0 0
Read Time:4 Minute, 8 Second

Devrim kavgası zorludur ve bir o kadar da cesaret ister. Bu cesaret ki, bilinci kuşanarak erdemleşir. Yeryüzü mücadelesi, gür bir ormanın, geceleyin çakan şimşeğin,

patlayan bir bombanın, iki yaşam arasında gidip gelen var olma savaşımı gibidir. Ezen ulus sermaye devletinin göremediğini onun gözüne soka, soka direten bir davanın ezilen ulus içindeki patlamasıdır ses getiren şey. Sömürüye, zulme boyun eğmemenin, baskıya karşı insanların birleştikleri ve de siyasallaşarak serhıldanlaştıkları yekvücut olarak bir güce dönüştükleri bir var olma mücadelesidir bu topraklarda verilen dava. Bu topraklar özgür ve bağımsızlık kokuyor her zaman. Bu toprak kanla yazılı tarihimize tutulan bir ışığın yansımasıdır. Yolumuz uzak biliyoruz ama onur bu ya, savaşmak kolay değil.

Yani uzaklarda hedefte olan ve ulaşmak istediğimiz ideallerimizin, insanca yaşamın anası olan bir dünyanın yaratılması uğrunda veriliyor mücadelemiz. Mücadele dinamikleri sınıflar çatışmasının zorunluluğu sonucunda doğar. Bu zorunluluk ezenler ve ezilenler arasında patlamakta ve biri diğerini yok etmek için harekete geçmiştir her daim. Burada zaten taraflar oluşur. Ezen, yöneten, egemen güçler ezilen işçi ve emekçi halk kitlelerini baskı altında tutar. Bu militarist gücün ezen sermaye devletini koruduğu aşinadır. Egemen güçler faşist-sömürgeci kimliğini bugüne kadar böl-yönet yut politikası adı altında, Kürt ve Türk emekçilerini bir birlerine karşı hep kışkırtmış ve şovenizm zehri yayarak toplumu manipüle ederek bugüne bir şekilde taşımıştır. Baskı, zulüm, inkâr ve imha saldırıları ile hep Kürt halkının üzerine gelinmiş ama bu saldırı dalgası örgütlü mücadele ile hep boşa çıkarılmıştır.

Türkiye işçi sınıfı, faşist gerici tekelci sermayenin çeşitli biçimleriyle saldığı şovenizm zehriyle ezilen emekçi Kürt halkına, daima farklı alt kategoriden bakmaya zorlatılmış bir politikanın kurbanı olmuştur. Sermaye devletini temsilen yönetime geçen kukla düzen partilerinin hepsi de bugüne kadar “Kürt Sorunu” söz konusu olduğunda faşist ırkçı realitenin her zaman en iyi takipçileri ve de uygulayıcıları olagelmiştir. Sömürgeci egemen güçlerin sosyal, siyasal, kültürel, asimilasyon saldırıları aralıksızca hızından bir şey kaybetmeksizin sürmekte, baskı ve katliamlar hala devam etmektedir. En son Newroz eylemlerinde de görüldüğü gibi faşizm inkâr politikasını yine konuşturmakta ısrarlı davranmaktadır. Newroz yazısını dahi kabullenmek istemeyen bu ırkçı zihniyet bizlere Newroz’u, Nevruz diye dayatmaktadır. Keza herkesinde bildiği gibi bu anlayış askeri ve polisiyle Newroz serhıldanında sokaklara ve meydanlara çıkmak isteyen Kürt işçi ve emekçi halkımıza saldırmış, bu saldırı sonucunda 4 insanımızı katletmeye kadar vardırmıştır işi. Sömürgeciler, Kürt Halkını hala görmemekte diretmekte, üç maymunu oynayarak Kürt ulusunu yok saymaktadır. Kürt ulusuna yönelik bu tahammülsüzlük kesinlikle görülmelidir.

Ülkenin demokratikleştiği palavrası ve İmralı Partisinin düzenle tek taraflı barış anlayışı Kürt ulusunun istek ve taleplerini bu şekilde çözüme ulaştırmaz, çözemez de. Hatırlayalım PKK’nin 84 Şemdinli çıkışı, ideolojik, siyasal ve örgütsel çizgisiyle bütünlüklü bir şekilde silahlı serhıldanın enerji ve coşkusuyla mayalanarak 1999 sürecine kadar gelmemizi sağlamıştı. Kürdistan gerçekliğini ve Kürt Ulusunun varlığını gününüze taşıması neticesinde çok şeyler aşılmış başarılmış ve kazanılmıştı. Kürt ulusunun kendini var etme mücadelesi bu minval üzerinden örülmüştür.

Devrim silahlı zoru şart koşmaktadır. Bu zor var olma ile yok olma arasında süren eşitsizliğin dışa vurumudur, yani var olma kavgasının, ihtilalcı bir geleneğin, yaratılan bu miras sayesinde bizi biz yapan değerler sistemi sonucunda oluştu. Bu miras ki, Komutan Agit’in, tanklara toplara karşı savaş şiarıyla dövüşmesiydi. Kemal Pir’lerin, Hayri Durmuş’ların 14 Temmuz ölüm orucunda ölümü gülerek kucaklamalarıydı. Şunu derdi savunmasında Kemal Pir yoldaş;

“O zaman bu hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için böyle bir isim uydurdular. Apoculukta zaten bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydi. Hâlbuki biz bir insana falan bağlı değiliz. Abdullah yoksa bu hareket yoktur diye bir şey yoktur. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin bir insanıdır. Durum budur. “ aslında her şeyi anlatıyordu. PKK’nin savaşçı çizgisini, o zaman ki, ideolojik yapılanmasını “Yalnız genel anlamda bu hareketin ideolojik, politik görüşleri aynı zamanda benim görüşlerimdir de”. Diyerek, örgütüne olan sadakatini dillendiriyordu. Ölümü yenen cüreti kuşanmıştı onlar. Onlardan öğrendik biz de savaşmayı.

Kürdistan Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde bedenini ateşe veren Mazlum Doğan ise; “Evet. Simdi, genel olarak hareket Türkiye kamuoyunda, resmi basın tarafından, yayın organları tarafından Apocular diye tanıtılmaktadır. Halk arasında, bizim dışımızdaki çeşitli Türkiye’deki sol gruplar ve Kürdistan’daki burjuva milliyetçi hareketler tarafından böyle adlandırılmaktadır. Oysa bir siyasal organizasyonun bir kişinin adıyla lanse edilmesi doğru bir şey değildir. Aslında gerçekte de böyle değil. Adi üzerinde bir partidir ve adı da Partiya Karkeren Kürdistan’dır. Daha çok Apocular diye lanse edilmesi Kürt burjuva milliyetçileri tarafından yapılmıştır”, diyordu. Söylemleri Kemal Pir yoldaş ile aynı şekildedir.

Mehmet Hayri Durmuş ise – “Daha doğrusu arkadaşlarımın söylediklerinin çoğuna katılıyorum. Burada yalnız Mazlum Doğan Arkadaş değil, başka arkadaşlarım da açıklamalarda bulundular, onların tümümün açıklamalarına katılıyorum” diyerek ortaklaşıyordu diğer yoldaşlarıyla savunmasında. Ölüm orucunda ise yine o ortak iradeyi gösteriyordu Durmuş yoldaş.

Onlar; Özgür Kürdistan mücadelesinin ana hatlarını o zamanlar döşediler. Savaşan, mücadele eden bir geleneğin toprağa tek tek düşen onurlu evlatlarıydılar. Kürt dilinin varlığını, kimliğini, kültürünü ve sanatını, siyasi arenadaki yerimizi, sokaklarda, caddelerde ve de meydanlarda kolayca dolaşıp ben Kürdüm dememizi, bedenlerini ödeyerek sağladılar. Onlar, Kürt burjuvazinin bugün sınıfsal çıkarlarını, istemlerini değil, ezilen, sömürülen Kürt işçi ve emekçilerinin Eşit, Özgür Bağımsız Kürdistan bayrağını taşıdılar. Onların çizdiği yol güzergâhımız, bıraktıkları miras geleneğimizdir. O tarihi sahiplenmek onurdur. O iradeyi taşımak, o tarihi sahiplenmekle mümkündür. Bu mevziiyi korumak ve ileri taşımak için, haydi harekete geçme vaktidir şimdi.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter