Hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltelim!
Sermaye iktidarı kendini emperyalist-kapitalist sistemi etkisi altına almaya hazırlanan ekonomik kriz ve istikrarsızlık ortamına hazırlamaya çalışıyor. Bir yandan ABD’deki şirketlerin battığı, tüm borç yükünün emekçilere yıkıldığı, diğer yandan ise buna bağlı olarak emperyalist savaş ve saldırganlığın arttığı bir süreçte dünya kapitalist sistemine göbeğinden bağımlı olan Türkiye’deki işbirlikçileri de terör uygulamalarını derinleştirerek oluşabilecek toplumsal tepkileri bastırmak için şimdiden önlemler almak istiyor.
Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül “terör zirvesi” adı altında bir araya gelerek hükümet oldukları dönemde “demokrasi ve AB’ye giriş” üzerine yaptıkları tüm söylemlerin sahteliğini gözler önüne sermiş oldular. Zira büyük gürültü kopararak “Türkiye AB’ye giriyor, demokratikleşiyor” yalanının hemen ardından bugün de “AB’ye uyum yasaları elimizi kolumuzu bağlıyor” diyerek kolluk güçlerinin terör uygulamaları yetkisini artırmak istemektedirler.
Ancak tüm bu yalanlar eşliğinde devlet terörü uygulamaları tırmandırılmak istenmektedir. “AB’ye uyum yasaları”na imza atan sermaye iktidarının ne kadar demokratikleştiği ise ortadadır. İşçi ve emekçi eylemlerine yapılan saldırılar, Taksim 1 Mayıs’ında emekçilere yönelik azgın saldırı, grev kararı asmak isteyen belediye işçilerine sıkılan gazlar, trafikte “dur” ihtarına uymadığı diye kafasına kurşun sıkılan gençler, polisin hakaret ve dayanağına maruz kalan avukatlar vb. Liste daha fazla uzatılabilir. Ancak gerekli değil. Zira AB ülkeleri de terör devleti uygulamalarında Türkiye’deki işbirlikçilerini aratmamakta hatta esin kaynağı olmaktadır. Bu durum, hükümetin “terör zirvesi”nde de bir şekilde dile getirilmiştir. Gözaltına alma süresinin 10 güne çıkarılması önerisi “İngiliz hükümetinin Londra’daki terör saldırıları sonrasında aldığı kararlarla gözaltı süresini 24 güne çıkardığı, 42 güne çıkarmayı planladığı” örneğinden hareketle dile getirilmiştir.
Toplantıda henüz kısa bir süre önce değiştirilen ve kolluk güçlerinin yetkisini artıran Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun yeniden değiştirilmesi konusu da dile getirilmiştir. Kolluk güçleri bugüne kadar, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda, fiili olarak devlet terörü uygulamalarında hiçbir sıkıntı ve zorlanma yaşamamıştır. Ancak bu keyfiyet bile artık onlara yetmemektedir. Önümüzdeki zor dönemlere devlet terörünü tahkim ederek hazırlanmak istemektedirler.
Kürt köylerini yakıp yıkan, kadınlara tecavüz eden, çocukları katleden, gerillanın kafasını, kulağını keserek koleksiyon yapan Türk ordusu, hükümetten yeniden OHAL ilan edilmesini talep etmiş. Çünkü “terörle mücadele” için bu gerekliymiş. Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesini inkar ve imha ile sindirmek isteyen ordu daha fazla yetki istemektedir.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, terörle mücadelede yetki artırımı isteyen askerin beş talebinden ikisi konusunda mutabakat sağlandığını açıkladı. Askerin talepleri kısmi OHAL ilan edilmesi, “terörle mücadelede” koordinasyon eksikliğini gidermek ve istihbarat birimlerini tek çatı altında toplamak için Terörle Mücadele Müsteşarlığı’nın kurulması, operasyon sırasında ele geçirilenlerin o sırada operasyon yapanlar tarafından sorgulanabilmesi ve bunların gözaltı süresinin uzatılması. Sorgulama süresinin en az 10 güne çıkarılması, ilk sorgunun avukatsız yapılması, jandarmaya bölgesel dinleme imkanının verilmesi, aciliyet gerektiği durumlarda bazı konularla ilgili olarak valilikten izin alınma durumunun kaldırılması, örgüt propogandası yapan yayın organlarının bölgeye sokulmasının engellenmesi.
Devlet terörünü daha rahat ve sınırsız uygulanabilir kılmak için yasaları hazırlayanların dahi “mevcut yasalarda bir eksiklik yok, olanlar yeterli” diye itiraz etmesi bile devletin terörün boyutlarını ne kadar genişletmek istediğini anlatmaya yetmektedir.
Sermaye iktidarı kendisini önümüzdeki döneme hazırlamaktadır. Zira dünyadaki ekonomik krizi siyasal istikrarsızlık tamamlamaktadır. İstikrarsızlık, ekonomideki krizi tetiklemektedir. Emperyalistler arası kızışan hegemonya mücadeleleri militarizmin, silahlanmanın, tehdit ve kışkırtmaların, bölgesel savaşların daha artması anlamına gelmektedir.
Dünya ekonomisinde büyümekte olan krizin Türkiye ekonomisine yansımaları işçi ve emekçilerin daha fazla işsizlik, açlık ve sefaletiyle sonuçlanacaktır. Başta ABD olmak üzere emperyalizme binbir bağla bağlı olan Türkiye’deki işbirlikçiler çok boyutlu bir düzen krizine, emperyalist savaş ve saldırganlığın taşeronluğuna hazırlık yapmaktadırlar. Son “terör toplantısı”nı böyle anlamak gerekmektedir.
Sermaye iktidarı kendisi açısından çalkantılı bir döneme hazırlık yaparken Türkiye’nin devrimci güçleri, ilericileri, işçi ve emekçileri de kendi cephelerinden hazırlık yapmalıdırlar. Devletin baskı ve terörünü geriletmek için ileri sürecekleri talepler doğrultusunda sert kavgalara hazırlanmalıdırlar.
– Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!
– Sıkıyönetim, Olaganüstü Hal, Anti-terör, İller İdaresi vb. tüm faşist yasalar iptal edilsin!
– Açık-gizli tüm faşist-militarist örgütlenmeler dağıtılsın!
– Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
– NATO, AB, AGİT vb. emperyalist kuruluşlarla tüm ilişkiler kesilsin!
– İMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son verilsin!