Mektup 4
Nedim’e (Sabri OK’a)
26 Haziran tarihli notunuzu, BK’nin talimatlarını, ayrıca İK talimatını aldık. Bu konularda çok şey yazılabilir. Başkanın durumu ve BK’nin bu sürece yaklaşımıyla ilgili görüş, değerlendirme, kaygı ve sorularımı, konuya ilişkin önerilerimi içeren geniş bir rapor gönderdim, bir nüshasını da size gönderdim. Bunları tekrarlamayacağım. BK kendi talimatlarında “önderlik yaklaşımının doğru ve derin kavranması gerektiğini” belirtiyor. Aynı istek sizin yazdıklarınızda da var. Bana göre ortada öyle anlaşılmayacak, kavranmayacak bir durum yok. Her şey son derece açık ve nettir. Ama nedense gizemli bir havaya büründürülüyor. Belki de bizim anlama gücümüz sınırlıdır; yapılanlar ve söylenenler çok derin olduğu için onu göremiyoruz. Bu mümkün. Buna göre benim bir önerim var. Mademki Başkan BK ve sizin tarafınızdan kavranmıştır, mahkeme sürecinde ortaya çıkan tutum ve savunma derinliğine kavranmıştır, o halde kavradıklarınızı bize de anlaşılır, sade ve bizim anlayabileceğimiz bir üslupla anlatın, biz de bu sıkıntı ve kaygılardan kurtulalım! İknaya kesinlikle açığız, sabit fikirlerimiz yoktur. Bu samimi bir istemdir. Tekrarlıyorum: “Derinleşin, anlayın, kavrayın” gibi genel sözler yerine; siz anladıklarınızı bize ayrıntılı bir biçimde yazın… Bu birinci nokta ve istemimdir. İkincisi şu: Başkanın durumunu ve tutumunu değerlendirirken esas aldığınız ölçüler, ilkeler nedir; hangi bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz? Bunun ayrıntılı bir biçimde anlatılması gerekiyor ki bizim de olayı doğru ve derinlikli değerlendirme ve anlama olanağımız olabilsin. Yanıt olarak “PKK çizgisine, bakış açısına göre, onun temel ölçülerine, ilkelerine, amaçlarına göre bir yaklaşım gösteriyor ve değerlendiriyoruz. Zaten bizim bütün yaptığımız budur” denilebilir. Ama PKK çizgisine göre Başkanın durumu değerlendirildiğinde “savunma” çizgisinde bize ait hiç bir şeyin olmadığını gördük.
Bir de yazdıklarınızda hazırlıklardan söz ediyorsunuz. Bence sorun bu değil artık. Önemlidir, ama sorun bu değil. Gelinen noktada devletin nasıl yaklaşacağı da pek önemli değil. Yani devlet bu girişim ve çizgiye olumlu yaklaşırsa şöyle yaparız gibi bir yaklaşım tartıştığımız sorun bakımından ikinci planda kalıyor. Sorun şudur: Başkan PKK çizgisi ve programının yanlış ve hayali olduğunu söylüyor. Bunun yerine “Demokratik Birlik Bildirgesi”nin “yeni” çizgi ve program haline getirilmesini söylüyor. Israrla. Mahkemede verdiği ifadelerde, “devlet yetkililerine” yazdığı dilekçelerde PKK’nin amacını yitirdiğini, iç ve dış güçler tarafından kullanılmaya açık hale geldiğini, buna dur demenin, doğru alana yöneltilmesi gerektirdiğini belirtiyor. Yazılanları ve söylenenleri objektif ve evrensel ölçülere göre alırsak, durum bütün netliğiyle ortaya çıkar. Devlet adım atsın veya atmasın, bizim önümüze konulan çizgi ve program devletin yaklaşımından bağımsız olarak tartışılmayacak mı, kabul veya ret doğrultusunda bir karara varılmayacak mı? Peki, bu “yeni” platformda PKK’nin “demokrat” olması istenmiyor mu, “silahlı mücadelenin”, devrimci savaşın terk edilmesi gerektiği, hatta sözlü, kimi yazılı metinlerde bunun anlamsızlığını belirtmiyor mu? O zaman Demokratik Birlik Bildirgesi’ni doğru olarak kabul edenler, savaşı hangi ideolojik çizgi ve programatik zemin üzerinde yürütecekler? Sorun, hazırlıklarından çok, ideolojik-politik yol ve zemindir! Başkanın geliştirdiği “yeni” yaklaşımlarla PKK çizgisinden geriye bir eser kalıyor mu?
Bizim gerçekten bir program ve ideolojiye ihtiyacımız olabilir! Ama daha önce 6. Kongre yapılmadı mı? Başkanın Kongreye sunduğu 600 sayfayı bulan politik raporu var. Onu okudum. Orada buna neden değinmiyor da, tam da dört bir yandan kuşatıldığımız ve tasfiye edilmeye çalışıldığımız bir dönemde bir ideoloji ve program sorunu ortaya konuluyor? Yeri mi, zamanı mı? Sonuçları kestirilmiyor mu? Neden? Daha sayısız soru var. Başkana göre PKK amacını yitirmiştir. Devlet “çözüm”e gelmedi. PKK ne yapacak? Savaşacağız denilecek. Benim sorum şu ve yaşamsaldır: Hangi çizgi ve zemin üzerinde? 25 yıllık PKK çizgisi üzerinde mi, “Demokratik Birlik Bildirgesi” üzerinde mi? İkisi birbirine taban tabana zıt, karşılaştırılması ve uzlaştırılması olanaksız iki karşıt çizgidir. Bir daha tekrarlıyorum: Sorun ne hazırlıklı olma, ne savaş kararlılığı ya da kararsızlığı, ne hayalci olma veya olmama sorunudur. Sorun ideolojik ve programatik çizgidir. Ortada birbirine karşıt iki çizgi var. Bir an önce bu ikileme son vermek şart. Yoksa dünyaların gücü arkanda olur, ama yolun kalmamışsa bunun bir anlamı yok. Ya devrimci PKK, ya “demokrat PKK”? Bunun dışında başka bir seçenek yok. Diyeceksiniz ki biz bu ikisini birleştiririz. Bu, mümkün mü? En önemlisi kim adına? Başkan zaten net koyuyor: “PKK çizgisi yanlıştı, hayaliydi; şu anda amacını yitirmiştir” diyor. Bu noktada İK talimatının hakkında bir iki sorum var. İK talimatında, savunmayı “PKK gerçeğinin güne, güncele uygulanması” olarak değerlendiriliyor. Bizim yönümüzü de tayin ettiğini belirtiyor. Bu değerlendirme çok yanlış ve arkadaş yapımızı yanlış yönlendiriyor. Başkan başka diyor, ama siz başka şey yazmışsınız. Kendi kişisel görüşlerinizi bir talimatla dile getirmenizin anlamı yoktur. Aynı yaklaşımı BK de gösteriyor. Sorun çizgi ve programla ilgili olduğu için bana göre çizgi dışı bir yaklaşımdır. Savunma nasıl oluyor da PKK gerçekliğinin güncele uygulanmasıdır? Savunma ile PKK çizgisi arasında bağdaşan tek bir yön gösterebilir misiniz? Devrimci PKK ile “demokrat PKK” birbiriyle bağdaşır mı? Sömürge Kürdistan ile “Türk ulusal bütünlüğünün dili ve kültürü farklı bir unsuru olan” Kürtleri bağdaştırmak mümkün mü? ABD’nin bölgede “demokratik bir rol oynadığı” yaklaşımı ile YDD barbarizmini bağdaştırmak mümkün mü? Sorular sayısız düzeyde çoğaltılabilir. Gerçekler bu kadar çıplak ve net iken neden bir talimatta yanlış değerlendirmeler yapılıyor, arkadaşlar yanlış yönlendiriliyor? En azından tartışmalı olan bir konuda daha ihtiyatlı bir dil kullanılmalıydı. Bir de bu talimat konusunda görüşlerime başvurulmalıydı. Bu kadar önemli bir konuda bu basit kuralın gözetilmemesini, duyarlı davranılmamasını doğru bulmadığımı ve yadırgadığımı belirtmeliyim. Diğer konularda bir şey demiyorum. Ama temel ideolojik-politik bir konuda görüşümün alınmaması, bu konunun hiç tartışılmaması kesinlikle doğru değildir.
Diğer konularda kısaca belirteceklerim şunlar:
BK’nin Sadrettin için yazdıkları çelişkilidir. Hem bunların neredeyse ayrı bir örgüt kurduklarını söyleyeceğiz, hem de savaşçı göndermeye devam etmelerini söyleyeceğiz. Bu çok apolitik bir durum. Siz de aynı tutumu doğru bulmuşsunuz. Savaşçı göndermeye devam etmelerini istemek, dışarıyla ilişkilerinin devamı demek, bunun da ne kadar tehlikeli olduğu biliniyor. Aslında dış ilişkilerde kontrol edilen bir sektör haline gelmişler. Tam bir çeteleşme düzeyine gelmişler. Bu nedenle Bayrampaşa’nın dışarıyla hiç bir ilişkisi olmamalı. Savaşçı gönderme işini de Ümraniye yapar, diğerleri yapar.
Başkanın tecridi ile ilgini şu aşamada yapılabilecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Başkanın genel yaklaşımı, bu konudaki takındığı tutum, bütün girişimleri boşa çıkarabilir, anlamsızlaştırabilir. Zaten mahkemedeki ilk konuşması bu tür çabaları anlamsızlaştırdı. Bu nedenle, bu amaçla bu aşamada bir şeylerin yapılması taraftarı değilim.
Daha önce yeniden düzenleme ile ilgili görüş ve önerilerimi göndermiştim. Bu konuda bir şey çıkmadı. O sorunu da netleştirmekte yarar var.
Şimdilik belirteceklerim bunlar. Devrimci selam ve saygılar…
10 Temmuz 1999
Yılmaz (M. Can YÜCE)
—————–%——————–