0 0
Read Time:6 Minute, 45 Second

Önce biraz ürkek, biraz kararsızbazı sesler duyuldu. Ardından daha güvenli, daha emin açılımlar. Bugün Türkiyesolunda son derecede yaygın bir kanı oluşmuş durumda: Bazılarının deyişiyleTürkiye’de yeni bir iktidar bloku oluşuyor. AKP ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin(çoğu yorumda ABD’nin zorlaması veya teşvikiyle) yeni bir hakim sınıflarittifakının kurulması konusunda anlaştığı ve Türkiye’de yeni bir dönembaşlamakta olduğu ileri sürülüyor.

Bu yorumu ileri sürenleriddialarını çok berrak verilerle desteklemek ve olgulara dayandırmak yerinegenel bir tespitte bulunmayı tercih etseler de, bu tezin sergilendiği yazılardaçeşitli delillerin öne sürüldüğü görülüyor. Bunların başında, 27 Nisane-muhtırasının gölgesinde Mayıs 2007’de Tayyip Erdoğan ile Yaşar Büyükanıtarasında baş başa yapılan ve halktan bütünüyle gizli tutulan Dolmabahçegörüşmesi sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) AKP’ye cepheden hücumetmekten vazgeçmesi geliyor. TSK’nın tavır değişikliği, yansımasınıBüyükanıt’ın genelkurmay başkanlığı döneminin birinci yılından farklı olarakikinci yılında pek az konuşmasında, konuştuğu zaman da infial ve kızgınlıkifade etmek yerine ölçülü ifadeler tercih etmesinde buldu. Dolmabahçegörüşmesinde ulaşılan mutabakata, 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray’da Bush-Erdoğangörüşmesinin ardından Kuzey Irak operasyonlarının başlaması eşlik etti.Böylece, Dolmabahçe Mutabakatı’nın temellerinden birinin Kürt sorununda “askeriçözüm”de ısrar olduğu ortaya çıktı.

AKP ile TSK arasında bir anlaşmaile yeni bir döneme girildiğine dair ikinci bir tür delil olarak Ergenekondavası gösteriliyor. AKP’nin burjuvazinin iç savaşında bir koz olarakkullandığı Ergenekon davasına TSK’nın hiçbir aşamada ciddi bir tepki dilegetirmemiş olması, solda birçokları için TSK’nın Ergenekon operasyonuna onayverdiği, hatta kendi içinde temizlik yapabilme amacıyla operasyonundüzenleyicilerinden biri olarak hareket ettiği yorumunun benimsenmesine yolaçtı. Sonunda operasyon AKP’nin bir manevrası olmak yerine bir ABD-AKP-TSKprodüksiyonu olarak sunuldu.

Üçüncü delil türü ise Batıcı-laikkampta TSK ile CHP arasında 2008 yılı içinde ciddi çatlaklar doğmuş olması.CHP’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yüklenmesi ve TSK’nın buna yanıtlarıbunun en belirgin örneklerinden biri. İlk atak Şubat ayında Kuzey Irak’ayapılan kara harekâtı sonrasında geldi.  TSK’nın, operasyonu ABD’ninbasıncı altında apar topar bitirip ülkeye dönmesini eleştiren Baykal’a,Büyükanıt’ın cevabı şöyleydi: “Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğegirmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörlemücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmakistenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadeleazmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir.”

“Hainlerden daha zararlı” CHP,Yaşar Büyükanıt’a iyi bir veda töreni düzenledi. İkinci polemik geçtiğimizgünlerde Büyükanıt’a alınan bir araba üzerinden başladı. “Bu kadar pahalı biraraba alındı mı?” diye soran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’naTSK’nın internet sitesi üzerinden yapılan bir açıklamayla, “meslek yaşamıboyunca terör örgütlerinin hedefi haline gelen ve dört kez suikast teşebbüsünemaruz kalan sayın Genelkurmay Başkanı(na)…… zırh korumalı bir araç satınalındığı doğrudur” cevabı verildi. Bu cevap karşısında Kılıçdaroğlu, “pekidiğer emekli paşalara da bu araçtan alındı mı?” diye sorarak polemiğisürdürdü.Kılıçdaroğlu şahsında CHP’nin TSK ile polemiğinin asıl can alıcınoktası ise Yüksek Askeri Şura’da hiç ihraç kararı alınmamış olması nedeniylebaşlayan tartışmaydı.

Kılıçdaroğlu konuyla ilgiliyaptığı açıklamada şunları söyledi: “Hükümetle Genelkurmay arasında oldukça sıcakbir ilişkinin olduğu kanısındayım. Çünkü, tüm ordunun büyüklüğü dikkatealındığında laikliğe karşı hiçbir dosyanın YAŞ’a gelmemesi ilginçtir…. F[Fethullah-SS] tipi örgütlenme içinde olanların bu sonuçtan memnun olduklarıkesindir.” Batıcı-laik kampın siyasi temsilcilerinin askeri temsilcileriniFethullahçılıkla mücadelede yelkenleri suya indirme ile suçlamaları çatlağınbüyüklüğünü gözler önüne sermektedir. 

TSK başkalaşım mı geçiriyor?

Nedir bu çatlak? Solda yaygınbiçimde söylendiği gibi AKP ile TSK’nın anlaşmasıyla yeni bir iktidar bloku mukuruluyor? AKP ile TSK arasında ulaşılan Dolmabahçe Mutabakatı kalıcı mıdır?AKP henüz İslamcılığını toptan terk etme yönünde bir büyük değişim geçirmemişolduğuna göre, TSK mı başkalaşım yaşıyor? TSK, İslamcılığın çok güçlü bir unsurolduğu Pakistan ordusuna mı benzemeye başlıyor?

Son noktayı tartışmak aydınlatıcıolacaktır. Türkiye ile Pakistan, bu ülkenin kurulduğu İkinci Dünya Savaşıertesinden beri yaşanan gelişmeler incelendiğinde, ilginç derecede paralelgelişmeler yaşamış iki Müslüman toplumu sayılabilir. On yılda bir düzenlenenaskeri darbeler, ülke başbakanının iktidardan düşürüldükten sonra yargılanıpasılması (Adnan Menderes, Zülfikâr Ali Bhutto), suikastlerin siyaset alanındataşıdığı önem (en son Benazir Bhutto) bu benzerliklerin en çarpıcılarıdır. Bubenzerlikler çarpıcıdır ama Türkiye ile Pakistan tarihsel gelişmeleri, coğrafikonumları, günümüzde kapitalizmin gelişme tarzı ve derecesi vb. dolayısıyla,İslam’ın tarihinde oynadığı rol bakımından dağlar kadar farklı iki ülkedir.Tarihsel olarak Pakistan, Hindistan’ın 1949 bölünmesinde Müslüman nüfusu biraraya getiren yeni bir devlet olarak doğduğu için İslam Pakistan toplumunda biryapıştırıcı ideoloji, Pakistan devletinde ise meşruiyetin ana dayanaklarındanbiri rolünü üstlenmiştir. Türkiye’de ise pre-kapitalist Osmanlı devletindeİslam neredeyse devlet dini olduğu için, Osmanlı’dan kopan ve emperyalist Batıile bütünleşme amacıyla yanıp tutuşan genç Kemalist burjuvazi için İslamkopulacak bir ideoloji ve kültürdür.

Türkiye’nin coğrafi konumu,burjuvazinin hakim kanadının bütün 20. yüzyıl boyunca ve 21. yüzyılda artan birivmeyle Avrupa kıtasının kurumlarıyla bütünleşmeyi önüne stratejik bir hedefolarak koymasını hem olanaklı hem de (onlar açısından) anlamlı halegetirmiştir. Türkiye bir yarı-Avrupa, yarı-Asya ülkesidir. İslam’ın hakimiyetiburjuva Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşmesinin önünde bir engel rolü görebilir.Buna karşılık, Pakistan boylu boyunca Asyalıdır. Bütün dış dinamikleriAsya’daki büyük komşuları (en başta Hindistan ve Çin) ve ABD ile etkileşimindenkaynaklanır.

Nihayet, Türkiye’de kapitalizm(Malezya hariç tutulursa) İslam dünyasında hiçbir ülkede görülmediği kadargelişkindir ve kapitalizmin yapıları emperyalizmin uluslararası devreleriylegörülmedik biçimde bütünleşmiştir. Türkiye burjuvazisinin bugün hakim olankanadı, yani TÜSİAD burjuvazisi, AB’ye ve Batı sistemine kopmaz bağlarlabağlıdır. TSK ise NATO’nun üyesidir, kendini Batı ittifakının ayrılmaz birmensubu olarak konumlandırmaktadır. İdeolojiden önce belirleyici olan bu maddikonumlardır. TSK-TÜSİAD kampı, çok büyük sarsıntılar yaşanmadan Türkiye’ninPakistanlaşmasına izin vermez. 

Barış değil ateşkes

Peki ne oluyor? Birincisi, TSK 22Temmuz yenilgisinin yaralarını sarıyor. 27 Nisan muhtırası 22 Temmuz’da halkoyuile reddedildi. TSK’nın darbe tehdidi konusu yaptığı Gül’ün cumhurbaşkanıseçilmesi meselesi buna rağmen gerçekleşti. İkincisi, genel olarak Ergenekondavası, özel olarak da Özden Örnek günlüklerinin kuvvet komutanlarını düşürdüğüdurum ve (emekli de olsalar) kuvvet ve ordu komutanı düzeyinde orgenerallerintutuklanması TSK’yı daha da bir savunmaya itti. Üçüncüsü, 2003’ten sonra KuzeyIrak unsurunun işin içine girmesiyle birlikte büyük engellerle karşılaşan Kürtsorununa “askeri çözüm”ün önü, Dolmabahçe Mutabakatı ve Beyaz Sarayanlaşmasıyla açıldı. Askeri çözümün mutlaka başarıya ulaşacağını söylemiyoruz,TSK’nın Kuzey Irak’ta elinin serbest bırakıldığını söylüyoruz. TSK, ABD’yisiyasi ve askeri olarak yanına almış olmanın büyük bir fırsat olduğunudüşünüyor ve gücünü bu konu üzerinde odaklaştırmak, bu çaba içindeyken başkabir cephede yıpranmak istemiyor. Bütün bunlardan dolayı, yani yaralarınısarmak, prestijini yeniden tesis etmek ve güçlerini çok sayıda cepheye yayarakbaşarısız olmamak için TSK, askeri bir terimle söyleyelim, burjuvazinin içsavaşında “ricat” taktiği uyguluyor.

Ama bunun AKP’ye karşımücadeleden vazgeçmek olmadığı, sadece uygun bir anın beklendiği olgularlasaptanabilecek bir gerçek. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesi’nde türbandavasının açılması ile AKP kapatma davasının açılmasının tam arasında AnayasaMahkemesi başkan yardımcısı Osman Paksüt’ün Kara Kuvvetleri Komutanı İlkerBaşbuğ’u gizlice ziyaretini nasıl yorumlayacağız? “Lahika-1” adı verilen vebaşta yargı olmak üzere çeşitli güçleri hükümete karşı seferber etmeyiplanlayan “onaylanmamış” ama varlığı reddedilemeyen Genelkurmay belgesini nasılyorumlayacağız?

Ergenekon’a gelince,Genelkurmay’ın Ergenekon örgütünü çökertme konusunda AKP ile anlaştığı iddiası,Genelkurmay’ın Ergenekon soruşturmasından rahatsız olmadığı varsayımınadayanıyor. Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle Genelkurmay zayıf olduğu bir andaricat taktiğinde ısrar etmekle birlikte, Ergenekon soruşturmasının ezilenkitlelerin yeterince güçlü bir toplumsal/siyasi mücadele vermesi halinde hızlaJİTEM, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve bir dizi başka dolayımla ordunun içinesıçrayabileceğinin gayet iyi bilincindedir. Nitekim, İşçi Partisi’nin HavaKuvvetleri içindeki örgütlenmesi dolayımıyla TSK’nın Ergenekon ileilişkilendirilme girişimi karşısında 18 Temmuz’da yayınladığı bildiriyle sonderecede sert bir tepki vermiş ve halkı TSK’yı yıpratma çabaları karşısında“yasal ve demokratik” tepki vermeye çağırmıştır. Bugün ise eski JandarmaKomutanı, yeni Kara Kuvvetleri Komutanı, özel harpçi Işık Koşaner, yapılantartışmalardan jandarmanın “rencide” olduğunu söyleyerek aynı şeyi yapıyor.

Kısacası, TSK perde arkasından iç savaşısürdürüyor. Başka güçleri öne sürüyor. İki kampın boğaz boğazageldiği bir aşamada, kendisini açık biçimde öne sürmesinin tehlikeli olduğunu22 Temmuz yenilgisiyle fark etmiştir. Şimdi günü gelince ağırbaşlı ve adaletlibir “hakem” olarak duruma müdahale etmenin altyapısını hazırlıyor. Bu, TSK’nınburjuvazinin iç savaşının içine boylu boyunca girmesinden çok daha tehlikelibir durumdur.

Peki CHP neden bu konudaanlayışsızlık gösteriyor? Çünkü Baykal halkın kendisini başbakan yapmayacağınıanlamış ve bütün kariyerini TSK’nın müdahalesi ile başbakan olmaya bağlamıştır.TSK burjuvazinin iç savaşında ricat ettiği ölçüde Baykal’ın ayağının altındakitoprak kaymaktadır. Tabii, geriye TSK içinde komuta düzeyinden daha altkademelerde var olduğu kuşku götürmeyecek darbeci eğilimler kalıyor. Baykalişte bunlara oynuyor: “Ergenekon’un avukatı” olduğunu açıkladığı gün bunuduymak isteyene ilân etmiştir.

Ağır yenilgi yaşayan toplumsal vesiyasi güçler paniğe düşer ve yollarını kaybederler. Yenilgi sonrasında taktikayrılıklar dahi büyük çatışmalara ve kavgalara yol açar. Batıcı-laik kamptadurum budur. TSK ve TÜSİAD yenilgiden derslerini çıkarmışlardır. Baykal hiçbirşey olmamış gibi devam etmek istiyor. Kafasını bir yere çarpacaktır. 

1 Eylül 2008

www.mavidefter.org

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter