Read Time:3 Minute, 55 Second
Savunmasız Ölüm
Siz hiç yaşadınız mı, savunmasızken ölümün ne kadar zor olduğunu bir o kadar da onurlu olduğunu! Hiç etrafınızda kimseler yokken gizlice ağlamanın ne kadar acı olduğunu bilir misiniz ve bir o kadar da büyüklük! Evet, zor gelse de savaşmak, göze almıştı ölümü, ölüme gülerek gitmeyi. Pasif eylemcilik değildi ilkesi. Başarmak ve amaca ulaşmaktı hedefi. Çok asi idi, her ne kadar kulaklarında yankılansa da çığlıklar, her namlunun ucunda bir intikam, her tetiğe basışında öldürmek onun ilkesi olmasa da, savunmasız ölümün zor olduğunu bile bile korkusuz ve kaygısızca ölümün üzerine haykırarak gidiyordu. Ve işte o asi Kürt kadını, Botanlı Helin idi. Bazen irkiliyordu tanıdık çığlıkların sesi ile ve aslında hiç yabancı değildi bu seslere. Belki de bazen geçtiği yolların ve bastığı toprakların kokusu ona çok tanıdıktı. Aslında yüz binlerce arkadaşının şahadeti kokuyordu o topraklar. Tanık olduğu şahadetlerin çığlıkları yükseliyordu. Ve kulaklarında yankılanıyordu o çığlıklar, her ne kadar geri getirmese de ölenleri bir kere daha Helin’in o asi yüreği haykırarak yaşatıyordu onurlu şahadetleri. Bir gecenin zifiri karanlığında bir anda duraksayıp sırtını bir dağın eteğine dayayarak döşeği toprak, yastığı taş, yorganı gökyüzü olan Helin… Her ne kadar yıldızların sayısını seçemese de çok kararlıydı yıldızları tek tek saymaya. Ve yarınlara umutla bakıp büyük hedefleri kendine ilke kılan bir kadın. İşte o kadın, Kürt kadını, Botanlı Helin!
Ansızın düşünüyordu insanlığın çirkin yüzü ile karşılaşacağı bir anı. Bir an gözlerinin önünde film şeridi gibi bir şeyler geçti, neydi biliyor musunuz? Bir an kolları tersine bağlanmış bileklerine iri iri kelepçeler takılmış on metre karelik bir hücrede gaddarca çirkinliklere maruz kalıp yıllarca Kürt halkı üzerinde oynanılan çirkin oyunların iğrenç yüzü ile bir daha karşı karşıya gelmenin büyük bir yenilgi olabileceğini düşünerek büyük bir kararlılıkla Behdinan Botan dağlarının kararlı ceylanı olmaya ve bir kere daha onurlu şahadetlerin önünde saygıyla eğilerek barışı temsil eden yüreği ile başarmak için yaşamayı temel alan Botanlı Helin tüm çirkinliklerin önünde en büyük güzellikleri yaratabilecek bir savaşçı olabilme adına ant içmişti O, bir Helin isminin anlamı gibi bir yuva sıcaklığı taşıyan gözlerinin derinliklerinde ki yaşları akıtmaktan korkmayan ve utanmayan, en büyük erdemliliği açık sözlülüğü, Zap suyu eteklerinde saklı da olsa bazı anıları, her adımda yüceltiyordu toprağının çığlıklarını. Aslında o söylemese de bizler biliyorduk onun ne kadar asi olduğunu. İşte o Kürt kadın savaşmayı, sevmeyi ve kazanmayı umabilen, bazen çok ağlamaklı bazen coşan yüreği, bazen de hüzünlü belki de aşkı, âşık olmayı özleyen o kocaman yüreğiyle işte o gece korkulu rüyası oldu ölüm. Hazır ol ben geliyorum der gibi 15 Haziran 1999 yılının yakıcı bir sıcağında gündüz vakti bir ara ağırlık basar Helin’i ve iki saatlik derin uykuya dalar Helin. Ve ne oluyor biliyor musunuz? Rüyasında arkadaşı Dilan’a da anlattığı gibi bembeyaz bir ata binerek kanatlanıp gökyüzüne uçtuğunu gören Helin, aslında o kadar mahzun bir yüzü vardı ki adım adım ölüme ne kadar yakın olduğundan habersizken saat akşamın yedisini bulmak üzere idi.
Helin bir an önce hazırlanmalıydı. Zafere doğru yürüyüşün aslında onun Kürdistan toprakları ile sonsuz kılan amaç ve zafere götüreceğini fark ettiği an sessizce ağlamaya başlayarak ah keşke bir kere daha dünyaya gelasm de Kürdistan’ı yaşayabilasm der gibi arkadaşının gözlerinin içine dalarcasına haykırarak amacı uğruna gözlerini sonsuza kapatarak şahadete ulaştı. İşte Botanlı Helin’in kısa hikâyesi. Belki de bir erdemliliğin hüzünlü hikâyesi!
25.01.2005
Dilber Çulemerg
dilberdoski@hotmail.com
Happy
0
0 %
Sad
0
0 %
Excited
0
0 %
Sleepy
0
0 %
Angry
0
0 %
Surprise
0
0 %