Kara harekatından sonra Kuzey Irak’tan sıcak mesajlar! Irak Kürt Bölgesel Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani, Türkiye’nin kendileri için bir ağabey olduğunun altını çizerek şunları söylüyor:
“Türkiye’yi biz ağabey, kendimizi de Türkiye’nin kardeşi olarak görüyoruz. Ağabey-kardeş gibi niçin oturup konuşmayalım ki?”
NeçirvanIrak Kürt Bölgesel Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani, Türkiye’nin kendileri için bir ağabey olduğunun altını çizerek şunları söylüyor:
“Türkiye’yi biz ağabey, kendimizi de Türkiye’nin kardeşi olarak görüyoruz. Ağabey-kardeş gibi niçin oturup konuşmayalım ki?”
SayınBaşbakan, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yle beraber Türkiye’ye geleceğiniz söylendi. Ama gelmediniz. Neden?
NEÇİRVAN BARZANİ: Sayın Talabani’nin programında ben yoktum. Türk medyasında çıkan asılsız iddialardan biriydi bu da…
Mam Celal size böyle bir teklifte hiç bulunmadı mı yani?
BARZANİ: Bu geziden çok daha önce böyle bir teklifte bulunmuştu. Türkiye’den davet gelirse seni de yanımda götürmek isterim demişti. Ben de “olur” demiştim. Mam Celal’in Türkiye ziyareti söz konusu olunca bu konuyu hiç konuşmadık kendi aramızda. Ne o teklifte bulundu, ne de ben gelme konusunda istek beyanında bulundum. Doğrusu konjonktürün de buna müsait olmadığına inandım. Birlikte gelebileceğimiz bir zemin göremedim. Bu benim için bir sorun veya şikayet konusu değil. Cumhurbaşkanımızın kabul edilmesi, hepimizin kabulü anlamına gelir ve biz bundan büyük bir memnuniyet duyduk. Gitmeden önce Mam Celal ile görüştük elbette. Bu ziyarete Kürdistan Bölgesel Hükümeti olarak büyük önem verdiğimizi söyledim kendisine. Tabii konuyla ilgili düşüncelerimizi ve önerilerimizi paylaştım kendisiyle. Biz gerekirse sonra da geliriz, acelesi yok!
DİYALOG YOLU AÇIK OLMALI
Türkiye’den isminize bir itiraz olduğu için Talabani’nin heyetine dahil edilmediğiniz yolunda bir iddia ortaya atıldı ama…
BARZANİ: Bu iddiadan haberdarım. Sanki Mam Celal gelmem için, Türk tarafı da gelmemem için ısrar etmiş… Böyle bir şey yok. Benim böyle bir isteğim hiç olmadı. Bu tür iddia ve dedikodularla ilişkilerimizin bozulmasına izin vermemeliyiz. Önemli olan budur… Dediğim gibi bölgesel yönetim olarak biz Mam Celal’in ziyaretini içtenlikle destekledik.
Mam Celal’in ziyaretinin sonuçlarından memnun musunuz peki?
BARZANİ: Evet, memnunuz. Güzel bir başlangıç oldu. Sonuçları itibariyle yeni bir döneme kapı aralamasını temenni ediyoruz.
Peki siz Türkiye’den bir davet bekliyor musunuz?
BARZANİ: Elbette. Türkiye’nin bu yöndeki bir talebi bizi sevindirir. Biz bundan büyük bir onur duyarız. Bizim bir araya gelip görüşmememiz büyük bir eksikliktir. Her zaman bir araya gelmeli ve meselelerimizi konuşmalıyız. Diyalog ve çözüm yollarını her zaman açık tutmalıyız. Varsa yanlış anlamalar veya hatalar karşılıklı oturup konuşmalı ve çözüm yollarını birlikte aramalıyız. Türkiye’yi biz ağabey, kendimizi de Türkiye’nin kardeşi olarak görüyoruz. Ağabey- kardeş gibi niçin oturup konuşmayalım ki? Bizim düşman olmamızı gerektiren bir durum yok. Biz birbirimizin düşmanı değil dostuyuz. Biz Türkiye’yi her zaman güvenilir ve sadık bir dost olarak görüyoruz.
PKK İLE BİZ DE SAVAŞTIK
Türkiye’ye hiç geldiniz mi?
BARZANİ: Evet geldim. Türkiye ile resmi ilişkilerimizin başladığı 1990’lı yılların başlarında geldim. Rahmetli Turgut Özal Cumhurbaşkanıydı ve ben 25 yaşındaydım. Çankaya’da ağırlandık. O günden beridir Türkiye ile ilişkilerimiz devam ediyor.
Peki askerle o tarihlerde ilişkiniz nasıldı?
BARZANİ: Türkiye’de askerlerle ilişki kuran ilk kişi benim. Biliyorsunuz, PKK’ya karşı askerlerle çok sayıda operasyonda da beraber olduk. PKK’ya karşı verdiğimiz savaşımda 3 bin 500 peşmerge kaybettik. Çok sayıda köyümüz yakılıp yıkıldı. Benim de burada bir kardeşiniz olarak sitemim var: Ne yazık ki bu fedakarlığımızın kıymeti bilinmedi!
Bazıları bizi kendi korucuları gibi görme yanlışlığına düştüler. Başkanımız Mesut Barzani’yi ve bizleri aşağıladılar. Bu tarz onur kırıcı muameleler ilişkimize zarar verdi. Ama artık bütün bunları geride bırakmalıyız diyorum. Yeni bir sayfa açmalıyız diyorum. Önümüzde hepimize kazandıracak bir gelecek dururken geçmişin yanlışlarıyla uğraşıp durmanın faydası yok diyorum.
TÜRKİYE NİÇİN ARKAMIZDA OLMASIN?
O tarihten yasal ve resmi bir statünüz olmadığı halde kabul edildiniz, ama şimdi anayasal ve yasal bir statünüz olduğu halde resmen tanınmıyorsunuz. Niçin bu böyle peki?
BARZANİ: Biz de bu sorunun cevabını merak ediyoruz doğrusu. Türkiye o zor günlerde hep bize arka çıktı. Bizi himaye etti. Türkiye’nin bize yaptığı katkıları unutacak değiliz. Oysa şimdi anayasal ve yasal bir statümüz var. Irak’ın bir parçası olarak çok daha geniş imkanlara sahibiz. Bu imkanlarımızdan Türkiye’nin yararlanmasını istiyoruz. Biz de Türkiye’nin imkanlarından yararlanmak istiyoruz. Daha doğrusu Türkiye’nin ağabey olarak bize öncülük etmesini, bizim arkamızda durmasını istiyoruz. Soruyorum: Bizim arkamızda niçin Türkiye olmasın? Kürtler ve Türkler tarihsel bağları çok güçlü olan iki halktır. Bizim tercihimiz Türkiye’den yanadır.
Pankürdist bir siyaset izlediğiniz ve Türkiye’nin topraklarında gözünüz olduğu yolunda iddialar var…
BARZANİ: Bu iddialar hiçbir şekilde doğru değil. Varlığımızı Türkiye için tehdit olarak görenler yanılıyorlar. Biz iddia edildiği üzere Pankürdist bir siyasetin takipçileri değiliz. Büyük Kürdistan ideali için başkalarının topraklarında gözü olan bir halk değiliz. Ne Türkiye’nin içişlerine karışmak gibi ne bir niyetimiz olabilir, ne de girişimimiz. Biz uzun yıllar yeterince acı çektik. Savaşlardan bıktık usandık. Biz sadece kendi topraklarımızda Irak’ın bir parçası olarak kendimizi yönetmek istiyoruz.
Irak Anayasası da bize bu hakkı tanıyor. Irak parçalanmadığı sürece biz Irak’ın toprak bütünlüğünü de siyasi bütünlüğünü de başkalarından önce savunmaya devam edeceğiz. Biz Türkiye’yi kendimiz için bir tehdit olarak görmüyoruz, Türkiye de bizi bir tehdit olarak görmesin istiyoruz. Türkiye’nin topraklarında gözümüz olduğunu söylüyorlar. Doğru değil bu. İhtilaflı konuları çok daha deşmenin manası yok. Nedenler üzerinde tartışmanın da gereği yok. Her ikisi de vakit kaybettirir hepimize. Biz Türkiye’yi bir büyük ağabey olarak tanıyor ve önemsiyoruz. Dileriz Türkiye de küçük kardeşleri olarak bizi görür ve bizimle ilişkilenmekte hiçbir sakınca görmez.
Irak’ın geleceği belirsiz görünüyor… Irak parçalanırsa ne yapmayı düşünürsünüz?
BARZANİ: Biz Kürtler Irak’ın parçalanmasına karşıyız. Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğünü bugün en çok bizler savunuyoruz. Katılıyorum size, Irak’ın geleceği belirsiz hala. Ne olacağını kestirmek mümkün değil. Biz parçalanmasını asla temenni etmeyiz, Irak’ın bir parçası olmaktan da rahatsız değiliz. Türkiye’nin her halukarda desteğini çok önemsiyoruz.
Yarın Irak parçalandığında şayet bir Kürt devleti kurulsa bile bunun için Türkiye’nin öncelikli desteğini çok önemli gören bir anlayışa sahibiz. Biliyoruz ki Türkiye’nin desteği olmadan olmaz. Başka güçlere dayanarak Türkiye’yi karşımıza alan bir siyasetin sahibi değiliz. Başkaları bir gün çekip gidecek, ama biz yan yana yaşamayı sürdüreceğiz iki kardeş halk olarak. Barzani, bundan on yıl önce KDP güçlerinin PKK ile savaştığını ve bu çatışmalarda çok sayıda Kuzey Iraklı vatandaşlarının hayatını kaybettiğini söyledi.
DEDEMİN BİZE TÜRKİYE VASİYETİ VAR
Büyük babanız Molla Mustafa Barzani’nin de yanılmıyorsam bu konuda size bir vasiyeti var diye biliyorum…
BARZANİ: Doğrudur. Dedem Barzani de hep Türkiye ile iyi dost olmamız gerektiğini söylerdi. Türkiye’yi çok sever ve Türkiye’nin dostluğunu çok önemserdi. Türkiye’nin dostunun dostu olduğuna inandığını belirtirdi. Dedem Barzani şöyle derdi: Türkiye sana yal bal ya da zehir ikram eder. Başka ülkeler gibi bal içinde zehir sunmaz. Bizim ailemizin anlayışı ve siyaseti de Türkiye’ninki gibidir. Başkanımız Mesut Barzani’yi “siyasi davranmaz, düz adamdır” şeklinde suçlayanlara yanıt vermek isterim.
Başkanımız o tarz siyaseti bilmediği için değil, bunu tasvip etmediği için yapmaz. Ahlaki temelden yoksun kandırmaca siyasetine karşı olduğu için dosdoğru davranır. Dostunun dostu, düşmanının da düşmanıdır. Herkes bilir ki Başkan Barzani bir söz söylediğinde mutlaka onun gereğini yapar. Bal içinde zehir sunan alçaklık siyasetine tenezzül etmez.
IRAK’IN GELECEĞİ HALA BELİRSİZ
Irak’ın geleceği belirsiz görünüyor… Irak parçalanırsa ne yapmayı düşünürsünüz?
BARZANİ: Biz Kürtler Irak’ın parçalanmasına karşıyız. Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğünü bugün en çok bizler savunuyoruz. Katılıyorum size, Irak’ın geleceği belirsiz hala. Ne olacağını kestirmek mümkün değil. Biz parçalanmasını asla temenni etmeyiz, Irak’ın bir parçası olmaktan da rahatsız değiliz.
Türkiye’nin her halukarda desteğini çok önemsiyoruz. Yarın Irak parçalandığında şayet bir Kürt devleti kurulsa bile bunun için Türkiye’nin öncelikli desteğini çok önemli gören bir anlayışa sahibiz. Biliyoruz ki Türkiye’nin desteği olmadan olmaz. Başka güçlere dayanarak Türkiye’yi karşımıza alan bir siyasetin sahibi değiliz. Başkaları bir gün çekip gidecek, ama biz yan yana yaşamayı sürdüreceğiz iki kardeş halk olarak.
Bugün gazetesi/17.03.2008
Bölüm II
Kuzey Irak’ta yabancı şirketler için yatırım yapma şartı.
Sizin yabancı şirketlere büyük ihaleler verirken Türk şirketlerle beraber olma şartını getirdiğinize dair bir bilgiye ulaştım. Doğru mu bu?
BARZANİ: Doğrudur. Yakınlarda Güney-Korelilerle takriben 12 milyar dolarlık çeşitli alanlarda ihale görüşmeleri yaptık. Hepsine de mutlaka partner olarak Türk şirketleriyle beraber gelmelerini söyledim. İstiyoruz ki ilişkilerimiz ve işbirliğimiz her alanda Türkiye ile olsun. Bunu da Türkiye sevgimizden dolayı yapıyoruz. Kimse başka türlü yorumlamasın bunu. Bizler onurlarına düşkün bir milletiz. Kimseyi ne tehdit ederiz, ne de kimsenin tehdidinden korkarız. Baskıya ve tahakküme gelmeyiz. Ama bize bir adım dostça yaklaşana da biz on adım yaklaşırız. Ve dostumuz için her şeyi yaparız. Türkiye’ye ağabey olarak biçtiğimiz rol budur. Türkiye bir adım atarsa biz on adım atarız. Biz Türkiye ile aramızda oluşan ön yargıların aşılacağına yürekten inanıyoruz. Aramızda halledemeyeceğimiz bir meselemizin olmadığına inanıyoruz. Temenni ediyorum ki rahmetli Özal döneminde başlayan ilişkilerimiz Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan döneminde stratejik bir derinliğe kavuşsun. Bunun için üstümüze düşen neyse onu yapacağımızdan Türk halkının da Türk hükümetinin de şüphesi olmasın. Gazeteniz aracılığıyla ağabey olarak hep zor zamanımızda yanımızda gördüğümüz Türk halkına, halkım adına en içten selam ve hürmetlerimi sunuyorum.
Bölgenizin yeniden imar ve inşasında Türk şirketlere biçtiğiniz rol nedir? Daha doğrusu bu konuda Türkiye’den bir beklentiniz var mı?
BARZANİ: Biz başka ülkelerden önce Türkiye’nin imar ve inşa faaliyetlerimizde yanımızda olmasını istiyoruz. Türk şirketlerine bu yüzden katkı sunuyoruz. Onların buraya gelmesini teşvik ediyoruz. Başkalarından önce onları tercih ediyoruz. Türkiye’den beklentimiz, yalnızca ekonomik değildir. Biz stratejik bir ilişkiden yanayız. Bizim üzerimizden Bağdat’a ulaşmak çok daha kolaydır. Biz gerçek bir dost ve kardeş olarak Bağdat siyasetinde de Türkiye’nin önünü açabiliriz. Türkiye’nin hem siyaseten, hem de ekonomik anlamda güçlenmesinde önemli katkılar sunabiliriz. Bizim stratejik derinlikten kastettiğimiz, bu çok yönlü işbirliğidir.
Türk ordusunun PKK’ya yönelik hava ve kara operasyonuna tepki gösterdiniz. Niçin?
BARZANİ: Sebebi açık: Operasyon yapılan bölge bizim bölgemiz. Buna rağmen ne bizim onayımız isteniyor, ne de bize bilgi veriliyor. Bölgemize bizi muhatap almadan yapılan bu tarz operasyonlara tepki koymamızdan daha doğal bir şey olamaz. İkincisi, birlikte yaşadığımız deneyimler var. Kaç kez PKK’ya dönük operasyonlar yaptık beraberce. Türkiye tek başına kaç kara ve hava operasyonu yaptı. Sonuç ortada. PKK bitirilebildi mi? Bizim de bir halkımız var, bizim de bir kamuoyumuz var. Bizim iç dengelerimiz ve hassasiyetlerimiz var.
TÜRKİYE BİZİ ANLAMALI
Türkiye’nin PKK konusundaki hassasiyetini anlıyoruz. Ama Türkiye’nin de bizi anlamasını istiyoruz. Bölgemizde bazı Türk birlikleri var. PKK ile birlikte savaştığımız dönemde bizim de iznimizle konuşlanmış birliklerdir bunlar. Anlaşmamıza göre, bu birlikler, yerel birimlerimizin izni olmadan faaliyet gösteremez. Ancak son olayda Bamerni’deki zırhlı birlik bırakınız bizim onayımızı almayı bize danışmadan kullanılmak istendi. Tabii halkımız ve yerel yönetim birimlerimiz buna tepki gösterdi. Başkan Barzani bizzat olay yerine giderek bir çatışmanın çıkmaması için elinden geleni yaptı.
ONUR KIRICI BULUYORUZ
Şimdi parlamentomuz toplanıp bu birliklerin topraklarımızı terk etmesi gerektiği yönünde oy birliğiyle bir karar aldı. Bu kararı yürütme yetkisi bende. Ama ben Türkiye’nin hassasiyetini bildiğim için büyük bir sorumluluk örneği sergiliyorum. İhtilafları çoğaltmak kolay. Düşmanlıkları körüklemek kolay. Zor olan her şeye rağmen dostlukları çoğaltmaktır. Toplumsal heyecanların ve öfkenin aklın önüne geçtiği kriz dönemlerinde dostluk ve kardeşlik duygusunu yok edecek davranışlardan kaçınmak gerekir asıl… Ama biliyorum yapıcı ve uzlaşmacı davrandığımızda da Türk basınından bazıları bunu “korktuğumuz” veya “korkudan ağız değiştirdiğimiz” biçiminde yansıtıyor. Bu tür yorumları da bizler onur kırıcı buluyoruz. Aşağılayıcı buluyoruz.
Kara operasyonu olursa Türkiye’ye karşı direniriz dediniz mi?
BARZANİ: Doğrudan bize dönük bir düşmanlık olursa elbette direniriz. Bunda anlaşılmayacak bir yan yok. Ama bizatihi bizler hedef alınmadığımız sürece, yani bizim vatandaşlarımıza ve sivil yerleşim birimlerimize yönelik bir saldırı olmadığı sürece Türkiye’ye karşı niye direnme çağrısı yapalım ki? Ne yazık ki Türk medyası bu konuda da sözlerimizi çarpıtma yoluna gitti. Ne Başkanımız Mesut Barzani ne de ben hiçbir zaman Türkiye’nin yalnızca PKK’ya karşı atacağı askeri adımlarda Türkiye’ye karşı direneceğimizi söyledik. Topraklarımızı kim işgal etmek isterse etsin onlara karşı sonuna kadar direneceğimizi söylemek niçin Türkiye’ye karşı düşmanca bir laf olsun ki! Halkımız arasında şu inanç yayılsın istemeyiz: PKK bahanesiyle aslında Türkiye bize gözdağı vermek istiyor! Bizim de bir kısım medyamızda bu tür yayınlar yapılmıyor değil. Bu kanaat yayılırsa kardeşliğimiz zarar görür.
ELLERİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Bunu engellemeye çalışıyoruz. Türkiye de bu konuda bize yardımcı olmalıdır. Bizim bölgesel yönetimimizi Türkiye için tehdit edici bulduğunu belirten açıklamalar, Başkanımız Barzani’yi aşağılayan demeçler halkımız arasında bu tür propaganda yapanların elini güçlendiriyor. Son kara operasyonunda sivil yerleşim birimlerimize yönelik saldırı olmadığı için anlayış gösterdik. Uçaklarla imha edilen köprülerimiz köylülerimizin kullandıkları köprülerdi. Üstelik bu köylerimiz, geçmiş yıllarda birebir PKK’nın saldırıları dolayısıyla mağdur olan köylerimizdi. Bir tek bu konuda tepkimiz oldu.
Türkiye ile nasıl ilişki istiyorsunuz?
NEÇİRVAN BARZANİ: Biz gelip geçici veya taktiksel bir ilişki değil, güçlü ve kalıcı bir dostluk ilişkisi istiyoruz. İlişkimizin bu anlamda stratejik bir derinliği olsun istiyoruz. Oturup konuşalım her zaman ve her konuda. Varsa bir problem çözelim istiyoruz. Biz stratejik dostluğa büyük bir önem atfediyoruz.
Türkiye sizi resmen tanısın anlamına mı geliyor bu sözleriniz?
BARZANİ: Türkiye’nin hassasiyetlerinin farkındayız. Ama Türkiye de bilsin ki bütün dünya bizi tanıyor. ABD, İngiltere ve diğer büyük devletler bizi tanıyor. Rusya Erbil’de başkonsolosluk açtı. Başkaları açmak için hazırlık yapıyor. Bütün bir dünya hem ticari hem de siyasi açıdan bizimle ilişki geliştiriyor. Bakınız İran’a gidiyorum. Orada “Irak Kürdistan Bölgesinin Başbakanı” olarak karşılanıyorum. Bizim de bir gerçekliğimiz var. Varlığımızı ve meşruiyetimizi Irak anayasasından alıyoruz. Kendi başımıza bir devlet değiliz. Irak Anayasasında bölgemizin adı da geçiyor, statüsü de belirlenmiş durumda. Türkiye’nin iç sıkıntılarının elbette farkındayız. Acelemiz yok. Bu aşamada da pekala birbirimizle çok daha iyi diyaloglar halinde olabiliriz.
Bunun önündeki engelin PKK olduğu iddiasından mutlaka haberdarsınızdır. Bölgesel Yönetim olarak sizin PKK’ya arka çıktığınız iddiasına ne dersiniz?
BARZANİ: Biliyorum, sorun PKK’dır diyorlar. Bu iddialar doğru değil. Biz PKK’ya arka çıkan ve onları himaye eden bir Hükümet değiliz. PKK, Türkiye’nin içinden doğan bir oluşumdur ve ne yazık ki bizim topraklarımızda faaliyet göstermektedir. PKK’nın kontrolü ve denetimi zor. Dağlarımızda üslenmiş olmasından biz de rahatsızlık duyuyoruz. PKK, Türkiye’nin kendi iç sorunlarından besleniyor. PKK, Türkiye’ye nasıl zarar veriyorsa bize de zarar veriyor. Türkiye’ye nasıl düşmanlık besliyorsa bize karşı da düşmanlık siyaseti izliyor. PKK bizim de kazanımlarımızı tehdit ediyor. Geliştireceğimiz dostluk ilişkilerinin önünü kesiyor. Türkiye ile aramızı bozuyor. Açıkça söylüyorum işte: Biz asla PKK’nın dostu değiliz. Ve biz hiçbir şekilde PKK’yı Türkiye’ye karşı koruyan ve kollayan bir düşmanlık siyasetinin içinde de değiliz. Biz Türkiye ile 1990’lı yıllarda defalarca PKK’ya karşı savaşım verdik. PKK partimizin önde gelen değerli yöneticilerini katletti, 3 bin 500 insanımızı şehit etti, köylerimize zarar verdi.
Mam Celal PKK için “müşterek bela” diyor. Siz de buna katılıyor musunuz?
BARZANİ: PKK Türkiye’nin bir iç sorunudur ama bizim dağlarımızda üs kurup bize de zarar verdiği için bizim de bir sorunumuz haline dönüşmüş durumdadır. Doğru “müşterek bela”dır, ama öncelikli çözüm Türkiye’ye aittir. PKK sorununun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini söylediğimiz zaman bazıları bu sözümüzü “PKK’yı himaye amaçlı” söylediğimiz biçiminde değerlendirip eleştiriyordu. Şimdi Başbakan Erdoğan da Cumhurbaşkanı Gül de, askeri yetkililer de bunu söylüyor. Türkiye’de bir Kürt gerçekliği vardır. PKK sorununu bundan ayrı görmek lazım… PKK ayrıdır, bir halkın hakları ayrıdır… Biz Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak karşılıklı diyalog ve çözüm sürecinde üstümüze düşen her şeyi yaparız. Geçmişte yaptık. Gerekirse gene yapmaktan kaçınmayız.
Somut olarak bir öneriniz var mı?
BARZANİ: Mam Celal’in PKK için kullandığı “müşterek bela” tanımı Türkiye’de çok tutuldu. Madem öyle o zaman birlikte olmamız gerekmez mi? Türkiye bizi tanımadan ve bizimle hiçbir şekilde ilişkilenmeden bu meseleyi çözemeyeceğini pekala biliyor. Sadece Bağdat Hükümetiyle ilişkilenmek yetmiyor, çünkü PKK Bağdat’ta bulunmuyor. Ne yazık ki bizim bölgemizde bulunuyor. Bu bölgenin de bir hükümeti var. Türkiye nedense bizi tanımıyor ve bizimle işbirliğine girmekten kaçınıyor. Sonra da kalkıp kendisine niçin yardımcı olmadığımız için bizi eleştiriyor. Bu eleştirileri hak etmiyoruz. İşbirliğine açık olduğumuzu söylüyoruz. Bu işbirliği mekanizmalarını birlikte oluşturalım diyoruz. Daha önce müşterek bir komisyon kurulsun denildiğinde o komisyonun içinde Kürdistan bölgesel hükümetinin temsilcisi bulunduğu için “hayır” denildi. Peki bu durumda ne yapmamız isteniyor? Bir katkı sunmamız isteniyorsa bizimle ilişkilenmeden nasıl olabilir bu? “Müşterek komisyon” önerisi, somut bir öneridir. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Mam Celal bunu Ankara’da dile getirdi. Biz karşılıklı saygı temelinde her türlü işbirliğine açık olduğumuzu söylüyoruz.
PKK ayrı, Kürt halkının hakları ayrı dediniz… Bunu biraz açar mısınız?
BARZANİ: Türkiye’nin bir iç sorunu hakkında konuşmak istemem. Bu konuda yıllara dayanan deneyimlerimiz var. Şayet istenirse kendi önerilerimizi Türk hükümetiyle paylaşmaktan kaçınmayız. Ama Türkiye’nin iç sorununun çözümüne dair görüşlerimizi kamuoyu karşısında veya basın yoluyla anlatmaktan kaçınırız. Çünkü Türkiye’nin içişlerine müdahale eden bir görüntünün oluşmasına izin vermeyiz. Hiç kimsenin bir başkasının içişlerine karışmaya hakkı yoktur. Genel anlamda şunu söyleyebilirim: Kürtler silahı sevmez. Kürtler kendi sorunlarının demokrasi içinde çözülebileceğine inanırlarsa asla başkaca yollara sapmaz. Başka yollara sapanların da ardından gitmezler.
Siz PKK’ya hiçbir şekilde arka çıkmadığınızı söylediniz. Ama sizin PKK’lılara “peşmerge kartları” dağıttığınız ve PKK’lı yaralıları Erbil’deki hastanelerde tedavi ettiğiniz iddia ediliyor…
BARZANİ: Türk gazetelerinde zaman zaman bu iddiaların çıktığından ben de haberdarım. Bu yalan iddiaları duyduğumda üzülüyorum. Kim bunları iddia ediyorsa ispatlasın. İspat, iddia sahibine ait değil midir? Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. PKK’lılara “Peşmerge kartı” verdiğimiz veya PKK’lı yaralılara hastanelerimizi açtığımız iddiası kesinlikle doğru değildir. Erbil, Türkiye’ye çok uzak bir yer değil. Bu iddiayı kim dile getiriyorsa buyursunlar gelsinler, hastanelerimizi dolaşsınlar. Hangi hastanelerimizde tedavi ettiğimiz iddiasında bulunuyorlarsa o hastanelerimizi kendilerine açalım. Sizin aracılığımızla böyle bir teklifte bulunuyorum. Bizim haberimiz ve bilgimiz dahilinde böyle bir şey olmaz. Buna izin vermeyiz. Bu iddiaları kesin bir dille yalanlıyorum. Dostluğumuzu ve kardeşliğimizi bozmaya dönük bu tür asılsız haberleri yayan çevreleri de esefle kınıyorum. Her konuda dürüst olmak gerekir. Dostlukta da düşmanlıkta da… Yalana, karalamaya ve kandırmacaya tenezzül etmemek lazım…
BİTTİ
*Bugün gazetesi/18.03.2008