Tekrarlıyoruz: Aleviler için esas hedef, şeriatçılık, şeriatçı tehlike değildir. Bu, Kemalistlerin yapay ve oyalayıcı hedef saptırmalarından başka bir şey değildir.
Yine Aleviler için temel görev, laiklik ve laikliği koruma değildir. Türkiye'deki laiklik, burjuva anlamda laiklikten çok farklı bir şeydir. Kemalist laiklik, devletin bütün yönleriyle din üzerindeki kontrol ve gözetimini kurumlaştıran, devletin din üzerindeki TEKEL durumudur. Somut işleyiş ve pratik de kanıtlıyor ki, Kemalist laiklik, içinde en sıradan bir inanç özgürlüğünü taşımıyor. Alevilerin yeraltına itilmeleri, yok sayılmaları, dıştalanmaları ve çok yönlü baskılara maruz kalmaları bu sözlerimizin en somut ve kestirme kanıtı oluyor.
Türkiye'deki laikliğin demokrasiyle en küçük bir ilgisi ve ilişkisi yoktur. Tersine Kemalist laiklik, Tek Parti, Tek ulus, Tek Şef diktatörlüğünün ideolojik harcı ve aracı olmuştur. Türkiye'de en despotik ve anti-demokratik kurum olan ordunun; Kemalist laikliğin "yılmaz savunucusu" olması boşuna değildir. Bu, laiklik tutkunlarına bir şeyler anlatmaya yetmiyor mu? Türk ordusu ne kadar demokratik ise, Kemalist laiklik de o kadar demokratiktir! Hepsi bu!
Bu sahte ve yapay gündem oluşturma ve hedef saptırma noktalarında ilginç bir durum var. Aslında tipik bir özel savaş taktiğiyle karşı karşıyayız. Yıllardır uygulanıyor. İlginçliği şurdan kaynaklanıyor. Devletin bu özel savaş oyununa Aleviler de geliyor; İslamcı hareketler de yatıyor! Elbette burada Kemalist rejimin ideolojik ve politik başarısından söz etmemiz gerekiyor. Oyunun özü şu:
Devlet ve onun bu alandaki özel birimleri, "şeriat tehlikesi" gibi yapay bir korku üretiyor; çok yaygın ve etkince, öyle ki yürekleri teslim alırcasına bir şamatayla… Hemen altından laikliğe sahip çıkma kampanyaları örgütleniyor ve laikliğin sadık ve tutkulu savunucuları Aleviler, bu kampanyada yerlerini alıveriyorlar. Bu, Aleviler için ideolojik teslimiyet ve politik gaflet anlamına geliyor. Genellikle bu tür kampanyalar, önemli olaylar, önemli cinayet veya Alevi katliamı üzerine bina ediliyor. Aleviler üzerindeki etkisi, bu nedenle daha da artmış oluyor.
Bu oyunda Alevilerin içindeki Kemalizm'in uzantısı çevrelerin önemli ve etkin bir rolü oluyor. Bu noktada Aleviler, yüz yüze bulundukları ihaneti ve gafleti daha yakından tanımak ve tavırlarını almak durumundadırlar. İhanet, onları "Alevililik" adına Kemalizm'e ve özel aygıtın yapay ve sahte gündemlerine bağlayıp hedeflerini saptıranlardan, bilinçlerini bulandıranlardan geliyor.
Devlet oyunun öteki boyutu da şöyle: Yapay bir "şeriat tehlikesi" yaratılırken, şeriatçı güruh bir piyon olarak kullanılıyor. Kullanılan şeriatçı ve İslami hareket üzerindeki kontrol daha da sıkıştırılıyor ve rejime daha çok böyle bağlanıyor.
Böylece sonuçta kazanan devletin kendisi oluyor. Bu oyunda "taraflar" ustaca kullanılıyor, birbirine vuruşturuluyor. Bir hakem olarak öne fırlayan devlet, hem kontrolünü pekiştiriyor, hem de "tarafları" kendine daha sıkı bağlıyor. İdeolojik ve politik hegemonyada yaratılan ve kurumlaştırılan bu kısır döngü, toplumsal ve ulusal mücadelenin önüne bir handikap olarak diktiriliyor. Dolayısıyla mutlaka aşılması gerekiyor. Bu handikabı aşmanın yolu, sahte laiklik-şeriatçılık ikilemlerini teşhir etmekten ve gündem dışına itmekten geçiyor…
Evet, Aleviler, artık ne kadar boğucu ve serasmletici bir devlet oyununa alet edildiklerini kavramak ve bunun kendi içindeki uzantılarını tecrit etmek zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar. Kendilerini laiklik-şeriatçılık ikilemi yapay gündemiyle tüketeceklerine tarihsel direnişlerini Kemalist Cumhuriyete karşı demokratik mücadele bağlamına oturtmalı ve özgürleşmelerini bu temelde kavramalıdırlar…
II.
Kemalizm'in Aleviler içindeki uzantıları, mevcut özel savaş rejiminden, onun legal görüntüsü olan DYP-SHP koalisyonundan yanadır!
Alevi topluluğunu şeriatçılığa karşı laiklik mücadelesine bağlayan bu Kemalist Alevi uzantılar, zaten Cumhuriyet rejimiyle var olan ideolojik ve politik bağlarını anlatmış oluyorlar. Fakat öyle de olsa bu konuda fazla ayrıntıya girmeksizin birkaç noktaya işaret edebiliriz. Fazla kanıt sunmaya gerek yok. Sadece bir örnekle yetineceğiz.
Kervan Dergisi'nde Ocak 1994'te özel seçim sayısı yayınlandı. Bu sayıda ilginç ve ibret verici görüşler var. Bu özel sayının kapağında şunları okuyoruz:
"İşçiler,
Aleviler,
laik-demokrat halkımız! 27 Mart'ta sandık başındaydı SHP'yi aktif olarak destekliyoruz!"
Derginin kapağında bunlar yazılı; iç sayfalarında ise, SHP'yi destekleme tavırlarının gerekçeli açıklaması yapılıyor. Diğer "sağ" Partilerin güçlenmesi, SHP'nin zayıflaması durumunda şeriatçı gericiliğin daha da azacağı ve yaşamın Aleviler için cehennem azabına dönüşeceği varsayımında bulunuyor. Şeriatçı gericiliğe karşı laik-demokratik cephenin gücünün SHP'de toplanacak oylarla kanıtlanması gerektiği vurgulanıyor. Kısacası, Komünist yaftasını bırakmayan Kervancılar, Alevileri SHP'ye bağlamak, SHP'ye bağlı tutmak için bin bir dil döküyorlar. Bunun için de Alevileri "şeriatçı tehlike" ile korkutuyorlar.
Alevilerin Cumhuriyet tarihi boyunca en önemli handikaplarından biri, CHP-SHP çizgisine bağlı kalmaları; CHP-SHP'nin yaşadıkları tüm katliamlarda sorumluluğu bulunmasına, inançları yüzünden kategorik olarak dıştalanmalarına ve ezilmelerine rağmen bu bağlılıklarını sürdürmüş olmalarıdır. Ayrıntılara girmeye gerek yok.
Güncele bakalım: Sivas katliamı kimin zamanında yapıldı? 1991'den bu yana ülkemizde yaşanan kırımın; metropollerdeki sokak İnfazlarının, sayısız işkence ve kayıpların, evet daha bir çok kontra pratiğinin altında hangi hükümetin imzası var. Ya da özel savaş rejiminin yasal görüntüsü kimdir, hangi Partilerdir? SHP, iyi bir aldatma, uyutma ve rejimi meşrulaştırma aracından başka bir rol oynayabildi mi? Oynaması mümkün mü? Mümkün değil, çünkü en has devlet ve Cumhuriyet Partisidir! O halde, sosyal-demokratlık adına en has devlet ve özel savaş Partisi olan bir Partiyi, Alevilere demokrat göstermek, gericiliğe karşı bir kale olarak lanse etmek, tüm muhalif çevrelerin desteğini böyle bir Partiye akıtmak; bilinçli bir ihanet değilse, çok büyük bir gaflettir, aymazlıktır!
Ne yazık ki, rejim karşıtı toplumsal ve dinsel güçler Kemalizm'in bu ideolojik çemberini kıramamıştır; dolayısıyla sol oylar SHP gibi özel savaş Partileri tarafından bloke edilebilmiştir. Bu, bir olgu; ancak değişmez bir kader değildir! Aleviler, kendilerini SHP'ye bağlayan kişi ve çevrelerin gerçek yüzlerini, karşı-devrimci kimliklerini artık öğrenmek durumundadırlar.
Tabii şu soru da önemli: Aleviler üzerinde siyaset yapan. Kervan, Kavga, Nefes, Cem gibi dergi çevreleri, dernek, cemevi gibi odaklar, Alevileri Partilere bağlama ve düzene eklemleme faaliyetleri karşılığında hangi çıkarları elde ediyorlar; hangi Belediye ve devlet arpalığını nasipleniyorlar? Bu sorunun araştırılması gerekiyor. Bizim kanımız şudur.
Aleviler üzerinde siyaset yapan çevreler, düzen içine oturuyor ve onu tamamlayan öğeleri oluyorlar. Bu çevreler, Alevilerin duygularını sömürüyor ve özlemlerini kendi bezirganca tutumlarına kullanıyorlar. Amaçları, tarikatlarda olduğu gibi, düzenden daha fazla yer, çıkar, mevki kapmak; buna karşılık ise, Alevileri daha sıkı kontrol altına alıp düzene bağlama ve düzen içinde tutmak oluyor.