0 0
Read Time:3 Minute, 15 Second
14.12.2008

Çoktandır oradan buradan haberler geliyordu.

Savaşın durdurulması, silahın Kürtlerle Türklerin hayatından çıkarılması için görüşmeler yapıldığı söyleniyordu.

Türk devletinin yetkilileri, Kuzey Iraklı Kürt yöneticiler ve PKK arasında gizli ya da açık ilişkiler sürdürülüyordu.

Bölgeyi iyi tanıyan acar muhabirlerden Yurt Haberler Servisi Şefimiz Nevzat Çiçek, sonunda Kuzey Iraklı Kürt kaynaklardan “planın” ayrıntılarını öğrendi.

Ankara, bu planı henüz resmen doğrulamıyor.

Ama Kürt yetkililer kesinlikle doğru olduğunu vurguluyorlar.

Plana göre, Barzani ve Talabani, PKK’dan “Irak Kürt Federe Bölgesi’ni terk etmesini, eyleme başvurmamasını ve silah bırakmasını” isteyecek.

PKK’yı “yasadışı örgüt” ilan edecekler ama planın ayrıntılarını PKK yetkilileriyle görüşmeye devam edecekler.

Benim plandan anladığım kadarıyla, “eve dönüşün” yolunu açmak için Birleşmiş Milletler’den de yardım istenecek.

Dönmek isteyen PKK’lılar önce Kuzey Irak’taki Mahmur Kampı’na yerleştirilecekler, daha sonra buradan Türkiye’ye girişleri sağlanacak.

PKK yöneticileri ise bir başka ülkeye gönderilecek.

Bu plan işler mi, PKK’lılar bu plana ne derler bilemiyorum.

Ama epeyden beri kendini gösteren bir gerçek var, Türkiye “Erbil hükümetini” şimdilik “gayrı resmî” olarak, daha sonra da sanırım “resmî” olarak tanımaya hazırlanıyor.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Erbil’e gideceği söyleniyor.

Bu plan gerçekleşir mi, gerçekleşirse ne kadar sürede gerçekleşir, şimdiden kestirmek zor.

Ama “silahın” rolünün bitmesi gerektiği açık.

Silahların niye hâlâ patladığını açıklayabilen kimse yok çünkü.

Kandil’de PKK yöneticilerine de sormuştum “silahlı mücadelenin” neden devam ettiğini.

Onlar da “silahla bir sonuç alınamayacağını bildiklerini” söylemişlerdi.

PKK, Türk ordusunu yenemez.

Türk ordusu da “silahla” Kürt sorununu çözemez, PKK’yı bitirseler başka örgütler çıkar.

Silahın hiçbir biçimde işe yarayacağı bir noktada değiliz.

1980’ler geride kaldı.

2009’a geliyoruz.

Şartlar değişti.

Türkler için bunu kabul etmek çok zor ama PKK’nın Kürtler için ne anlam taşıdığını iyi anlamak lazım, bu örgüt 12 Eylül’ün en vahşi günlerinde, Diyarbakır hapishanesindeki korkunç işkencelerden geçen insanların tek sığınağı ve yaşama nedeni oldu.

Var olduklarını kanıtlayabilmek için ölümü göze aldılar.

Dağlara çıktılar.

Kürt meselesinin Türkiye gündemine girmesinde PKK’nın rolünü inkâr edemezsiniz.

Türkiye bu meseleyi silahlar patlamadan çözebilme ferasetini gösteremedi, bu körlük ve hunharlık binlerce Türk ve Kürt çocuğunun ölümüne neden oldu.

Bugün Kürt meselesi artık gündemde.

Türkiye, Avrupa Birliği’ne aday bir ülke.

Ankaralı bürokratlar kapatmak için çabalasa da neticede parlamentoda bir Kürt partisi var.

Kürtlerin Türklerle birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma yolu açık.

Birçok eksiğine rağmen siyaset ve hukuk yolu açıkken silah kullanmanın pek anlamı kalmıyor.

Silahlar susarsa, anlaşılıyor ki Türkiye ile Erbil arasında diplomatik ilişkiler kurulacak, Kürt devleti tanınacak, Türk ordusunun siyasetin içinde kalma, siyaseti yönetme nedeni ortadan kalkacak, Avrupa Birliği ile sorunlarımızın çoğu çözümlenecek.

Bu, hem Kuzey Irak’ı, hem Türkiye’yi hem de Türkiye’nin Kürt vatandaşlarını rahatlatacak.

Kandil’deki konuşmalarımızdan, Avrupa Birliği üyeliğinin Türkiye’ye getireceği demokrasinin PKK’lı yöneticileri tatmin etmediğini biliyorum.

Ama Kürt sorunun çözümünde “demokrasiden” daha geçerli bir yöntem söyleyene de rastlamadım.

Bizzat Abdullah Öcalan ve PKK yönetimi “ayrılmak istemediklerini” söylediğine göre, silah ne için kullanılıyor?

Daha fazla hukuk ve daha fazla demokrasi isteniyorsa bunun yolu silah değil.

Ben silahların susmasını isteyenlerdenim.

Çocukların daha fazla ölmesinin bir anlamı yok.

Ayrıca, hem Kuzey Irak Kürtlerinin, hem Türkiye yönetiminin en azından bir bölümünün, hem Amerika’nın, hem de Avrupa Birliği’nin silahsız bir çözüm istediği açık.

Kuzey Irak’ta rastladığım birçok PKK’lının da silaha eskisi kadar sıcak bakmadığını gördüm.

Peki, bu şartlarda biz bu savaşı daha niye sürdüreceğiz?

Gerek Türklerin, gerekse Kürtlerin, bu ülkede yaşayan her ırktan, her dinden insana, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaşanan demokrasinin vaat ettiklerinden daha fazla vaat edebileceği bir şey var mı?

Ben öyle bir vaat göremiyorum.

Eğer Şerafettin Elçi’nin savunduğu gibi bir “federasyon” isteniyorsa, bunun da tartışılabileceği en iyi zemin gene demokrasidir.

Şunu hepimiz anlamalıyız.

Türkler, Kürtlerin isteklerini silah zoruyla kabul ediyormuş görüntüsüne tahammül edemez.

Kürtler de bir çözümün kendilerine silahla kabul ettirildiği görüntüsüne dayanamaz.

Kimsenin gururunu incitmeden bir çözüm bulmak ve çocuklarımızı kurtarmak zorundayız.

Hem unutmayın ki bunu biz çözemezsek, birisi çözecek.

İnsanların kendi dertlerini kendilerinin çözmesi en iyisidir bence.

www.taraf.com.tr

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter