Kemal, kurtuluş Savaşı'nı kazanmak için Kürtlere eşit şartlarda gidiyor, eşit şartlarda Kürtler ile diyaloga geçiyor ve Kürtlerle birliği sağlıyor.

Şu bir tarihsel gerçekti, Atatürkçülük denilen olgu 20. yüzyılın en önemli değişim projelerinden biridir. M.Kemal ulus devlet kursa da, cumhuriyetçi yönü daha ağır basmaktadır. Bu özüne hiçbir anlam vermeksizin, fetihçi bir Atatürkçülükle cumhuriyetçilik de yapılamaz, demokratlık ta!

Aslolan O'nun yarım kalmış demokratik cumhuriyet projesini çağcıl değerlerle tamamlamaktır."

 ( TBMM konuşma metni,14.11.07 tarihli Birgün gazetesi)

Aynı konuşmasında "orada ulus devlet kuracaklar" diyerek Güney Kürdistan'ın işgal edilmesine vaaz veriyor. Misak-i Milli'nin sınırlarının Güney Kürdistan'ı topraklarını içine alarak genişletmesini arzuluyor. Sonrasında, konuşma metninde bazı statiksel bilgiler verip kimse ölmesin, savaşa hayır! Temennisinde bulunuyor. Yani hakkını teslim edelim, neresinden baksak, neresinden tutsak şaşırıyoruz doğrusu! Şaşkınlığımız, çağcıl inkârcılıktaki hızınadır. Türk'ten daha fazla Türkçü Tuğluk ve benzerleri susmayın, kusun inkârcılığınızı, belki kabul görürsünüz. Devlet(iniz) kabul eder mi- etmez mi ayrı konu ama Kürdistan emekçi halkı size sizi tanıdıkça prim vermeyecektir.

Devletlerarası sömürge Kürdistan'ın Güney parçasında son yıllardaki gelişmelerle birlikte bizde düşüncelerimizi düzenli olarak ifade ediyoruz. Kuzey Kürdistan devrimci sosyalistleri, güney parçasındaki gelişmeleri, süreçleri sorgularken ve eleştirisini yaparken yaklaşımları ilkeseldir. Özellikle vurgulayalım, Kuzey'deki görev ve sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz ölçüde, genel Kürdistan politikamızın da koşullarını olgunlaştıracağız. Bütün parçaların kurtuluşunu savunuyoruz. Bağımsız, Demokratik ve Federe Kürdistan amacına ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesiyle ona öncülük edecek devrimci emekçi çizgiye sahip partiyle yürüyeceğiz. Güney Kürdistan'la ilişkimizde ulusal kurtuluşu amaçlayan Kuzey Kürdistan hareketinin yapıcı, ortak duruşu güçlendiren, sömürgeci statükoyu bozguna uğratacak muhtevaya sahiptir. Kendimizi, güney'li parti ve örgütlerin yerine koymak gibi bir yaklaşımımız yoktur. Doğru ve emekçi çözümü güçlendirecek ilkesel yaklaşım da bundan başkası değildir.

2003 yılında ABD ve İngiltere emperyalist devletlerinin liderliğinde işgal savaşıyla Irak'a girildi. Irak'ta rejimi elinde tutan Baas iktidarı kısa süren fiili saldırıyla yıkıldı. İşgale karşı direniş mücadelesi ise devam etti, ediyor. Baas rejiminin artıkları ve Kaide türü şaibeli güçlerin pratiklerini ayırırsak haksız işgale karşı direniş meşrudur. ABD başta olmak üzere emperyalizmin hegemonyası kabul edilemez. Irak halkları işgale direnirken egemen gerici iktidar ve güçlerle de hesaplaşmalıdır. Ancak, daha önceleri de belirttiğimiz bağlamda somut örgütsel- yapılanma ve pratik örgütlenme araçları sorununa çözüm bulunmuş değil. Baas rejiminin faşist-despotik kimliğinden ötürü yıkılmasına görüldüğü üzere tepki duyulmamıştır. Ehven-i şer bir kabul durumu yaşandı. ABD'nin işgali kalıcılaştırma politikasının hangi klişe sözlerle işlendiği de önemliydi."Özgürlük getirdik, diktatörden kurtardık vs." başlıklı psikolojik savaş açıklamalarıyla da süreci kendi lehlerine çevirdiler. Emperyalizmin niteliği yukarıdaki kavramlarla bağdaşmaz. Bu tür klişelerin uygulanma pratiği: İşgal, sömürü ve katletme özgürlüğüdür. Kapitalist yayılmacılıklarını yeni pazar alanları yaratarak devam ettirirler. Emperyalizm mutlak hâkimiyet, kendisine bağımlılık ister. Onun boyunduruk altına aldığı devletlerle ortaklık ve dostluk ilişkilerinin sınırı da, komprador-işbirlikçi sınıfların uşaklık rollerindeki "istikrara" bağlıdır. İstikrar (çıkarları) ve denge bozuldu mu ne dostluk ne de ortaklık söz konusu olur. Emperyalizmin küresel jandarması ABD anında sopasını gösterir."Özgürlük havarisi" kesilir."Ya bizden ya onlardan yanasınız" tehditleriyle hizaya çeker ya da bildiği en iyi şeyi: ambargo, kontrgerilla saldırıları ve fırsatını buldu mu açık işgalle "özgürlük" götürür. Burada egemen güçlerin dayattığı statüko belirleyici değildir, olamaz. Ezilen halkların, anti-emperyalist kurtuluş mücadelesi emperyalizmin çıkarlarını gözeten statükolarına son verebilir. Kürdistan'da, Irak'ta, Afganistan'da vs. ezilen halklar devrimci önderlikli, özgürlük ve bağımsızlık mücadeleleriyle başarılı olabilir, zafer kazanabilirler. Karabasan gibi Ortadoğu'nun üzerine çöreklenen emperyalistler ve işbirlikçi-gerici rejimler halklara açlık, sefalet, yoksulluk ve hegemonya savaşları neticesinde ölüm, sakatlık, sürgün'den başkaca bir şey vermemiştir. Emperyalizmin klasik politikası,"böl-parçala-yönet" oyununa kanılmamalıdır. Halklar birbirlerine düşman değildir. Halklarımızın ortak düşmanları emperyalistler, sömürgeciler, komprador-işbirlikçi rejimlerdir. Irak ve Güney Kürdistan, Türkiye ve Kuzey Kürdistan özgülünde yaşanan benzer düşmanlık örnekleri de sömürge sisteminin çürümüşlüğünün ve egemen siyaset elitlerinin basiretsizliğinin açmazlarına işaret ediyor.

Güney Kürdistan'da,ulusal sorunun çözümü yolunda devletleşme aşamasına gelen adımlar atıldı.Her ne kadar sürece önderlik yapan Kürt egemen sınıf partileri,ABD emperyalizminin yörüngesinde olsalar da,( mutlaka gerçek-kalıcı özgürlük için inisiyatifin emekçilerin eline geçmesi gerekiyor) ona endeksli hareket etseler de, güney'deki halkımızın ulusal bilinci ve onlarca yıllık yoğunlaşmasıyla örülen nesnel zorunluluğa uygun yönelimler içersine girdiler.KDP ve KYB'yi ulusal kurumlaşmaya zorlayan güney Kürdistan halkı,zamanla değişim istemleriyle,egemen- yozlaşmış iktidar güçlerinin karşı direncinin uyuşmazlığını daha net görecekler.Aynılar-aynı,ayrılar-ayrı diyalektiğine göre ulusal-sınıfsal cepheleşme somut örgütsel kanalını bulacaktır.Kuzey Kürdistan'da da sömürgecilik yıkılmadan,ulusal bağımsızlık devrimi gerçekleşmeden sorun sorun olmaya devam edecektir.Bağımsız,Demokratik ve Federe Kürdistan'a giden yol parçaların kurtuluşundan geçiyor.Emperyalistler ve sömürgeci işbirlikçileri tarafından parçalanan ülkemiz ve kırk milyon nüfuslu Kürt ulusu kendi devletini kurma hakkını tüketen,erteleyen tartışmalar abesle iştigaldir.Ulusal özgürlük sorunumuz,bağımsız-demokratik ve emekçi halkımızın kendi iktidarını kurumlaştıracağı devletini yaratmakla ancak çözüm menziline girecektir.

"ABD'nin bölge ve dünya hegemonya stratejisi bağlamında Irak'ın ve bu çerçevede Güneyin yeniden biçimlendirilmek istendiği açıktır. Bu yeniden biçimlendirmede TC'nin, diğer sömürgeci devletlerin, Arapların "istem ve duyarlılıklarının", birçok denge ve ağırlığın hesaba katılacağı bilinmekte ve bu, açıkça dile getirilmektedir. Bu noktada ABD emperyalizmi için esas olanın kendi stratejik çıkarları ve öncelikleri olduğunu yeniden belirtmenin gereği yok.

 Bu anlamda Kürtlerin başına yeni bir Cezayir ve 1991 felaketlerinin getirilmeyeceğinin herhangi bir güvencesi yok. Dolayısıyla ortaya çıkan fırsatlar kadar belirsizlikler, tuzaklar ve tehlikeler de çok ciddi bir olasılık olarak varlığını sürdürmektedir. "Dış güçlerden kaynaklanan tehlikeler kadar Güney güçlerinin geleneksel çizgileri de olası tehlikelere davetiye çıkaran, zemin sunan nitelikte zaaflar taşımakta, bu tehlikeleri savuşturacak politik yeteneğe ve güce sahip olmamaktadır. Yani oluşan dengeler içinde manevra yapmak, belirlenen federasyon programında ısrar etmek, TC'nin dayatmalarına karşı kararlılık sergilemek, ortaya çıkan fırsatları ve olanakları değerlendirmeye çalışmak önemli olmakla birlikte bunlar, tek başına olası tehlike ve tuzakları aşmaya yetmemekte, yeni Cezayir Anlaşmaları önünde stratejik bir barikat oluşturma yeteneğine ve gücüne sahip olamamaktadır. Çünkü içinde hareket edilen stratejik bağlam "başkalarına" aittir. Bu stratejik bağlam, görece ve kısmi olarak Kürtler için kimi fırsatlar ortaya çıkarmıştır, ancak bunun kendi içinde taşıdığı tehlike ve belirsizlikleri, bunu besleyen veya bunun önünde durma olanağı ve gücü olmayan "iç zaafları" da bilmek durumundayız."

  (Güney Kürdistan ve Devrimci yaklaşım… Sosyalist-Şoreşger 2004)

Güney Kürdistan'da egemen sınıf partileri KDP ve KYB'nin geleneksel çizgileri ve stratejik duruşları esasta güney parçasındaki ulusal kurumlaşmayı belirlese de bu durum kendi içinde sorunludur. KDP ve KYB'nin tarihi birçok hata ve yenilgilerle ve hala yeterince ders çıkartmamalarıyla iç içe geçen pratiklerle doludur. Bunun nedenleri de biliniyor. KDP ve KYB güneyde federatif yapıyı geliştirecek, sömürgeci devletlerin dayatmalarını boşa çıkartacak ve diğer parçalardaki ulusal dinamikleri güçlendirecek anlayışa sahip değil. Geleneksel sınıfların kaypak, pragmatik ve dar görüşlülüğünün biçim verdiği KDP ve KYB programlarında bağımsızlık talep etseler de, bağımsızlık mücadelesinin ulusal özgüce dayanan, emperyalistlerin statükolarını kıracak, halklar arasında dayanışma ilişkilerini kuvvetlendirecek yörüngede ilerlemesi önünde engeldir. Üzerinde siyaset yaptıkları zemin zaaflarını daha da ağırlaştırıyor. Yani,1974 yenilgisi akabinde Cezayir anlaşması.( aynı zaman da bu süreç KDP'nin bölünmesine, KYB'nin kurulmasına yol açtı) Irak-İran Savaşı'nda ortaya çıkan olanakları kullanmamaları akabinde 1988 yılında yaşanan bozgun,1991 1.Körfez savaşında da emperyalizme yedeklenmelerine rağmen doğru hamleler yapmamaları yine kaybettirdi. ABD'nin Irak işgaline o dönem girmemesi sonucunda güney egemen partilerinin kaçışı kaçınılmaz son oldu. Güney Kürdistan halkının Baas ordusunun katliamlarından kurtulmak için Kuzey'in sınırlarına yaptığı yığınak, yaşanan trajedilerle hafızalarımızdaki canlılığını koruyor. Daha başka örneklerde verebiliriz. Barzani ve Talabani'nin yetmez liderlikleri, parti yapıları yeni saldırı ve kuşatmaları savuşturabilir mi? Sanmıyoruz! Şimdilik iç ve dış konjonktür'den faydalandıkları nasıl bir olguysa,ABD'ye bel bağlayan, kendi parçacı çıkarları için diğer parçaları zora sokan tutum ve pratikleri de bir olgudur.KDP ve KYB'nin,ABD emperyalizmiyle ilişkisi sorunludur.Güney'in varlığını,geleceğini emperyalist çözümlere yaslanarak sürdüreceği bir yanılsama,bir aldatmacadan ibarettir.KDP ve KYB yine bunların icazetinde konumlanan benzer görüşlere sahip güçlerin,empoze etmeye uğraştıkları:"Müttefik ABD,dost ABD" yaklaşımlarını da kabul etmemiz mümkün değildir.Böyle içi boş niyet gösterileriyle açmazlarının üzerini örtemezler.ABD emperyalizmi halkları özgürleştirmez,köleleştirir.Bir kere bu gerçeklik unutuldu mu,sonrasında yaşanacak gelişmeler karşısında tutunma,etkileme ve pozitif anlamda yararlanma olanağı da kalmaz.Güney Kürdistan halkının ulusal özgürlük,ulusal kurumlaşma bağlamında özverileri ve emekleri nasıl geleneksel Kürt partilerini nesnel zorunluluğa uyumlu davranmaya itiyorsa denklemin diğer ucundaki çözümsüzlüğü de göstermektedir.Çözümsüzlük öznel olanda somutlaşmaktadır.KDP ve KYB yer yer bizim de desteklediğimiz olumlu adımlar attılar.Ancak,mevcut yapıları,egemen sınıf kimlikleri ve emperyalizmin bölge politikalarına angaje olmaları nedeniyle süreci sağlıklı götüremeyeceklerini vurguluyoruz.Güney'de,bağımsızlık ve yurtseverlik kelimenin gerçek anlamında devrimci kurtuluşçulukla karşılığını bulacaktır.Güney'de halkımızın devrimci öncülük ihtiyacı orta yerde durmaktadır.Geleneksel sınıf siyasetinin alternatifi olabilecek arayışların kendi dinamiklerinde gelişmesi gerekmektedir.Yoksul halkın ulusal ve sosyal özgürlük sorunu bağlamında geleceği hakkında söz ve tavır alabilmesinin yolu sosyalist program ve araçlardan geçmektedir.Bazılarına göre,güney'de hali hazır'daki Komünist parti mevcut sorunun çözüm adresidir.Bizim gözlemlerimiz bu tespiti doğrulamıyor.Şu sorunu cevabı verilmeli:Güney Komünist partisinin,Talabani liderliğindeki KYB'nin bileşeni olan "sosyalistlerden" ne farkı var? Güncel bir gelişme olduğu için belirtelim. Geçen aylarda Ankara'da sınır ötesi çığırtkanlığının öngünlerinde sömürgeci devletle yapılan temaslarda bulunmaları bazı soru işaretlerine yol açmaktadır. Sömürgeci TC devletiyle neyin pazarlığını yaptı? Kuzey Kürdistan halkına yeni acılar yaşatmayı öncelikli hedefleri arasına alan TC devletinin saldırganlığı karşısında, yine KDP ve KYB'nin örtülü onay verdiği koşullarda "komünistler" acaba ne diyor, nasıl hareket edecekler? Bekleyip, göreceğiz. KDP ve KYB kendi sınıfsal, parçacı çıkarları uğruna geçmişteki gibi "azap askerleri" rolüne soyunmayacağının garantisi var mı-yok mu? Kuzey- Güney ekseninde, yurtseverler seslerini birleştirerek yükseltmelidir. Tartışmak, uyarmak ve güncel gelişmelere aktif müdahaleler de bulunma zamanıdır.

16 Aralık Pazar günü, Güney Kürdistan hava sahasına giren TSK uçakları kırsal alanları bombaladı. Sömürgeci devlet,"PKK kamplarını yerle bir ettik, teröristlere tarihi ders verdik vs." diyor. Hadi bir an için diyelim ki: Girdiniz, ezdiniz ve ders verdiniz sonuç ne olacak? Seksen üç yıllık tarihinizde halkımızın oluk oluk kanını akıttınız, sömürge seferleri düzenleyerek katliamlar gerçekleştirdiniz… Halkımızın özgürlük mücadelesi bitti mi, sömürgecilere boyun eğildi mi? Tek kelime ile HAYIR! Yine başaramayacaksınız! Kürt halkı, sömürgeci zorbalığa geçit vermeyecektir.

 Halkımızı kendi cellâdı sömürge sistemine sevdalandırmaya kimsenin hakkı yok. Statükoya teslim olanlar, kırıntı edebiyatı yapanlar üzülüyor, hayal kırıklıkları yaşıyor. Ama iradelerinin bağlandığı çizgi sebebiyle de önlerini göremiyorlar. Kafalarını kuma gömmüşler, nefessiz kalmışlar neden anlamak istemiyorlar! İşte "çözüm deklarasyonu",sömürgeci devlete yapılan güzellemeler. İşte sömürgeci devletin " çözümü. Ya da teslimiyet platformunun değimiyle:"Kürtlerle yeniden stratejik ortaklık (imha) stratejik ittifak( inkâr)" yapma yöntemleri.

Gece yarısı bombardımanından sonra TC devletinin yetkili ağızlarından şunları duyduk, duymaktayız: TC Başbakanı R.T.Erdoğan;"Memnuniyetle ifade etmek isterim ki gece şartlarında gerçekleştirilen bu harekât ilk değerlendirmemize göre başarılı olmuştur… PKK'ya karşı siyasi, askeri, diplomatik, sosyal ve ekonomik bütün araçları en etkili biçimde kullanma kararlılığındayız."

TC hükümet sözcüsü C.Çiçek:"Biz hükümet olarak, en başta Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere devletimizin diğer ilgili birimleriyle tam bir uyum ve kararlılık içersinde bu belayı ülkemizin gündeminden çıkarma azmi ve kararlılığı içindeyiz. Bunun herkesçe çok iyi bilinmesi ve anlaşılması lazımdır."

TC Genelkurmay Başkanı Y.Büyükanıt'ın, büyük komutan edasıyla yaptığı açıklamalara bu yazı da yer vermeyi gerekli görmüyoruz. O alışıldık safsatalarla yine saçmalamaktadır. BBG gözetleme evi örneği Y.Büyükanıt'ın zihin ve çapsızlığının düzeyini yansıtmaktadır!

19 Aralık 2000'de adına "hayata dönüş" dedikleri zindan katliamında 28 devrimci tutsağı katlettiler, yüzlercesini yaraladılar. F Tipi Hücre katliamında katledilen Sultan SARI ve Fahri SARI yoldaşlarımızın şahsında, devrim ve sosyalizm şehitlerini saygıyla anıyor, anılarını mücadelemizde yaşatacağımızın sözünü veriyoruz!

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter