0 0
Read Time:4 Minute, 13 Second

19 ARALIK 2000 ÇANAKKALE HAPİSHANESİ OPERASYONUNDA BEKLENEN SONUÇ;
SORUMLULAR HAKKINDA BERAAT KARARI VERİLDİ.

HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONUNUN ASKERİ VE SİYASİ SORUMLULARI MAHKEMENİN VERDİĞİ KARARLA AKLANAMAZ.

ADALET MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEKTİR.

19-22 Aralık 2000 tarihi tüm hakların devletin bekası için rafa kaldırıldığı bir milattır. Bu tarihte Türkiye hapishanelerinde tutulan siyasi tutuklu ve hükümlüler, devasa bir askeri güç tarafından saldırıya uğramıştır. Ülke çapında 20 ayrı hapishaneye aynı anda yapılan operasyonla 28 tutuklu ve hükümlü ile 2 asker hayatını kaybetmiş, yüzlerce tutuklu ve hükümlü ağır yaralanmıştır.


Ahlaksız bir şekilde “Hayata Dönüş” adı verilen operasyon sonrasında sağ kurtulan tutuklu ve hükümlülere onlarca yıl hapis istemine konu davalar ardı ardına açılırken; operasyonu planlayanlar, yönetenler ve bizzat katılanlar hakkında soruşturma dahi açılmamıştır. Kamuoyunun baskısını gidermek gayesi ile ancak operasyon sırasında ihtiyat görevinde bulunan bir kısım asker ve görevli hakkında göstermelik davalar açılmıştır. Bugün bu davalar zamanaşımı yahut beraat kararlarıyla birer birer bitirilmektedir.

19-22 Aralık 2000 tarihinde Çanakkale Hapishanesi’ne yapılan ve 4 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği yüzlercesinin yaralandığı operasyon ile ilgili açılan dava da diğer “Hayata Dönüş” davaları ile aynı akıbete uğramaktan kurtulamadı.

DAVA DOSYASINDAKİ BİLGİ VE BELGELERDEN ELDE EDİLEN SONUÇ; OPERASYON PLANLI KATLİAMDIR.

Bu operasyonda Adli Tıp raporlarıyla;

1 – Fahri SARI: Ölümünün ateşli silah mermi çekirdeğine bağlı ince bağırsak ve mezan yaralanması, iç kanama ve gelişen kanama şoku sonucu meydana geldiği….”

2 – Sultan SARI: “Ölümünün künt bir cismin (muhtemelen 4cm. çaplı) süratle göğüs ön duvarına çarpması ile meydana gelen travmaya, sternum ve ikinci kaburga kemiği kırığı ile… gelişen dolaşım durması sonucu meydana geldiği….”

3 – İlker BABACAN: Ölümünün başa soldan giren muhtemelen göz yaşartıcı gaz bombası ile kafatası ve kaide kırıkları, beyin ve beyincik harabiyeti, beyin kanaması ve gelişen dolaşım durması sonucu meydana geldiği…

Sonuç Olarak, Fahri Sarı, ateşli silah mermi çekirdeğine bağlı olarak, Sultan Sarı, bir gaz bombasının göğsüne çarpması sonucu, İlker Babacan’ın başına saplanan göz yaşartıcı bomba sonucu yaşamını yitirdiği tespit edilmiştir.

Fidan KALŞEN ise tüm tutuklu ve hükümlülerin yaşama hakkına yönelik yapılan operasyonu durdurmak için feda eylemi yapmıştır.

Mahkûmların vücutlarından çıkarılan ‘Yabancı Cisimler’ Teslim ve Tesellüm Tutanağı’na göre 21.12.2000 tarihinde saat 11 sularında Çanakkale ili E Tipi Kapalı Cezaevi’nden Çanakkale Devlet Hastanesi’ne ambulansla getirilen yaralı mahkûmların yapılan ameliyatları neticesinde;

1- Kamil oğlu 1969 doğumlu Ali Kemal Mertoğlu’dan 10-12 adet arası plastik yabancı cisim,

2- Battal Sami oğlu 1969 doğumlu Vefa Serdar’ın sağ kol dirseğinden çıkartılan 1 (bir) adet gaz mermisi,

3- Hasan Hüseyin Mert isimli hükümlünün, yapılan tıbbı müdahale neticesinde 1 adet mavi renkli plastik çıkartılmıştır.

Sultan Sarı’nın göğsüne çarparak ölümüne neden olan “künt cismin”, İlker Babacan’ın “başına saplanan” ve yaralanmalara neden olan yabancı cismin ne olduğunu jandarma operasyona başlama ve bitiş tutanağına anlıyoruz. Bu tutanakta “… Göz yaşartıcı bomba ve tüfek bombası kullandık…” denilmektedir. Basına yansıyan bilgiye göre sadece Çanakkale Operasyonu’nda 5 Bin 48 Adet gaz bombası, binlerce kurşun ve Skorsky helikopteri kullanıldı. Gerek basına verilen brifingler gerek dava dosyasındaki bilgiler operasyonun askeri ve siyasi sorumlularının kim olduğunu göstermektedir. Dosya içersinde yer alan olay yeri tespit tutanaklarına göre Operasyon için İstanbul’dan 13 Aralık 2000 günü yola çıkıldı. Aynı günlerde Hikmet Sami TÜRK basına toplumsal mutabakat yapılmadan sevklerin gerçekleşmeyeceğini, Demokratik Kitle Örgütleri temsilcileri ile görüşmelerin sürdüğünü söylemekte idi. Ancak o dönem İçişleri Bakanı olan Saadettin TANTAN operasyona 1 yıldır hazır olduklarını söylemişti.

Operasyon sonrası hazırlanan 2001/512″ sayılı yazı tutanağa göre koğuşlardan Yüzlerce G-3, MP 5, WRA kovanı toplandı.

Tüm bunlara rağmen operasyonun hemen sonrasında tutuklu ve hükümlüler hakkında 20.04.2001 tarihinde yani operasyondan 4 ay sonra “hapishane idaresine isyan etmekten’ faili belli olmayacak şekilde adam öldürmekten”, “6136 sayılı yasaya muhalefetten” dava açılırken operasyona katılan jandarma erleri ve bazı astsubaylar hakkında ise operasyondan 3 yıl sonra 25.12.2003 tarihinde “faili belli olmayacak şekilde insan öldürme” ve “yaralama” suçlamasıyla dava açıldı. Operasyonun siyasi sorumluları hakkında ise hiç dava açılmadı.

19-22 Aralık Katliamı’nın siyasi, askeri sorumluları elbette biliniyor. Cumhurbaşkanından, Başbakana, İçişleri Bakanından Adalet Bakanına kadar, ilgili devlet kuruluşlarının tümü operasyonda katliam suçu işlemişlerdir. Bir de adları tutanaklara geçen, fiilen ve resmen bu katliamın sorumluluğunu taşıyanlar var: Çanakkale Hapishanesi operasyonunda tutulan 18 Aralık tarihli bir tutanakta bu sorumlular şöyle sıralanıyor:

“… İçişleri Bakanlığı’nın 14 Aralık 2000 gün ….. emri
gereğince…. operasyon düzenlenmesi için Adalet Bakanlığı Müsteşarı İhsan Erbaş, Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdür Ali Suat Ertosun ve Hrk.Bşk Tümgeneral Osman Özbek Çanakkale il j. Komutanlığı emniyetli telefonunu arayarak operasyon yapılmasına karar verildiğini bildirmişlerdir… “bu tutanak Tuğgeneral Kemal BAYALAN (Operasyon komutanı) – Savcı Abdulkadir İLHAN, il jandarma komutanı A. Kamil ÇİL İl emniyet müdürü Bülent KENAROĞLU, C. savcısı Mehmet BARUT, J yüzbaşı Ali GÜLERYÜZ, C. Evi müdürü Fahri BARAN tarafından imzalanmıştır.

Bu gerçeklerle davayı yürüten mahkeme jandarma erleri hakkında mahkûmiyetlerine yeter ve inandırıcı delil bulunmadığından 16.09.2008 tarihinde beraat kararı vermiştir.

UNUTMAYACAK, ADALET İSTEMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Davanın sadece bir kısmını oluşturan, kapsamlı ve geniş bir kovuşturma yapılmaksızın ortaya çıkan bu gerçekler karşısında adaletin yerine geldiğini söylemek , ‘Hayata Dönüş” operasyonunun üstünü örtmek tarihe ve geleceğe karşı suç işlemektir. Mahkemenin Jandarma erleri hakkında verdiği kararı temyiz edecek ve davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıyacağız.
Biz demokrasi ve adalet mücadelesi veren avukatlar olarak 19 Aralık Katliamı’nı unutmayacak, sorumluların yargılanarak cezalandırılmalarını istemekten vazgeçmeyeceğiz.

17.09.2008

HALKIN HUKUK BÜROSU

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter