0 0
Read Time:113 Minute, 13 Second

Öcalan İmralı'ya alındı, burada mutlak tecrit uygulamasına tabi tutuldu. Şimdi gerçek anlamda tek başına idi. Tarihi bir sınavdan geçiyordu, bunun nedenlerini bu bölümün başına aldığımız Bildirgemizden yaptığımız uzun alıntıda ortaya koyduk, bunları tekrarlamayacağız. Bütün gözler ondaydı, herkes nefesini tutmuş İmralı'dan gelecek haberi bekliyordu. Televizyonlarda gösterilen ilk görüntüler hiç de iç açıcı değildi, kimi kaygılar, kimi soru işaretleri belirmiş olsa da, bunlar, özel savaş kurmaylığının psikolojik savaş oyunları, karalamaları olarak değerlendiriliyordu. İmralı dışındaki hava sabırsız bir beklenti, kaygı, soru işaretleri ile bulutlanmıştı. Ama önemli olan İmralı'nın içindeki gelişmelerdi. Öcalan ne yapacaktı? Nasıl bir sorgu stratejisi izleyecekti, bundaki amaç ve hedefi ne olacaktı? Uçak görüntülerinden bir kaç gün sonra bazı gazetelerde Öcalan'ın "itirafları" parça parça yayınlanmaya başlandı, kaygılar biraz daha arttı, soru işaretleri biraz daha çoğaldı, bulutlu ve puslu hava biraz daha karardı, endişeler yurtseverleri ve devrimcilerin uykularının kaçmasına yol açtı. Hürriyet Gazetesi, Öcalan'ın gerillaya teslim olmaları yönünde çağrı yapacağını, bunun için kaset doldurmaya çalıştığını manşetten haber yapıyordu. Gerçekte neler oluyordu? Bu yayınlanan "itiraflar" ne kadar gerçekti, ne kadar psikolojik savaşın "kara propagandası"nın ürünüydü? Böyle bir şey gerçekse bunu nasıl açıklamak gerekiyor, çözülme ve itirafın yaratacağı zincirleme yıkımı önlemenin yolu nereden geçerdi, ne yapılmalıydı?

Bir yandan da Başkanlık Konseyi bu soruların yanıtlarıyla meşguldü. Yasal süresi tamamlandıktan sonra ilk avukat görüşmesi yapıldı. Onların verdikleri bilgiler de iç açıcı değildi, işler iyi gitmiyordu. Onların verdiği bilgilere göre Öcalan'ın durumu iyi değildi, gözleri ifadesiz, donuk ve çok ürkmüş, kendinde olmayan bir insanın izlenimi veriyordu, şaşkındı, adeta ilaç verilmiş bir görüntü sergiliyordu. Bütün bu yaşananların gerçek olma olasılığı çok büyüktü, bütün belirtiler bunu gösteriyor ve doğruluyordu. Bazı önlemler almak kaçınılmazdı. Böyle düşünen Başkanlık Konseyi, "Parti Genel Başkanımız özgür olmadığı koşullarda söylediği hiçbir sözü kendisini ve bizi bağlamaz" biçiminde halkımıza ve dünya kamuoyuna yönelik bir bildiri yayınladı. Öte yandan MED-TV' de en az bir hafta sürecek programlar yaptı. Bu programlarda çeşitli ilaçların ve psikolojik yöntemlerin insan iradesi ve davranışları üzerinde yarattığı etkiler işin uzmanları tarafından tartışıldı. Ortaya çıkan ortak görüş, Öcalan'a ilaç verildiği, ilk görüntülerde yansıyan normal olmayan davranışların ve avukatların gözlemledikleri bulguların bunu gösterdiği yönündeydi. Belli ki, Öcalan'ın ilaç ve psikolojik baskı yöntemleriyle bu duruma getirildiği, iradesine müdahale edildiği için artık sözleri parti için bağlayıcı değil mesajı verilmek ve bilinçlere yerleştirilmek, böylece Öcalan'ın çözülme ve teslimiyet durumunun şok edici, dağıtıcı bir rol oynamasının önüne geçilmek isteniyordu. Bu programlar o kadar sık ve uzun sürelerle yapıldı ki, Öcalan'ın çözüldüğü kesinleşmiş gibi algılanmaya başlandı.

Şimdi sormak gerekir: Neden Öcalan'ın "özgür olmadığı koşullarda söyleyeceği hiçbir sözün kendisini ve partiyi bağlamayacağı" açıklaması yapıldı ve bu günlerce televizyon haberlerinde tekrarlandı, gazetelerde yayınlandı? Neden Öcalan'ın iradesine ilaçla müdahale edildiği, ilaçların böyle bir işlev görebileceği işin uzmanlarınca günlerce ve saatlerce işlenilmeye çalışıldı? Ne yapılmak, ne kurtarılmak isteniyordu? Bu açıklamalar ve programlar hangi gerekçelere ve değerlendirmelere dayandırılıyordu? Öcalan'ın çözüldüğü ve teslim olduğu düşüncesi ve değerlendirmesi bütün bu önlemlerde rol oynamıyor muydu? Yoksa BK, durup dururken salt genel bir tedbir olsun diye mi bunları yapıyordu? Soruları uzatmak mümkündür, ama yeterli olduğunu düşünüyoruz.

Açık ki, BK, Öcalan'ın sorguda durumunun iyi olmadığını, çözülme ve teslimiyet olasılığının çok büyük olduğunu değerlendiriyordu, basında çıkan ifadeler, televizyonlara yansıyan ilk görüntüler ve en önemlisi avukatların ilk gün gözlemleri ve tanık oldukları gelişmeler, BK'yi böyle bir değerlendirmeye götürmüş, onlar da önlem olarak yukarda aktardığımız açıklamayı yapmak ve ilaçlarla insanların iradesine ve düşünce yapısına müdahale edilebileceği yönünde "bilimsel" programları yaptırmak zorunda bırakmıştı. BK telaş içindeydi. Bu telaş, televizyonda yapılan "bilimsel" programların sıklığına ve içeriğine olduğu gibi yansıyordu. Bu programlar o kadar uzatıldı ki, tepki toplamaya başladı, eleştiriler aldı. Öcalan'ın karizmasının yapılan bu sıklıktaki programlarla sarsıldığı, çözülme havasının verildiği, bir açıklama ve konuya ilişkin bir programın yeterli olduğu, bu konuda özel savaşın yarattığı zemine düşülmemesi gerektiği yönünde eleştiriler oldu. Belli ki kaygıları yerindeydi, dozunu iyi ayarlamamakla birlikte aldıkları ilk önlemler doğru ve yerindeydi, Öcalan üzerinden oynanacak oyunları boşa çıkarabilecek nitelikte önlemlerdi. Aslında BK'nin aldığı bu önlemler, bir yönüyle Öcalan yanılsamasına yönelik gelişen ilk örgütlü ve ciddi kuşku, bu yanılsamayı deşifre edebilecek nitelikte ilk önemli tavırdı. Ama arkası getirilemedi, daha sonra Öcalan'ın yaptığı müdahalelere direnilemedi. Oysa her şey açıktı, "Barış" kod adlı tasfiye operasyonu çok kapsamlı ve kök kazıma hedefine sahipti.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
News Reporter