0 0
Read Time:2 Minute, 47 Second

Hrant Dink’in, şayet sonuncusu değilse, son konuşmalarından biri olmalı. Çünkü 23-24 Aralık 2006’da Darphane binalarında düzenlenen bir asmpozyumda “Resmi Tarih ve Aydın İlişkisi” başlılı oturumda konuşmuş. Bu konuşmasından üç hafta kadar sonra güpegündüz, İstanbul’un orta yerinde, arkasından vurdular Hrant’ı.

“Resmi Tarih ve Aydın İlişkisi” başlıklı o oturumdaki o konuşması Agos’un son sayısında yayımlandı. Tekrar tekrar okunmasında yarar var. Ancak, göz okumasıyla okunacak konuşma değil o. “Yürek”ten bakarak okunması halinde anlaşılacak cinsten. O konuşmanın bir yerinde şöyle diyor:

 

“… Kimlik sorununa girmişken, elbet buradan Kürt sorununa da geçebiliriz. Kürt sorununun yaşanmakta olan bütün boyutları, size çok açık söyleyeyim, geçmişte Ermenilerin bu topraklarda yaşamış olduğu sorunun ve sürecin aynısıdır. Size Ermenice makaleler getirseydim keşke; 1910’lu yıllarda, 1908’li, 1912’li, 1915’li yıllarda yazılmış makaleler… Herkes sorunu görüyor, aydınlar müdahale ediyorlar. ‘Şu şöyle olmasın, bu böyle olsun’ deniyor. Harekete geçiyor, devletten hak talep ediyorlar. Devlet ‘evet’ diyor ama gereğini yapmıyor. Bunun üzerine birileri dışarıdan müdahale ediyor. Bugün de aynı şeyler yaşanıyor. O makaleleri tercüme edip yayımlasam, hiçbiriniz anlamazsınız yüz sene önce yazılmış olduklarını. O kadar her şey birbirine benziyor ki…”

Hrant’ın o konuşmasının, bugünün gündemi açısından benim özellikle dikkatimi bölümü ise yukarıda aktardığımız sözlerinin hemen ardından geleni. Şöyle:

“Türkiye tarihiyle gerçek anlamda hesaplaşmadığı için bugün Kürt sorunu içinde bunalıyor ve bocalıyor. Bocalamayan tek bir kesim var: Devlet. Toplum bocalıyor, çünkü toplum tarihini bilmiyor. Devlet bocalamıyor, çünkü devlet tarihini çok iyi biliyor ve becermiş olduğu ‘başarının’ tıpkısını aynısını bugün tekrarlamaya çalışıyor. Ama, toplum bunun farkında değil, çünkü tarihini bilmiyor. Eğer tarihini bilmiş olsa bugün bu sorunun altından kalkması çok daha kolay olacaktı diye düşünüyorum.”

Şimdi Vecdi Gönül’ün 80 yıl önce “ulus-devlet”in temellerinin nasıl atıldığına ilişkin söylediklerini, bir de Hrant’ın sunduğu bu prizmadan bakıp anlamaya çalışın ve üzerinde düşünün bakalım. Ve, unutmayın hangi yönden baksanız, Vecdi Gönül, “devlet”tir…

*** *** ***

Hrant Dink cinayeti duruşmalarından birinden sonra bir gazete ya da derginin sorusu üzerine, cinayetin ardında “derin devlet aramanın anlamsız olduğunu” söylemiştim. “Devlet”e bakmak, “cinayetin faili”ni görmek ve anlamak için yeterliydi.

Hrant Dink’i öldürenin çok derinlerde aranması gerekmiyordu. “Derin devlet” genellikle işin işinden çıkamadığımız vakit, bilgisizliğimiz ya da çözümsüzlüğümüz için sağladığımız görünmeyen ve hayli gösterişli, emin ve meşruiyetini sıfatından üreten bir sığınak aslında.

Oysa Hrant Dink cinayeti kadar ayan beyan devlet kurumlarının işin içinde olduğu, “failini bulmak” için “derinlere” gitmeyi gerektirmeyecek kadar “devletin sathı”nda, yüzeyinde gerçekleştirilmiş bir cinayet.

Başbakanlık Denetleme Kurulu, bir buçuk yıllık bir çalışmadan sonra 200 sayfa civarında bir raporla bulgularını açıkladı. Bu bulgularda, cinayet işleneceğinin, yani Hrant Dink’in öldürüleceğinin cinayet tarihinden bir yıl kadar önce gerek Trabzon Jandarma İl Komutanlığı, gerekse Trabzon Emniyet Teşkilatı’nda bilindiği, bu bilgilerin bir aşamada İstanbul Emniyeti’ne de intikal ettiği, dolayısıyla cinayetin “pekala önlenebileceği” ve Hrant’ın şu sırada yaşıyor olacağı kaydediliyor.

Bazı bulguların sağlananaması da, Başbakanlık Denetleme Kurulu olarak cinayeti soruşturan müfettişlere Adalet Bakanlığı tarafından gerekli iznin verilmemesinden kaynaklanıyor. Rapor, bunu da açıklıyor.

*** *** ***

Hrant, “Devlet, tarihi iyi biliyor” demişti. Onun kastettiği “devlet” –’derin devlet’ filan değil- kendisini nasıl, ne şekilde öldürüleceğini, kendisi öldürülmeden bir yıl önce biliyordu!

Hrant, işte “devlet”in bunu da bileceğini bilmiyordu. Yani, o konuşmayı yaparken, “devlet”in, kendisinin öldürüleceğini bildiğini ve ölümünden yaklaşık iki yıl sonra bunu bir “rapor”la ortaya koyacağını…

Şimdi, Hrant Dink cinayeti davasının nasıl bir seyir izleyeceğini merak ediyoruz. Bu davanın “Ergenekon davası” ile birleştirilmesi için “siyasi irade” var mı, yok mu?

Birleşebileceğini, aklı olan, bakıp görmesini, anlamasını bilen herkes biliyor…

Referans / 13.11.08

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter