0 0
Read Time:3 Minute, 53 Second

Türk devleti uzun süredir tartışılan sınır ötesi kara harekâtını beklenenden daha erken bir zamanda gerçekleştirdi. İlk etapta hava saldırıları ile sınırlı tutulan sınır ötesi harekât, 21 Şubat günü binlerce askerin katılımı ve ileri teknoloji desteği ile kara saldırısına dönüştürüldü. Bu noktada en son söylenmesi gerekeni baştan belirtelim:

 

Bu daha önce gerçekleştirilen kara hareketlerinin bir tekrarı, sınırlı ve sıradan bir operasyon değil, tam anlamıyla Türk sömürgeciliğinin işgal hareketidir. Politik amaçları, daha öncekiler bir yana, daha kapsamlıdır.ABD emperyalizminin desteği ile gerçekleştirilen bu operasyonun nedenleri, hedefleri ile ilişkilidir. Öncelikle şunu vurgulamalıyız, “özel savaş rejimi”, Türk devletinin ve öncesi Osmanlının Kürt politikasına uygun hareket etmiştir. Türk devleti Kürt sorununda düzen içi çözümler de dâhil kendi ezberi dışındaki hiçbir seçeneği düşünmeyeceğini bir kez daha ispatlamıştır.

 

Türk devletinin anlayışı en iyi Kürt olmayan Kürt’tür. Bu bağlamda geleneksel politikaları olan inkâr ve imha çizgisinin bugün bir başka biçimde hayata geçişini izlemekteyiz.Liberal ılımlı İslam çizgisindeki AKP ve Türk Genel Kurmayının olağanüstü bir uyum içinde hareket etmesi bunun ispatıdır. Rejim içinde birçok konuda farklı hareket eden cumhurbaşkanlığı krizinden tutun birçok konuya kadar kendi içlerinde çatışan bu faşist ve gerici ikili, Kürt ve Kürdistan meselesinde büyük bir özen içinde ortaklaşmış ve uyum içinde hareket etmişlerdir.Belirtmeliyiz ki Türk devleti için bu işgal hareketinin nedeni basında sıkça bahsi geçtiği gibi yalnızca PKK’li gerillalar değildir. Bir bütün olarak Kürt halkının ulusal talepleri kazanımları ve kendisidir. Bu bağlamda Lozan’da tescillenen Kürt inkârı bugün de sürdürülmek istenmektedir.Türk devleti 2003 yılında gerçekleşen Irak işgali ve sonrası bölgedeki ağırlığını ve söz gücünü yitirmişti.

1 Mart tezkeresinin meclisten dönmesi ve bununla ilintili olarak ABD ile ilişkilerin bozulması bu durumun en önemli nedenidir. Güneyli güçler Türkiye’den boşalan ABD dostluğu koltuğuna oturmuştu. Böylece Kürtler Irak’ta dağılan mevcut durum sonrası bugüne kadar görülmemiş kazanımları elde etmişlerdi. Türk sömürgeciliği için dağılan statüko ve gelişen yeni denge durumu çanların çalmasına yol açmış ve her yeni fırsatta güneye müdahaleyi önlerine koydurmuştur. Bu bağlamda Türkmen kartından tutun birçok kontra yönteme, bugüne kadar denenmemişler. Denenmiş ancak başarılı olunamamıştı.Hatırlanacağı üzere 5 Kasım tarihli Erdoğan Bush görüşmesi ve yine Büyükanıt’ın ABD gezileri sonucunda yapılan anlaşmalarla bu işgal hareketinin onayı alınmış sınırları hedefleri netleştirilmiştir. ABD’nin Irak işgali sonrasında en iyi ittifakı olarak görülen Kürt grupları olduğu bilinen bir gerçekken ve işgal sonrası Irak da en istikrarlı bölgenin Güney Kürdistan olduğu apaçıkken Türk devletine bu onayın verilmesi büyük patronun hedeflerinin uzun vadeli ve daha karışık olduğuna işarettir. Tam da bu nokta da başkasının ipi ile kuyuya inen Kürt liderlerinin samimiyetlerini ölçme vakti gelmiştir.Türk devletinin işgal girişimine yaptıkları açıklamalarla bir nebze olsa da tepki koyan güneyli Kürt liderlerinin işgale daha açık ve net tepki koyması gerekmektedir.Kuzey Kürtlerinin büyük desteğini alan ve asıl hedefi saptırma amaçlı hedef olarak gösterilen PKK ise dokuz yıldır süregelen İmralı politikalarını bir kez daha düşünmek zorundadır. Türk sömürgeciliğine karşı halkımıza çözüm olarak dayatılan içi boş barış politikalarının Türk devleti nezdinde hiçbir anlamı olmadığı açıktır. Söylenen onca söze rağmen Türk devletinin yanıtı kirli savaşın tekrarı üzerinden inkâr ve imhadır. Yapılması gereken ise topyekûn imhaya karşı topyekûn devrimci halk savaşı çizgisini esas almaktır. Bu İmralı’dan bu yana sayısız defa ispatlanmışken bugün dolaysız ve en kaba biçimde bir kez daha yaşanırken takınılacakları tavır büyük bir önem taşımaktadır.

Türk sömürgeciliğinin daha önce yaptıkları bir yana kısa süre önce 15 Şubatta 15 yaşında bir Kürt çocuğunu panzer altında ezdi, bugün Kürt gerillalarını, Kürdistan topraklarını bombaları altında ezmek istiyor. Kuşkusuz sömürgeciler yaptıkları tüm çirkinlikleri tarihsel Kürt politikalarına uygun yapmaktadırlar. Kürdistanlılar için ise bir kez daha görülmüştür ki sömürgeci düzenin esneme payı yoktur, emperyalizmin dostluğu ise yalandır.Emperyalizmden ve sömürgeci düzenden medet ummanın iflas olduğu şimdi bir kez daha ispatlanmaktadır. Bunların karşısında kendi özgücüne dayanan bağımsızlık çizgisinde devrimci halk savaşı seçeneğini bir kez daha düşünelim. Çünkü hayatın her doğan gün yeniden yeniden ispatladığı budur.Bilinmelidir ki devrimci halk savaşı seçeneği bir kez daha düşünülürse bugün Kürt halkı için canını siper eden binlerce insanımızın ve gerillanın yanında kat be kat daha fazlasının savaşacağı açıktır. İmralı’da anlatılanlar bir yana halkımızın şehir merkezlerinde gerçekleştirdiği büyük eylemlerin nabzına bakılsın ve görülsün. Halkımız 1990’lı Çillerli, Ağarlı Doğan Güreşli yıllarda olanların bir benzerini yaşıyor. O yıllarda çiller devleti için kurşun sıkanda kurşun yiyen de kahramandır diyordu. Bugün Türk başbakanı Avrupa’da asimilasyon insanlık suçudur derken ülkemizdeki tüm insanlık ayıplarını görmezden geliyor. Kürtler çocuk yaşta vurulurken devlete karşı çıkan kadın da olsa çocuk da olsa cezasını çeker demeyi marifet sayıyor.

Aradaki yedi farkı bulun bakalım!Demokratik özerkçilerin tüm bu gerçekler karşısında yönünü devlete değil, halk gerçekliğine ve devrim çizgisine çevirme vakti gelmiştir. Kürt halkı Kürdistan şehirlerinde “gerilla vuruyor Kürdistan’ı kuruyor” şiarını atıyor. Demokratik özerkçiler bu sloganı duyun artık! Bunu yapmadığınız takdirde mevcut politikaların Kürt halkı ile birlikte sizi de iflasa götüreceğini bilmelisiniz.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter