Para muslukları kapanıyor, ihracatta zorlanma olabilir
Global kriz Türkiye’yi nasıl etkiler? (1) – İbrahim Ekinci –
Hükümetlerin şimdiye kadar 1 trilyon dolara yakın finansal desteğine karşın global kriz dev yatırım bankalarını bir bir yutarken Türkiye ne durumda?.. Türkiye bu krizden ne kadar etkilenebilir? En çok hangi sektörler zarar görebilir… Büyümede, yatırımlarda, ihracatta, cari açıkta neler olabilir?..
Bazı göstergeler iyi değil. Ama Türkiye’nin avantajları da var. Dezavantaj sayılabilecek unsurların içinde belki de en riskli olanı hükümetin yaklaşımı. Piyasalara, kurumlara güven veren bir insiyatif odağı görülmüyor.
Başbakan, ülkeyi gerginliğe sürükleyen polemiklerden haftalarca sonra global krizi yeni farketmiş bir görüntü veriyor. Ekonomi bakanlarını yanına alarak yaptığı basın toplantısında ‘her şeyin kontrol altında olduğu’ mesajını veriliyor ama bizzat bu yaklaşım güven kaybına yolaçıyor.
Aylardır özel sektör örgütleri, işadamları çağrı yapıyor. Şimdiye kadar hükümetin attığı tek somut adım bir ‘Cari Açık Komisyonu’ kurması oldu. Ancak bu komisyonun ne düşündüğü, nasıl bir çare ürettiği, hatta toplanıp toplanmadığı bile belli değil.
Oysaki böyle bir komisyon dikkatli bir çalışmayla çok somut tedbirler geliştirebilirdi. Özel sektörü de kapsayan daha geniş katılımlı toplantılarla hükümet ortak aklı harekete geçirebilirdi…
Beklentiler kötüleşiyor
Şimdiden gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte olan bazı risklere dikkat çekmek gerekiyor. Türkiye krizde değil. Girme olasılığı da zayıf görünüyor. Ama hasar görmesi muhtemel. Bundan kaçınması pek olası değil.
Merkez Bankası Reel Kesim Güven Endeksi, eylülde bir önceki aya göre 9.3 puan azalarak 85.2 değerine indi. İktisadi Yönelim Anketi sonuçlarına göre, sanayi dalındaki genel gidişat konusunda “kötümserler” lehine olan seyir artarak devam ediyor.
Son üç aya yönelik değerlendirmelerde, üretim hacmi eğilimi ve toplam sipariş miktarı, ihracat siparişleri ve iç piyasa siparişlerindeki eğilim azalış yönünde devam etti.
Doğrudan yabancı sermaye girişinde dramatik olmamakla birlikte düşüş var. Daha da önemlisi, mevcut bazı yatırımcılarda gitme isteğinin belirmesi. Otomotivde bir önemli yatırımın Romanya’ya gidebileceği konuşuluyor. Gayrimenkulde 1 milyar dolarlık yatırım beklemeye alındı. Bazı projeler ertelendi, yavaşlatıldı.
Büyümeye kriz freni
Global kriz, Türkiye ekonomisini özellikle ihracat ve dış kaynak temini üzerinden etkileyecek gibi görünüyor. Her iki etki de sonuçta büyümeyi baskılayacak. İhracat, Türkiye ekonomisinin büyümesi ve cari açık finansmanı açısından çok önemli. Cari açığı en fazla besleyen dış ticaret açığının tırmanması, krize çok yüksek ve artan bir cari açıkla yakalanan Türkiye ekonomisinin zorluklarını artırabilir.
Dış kaynak temini zorluğunun da aynı kapıya çıkan sonuçları var. Hem cari açığı çevirmek zorlaşacak hem de ekonomik faaliyetleri canlandıracak kredi kapıları kapandığından büyüme frenlenecek.
Global talepteki yavaşlama ve dünya ekonomisinde devam eden yavaşlama petrol fiyatlarını frenliyor. İç talep zayıflığı da dikkate alındığında enflasyonist baskının azalacağı öngörülebilir.
Türkiye’nin avantajları
2001 krizinin temel nedeni Türk bankacılık sektöründeki sorunlardı. Şimdi bankacılık sektörü iyi durumda. Mortgage piyasası çok dar. Batık kredi oranları düşük. Bankaların sermaye yeterlilik oranları yasal sınırların üstünde. Denetim daha sıkı.
Türkiye’de banka alan yabancı bankalarda sorunlar var, ancak Türkiye’deki birimlerinde problem gözükmüyor.
Bütçe dengeleri de iyi. 2001 öncesinin kara deliğe dönüşmüş büyük açıkları yok. Bütçe dengesinde, faiz dışı fazlada, faiz giderlerinde hedefin üstünde bir performans var.
Kamu kesimi dış borçlarının düşüklüğü de önemli bir avantaj.
Hangi sektörü nasıl etkiler?
EMLAK: Satışlarda büyük düşüş oldu
Emlak, gayrimenkul, inşaat son yılların en hızlı büyüyen sektörlerinden biriydi. Demir, çimento, cam gibi bağlı sektörleri harekete geçirdi.
İnşaat son beş yıldır tam anlamıyla ekonomik büyümenin lokomotifi oldu. Gayrimenkul 2005’te altın çağını yaşadı, yüzde 19.7’yle büyüme rekoru kırdı.
Satılan konut sayısı 1 milyon 362 bin, yapı ruhsatı alan konut sayısı 511 bin oldu. Yapı ruhsatı alan daire sayısı önceki yıla göre yüzde 55 arttı.
2007’de yavaşladı
Son veriler ciddi bir yavaşlama içine girdiğini gösteriyor.
İnşaat, yavaşlama sinyali veriyor. 2007 ilk çeyrekte yüzde 16.5, 2’nci çeyrekte yüzde 15.7; 3’üncü çeyrekte yüzde 5.4 büyüdü. Yıllık büyüme yüzde 5.0’te kaldı. Emlak satışı, 2006’ya göre ancak yüzde 0.46 arttı.
İkinci el konut piyasasında sadece gerçek satıcıların kalmasına karşın çok fazla satılık konut var. Yeni yapılan konutlarda da fiyatlar yüksek seviyede takılıp kaldı. Müteahhitler ödemelerini yapmak için paraya sıkışsalar bile ilan ettikleri liste fiyatlarının altına inemiyor. Bu nedenle yeni konut arzında da çok büyük stok oluştu.
İkinci el konutlarda gerçek satıcılar fiyatları düşürdü. Müteahhitler, yeni yapılan sitelerde talebi tetiklemek için fiyat kıramıyor. Üstelik malzeme fiyatlarına önemli miktarda zam gelmiş olmasına karşın, zam da yapmamıyor.
Tam anlamıyla alıcı piyasası oluştu. Ancak ev fiyatları ve konut kredisi faizleri hala yüksek seviyede olduğu için alıcılar alıma geçmekte nazlanıyor.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Bekir Cumurcu’ya göre gayrimenkul sektöründe yeni bir canlanma en erken 2010’da olabilir.
Gayrimenkulde yabancıya konut satışında da bir yavaşlama bekleniyor. Cumurcu, “Sadece yabancı yatırımlarda azalma değil, yerli yatırımlarda da düşüş bekliyoruz.
Gayrimenkul, krizlere en erken giren ve krizlerden en geç çıkan sektördür. Derhal reaksiyon verir ve durgunluklar bittiğinde de güven oluşması zaman alır” diyor.
Krea Group CEO’su Hakan Kodal da Türkiye’de düşük gelirlinin ‘kira öder gibi ev alması’nin şimdilik ‘hayal olduğunu’ belirtiyor. Kodal’ın tahminine göre konut sektörü için 2008 zor bir yıl oldu. 2009 yılı da kolay olmayacak. Kredi piyasaları çok daraldı. Fonlama maliyetlerinin arttı. Bekle-gör tutumu öne çıkacak.
Cumrucu’nun tahmini
Fiyatlar da kiralar da yukarı yönlü olmayacak
Ofis alanı için beklentiler daha iyimser.
AVM’lerde yatay bir seyir bekleniyor, yatırım iştahı azalıyor.
Türkiye’de mortgage kaynaklı bir kriz olasılığı çok zayıf
Türkiye’de Mortgage kredi kullanıcı sayısı 70 milyonluk nüfus içinde 500 bin civarında. Pazarının büyüklüğü 30 milyar dolar. Kredi dönüşünde sorun olabilir ama bunlar hiçbir bankayı zora sokacak ölçekte değil.
Bankaların gayrimenkul sektörüne ayırdıkları kaynaklar sınırlı düzeyde.
Tek risk mevcutlar kredi teminatı durumundaki konutların fiyatlarındaki aşınma.
(Türkiye’deki konut kredilerinin önemli bir kısmında toplam satın alma değerinin yüzde 70-75’i kredilendirildi. Ancak konutun tamamı temİnat alındı. Böylece yüzde 25 – 30 oranında bir ihtiyat marjı oluştu.
Ancak konut fiyatlarındaki düşüş, bu marjı tüketir, daha da aşağı inerse, krediler açısından bir teminat aşınması olacak. Şimdilik bu noktaya gelindiğini söylemek zor.)
Alışveriş merkezleri krizi kapıda
Ancak alışveriş merkezleri için ciddi bir riske işaret ediliyor. Piyasa yeklileri, bazı AVM sahiplerinin, merkezleri hastaneye, otele dönüştürme arayışı içinde olduğunu belirtti. Bittiği halde açılışı yapılamayan AVM’ler var. Yüksek kiralar yüzünden zarar eden perakendeci direnebildiği kadar direndikten sonra AVM’leri terkediyor. Bazı merkezlerde çok sık dükkan değişikliği oluyor.
Erns and Young analizi bu konudaki sıkıntıya dikkat çekmişti. Hakan Kodal da perakendedeki hızlı büyüme, tüketimin düşüşü ve konsept hatalarının AVM adedinden daha kritik sorunlar ortaya çıkardığına dikkat çekiyor.
“Hazır betonda 2008’i ararız”
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Paksoy, yaptığı açıklamada hazır beton sektörü olarak, 2008’de düşüşlerin olacağı sinyalini 2007’de almaya başladıklarını söyledi. Sektörde bu yıl bölgesel olarak yüzde 50’lere varan düşüşler olduğunu kaydeden Paksoy, Türkiye genelinde şu an için net bir şey söyleyebilmenin mümkün olmadığını ancak tahminen yüzde 15-20 düşüş olduğunun söylenebileceğini ifade etti.
Türkiye’de inşaat stokunun birikmeye başladığına işaret eden Paksoy, “Tabii ki böyle bir genel tablo, böyle bir Türkiye tablosu, bu moraliteyle beraber iyiye gitmesini beklemek 2009 için pek mümkün değil. 2009’da, 2008’i ararız gibi geliyor” dedi.
AB durgunluğu dış ticareti etkileyecek
Türkiye’nin AB’ye yönelik ihracatında, bölge ekonomisinin yavaşlamasından kaynaklanan sorunlar belirmeye başladı. Ağustosta Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya gibi başlıca AB ülkelerine yapılan ihracatta geçen yıla göre önemli düşüşler yaşandı. Toplam AB’ye ihracat da yüzde 0.9’luk artışla yerinde saydı.
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, komşulara ihracatı artırarak AB’ye ihracattaki kayıpları telafi etmeye çalıştıklarını belirtiyor. Tüzmen, “Yıllardır ihracatımızda AB’nin payı, yüzde 56-57 seviyesindeydi. Bu yıl ilk yarıda yüzde 50’lere düştü. Komşu ve çevre ülkelerin payı 2002’de yüzde 25 iken, bu yıl ilk yarıda yüzde 41.3’e yükseldi” diyor.
Bu önemli bir gelişme ancak AB’ye ihracatta bu konjonktürde yaşanan kayıpları komşulara ihracatı artırarak yerine koymak kolay olmayabilir.
Almanya ekonomisi küçülebilir
Küresel krizin Türkiye’nin ihracatına etkisi ile ilgili hemen herkesin ittifak ettiği tespitler şöyle:
Batı ekonomilerinde büyüme yavaşlayacak. AB’de büyüme hızı 2008’de 1 olacak. 2009’da 0.9 olarak bekleniyor
En büyük dış ticaret partnerimiz Almanya’da küçülme bekleniyor. (Avrupa ekonomileri genelinde yavaşlama öngörülürken Almanya ve İspanya için küçülme tahmini var.)
ABD ile dış ticaret hacmimiz pek büyük değil. Ancak toplam ihracatı yüzde 50’den fazlasının gerçekleştiği AB ülkelerinde büyümenin yavaşlaması bu bölgede ithalat talebini düşürecek.
AB pazarı şimdiden etkilendi. Türkiye’nin AB pazarına ihracat artışı 7 aydır, geneldeki artışın altında.
TÜİK verilerine göre, ocak-temmuz döneminde ihracatta ortalama artış yüzde 39. Türkiye İhracatçılar meclisi (TİM) ağustos ayı ihracat artış oranını yüzde 27.6 olarak açıkladı. Dolayısıyla, ağustosta, yılın yedi ayındaki ortalama oranın altında bir artış olduğu görülüyor.
Bu gerilemede en büyük etken, taşıt araçları ihracatındaki yavaşlama oldu.
Türkiye’nin başlıca ihracat pazarındaki sıkıntının ihracata yansımasını sipariş vadeleri dolayısıyla birkaç ay gecikmeli göreceğiz. Siparişler genellikle vadeli olduğu için eğer bir azalma olacaksa bunu önümüzeki yılın başından itiraben daha net izlemek mümkün olacak.
Ağustosta trend bozuldu
İhracat rakamları incelendiğinde, mart ayı hariç bütün diğer aylarda ihracatın aylık olarak sürekli yüzde 30’un üzerinde büyüdüğü görülüyor. Ancak ağustos ayında bu trend bozuldu ve ihracat artışı yüzde 27.3’te kaldı.
Bu gelişme global kriz bağlantılı olarak “AB pazarındaki daralmanın Türkiye’nin ihracatına etkisi” olarak değerlendirildi. Bununla birlikte, ihracat düşüşünün süreklilik kazanıp kazanmayacağını görmek için birkaç ay daha beklemek gerekiyor. Türkiye, bu düşüşün etkisini, diğer pazarlara yüklenerek hafifletebilir.
Kriz nasıl çıktı?
Önce kapış kapış satılan evler, krediler, ödemeler, iskontalar, her şekilde kazandıran yeni finans enstrümanları çıkaran finans devleri, doktoralı pazarlamacılar vardı… Saadet zinciri saadet dağıtmaya devam ettiği sürece sorun yoktu.
Anlı şanlı yatırım bankalarının yıllık kazancı onlarca milyon doları bulan CEO’ları yüzlerce milyon dolar da prim alıyordu. Pazarlamacı harika parlak çocuklar da yüksek primlerle yolunu buluyordu. Yeni finans enstrümanlarına yatırım yapanlar yüksek kazanç hayaliyle mutluydu. Ev sahiplerinin evlerinin değeri, ne hikmetse sürekli yükseliyordu… Herkes kazanıyordu.
Bütün oyuncuların kazanç sarhoşu olduğu bu süreçte iki şey oldu. Birincisi, geri ödeme gücü olmayan müşterilere 1.5 trilyon dolarlık mortgage kredisi kullandırıldı. (Çöküşü de subprime olarak adlandırılan bu krediler tetikledi) İkincisi, IMF dahil uyarıcı analizlere hiç kimse kulak asmadı.
2007 yılı ortalarında sihir bozuldu. 10 trilyon dolar büyüklüğe ulaşmış ABD mortgage piyasasında kriz paladı.
Peki ne olmuştu? TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, bir sunumunda şöyle anlattı:
“2001’de evin değeri 100 bin dolardı. 20 bin peşin, 80 bin dolar ipotek kredisi (mortgage) ile alınmıştı.
2004’te yapılan yeni bir ekspertizle Ev’in değeri 150 bin dolara çıktı. 2. ipotek ile 50 bin dolar kredi alındı, otomobil yenilendi.
2005’te bir ekspertiz daha yapıldı ve Ev’in değeri 180 bin dolar olarak belirendi, 3. ipotek alındı ve mobilyalar yenilendi.
2006’ya gelindiğinde herkes evin değerini 180 bin dolar olarak kabul ediyor ve buna göre hareket ediyordu.”
Ama böyle olmadı. Hiçbir gerçek alıcı o eve 180 bin dolar vermedi. Evin sahibi de finans kuruluşu da bir anda çıplak gerçeklikle yüzyüze geldi. Bu ev 180 bin dolar etmiyordu!.. Panik başladı ve koca bir sistem çöktü!
Yatırım bankacılığı bitti
ABD’de batan banka sayısı 10’u geçti. En büyük yatırım bankaları el değiştirdi. Bear Stearns JP Morgan’a satıldı. Efsane Lehman Brothers battı. Merrill Lynch, Bank of America’ya satıldı. Dev sigorta şirketi AIG, adeta devletleştirildi. Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in statüleri değiştirildi. Mortgage devleri Fannie Mae ve Freddie Mac kurtarıldı. Ve kriz Avrupa’ya sıçradı. Ticari bankalar dökülmeye başladı.
YARIN: Dış kaynak bulmak zorlaştı, cari açığa dikkat, otomotiv krizi hissetti
Milliyet / 01.10.08