Sömürücü egemen sınıflar, ezilenler üzerindeki egemenliğini sürdürebilmek için sayısız katliam, operasyon, provokasyon ve kanlı terör eylemi düzenlemişlerdir. Maraş, Çorum, Gazi, Sivas, Ulucanlar, 19 Aralık katliamları sermaye devletinin katliamcı yüzünü tüm çıplaklığıyla göstermektedir.
Sivas katliamının üzerinden 15 yıl geçti. Sivas’ta 35 insanımızı göz göre göre yakan, katleden sermayenin kontra devletidir. Sivas katliamının perde arkasındaki güçler, Çorum ve Maraş’ta karşımıza çıkan CIA, MİT ve kontr-gerilladır. Aynı kanlı eller, Gazi’de de sahnedeydi. Aynı kanlı eller, Ulucanlar’da, 19 Aralık’ta, Şemdinli’de de sahnedeydi. Aynı kanlı eller, ’77 1 Mayıs Taksim katliamında da sahnedeydi. Ve şu anda aynı kanlı eller, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin boğulmasında halen işbaşındadır.
Sermaye devleti, IMF-TÜSİAD damgalı ekonomik-sosyal yıkım programlarını uygulayabilmek, emekçileri azgınca sömürebilmek ve mücadelenin önünü kesebilmek için çareyi katliamlarda, kirli provokasyonlarda, baskı ve terörde görmektedir. Hedef tahtasında öncü işçi-emekçiler, Kürt halkı, devrimci, ilerici, aydın insanlar vardır.
Sermaye sınıfı, tüm işçi ve emekçilerin birleşik siyasal mücadelesinin kendi iktidarının sonu demek olduğunu çok iyi bilmektedir. Bunun için işçi ve emekçileri kendi içinde bölerek kışkırtmaya, birbirine kırdırtmaya çalışmıştır. Amaçları, Alevi-Sünni, laik-şeriatçı, Kürt-Türk gibi yapay ayrımlarla emekçileri bölerek esas çelişkiyi, emek-sermaye çelişkisini perdelemektir.
Çorum ve Maraş katliamları, 1980 öncesinde emekçilerin yükselen devrimci mücadelesini engellemek için hayata geçirilmiştir. Böylece, mezhepsel kışkırtmalarla yükselen devrimci mücadele boğulmaya çalışılmıştır. Katliamlar, provokasyonlar, mücadele eden ilerici ve devrimci kesimlere gözdağı vermek için bizzat devletin kontr-gerilla örgütü tarafından gerçekleştirilmişti. Tıpkı 1993’te Sivas’ta olduğu gibi. Tıpkı 1995’te Gazi’de olduğu gibi.
Katliam ve provokasyonlar, kimi zaman ülkücü faşistler aracılığıyla, kimi zaman doğrudan kontr-gerilla örgütlenmesiyle, kimi zaman Hizbul-kontra çeteleri ve kolluk güçleriyle yapılmıştır. Kimin aracılığıyla yapılırsa yapılsın, tüm kanlı katliamların ve kirli provokasyonların arkasında her zaman katil devletin kendisi durmaktadır. Katliamları planlayan ve örgütleyen bizzat devletin kendi kontra merkezidir.
Şeriatçı-faşist güruhu Sivas’taki etkinlik merkezine ve Madımak Oteli’ne yönlendiren de devletin bu gizli eli idi. Devletin kontr-gerillası bir kez daha görevinin başındaydı. Ancak Sivas katliamında devlet hep aklanmaya çalışıldı. Kontr-gerillanın kullandığı şeriatçı-yobaz-faşist güruhla devlet karşı karşıya konuldu. “Katliam, laik cumhuriyeti hedeflemiştir” yalanıyla devletin katliamcı yüzü örtülmeye çalışıldı.
Sivas’ta şeriatçı-faşist güruh yakıp katlederken harekete geçmeyen ordu, Sincan’da bir tiyatro oyunu üzerine tankları yürütebildi. Kürt halkının mücadelesini ezmek için sınır ötesi harekatlar yapan ordu, gözünün önündeki katliamı “seyretti”! “Diri diri yakmayı” seyreden ordu, bugün “çağdaşlığın, laikliğin” savunucusu kesilebiliyor. Bugün ordu, “Laikliği ve cumhuriyetin kazanımlarını koruma” adı altında düzen içi dalaşmada kendi konumunu güçlendirmek için Alevi emekçileri ve dün askeri faşist darbelerle ezdiği sol güçleri yedeklemek istiyor.
Soruyoruz… Sivas’ta diri diri yakan faşistler de, yobazlar da, başta 12 Eylül cuntası olmak üzere generallerin kanatları altında örgütlenip palazlanmadılar mı?
Soruyoruz… Sivas katliamının sorumlularından generalleri kurtarıcı olarak görenlerin Sivas katliamından ders çıkarmış olması mümkün mü?
Soruyoruz… Sivas katliamı sırasında koalisyon hükümetinin ortağı olan “sosyal demokrat”lar katliamdan aynı derecede sorumlu değil mi?
Unutulmasın ki, sermaye egemenliği sürdüğü müddetçe, bu kanlı katliam ve provokasyonlar bitmez.
’77 1 Mayıs’ını, Çorum’u, Maraş’ı, Sivas’ı, Gazi’yi, Ulucanlar’ı, 19 Aralık’ı ve katledilen devrimcileri unutmayalım. Köy yakmalarda, zorunlu göçlerde, kaçırma ve kaybetmelerde kardeş Kürt halkına uygulanan katliamları unutmayalım. Susurluk’u, Şemdinli’yi, “1000 operasyon”ları hafızamıza silinmeyecek bir şekilde kazıyalım. Tüm katliam ve provokasyonlardan gerekli dersleri çıkartalım. Gerçek dostlarımızı da, düşmanlarımızı da, tüm bu gerçekleri karartmaya çalışanları da iyi tanıyalım.
Unutulmasın ki, tüm bu vahşet, kirli operasyonlar, kitlesel katliamlar, provokasyonlar, işçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesinin önünü kesmek içindir. Bu baskı ve kölelik düzenini yaşatabilmek için ölüm kusan sermaye devletinin hesaplarını ve oyunlarını boşa çıkarılım. Sivas katliamı ve diğer tüm katliamların hesabını sormak için birleşik, kitlesel devrimci mücadeleyi yükseltelim!
Sivas’ın katili sermaye devleti!
Katillerden hesabı işçi ve emekçiler soracak!
Hesap sormak için 2 Temmuz’da mücadele alanlarına!
Faşizme karşı omuz omuza!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP