0 0
Read Time:4 Minute, 9 Second

turban-penM. Can YÜCE / Bugün Türkiye ve Kürdistan’ın en temel ve güncel sorunu türban mı? Öyle olmadığını hemen hemen herkes bilmektedir. Öyleyse neden bu konu her defasında ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmektedir?

Son bir iki haftanın gündemi, medyanın tartıştığı ve gündeminde düşürmediği konu türban olmaktadır.

Oysa çok daha önemli gelişmeler yaşanmaktadır: KCK davası, anadilde eğitim, Kuzey Kürdistan’da eğitim yılı başında gerçekleşen bir haftalık okul boykotu, PKK’nin eylemsizlik kararı, bu kararın Ekim ayının sonunda sona erebileceği konusu, TC’nin içte ve dışta hazırlıklarını yaptığı ve yürüttüğü Kürdistan politikası ve bunun güncel biçimleri çok sınırlı tartışılmaktadır. Yapılan tartışmalar ise öze dokunmaktan ve derine inmekten ziyade yüzeyselliği geçmemektedir!

Ama türban konusu hükümetin ve “muhalefetin” ana gündem konusu olmakta, medyada gün boyu tartışılmaktadır. Kuşkusuz bu, dikkatleri temel gündem maddeleri üzerinden saptırmak, sahte bir gündem yaratmaktır.

Bununla birlikte AKP’nin iki güncel hedefi daha bulunmaktadır. Biri, kendi “çekirdek” tabanını kedisine bağlamak, onların “gönlünü okşamak”; diğeri ise, “mağdurlara oynayarak” öteden beri yürüttüğü iktidar savaşında kazandığı mevzileri güçlendirmek ve yeni mevziler kazanmaktır. “Mağdurlara oynamak”, belli ki, hala belli ölçüde pirim yapmakta, “laikçi odaklardan” yükselecek tepkileri kullanmak yine belli ölçülerde işe yarayabilmektedir…

Gündem saptırıcı ve AKP’ye pirim kazandırıcı özelliklerinden dolayı türban konusu, belli zamanlarda gündeme getirilmekte ve politik bir araç olarak kullanılmaktadır…

Bir yazarın (Cüneyt Ülsever, Hürriyet) bir yazısından vurguladığı gibi, AKP’nin türban sorununu çözme diye bir derdi yok, onu bir politik araç olarak kullanma derdi var…

Kuşkusuz Türkiye ve Kürdistan’da çok temelli özgürlük ve demokrasi sorunları var. Türban sorunu bunların içinde küçük bir ayrıntı olarak kalır.

Özgürlük ve demokrasi konusunda, türban bağlamında ahkâm kesenler, en başta da AKP hükümeti, onun başı ve diğerleri, sözcüğün tam ve gerçek anlamında ikiyüzlü davranmaktadır. “İkiyüzlülük”, “Çifte standart” kavramları, onların gerçeğini ne kadar karşılar, emin değiliz, ama bu kavramların çok yetersiz kaldığını belirterek başka kavramlar bulamadığımız için bunlarla yetinmek durumunda olduğumuzu vurgulayalım!

Özgürlük ve demokrasi konusunda samimi ve tutarlı olmak, Kürdistan ve Kürt sorununu olduğu gibi tanımaktan, anlamaktan ve Kürt halkının ulusal kimliğinden kaynaklanan istisnasız bütün haklarını yine istisnasız teslim etmekten, bunların içinde en başta da kendi kaderini özgürce belirleme hakkını “ama”sız, “ancak”sız teslim etmekten geçer!

Bunu yapmadan özgürlük ve demokrasi, en sıradan insan hakları konusunda söylenecek her söz, içi boş ya da ikiyüzlüce bir duruşun dışavurumundan başka bir şey olmayacaktır! Şimdi gerçekleşen de bundan başkası değildir!

Bugün Türkiye’nin en temel sorunu, Kürdistan sorunudur; Kürdistan üzerinde inkâr ve imhayı temel hedef olarak uygulayan sömürgeci sistem ve onun güncel uygulaması olan özel savaş rejiminin kendisidir!

Bu özel savaş rejimi, Kürtlerin istisnasız bütün haklarını elinden aldığı gibi Türkiye’deki her türlü gericiliğin, zorbalığın, talan ve soygunun en temel nedenlerinden biridir! Bu gerçeklik, bugün içinde egemenler cephesi de olmak üzere geniş bir kesim tarafından şu veya bu düzeyde kabul edilmekte ve tartışılmaktadır. Ancak öyle de olsa sorunun özüne ve temel çözüme yaklaşılmamaktadır, daha çok oyalayıcı, zamana oynama tutumu izlenmektedir!

Türban sorunu elbette belli bir kesim için bir sorundur! Ama yukarda vurguladığımız gibi bir halkın varlığı ve yokluğu karşısında, bu varlık ve yokluk sorununun güncel, yakıcı ve anlık olarak kendisini hissettiren gerçekliği karşısında nasıl bir anlam ifade edebilir ki?

Kürt halkının yasal-seçilmiş temsilcileri, politikacıları 12 Eylül günlerini ve yargılamalarını aratmayan biçimde yargılanmakta ve onlar üzerinden yasal mücadele zeminleri tümden yok edilmek istenmektedir. 100’ün üzerindeki Kürt siyasetçisi bir yılı aşkın bir süredir zindanlarda tutulmaktadır. Ama bu önemli konu türban kadar tartışılmaya “değer” bulunmamaktadır.

“Anadilde eğitim” hakkı, denildiğinde Türk Başbakanının ırkçı-şoven damarları kabarmakta, böylece gerçek kimliğini bütün çıplaklığı ile dışa vurmakta sakınca görmemektedir. Ama türban söz konusu olduğunda ise ne kadar özgürlükçü olduğunu vurgulamakta, buna karşı duranları ise “anti-demokratlıkla” suçlamaktadır.

Bu kadar ikiyüzlü bir duruş, sadece kişisel bir vaka mıdır?

Hayır!

Bu, özümsenmiş Cumhuriyet ideolojisinin, Kürtleri, Alevileri ve diğer ulusal ve inançsal toplumsal kimlikleri yok etmeyi, inkâr etmeyi bir var oluş ve yönetim çizgisi seçmiş ve uygulamış resmi çizginin kendini pervasızca konuşturmasından başka bir şey değildir!

Türklere, egemen ulusa her türlü hakkı hak görme, ama “Ötekilerin” en sıradan haklarını, hak istemlerini ise üstenci, egemen ve fütursuz bir üslupla reddetme, işte bu “Vatanı ve milletiyle bölünmez bütün TC devletinin” yarattığı kişilik ve kültür tipolojisinin en rafine biçimidir!

Bu siyaset kültürü ve kişiliği, onun üzerinden yükseldiği sömürgeci temeller cepheden reddedilmeden demokratik düşüncenin, demokrasi kültürünün ve demokratik kişiliklerin gelişmesi mümkün değildir!

Bu ikiyüzlü duruş, salt Kürt sorunu eksenindeki gelişmeler karşısında değil, Türkiye’deki devrimci, sosyalist ve emekçi sorunları karşısında da kendisini dışa vurmaktadır. YÖK, üniversiteleri bir kışlaya çeviren bir kurum, buna karşı çıkan, demokratik eğitim, özerk üniversite hakkı için direnen devrimci demokrat öğrenciler polisler tarafından coplanmakta, biber gazları ile sindirilmeye çalışılmakta; ama türbanlı öğrencilerin kimi protestoları ise büyük bir hoşgörü ile karşılanmaktadır. Bütün bunlar medyanın, dünyanın gözleri önünde sergilenmektedir…

Kısacası, demokrasi ve özgürlükler konusunda ikiyüzlülüğü temel kişilik, siyaset ve günlük davranış tarzı haline getirenlerin bu durumunu teşhir etmek, ırkçı şoven, despotik ve sömürgeci kimliklerini her fırsatta açığa çıkarmak, en sıradan demokrat olmanın kaçınılmaz bir gereğidir. Bu gereği yerine getirmeyenlerin samimiyet ve tutarlıkları, hiç kuşkusuz tartışmalıdır, en hafif deyimle böyle… Elbette bu sözümüz, kendisini demokrat ve özgürlükçü olarak tanımlayanlar içindir!

26 Ekim 2010


Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter