0 0
Read Time:30 Minute, 3 Second

 IV.

Kemalizm'in Aleviler İçindeki uzantılarının bir özelliği de mezhepçi oluşlarıdır. Bu, her tutum ve üsluplarında kendini dışa vuruyor.

Burada bir ayrımı kesin ve kalın çizgilerle yapmak bir zorunluluktur. Ezilen bir mezhebin, bastırılan ve yeraltına itilen bir inanç grubunun bu konumunu açığa çıkarmak, ezilmişliğini teşhir etmek ve buna devrimci bir tavır almak; bu inanç grubunun çeşitli taleplerini dillendirmek ve bu uğurda belli bir mücadele vermek başka bir şeydir. Ancak; bu inanç grubunun en geri mezhep özelliklerini diğer inanç gruplarının emekçilerine karşı kışkırtmak, açıkça mezhepçilik yapmak daha başka bir şeydir. Biz, birinci görüş ve tutumu onaylarken; ikincisini şiddetle reddediyoruz.

Aleviliğin önüne laik Cumhuriyet ve devlet bütünlüğü gibi temel bir hedef ve görev koyanlar, doğal olarak, mezhepçiliğe sarılmak zorundadırlar. Ancak, laik Cumhuriyetten kesin kopuş ve ona karşı mücadeleyi özgürleşmenin temel ve ön koşulu sayan anlayış ve tutum, her türlü mezhepçiliğe karşı mücadeleyi de esas alır ve bu inanç grubundan emekçilerin birliğini ve ortak mücadelesini vazgeçilmez ilke edinir!

Bu ayrım noktası çok önemli ve bir daha vurgulayalım: Alevilerin taleplerini savunmak doğru tutumu, Alevilerin en geri mezhepçi yanlarını kışkırtma tutumu ile karıştırılmamalıdır. Tarih boyunca egemenlerin marifetiyle halk arasında mezhep çatışmaları ve bundan kaynaklanan çok köklü önyargılar, değer yargıları vb. oluşmuştur. Elbette bunları kısa bir sürede ortadan kaldırmak mümkün değildir. O halde yapılacak şudur: Siyaset yapılırken, mezhepler gerçeğine dokunulurken, halkta oluşan bu önyargı ve birikimler,"bir siyaset aracı, kışkırtma aracı" olarak kullanılmamalıdır.

Türkiye'deki İslamcı hareket, nasıl ki, halkın en geri yanlarını, duygularını, önyargılarını siyaset aracı olarak sürekli kullanıyorsa; aynı şekilde, Kemalizm'in Aleviler içindeki uzantıları da, ters uçtan benzer siyaset kulvarını koşuyorlar…

Peki, bu Kemalist uzantılar, bu mezhepçiliği nasıl yapıyor? Bir örnekle yetineceğiz. Kendine Komünist diyen Kervan Dergisi'nde Ethem Irmak imzasıyla yayınlanan bir yazıda şunları okuyoruz

"DEP'in yerel seçimlerden kazanacağı belediyeler ise emekçi Kürtlerin değil, solun değil, Kürt milliyetçiliğinin zaferi olacaktır. Kürt milliyetçiliğinin bir ayağının da gerici Şafiilik olduğunu unutmayalım. Halkaların kardeşliğini savunan bir devrimci, bu Partiye oy verin' diyemez."

Kervan'ın karşı-devrimci anlayışı ve tutumu, sadece SHP'yi DEP'ten daha ilerici görmesinden kaynaklanmıyor. Bu, var; ancak, burada "gerici Şafiilik" nitelemesiyle, Alevilerin bilinç altlarında ve bilinçlerinin bir yerlerinde duran mezhepçi önyargılarına hitap ediyor.  Bu mezhepçi kışkırtmayla "Kürt milliyetçiliği" dediği yurtseverliği gözden düşürmeyi deniyor; Alevileri UKM'ye karşı tavır almaya zorluyor, özellikle Sünnilik değil de, onun yerine "Şafiilik"in seçilmesi bilinçli bir tutumdur; çünkü Şafiilik Kürtler arasında yaygın olan bir mezheptir. Burada Alevi Kürtler, Şafii Kürtlere karşı kışkırtılıyor; UKM, yalnızca Şafii Kürtlere özgü bir olgu olarak çarpıtılıyor. Kısacası, bölücü, kaba mezhepçi ve dolayısıyla açık bir özel savaş taktiği ile karşı karşıyayız.

Oysa politik bir sorun olan Alevilik, Alevicilik değil, mezhepçi olmamak; tüm emekçilerin birliğini esas alan bir konumda olmak durumundadır. Politik nedenlerden olduğu kadar, inanç olarak kardeşliği, dostluğu, birliği ilke edinen bir inanç sistemidir. Dolayısıyla mezhepçiliği Aleviliğe bulaştıranlar, olsa olsa Kemalist bezirganlar olabilir.

Aleviler, bu mezhepçi Kemalist bezirganların oyunlarını, kışkırtmalarını ve bölücü çabalarını boşa çıkarmak gibi önemli bir görevle karşı karşıyadırlar.

V.

Sonuç olarak şunlar not edilebilir:

Alevilerin bu düzende hiç bir çıkarı yoktur. Ezilen, dıştalanan ve inanç özgürlükleri tanınmayan Alevilik, laik-Kemalist Cumhuriyete sığmıyor. Kemalist laiklik, Aleviliğe yasak, ezilme ve katliamlardan başka bir şey vermediği, 70 yılı aşkın Cumhuriyetin pratiğiyle sabittir.

Cumhuriyet altındaki Alevi tarihi, tek kelimeyle trajedi olarak tanımlanabilir. Gerçeklik budur.

Böyle olmasına rağmen, Aleviler içindeki mezhepçi Kemalist uzantılar, Alevileri, düzene, Kemalizm'e ve laikliğe, onun Partilerine, CHP-SHP'ye bağlamaya, bağlı tutmaya çalışıyor. Bunlar, Aleviler üzerine siyaset yapıyor; Alevi oylarını ve inançlarını sömürüyor.

UKM karşısında bunlar, mezhepçi, kontracı ve Türkçü konumdadırlar. Aleviliği Türklüğe özgü bir mezhep ve Alevileri "devlet bütünlüğünün" bekçisi olarak göstermeye çalışıyorlar. Alevi Kürtleri, Sünni Kürtlere karşı kışkırtmaya, ulusal birlik çabalarını baltalamaya çaba sarf ediyorlar.

Kervan, Kavga, Cem, Nefes gibi çevreler, UKM ve özgürlük Hareketine karşı düşmanlığı neredeyse varlık nedeni sayıyorlar… Kemalist kimlikleri, onlara bu misyonu yüklüyor; onu oynuyorlar.

Alevilerin kendi inançsal taleplerini ifade etmeye çalışmaları, kimlikleri doğrultusunda bir hare-ketlilik içinde olmaları iyidir. Ancak bunu devrimlere bağlamak kaydıyla… Yoksa bu hareketliliği düzene ve özel rejime peşkeş çekmek; bunu, Alevi bezirganlarının cirit attığı bir kontra alanına çevirmek, en başta, Alevilere, onların bugüne getirdikleri geleneksel direnişçi özlerine yapılmış en büyük kötülüktür. Bu kötülük yapılıyor; hem de Alevilik adına!

Alevi Kürtler, inançsal özgürlükleri dahil geleceklerini ve kaderlerini UKM'ye bağlamışlardır. Bu anlamda mezhepçi, kontracı, Kemalist bezirganlara geçit vermeleri mümkün değildir. Tarihsel Koçgiri-Dersim Direniş hattını, bugün, UKM'de doruklandırıyor; ulusal birliklerini bu mücadelenin temel dayanağı haline getiriyorlar. Bu çok önemli ve anlamlıdır. Aynı zamanda mezhepler gerçeğine devrimci yaklaşımı anlatıyor. UKM, mezhepler arasındaki tarihsel önyargıları ve birikimleri de adım adım aşıyor; onları yurtseverlik duyguları temelinde ulusal bilinç ve ulusal birlik zemininde kucaklaştırıyor; devrimci uluslaşmalarını yaratıyor…

Alevi Kürtlerin bu devrimci tavırları ve yolları, Anadolu Alevileri için ders çıkarılması gereken önemli bir pratik ve deneyimdir. Kaldı ki, Şeyh Bedrettinlerin, Pir Sultanların zalime ve zulme karşı direnişleri, bu topraklarda UKM'de dile getiriliyor ve yaşatılıyor. O halde, Aleviler, UKM'ye karşı duyarsız duramazlar; hele hele kendi içinde türeyen Kemalist bezirganların kontracı pratiklerine seyirci kalamazlar! Yoksa daha çok Sivas katliamı gibi kanlı trajediler yaşayacaklar…

Şeyh Bedrettinlerin, Baba İshakların, Pir Sultanların, Seyit Rızaların tarihsel direnişçiliği bugün Alevi topluluğunda egemen kılınmak isteniyorsa; Alevi topluluğunun inanç özgürlüğü yakalanmak isteniyorsa, her şeyden önce Kemalist türediler, onların anlayış ve pratikleri mahkum edilmeli ve dıştalanmalıdır. Bu, yapılmadığı sürece, Aleviler, her türlü sömürü ve kullanılma nesnesi olmaya devam edeceklerdir.

Dolayısıyla öncelikle kendi içindeki Kekliklere aman vermemeleri gerekiyor. Artık, yaşanan "Rönesanssın" sarhoşluğunu bir kenara itip siyasal gerçekliği daha uyanık kafayla kavrama ve tavır alma zamanı gelmedi mi?

                                                                                                                         M. Can YÜCE

                                                                                                                Özgür Halk, Nisan 1994

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
Pages: 1 2 3 4
News Reporter