0 0
Read Time:7 Minute, 40 Second

 Milliyet Gazetesinde 22 Ocak 2008 tarihinde Can Dündar / Rıdvan Akar imzalı, “Ecevit’in Gizli Arşivi’nden çıkan inanılmaz belge" adıyla bir belgenin özeti yayınlandı. Aktarılan özetin kendisi bile Türk sömürgeciliğinin özünü ve Kürtlerin yıllardır maruz kaldıkları egemenlik siteminin ana çizgilerini ortaya koymaya yeterlidir.

Yayınlanan bu özette, yıllardır Kürdistan üzerinde kurumlaştırılan ve her geçen gün derinleştirilen sömürgeci inkâr ve imha sisteminin temel unsurları var: İnkâr, tehcir, asimilasyon, imha ve bunların araçları… 

Özetin özeti bazı notlar:

"b) Bölgeye diğer bölgelerden nüfus çekmek veya bölge nüfusunun bir kısmını iktisadi teşvik tedbirleriyle- diğer bölgelere göndermek suretiyle, bölgenin nüfus kompozisyonunu değiştirmek."

c) Sosyolojik ve antropolojik araştırmalara dayanarak, bölgenin sosyal yapısını temsili sağlayacak yönde- değiştirmek…" (…)

"ASİMİLASYON: Hâlihazır İskân Kanunu ve tatbikatını, tespit edilen politika ihtiyaçlarını karşılayacak ve asimilasyon temin edecek şekilde incelemek ve tadil etmek…

 HİCRET: Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü, Türk lehine çevirmek için, bölgelerindeki iktisadi şartların zorluğu karşısında başka taraflara hicrete mecbur kalan Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskân etmek…

 IRAK KÜRTLERİNDEN AYIRMAK: Türkiye’de kendilerini Kürt sananlarla İran ve Irak’taki Kürtlerin irtibatını kesme bakımından bölgeyi, kendilerini Kürt sananların çoğunluğunu dağıtmak üzere, sistemli bir şekilde bölecek iskân sahalarına ayırmak…

 KONTENJAN KADRO: Bölgeden batıya ve batıdan bölgeye nüfus akışını temin maksadıyla, doğu ve batıda resmi ve özel sektöre ait sınaî, zirai ve ticari tesislerin personel kadrosunun muayyen bir nisbetini, diğer bölge halkından olan işçiler için kontenjan olarak tefrik etmek…

 MİSYONER YETİŞTİRMEK: Planlanan bölge okulları, köy okulları ve meslek okullarının faaliyete geçirilmesi… Kız ve erkek misyoner yetiştirilmesi ve bunun için hususi müessese kurulması… Bölge halkından kabiliyetli ve küçükten asimile edilen gençlere yüksek tahsil imkânları sağlanması…

 KÜRT MEMURLAR: Doğuya kendilerini Kürt sananlardan vali, kaymakam, hâkim, jandarma subayı, ordu subayı, astsubay, öğretmen, memur gönderilmesi…

 RADYODA PROPAGANDA: Radyo vasıtasıyla Türkçe güfteleriyle mahalli havaların çalınması ve mahalli radyoların, bölge için, propaganda uzmanlarından müteşekkil gruplar tarafından hazırlanacak programları yayması…

 İNANDIRMA FAALİYETİ: Irk bakımından, Türk siyasi düzeninin kendi menfaatleri bakımından en elverişli, en emin ve en çok imkân sağlayan düzen olduğunu telkin eden bir inandırma faaliyetine girişilmesi…

 TİYATROCULAR, ÂŞIKLAR: Uzmanlar tarafından hazırlanmış skeçler oynayacak küçük tiyatro ekiplerine, bölgenin lisanına vakıf saz şairlerine yukarıdaki fikirlerin aşılanması…

 KÜRT MESELESİ YOKTUR: Dünya entelektüel muhitine Türkiye’de bir Kürt meselesinin mevcut olmadığının anlatılması…

 DOĞUNUN TÜRK TARİHİ: Bir üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji Enstitüsü kurularak, kendini Kürt sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayınlanması… Doğunun Türk tarihinin yazılarak neşredilmesi…

 DAĞLI TÜRKLER: İslam Ansiklopedisi, Rus âlim ve politikacısı Minovski’nin tarafgirane bir surette, kendini Kürt sananların menşeinin İrani olduğunu iddia eden yazısını alarak, kendilerini Kürt sananlar kısmında neşretmekle, Lozan’da delegelere kabul ettirilen, kendilerini Kürt sananların dağlı Türkler olup, menşelerinin Turanî olduğu tezi ile de tezada düşülmüştür. Doğulu münevverler arasında münakaşayı mucip olan ve ayrılık taraftarlarına tutamak veren bu hatanın, derhal tashih edilmesi…

MENŞELERİ TURAN: Kendilerini Kürt sananların, menşelerinin Turanî kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması…" …

1961 yılında Askeri cunta tarafından hazırlatılan ve kendisinden sonra gelen hükümete uygulanmak üzere tebliğ edilen Raporun temel unsurları yeni değil, 24 Eylül 1925 tarihinde kaleme alınan "Şark Islahat Planı"nın, 1935 yılında İsmet İnönü’nün Kürdistan Gezisini raporlaştırdığı "Şark Seyahati Raporu"nun güncelleştirilmiş, derinleştirilmiş ve sistemleştirilmiş bir versiyonudur; aynı zamanda, TC’nin Kürdistan politikasının özü ve özeti niteliğindedir.

TC, anılan Plan ve Raporlarda ifade ettiği Kürdistan politikasını her dönemde uygulama alanına koymuştur ve 1970’li yıllara gelindiğinde önemli bir başarı da kazanmıştır. Ama karşısında çok ciddi ve engelleyici bir direnişle karşılaşmadan yoluna devam eden inkâr ve imhayı esas alan sömürgeci sistem, esas olarak, 1970’li yıllarla birlikte örgütlü bir direniş hareketiyle karşılamıştır. Bu, işini son derece zora sokmuştur. Öyle olmakla birlikte TC, anayasal ve yasal, kurumsal, ideolojik, politik ve kültürel güvencelere bağladığı Kürdistan politikasını esnetmek bir yana, daha da derinleştirme yoluna gitmiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda köy boşaltma yöntemiyle Kürdistan’ın ulusal ve demografik yapısını değiştirmeye çalışmış, bunun sonucu milyonlarca Kürdü Türkiye kentlerine göçertmeyi başarmıştır. İnkâr ideolojisi iflas etmekle birlikte asimilasyoncu eğitim ve kültür politikası hızından ve derinliğinden bir şey kaybetmeden devam etmektedir. Kısacası sömürgeci sistem ve onun belli başlı unsurları derinleştirilmiş ve ağırlaştırılmış olarak devam ettirilse de bunun karşısında Kürtlerin uyanışı ve ulusal bilinci bir eğilim ve hareket olarak, karşıt bir kutup olarak gelişmiş ve her şeye rağmen bugün varlığını sürdürmektedir…

Yeniden 1960 Askeri darbesinin Kürdistan politikasına dönecek olursak;

Bilindiği gibi, 1925-40 yılları arası Kürdistan tarihi, haklı isyanlar ve bunları çok kanlı, resmi adı "Tedip ve Tenkil Harekâtları", bastırma ve imha hareketleri, Kürdistan’ın yeniden işgali ve denetim altına alınması tarihidir! Bu dönem, aynı zamanda askeri işgal ve siyasal denetim ve egemenliğin bu askeri işgal temelinde yeniden kurumlaştırılması tarihidir! Bir tür Genel Valilik kurumlaşmasını andıran, her açıdan tam yetkili, astığı astık, kestiği kestik "Umumi Müfettişlik" kurumlaşması, hem bu TC’nin sömürgeci kurumlaşmanın ilk biçimi, aynı zamanda sömürgeciliğin en temel aracı niteliğindedir! Bu gerçekliği İ. İnönü’nün "Şark Seyahat Raporu"nda görmek mümkündür!

1960’a gelindiğinde Kürdistan’daki isyanlar ve direnişler bastırılmış, askeri işgal ve siyasal-idari kurumlaşma baskı, zor ve şiddet temelinde oturtulmuş, direniş öğeleri bastırılmış ve susturulmuş, dahası yeniden direnme potansiyelleri sürgün ve tehcir uygulamaları ile dağıtılmıştır! Yani sömürgeciliğin derinleştirilmesi, yaygınlaştırılması, nihai olarak sökülmemecesine oturtulması aşamasına geçilebilirdi… 1960 Darbesi uygulamaları ve devlet politikası olarak güncellediği çizgi, bu aşamaya oturuyor, onun somut bir ifadesi oluyor!

İnkâr ve imha çizgisi anılan politikanın her zerresine sinmiştir. Gizli bir devlet raporunda bile Kürt kavramının kullanılmasından özenle kaçınılıyor, onun yerine "Kendilerini Kürt sananlar" kavramı uyduruluyor. Kürtlerin inkârı ve tarihten silinmesi ve Kürdistan ülkesinin hem tarihten, hem de hafızalardan ve günlük dilden sökülüp atılması için her şey yapılıyor. 1960 Askeri Darbesiyle Kürdistan’daki bütün köy, dağ, ova, nehir ve coğrafik alanların Kürtçe ve Ermenice olan adları yasaklanıyor, Türkçe adlarla değiştiriliyor. Kabul etmek gerekir ki, 40 yılı aşkın bir süredir gerçekleştirilen bu Türkleştirme pratiği Kürtçe köy adlarının hafızalardan ve günlük dilden silinmesini önemli ölçüde başarmıştır. Son bir iki kuşaktan kaç kişi köylerinin Kürtçe veya Ermenice adlarını bilmekte ve hatırlamaktadır? Ya bir 50 yıl sonra kaç kişi hatırlayacak?

Yatılı Bölge Okulları, yine 1960’lardan sonra Kürdistan’da yaygınlaştırıldı, bunlara, Türkleştirme ve özünden uzaklaştırma, başkalaşıma uğratma misyonu biçildi…

Kürdistan’ı Türkiye’ye bağlayan, TC’nin askeri, siyasal-idari egemenliğini sağlama bağlayan, ekonomik olarak Türkiye pazarının bir uzantısı haline getiren temel kara ve demir yolları da 1960 darbesinden sonra hemen hemen tamamlanmıştır. Kuzeyde Erzurum üzerinden Kars’a; ortada Malatya ve Elazığ üzerinden bir kolu Diyarbakır, bir kolu Bingöl ve Muş üzerinden Van’a; Güneyden Antep, Urfa üzerinden Diyarbakır’a uzanan yolların anılan temel işlevleri vardır!

Yine bu dönemde uygulanan sürgün uygulamalarıyla Kürt egemenleri daha da iğdiş edilir ve sistemin uysal ve aşağılanarak bağlanmış dayanağı haline getirilir!

Kısacası, 1960’lı yıllar, Türk sömürgeciliğinin "ikinci aşamasına" denk geliyor; kurumlaşma, kurumlaştırmayı çeşitli düzeylerde sağlama alma ve nihai amaca varmak için çok kapsamlı bir atağa geçme dönemine denk geliyor: Askeri darbe tarafından hazırlatılan ve devlet politikası haline getirilen planın özü ve özeti de bunları anlatmaktadır!

Sömürgeciliğin bu "olgun" aşaması, kuşkusuz kendi "Mezar kazıyıcılarının" temellerini de döşemeden edemezdi! Yoğun ve yaygın Türkleştirme, yollar ve kapitalizme açma, Türkleştirme temelinde de olsa "modern" sınıf ve tabakaların gelişmeye başlaması, aynı zamanda modern ulusal kurtuluşçuluğun da nesnel toplumsal temellerinin boy vermesine neden olmuştur! Bu nesnel sosyal gelişmeye denk ve ona dayanan devrimci ulusal kurtuluşun ortaya çıkması sömürgeci inkâr siteminin nihai ve ölümcül hamlesinin de önünde aşılmaz bir barikat işlevini görmüştür!

Kısaca özetlemek gerekirse; Kürdistan ülkesi ve Kürt halkının karşı karşıya kaldığı yaşamsal tehlike ortadadır, günlük olarak yaşanmaktadır! Kimi zaman ortaya dökülen resmi belgelerdeki politikaların yeniden okunması, yaşamla elde edilen bilgi ve deneyimi her noktası ruhumuzu ayaklandıran bir bilince dönüştürmede bir işlev gördüğünde anlamlıdır. Yoksa bir kâğıt parçasından öte bir anlamı olabilir mi?

Peki, deşifre edilen belgedeki politikalar sadece tarihte mi kaldı? Ya güncelde yaşananlar, yaşatılanlar, bu belgelerde dile getirilen politikaların daha katmerlisi, daha derinleştirilmiş biçimi değil mi?

Peki, tarih bilincimizi köreltmeye, ulusal ve sınıfsal gerçekliğimizi çarpıtanlar, bizi devrimci bilincimizden soyundurmak isteyenlere ne demeli, onlara ne yapmalı?

Tarih ve güncel gerçekliğin bilinci, işte, Kürt halkının yaşadığı sorunların çözümünde kuşanması gereken en temel silahlar bunlardır!

                                                                                                  05 Şubat 2008

                                                                                             

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter