0 0
Read Time:113 Minute, 13 Second

Tarihimizde yaşanan en büyük tasfiye hareketi büyük yalanlar, demagojiler eşliğinde yürütülüyor. Halkımızın gerçekleri öğrenme ve gerçekler üzerinde tartışma hakkı var. Bu nedenle "BİR YANILSAMANIN SONU" adlı kitaptan uzun bir parçayı yeniden okuma ve değerlendirmeye sunmayı gerekli gördük. Unutulmasın ki "Gerçekler her zaman devrimcidir" ve hükmünü icra eder! Sosyalistê Şoreşger.

9 EKİM-15 ŞUBAT KARŞI-DEVRİM HAREKETİ

(…)

II.  9 Ekim ve Avrupa'ya Yöneliş

Türk Genelkurmayı işe, öteden beri kullandığı ilişkileri devreye sokarak başladı. Birkaç yıldır kimi kanallarla PKK'yi ateşkes ve siyasal çözüm denilen düzen içi bir çizgiye çekme taktiğini izliyorlardı. Öcalan da bu konuda ne kadar istekli olduğunu her fırsatta göstermişti. Yeni bir deneme ile oyalanabilir, dikkati farklı bir noktaya çekilebilir, savaş üzerindeki yoğunlaşması zayıflatabilirdi. 1990'ların başından bu yana Öcalan'da uç veren düzen içi çizgiye yönelme eğilimini yakından izliyor, anlamaya çalışıyorlardı. Açıktan ve kendilerini bağlayacak düzeyde PKK ve Öcalan'ı muhatap almıyor, tersine inkar ve özel imha savaşında ısrarlı olduklarını vurguluyorlardı. Ama bununla birlikte el altından da dolaylı ve aracılar aracılığı ile ilişki geliştirmeyi ihmal etmiyorlardı. Açık ki özel savaş aygıtının bu tür ilişkilerdeki taktiği, PKK'nin savaş üzerindeki dikkatini dağıtmak, düzen içi çözümlere yatabilecek alternatif bir eğilime güç vermekti.

Bir kez daha aracılar kullanıldı, ikna edici, "ciddi" bir üslupla mektuplar yazıldı, gönderildi. Bir dizi öneriyi içeren mektubu alan Öcalan, konuyu ciddiye aldı, "kesinlikle üzerinde durmamız gerekiyor" dedi. Öneriler özel savaş karargahından gelmişti, öyle olduğu söyleniyordu. Önerilerde, PKK'nin ateşkes yapması durumunda dolaylı bir diyalogun başlayabileceği, ortamın yumuşayabileceği belirtiliyordu. Öneriler Öcalan'ı çok heyecanlandırmıştı, umutlandırmıştı. "Öneriler çok iyi düşünülmüş, kesinlikle bir kurmayın elinden çıkan öneriler paketidir. Kelime hatası bile yok. İyi düşünülerek geliştirilmiş bir öneriler paketi." Öcalan, bu sözleri, Roma'da bulunduğu evde görüştüğü gazeteci Tayfun Talipoğlu'na söylüyordu. Genelde kuşkucu bir yapıya ve kişiliğe sahip olan Öcalan'ı bu kadar heyecanlandıran ve ateşkese yöneltmede bu kadar heveslendiren neydi? Bu sorunun yanıtı, 1990'ların başından bu yana devrime ve devrimci savaşa alternatif bir çizgi olarak geliştirmeye çalıştığı düzen içi "çözüm" arayışında gizlidir. Bu konuya ileride yeniden dönmeye çalışacağız. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Aracı aracılığı ile yazılı gelen önerileri "ciddi", "iyi düşünülerek geliştirilmiş öneriler" olarak değerlendiren Öcalan, bunları olumlu karşılar ve yanıtı yeni bir ateşkes kararı ile açıklar. 1 Eylül 1998'den itibaren geçerli olan ateşkes süreci böyle başlar. Bu ateşkes kararının alınışında Türk Genelkurmayından gittiği düşünülen önerilerin çok önemli bir rol oynadığı biliniyor. Yani 1 Eylül ateşkesi bir A. Öcalan ve PKK inisiyatifi olarak gündeme gelmiyor. Tersine Türk Genelkurmayının inisiyatifiyle gündeme geliyor ve 9 Ekimde başlayan uluslararası karşı-devrimci hareketinin bir ön adımı işlevini görüyor. Nesnel gerçekler böyle olmasına rağmen "İmralı Partisi"nin Başkanlık Konseyi, uluslararası karşı-devrim hareketini, 1 Eylül ateşkes süreciyle başlatılmak istenen değişim ve dönüşüme karşı yapılmış bir komplo olarak değerlendiriyor ve gerçekleri tersyüz ediyor. MK adına 7. Kongreye sunulan Politik Raporda 9 Ekim uluslararası karşı-devrim hareketi ile 1 Eylül ateşkes kararı arasında şöyle bir ilişki kuruluyor: "Bu durumu gören Parti Önderliğimiz, derinleşen şiddetin ve çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı tehlikeli durumu aşmak için 1 Eylül 1998'de tek yanlı ateşkesle değişim sürecini başlatmak istedi. Ancak giderek güçlenmiş olan komplo etkenleri böyle bir süreçte saldırıya geçtiler. Güçlenmiş ve kendine bir sistem kazandırmış olan komplo etkenleri, çıkarlarının kaybedildiği bir değişimin yaşanmasına imkan ve fırsat vermek istemediler." (Özgür Halk, Şubat 2000) Başka bir yerde ise şunları yazıyorlar: "Önderliğin ateşkes yaparak, silahlı mücadeleye baş vurmadan, barışçı siyasi yöntemlerle, demokratik yöntemlerle, yani siyasi diyalog yöntemleriyle sorunu çözme yöntemine karşı aslında sorunu çözümsüz kılmayı amaçlıyor. Komplonun özü budur." (Mahsum Şafak, Kürdistan'da Önderliksel Gelişme ve Uluslararası Komplo, sayfa, 66)

Demek istiyorlar ki, uluslararası komplocuların esas amacı, Öcalan'ın geliştirmek istediği barış çabalarını boşa çıkarmak, var olan savaşı devam ettirmektir. Çıkarları savaşın sürmesinden yanaydı çünkü. Gerçekler böyle midir? PKK'yi silahsızlandırmak, gerillayı dağıtmak isteyen, bunun için bütün gücünü ve olanaklarını yıllardır seferber eden kim? "Terörü sona erdirin, Kürtler kimi hakları elde edebilirler" yalanını yıllardır dillendiren kim?  Bunlar bir yana Öcalan 6. Kongreye sunduğu raporda savaşı daha da derinleştirmenin çareleri üzerinde durmuyor muydu? Sömürgeci özel savaş ve emperyalist ülkeler ise devrimci savaşı bitirmek, ezmek ve Kürt halkını topyekün silahsızlandırmak için bu kez uluslararası çapta bir karşı-devrimci hareket tezgahlamamış mıydı? Soruları daha da çoğaltmak mümkün, ama yeterlidir. "Komplocular devrimci savaşın sürmesini istiyorlar, komplonun özü budur" demek, açıkça gerçekleri çok kabaca tahrif etmektir. Yapılan budur.

Bir kez, 1 Eylül ateşkesinin gündeme geliş gerekçelerini ve biçimini göz göre göre çarpıtıyorlar. İkincisi, komployu ortada olmayan bir değişim sürecine karşı bir tavır olarak göstermek en hafif değimle gerçeklerle alay etmektir. Üçüncüsü, 1 Eylül ateşkesinin "şiddetin çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı tehlikeli ortamı aşmak" amacını gerçekleştirmek için başlatıldığını söylemek gerçekler ve halkla alay etmektir. Tasfiyeci BK ve MK, teslimiyet ve tasfiyeci çizgilerini başka türlü teorileştirme yolunu bulmuyor, "çözümü" kaba yalan ve tahrifatta buluyor.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
News Reporter