Venezuela Komünist Gençliği Uluslararası İlişkiler Sekreteri ve PSUV yöneticisi Hektor Rodrigues ile Venezuela devriminin geleceği ile ilgili bir söyleşi yaptık.
soL Geleceği hem ABD emperyalizminin içeriden ve dışarıdan uyguladığı basınç hem de kendi iç doğrultusundaki yalpalamalar nedeniyle belirsizliğini koruyan Venezuela devrim sürecini, geçen ay Caracas’ta gerçekleştirilen Dünya Gençlik Federasyonu (WFDY) toplantısı vesilesiyle buluştuğumuz VKG Uluslararası İlişkiler Sekreteri Hektor Rodrigues ile konuştuk. Rodrigues, Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) üyeleri tarafından Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in de aralarında bulunduğu 15 kişiyle birlikte öğrenci hareketini temsilen PSUV’un yönetimine seçildi.
soL: Anayasa değişikliği ile ilgili referandum sürecini öncesi ve sonrasıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hektor Rodrigues: Venezuela Komünist Partisi (VKP) ve Gençliği (VKG) olarak Anayasa değişikliği ile ilgili bir bildirgeyi Hugo Chavez’e göndermiştik. Bu bildirgede referandumdan zaferle çıkılamaması durumunda sağ ve sol güçler arasındaki mücadelede yeni bir döneme girileceğini söylemiştik. Devrimci sürecin güçlenmesi açısından anayasa değişikliği referandumu doğru bir zamanda yapılmadı. Kitle hareketinin yükseldiği bir dönemde yapılması daha doğru olurdu. Halk anti-emperyalist mücadelede daha kararlıyken sosyalizm mücadelesinde kuşkuları var. Daha önce Chavez’e oy veren 3 milyon seçmen bu referandumda oy kullanmaya gitmedi.
Ocak ayında Chavez tarafından atılan kimi adımlar ilginç bir süreci beraberinde getirdi. 11 Nisan 2002’deki karşı-devrimci hareketin içinde yer alanlar salıverildi. Bu adım tansiyonu düşürmek üzere sağa dönük bir jest olarak anlaşıldı. Ancak sağ güçler 2010’daki yerel seçimlere dönük ciddi bir çalışma içindeler ve burada Chavez’i düşürmeyi hedefliyorlar.
Medya tabii ki bu sürecin bir parçası. Chavez’e karşı bir kampanya sürdürülüyor. Kıtada halk hareketi güçleniyor ancak Venezula’da devrimin ilerleyişi tehlikede!
Anayasa değişikliği sürecinde dünya genelinde değişikliğin karakteri konusunda halkı yanlış bilgilendirme yönünde bir kampanya yürütüldüğünü biliyoruz. Başka ne türden saldırılarla karşılaşıyor devrim süreci?
Emperyalist güçler Venezuela’yı ve Latin Amerika’ı kendi kirli planları için bir test alanı olarak görüyorlar. Kıtada para-militer kuvvetler güçlendiriliyor ve devrimci güçlerin önü kesilmeye çalışılıyor. Venezuela’nın çevresindeki bütün ülkelerde para-militer kuvvetler devrimin önünü kesmek için güçlendiriliyor. Allende dönemindeki Şili gibi… Öte yandan Venezuela’nın en verimli toprakları Polar şirketine ait ve buranın zenginliği Kolombiya’ya ve oradaki karşı-devrimci güçlere aktarılıyor; hem Kolombiya’daki, hem de Venezuela’daki hareketi engellemek üzere. Bu strateji bir çok ülkede uygulanıyor.
Öğrenci hareketi de yine devrimcilerin önünü kesmek için kullanıldı.
Ayrıca, bir kriz hezeyanıyla, “öncelikli ihtiyaçların karşılanabilmesi için Chavez’in gitmesi gerekir” fikrini yerleştirmeye çalışıyorlar. Anca bu “kriz” gerçek bir kriz değil. Çünkü ülke ekonomisi gelişim içinde, eğitim seviyesinde yüzde 400’e ulaşan bir artış, alt-yapıda iyileşme ve asgari ücretlerde artış var. Bu “kriz” fikri oldukça suni, emperyalistler eliyle yaratılıyor.
Önümüzde 2010’a kadar bir seçim dönemi var. Referandumun ardından bu seçimler daha büyük önem kazanıyor. VKP ve VKG önümüzdeki seçim sürecini nasıl değerlendiriyor?
Şu anda çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Seçimlerden sonra sol kanat kazanırsa, devrim ilerleyecek mi, bunu göreceğiz. Devrimin kaderi belirlenecek. Dört eyaletteki seçimlerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunlar Carabobo, Miranda, Tachira ve Caracas. Bu dört eyalet gümrüklerin belirlenmesi açısından oldukça önemli.
Referandumun kaybedilmesini iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Her mağlubiyetten bir ders çıkarmayı bilmeliyiz. Öğrenci hareketini güçlendirmeliyiz, kitle çalışmasını daha iyi yapmalıyız ve sağa alan bırakmamalıyız.
Burada işçi sınıfının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Örneğin karşı-devrimin arkasındaki güç olan şirketlerdeki işçilerin örgütlenmesi gerekiyor.
Parti açısından devrim süreci belli bir noktaya geldi ve orada durdu. Her türlü değişim talebi kendi sınırlarına ulaştı: öğrenci hareketi, işçi hareketi ve orta sınıf hareketliliği. Bu noktada Chavez de sosyalizmden bahsediyor, biz de sosyalizmden bahsediyoruz. Ancak sosyalizm mücadelesine burjuvazi önderlik edemez; işçi sınıfı önderlik edebilir. Şimdi meselemiz ön safa hangi sınıf geçecek!
Bolivarcı hareket güçlü ancak Komünist Parti’nin görevi önderlik misyonunu küçük burjuvaziden işçi sınıfına geçirmektir.
Acil görevler neler?
Şu anda iki acil görevimiz var. Birincisi, kendi kurulları olan Parti’nin de içinde olduğu ama her türlü anti-emperyalist gücü, hatta burjuvazinin de kimi kesimlerini kapsayan bir anti-emperyalist cephe kurmak. Bolivarcı sürecin devamı için anti-emperyalist mücadele çok önemli ve hatta bu cephenin kurulması işi öncelikle Chavez’in görevidir, Bolivarcı devrimin önderi olarak. İkinci acil görevimiz ise devriminin önderliğini ele geçirmek için içinde Birleşik Sosyalist Parti’nin sol kanadının da yer aldığı bir Marksist cephe kurmak. İlerleyebilmek için de bir rehbere ihtiyacımız var, o da Parti’miz. Parti olarak, her bir bölgenin yerel seçim çalışma programını oluşturmak ve tartışmak üzere ‘tartışma masaları’ oluşturduk.
Diğer taraftan Birleşik Sosyalist Parti her sınıfsal katmanı kapsamakla birlikte onu yönlendiren güç ‘sağ’. Bu nedenle işlemiyor. Bir programı ve ilkeleri yok. PSUV ile VKP arasındaki koordinasyon en alt düzeyde. Asıl temas sol kanat PSUV gençliği ile VKG arasında kuruldu.
Chavez de anti-emperyalist yurtsever mücadeleden bahsediyor ama sadece seçimler için bunu kurguluyor. Biz bunun daha uzun vadede değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Çok teşekkür ederiz.
Röportaj: Doğan Ergün
sol.org.tr / 11.03.08