0 0
Read Time:3 Minute, 44 Second

altSizlere Muş Hapishanesinden, Eksen Yayıncılık’a gönderilen mektup: 24. 12. 08 / Merhaba arkadaş; Sevgili dost göndermiş olduğun 26.11.2008 tarihli mektubunu aldım. Eline ve yüreğine sağlık. Bu duyarlılığından dolayı sana sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum. Ben de sana yanıt olmaya çalışacağım. Sohbetimize başlamadan önce sana ve tüm dostlara yüreğimin derinliğinden selam, sevgi ve saygılarımızı gönderir sizleri dostluğun sıcaklığıyla kucaklıyoruz.

Nasılsın? Nasılsınız? Sevgili dost, umarım ki tüm faşizan saldırılara rağmen sağlığınız ve moraliniz yerindedir. Bizler mi? Bizler de, her zaman ki gibi, olması gerektiği gibiyiz.

Sevgili dost, son iki ay içersinde burada yaşananları yazmamı istemişsin. İsteğin başım gözüm üstüne. Tabii ki, bu defa anlatacaklarım dehşet vericidir. Bu yazacaklarımı tüm duyarlı kamuoyunun bilmesi lazım.

Gelelim yaşanılanlara… Bundan dört hafta önce günlerden Pazar. Sabah sayımından hemen sonra cezaevine yüzlerce asker, robokoplar giriyor. Askerler, cezaevi birinci müdürü olan Mehmet Çıtak’ın talimatıyla giriyorlar. Cezaevinin personeli olan gardiyanları, cezaevi girişinde bir boş odaya kapatarak, eşine raslanmayacak bir operasyon düzenlediler. Odalarla ne kadar eşya varsa battaniye, yatak, giyim eşyaları, duvar panoları, duvar saatleri, yemek tabakları, kaşıklar, bardaklar, televizyonla, defterler, kitaplar, yazılan anılar, makaleler ile duvara çakılan çivisine ve yerdeki fayansına kadar, söküp götürdüler tüm eşyaları. Cezaevi girişinde bulunan, Xray cihazından geçirdiler. Tüm odalardan alınan eşyaları, el işi malzemeleri, kitaplar, defterler, yazılan ve boş olan tüm ajandalar, gazate, dergi, yazılan roman, makale ve anıların dışında diğer eşyaları getirip odalara attılar.

Bu ve benzeri operasyonların amacı, katliam yapmaktı. Ama, devrimci tutsakların soğuk kanlı ve bilinçli hareket ettikleri için, büyük bir katliamın önüne geçmişlerdir. Cezaevi birinci müdürü Mehmet Çıtak ve cezaevinin dış güvenlik sorumlusu olan yüzbaşı’nın provakatör girişimleri devam ediyor. Bunlar tüm mahkumları sürgün ve disiplin cezalarıyla tehdit ediyorlar…

Pazar günü böyle bir saldırıya maruz kaldığımız için, askeri darbe mi oldu diye düşündük. Gerçekten de mahkumlara verilen tüm haklar gasp edildi. Operasyonun üzerinden bir ay geçmesine rağmen, halan de el konulan defterler, kitaplar tüm yazılanlar ve diğer eşyaları daha vermediler.

Sevgili dostlar, sizinde bildiğiniz gibi, tüm cezaevlerine gönderilen yayınları emniyete bildiriyorlar. Mahkemelerce toplatma kararı olmayan tüm yayınlara “görüldü” kaşesini vurarak içeriye veriyorlar. Götürülen tüm yayınlar yasal olan yayınlar yasal olan yayınlardır. Ve hepsinin üzerinde “görüldü” kaşesi olduğu halde el koydular. İçlerinde Kürtçe Mehmet Uzun ve benzeri kitapları artık içeri vermeyeceklerini söylüyorlar. Ve bazı Kürtçe kitapları koloriferde yaktıklarını duyduk.

Şu an Muş Cezaevinde, faşist cunta darbesi olan 12 Eylül Diyarbakır Cezaevi sürecini yaşıyoruz. Cezaevi müdürüyle görüşmeye giden siyasi mahkumlar, cezaevinin müdürüyle birlikte, yüzbaşıyla da görüşmek zorunda kalıyorlar. Ve bazı mahkumlara işbirlikçilik vb. onur kırıcı teklifler ediyorlar. Adalet Bakanı, cezaevinde katledilen Engin Çeber’in ailesinden özür diledi. Ama bu özürü, diğer cezaevlerinde yaşanan hak gasplarına ve tüm insanlık dışı saldırıların üstünü örtbas etmek için yapmıştır. Eğer kamuoyu bu ve benzeri olaylara karşı duyarlı hareket etmez ise, çok yakında yeni Buca’lar, Diyarbakır ve Ulacanlar’ın yaşanması an meselesidir.

Her yapılan katliamdan sonra günah çıkarırcasına özeleştiri vermek, maalesef vicdanları rahatlatmaz. Vicdanların rahatlaması, hak gaspları ve katliamların yaşanmamasıyla mümkündür. Onun için tüm onurlu kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Sevgili can dost, geçenlerde bizim odaya cezaevi müdürü, yüzbaşı ve onlarca asker aramaya geldiler. Odamızı tarumar ettiler. Cezaevi bizi sürgün ve disiplin cezalarıyla tehdit etti. Cezaevi müdürü bana, “Sen hiç burada dayak yedin mi?”, “Personel tarafından darp edildin mi?, “Ailene yakın bir cezaevine niye gitmiyorsun?” vb. sorular sordular. Birçok yerde ismimim geçtiğini söyledi. Bende, “Bir şikayet varsa bunun yeri savcı ve mahkemelerdir” dedim. Bunları niye bana sorduğunu söyledim. Müdür bana, alttan alttan bir şikayet var, yakında senin bilgine başvuracaklar, “Akıllı ol” dercesine tehditer savurdu. Ayrıca, tüm yayınlarımıza el koydular. Bundan böyle her odaya 7 kitaptan başka kitap vermeyeceklerini söyledi. Böyle giderse, artık bize hiç bir devrimci, demokrat yayını vermeyecekler. Cezaevi müdürü bunları yaparken, kendini mahkemeler ve hukuküstü olarak görüyor. Çünkü bunları yaparken Adalet Bakanlığına ve İnfaz Hakimliğine ya da istediniz makamlara yazabilirsiniz diyor.

Sevgili dostlar, bu yazdıklarım sadece bir kısmıdır. Yazmadığım birçok şey var. Ben aylarca yazıyorum, her tarafa ulaşmaya çalışıyorum. Eğer demokratik kitle örgütleri ve kamuoyu duyarlı yaklaşmazsalar; belki de eşine raslanmayacak bir katliam yaşanabilir. Operasyon yapıldığında, koridorlara onlarca sedye getirdiler. Bizler tüm onurlu insanları duyarlı olmaya çağırıyoruz. Başımıza bir şey gelirse, bunun sorumluluğu cezaevi birinci müdürü ve cezaevi yüzbaşısıdır.

Evet, sevgili dost, böyle ortamlarda yarının ne olacağı belli değil. İnsan hayatının çok ucuz olduğu bir yerde yaşıyoruz. Sizin gibi duyarlı ve onurlu insanların, biz devrimci mahkumlarla yaptığınız dayanışmadan dolayı tüm yüreğimizle sonsuz teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Bizlere çok emeğiniz geçti. Onun için, hakkınızı asla ödeyemeyiz. Tekrardan sana ve tüm yürek dostlarına en içten devrimci duygularla selam, sevgi ve saygılarımızı gönderir, sizleri dostluğun sıcaklığıyla kucaklıyoruz. Sevgi, umut ve dirençle kalın!

Mehmet Yamaç

E tipi Hapishanesi

MUŞ

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter