0 0
Read Time:6 Minute, 29 Second

Berlin’i ayıranduvarın yıkılışı ve Sovyetler Birliği’nin dağılışı ve göçmesiyle birlikteliberalizmin kesin zaferi ilan edildi. Bunun “Tarihin sonu” olduğu kehanetindebulunanlar (Fukuyama) oldu. Ayrıca emperyalizmin sona erdiğini, 21. Yüzyılınbir “İmparatorluk yüzyılı” olduğunu belirtenler oldu. Küreleşmenin, bir bakıma“Yeni bir dünya düzeni” demek olduğunu ve bunun da savaşlar yerine barışıgetireceğini belirtenler oldu…

Ama bütün buiddiaların, tumturaklı lafların ve değerlendirmelerin ideolojik hegemonyanınetkili birer unsuru olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. 2. Emperyalist DünyaSavaşından sonra kurulan iki kutupluluğa ve güç dengelerine dayalı dünyadüzeni, Sovyetlerin yıkılışıyla birlikte yıkılmış, yerini tek kutuplu bir geçişsürecine bırakmıştı. Askeri, politik ve biraz da ekonomik gücüne dayanarak ABD,bu geçiş sürecini kalıcılaştırmak, kendisinin tek ve rakipsiz olduğu bir dünyasistemi, kendi ifadeleriyle “Yeni Dünya Düzeni” kurmak ve 21. Yüzyılı bir ABDyüzyılı haline getirmek için bütün gücünü ve olanaklarını, potansiyelleriniharekete geçirdi…

NATO’yu buamaca göre yeniden tanımladı ve yapısını yeniden düzenledi. Eski “Doğu Bloku”ülkelerini hızla kendi ekonomik, siyasal ve askeri hegemonyasına aldı.Yugoslavya’nın parçalanması, Doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya ve AB üyeliğinealınmaları bu amaca oturmaktadır. NATO ve AB’nin “Doğuya doğru” genişlemesi,Yugoslavya’nın parçalanması, en son Kosova’nın bağımsızlık kararının tanınması,aynı zamanda Rusya’yı Batı’dan çevreleme, etki alanlarını daraltma ve uzunvadede rakip olabilme potansiyellerini ortadan kaldırma stratejisinin birgereğidir. Yine Ukrayna ve Gürcistan’da “Renkli devrimlerle” kendi çizgilerineyakın hükümetlerin iş başına getirilmesi, anılan stratejinin çok etkiliparçaları olmaktadır; bu, batı’dan başlayan “Çevreleme hareketini” güneydesürdürme ve giderek çemberi tamamlama hareketidir.

ABD’nin DoğuAvrupa, Balkanlar ve Kafkaslarda çok hızlı ve ekili bir tarzda yürüttüğühegemonya mücadelesinin hedefinde Rusya’yı sınırlandırma, bölge ve dünya gücüolma olanak ve alanlarını sonuna kadar daraltma hedefi var. Bu hedefin genelolarak tek kutuplu dünya düzenini kalıcılaştırma, “Pax Amerikana” stratejisinirakipsiz hale getirme çizgisinin çok etkili bir parçası olduğu çok açıktır!

Öte yandan 11Eylülden sonra başlayan Afganistan işgali ve 2003’ten bu yana süren Irakişgali, hem dünya zenginlik kaynaklarını, bunların geçiş yollarını denetleme,Avrasya ve Ortadoğu alanlarına tek başına egemen olma, böylece kendi liderliğinirakipsiz bir biçimde her kesime kabul ettirme stratejisinin pratikuygulamalarıdır. Bunların bir yanıyla Rusya’yı ve diğer olası rakiplerisınırlandırma ve daraltma hedefine sahip olduğunu da vurgulamak gerekiyor.

Kısacası sonyirmi yıla yaklaşan hegemonya kavgasının, savaşların ve diğer etkili çabalarınABD açısından tek bir hedefi var: Dünyayı tek başına ve rakipsiz yönetmek! Tekkutuplu dünyayı kurumlaştırmak ve bunu her devlete ve çevreye kabul ettirmek!

Peki, bunda tamanlamıyla başarılı oldu mu?

ABD’nin budünya stratejisinde her açıdan başarılı olduğu söylenemez. Başarısızlığın çoksayıda nedeni, iç ve dış etkeni var. Bir kez Sovyet sisteminin çöküşünden sonraemperyalist kapitalist sistemin kendi içindeki çelişki ve çatışmalarıngelişmesi ve bunun derinleşmesi kapitalist emperyalist sistemin kendi doğasındankaynaklanıyordu. Gelişmelerin yönü “Ultra emperyalizme” doğru değil,  Lenin’in ana çizgilerini ortaya koyduğuemperyalizm teorisine doğruydu. Bunun anlamı, uzlaşma ve barışa dayalı bir uluslararasıdüzen değil, çıkar ve hegemonya mücadelesinin boyutlanacağı çok kutuplu birdünya düzeninin kapitalist emperyalist sistemin özüne uygun olduğudur!

Nitekim bununilk önemli işaretlerini Irak savaşı öncesinde belirginleşen çelişkilerdegözlemledik. ABD, tam anlamıyla tek ve kibirli egemen olarak hareket etmeyiyeğlerken, önemli AB ülkeleri, Rusya ve Çin buna çok etkin ve önleyici tarzdaolmasa da kafa tuttular ve böylece gelecekteki dünya düzeninin nasıl olmasıgerektiğini ve olacağını anlatmaya çalıştılar.   

Konumu vestratejisi “Dünya jandarmalığı” biçiminde tanımlanan NATO, aslında ABD’nin ABve diğer üye ülkeler üzerinde denetimini sürdürme aleti işlevini gördü,görüyor. AB ülkeleri ise NATO’yu dünya hegemonya mücadelesinden kopmama vegüçleri oranında pay alma isteklerinin bir platformu olarak kullanıyor.Özellikle Afganistan’daki durumu ve işlevi bunu doğrulamaktadır.

Afganistan veIrak işgalinin istedikleri gibi sonuca gitmemesi, tersine ağır politik vepsikolojik faturası, içte yaşanan ekonomik durgunluk ve kriz ABD’nin tekkutuplu dünya düzeni hayaline ağır darbeler niteliğinde oldu. Salt bu etkenlerve gelişmeler bile anılan hayalin ne düzeyde hayal olduğunu göstermeye yetti.

Ama bunlarındışında da önemli gelişmeler oluyordu: Putin yönetiminde Rusya, ekonomik vepolitik olarak kendisini toparladı, sahip olduğu petrol ve doğal gazyataklarıyla, askeri gücüyle dünya hegemonya mücadelesinde var olduğunu öncesöz düzeyinde, sonra eylem düzeyinde göstermeye başladı…  Ağustos’un başında Rusya’nın, Gürcistan’ınGüney Osetya’ya yaptığı saldırıyı fırsat bilerek askeri güçle Gürcistan’averdiği karşılık, yeni bir dönemin kapılarını da açtı. Gürcistan CumhurbaşkanıABD’nin desteğine güvenerek Güney Osetya’ya saldırmış ve Rusya’nın bu düzeydekarşılık vereceğini hesaplayamamıştı. Belki de bu bir denemeydi ve Rusya’yıtümden hareketsiz bırakma çabalarının bir denemesiydi. Ama Rusya’nın yanıtı çoknet ve sert oldu.

Bu yanıt,aslında ABD’nin Rusya’yı çevreleme demek olan Avrasya stratejisine verilen biryanıttı. Ukrayna ve Gürcistan, ABD ve AB açısından olduğu gibi, Rusya açısındanda stratejik öneme sahip iki ülke… Petrol ve doğal gaz yollarının denetimi, coğrafi olarak Avrasya’nındenetimi bakımından çok önemli iki ülke… Gürcistan ve Ukrayna denetiminin tümdenyitirilmesi Rusya açısından, hem petrol ve doğal gaz yolları üzerindeki denetimve etkisinin yitirilmesi anlamına gelir. Stratejik olarak bu, dünya hegemonyamücadelesinden kopma ve bir dünya devleti olma hedefinden uzaklaşma anlamınagelirdi. Bu nedenle bu stratejik kaybı, stratejik ufuk yitimini göze almadı,ABD ile çatışmayı göze aldı. Bunu da açıkça dile getirmekten geri durmadı. Bunedensiz değildi. Çünkü Rusya’nın Gürcistan savaşı, kendisinin tek kutupludünya hayaline, Avrasya stratejisine, tek egemen kibirliliğine vurulan ölümcülbir darbe niteliğindeydi…

ABD deRusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesini çok önemli gördü ve savaş gemileriniKaradeniz’e yolladı, Polonya ile “Füze kalkanı” anlaşmasını imzaladı…

AB ülkeleri de Rusya’yatepki göstermekle birlikte bu, “Ambargo”, yaptırım gibi daha sert bir politikadüzeyinde gerçekleşmedi… Önümüzdeki süreçte AB ülkelerinin tümünün birleşik birtutumla ABD’nin arkasında saf tutması hayli kuşkuludur, hatta olanaksızdır.Ancak AB ülkelerinin tümünün birleşik bir tutumla “Bağımsız” bir çizgideyürümeleri de olanaksızdır. AB’nin bu “bohçalı yama” durumu önümüzdeki dönemdede varlığını sürdürme eğilimindedir.

Önümüzdekidönemde ABD ile Rusya arasında uzun süreli bir uzlaşmanın gerçekleşmesi çok güçgörünmektedir. Geçici uzlaşmalar her zaman olanaklı olabilir, ama çatışma vehegemonya kavgası dünya gelişmelerinin önemli bir etkeni ve eğilimi olacaktır,hem de yeni boyutlar kazanarak… Bölgesel ve uluslar arası güç ilişkileri vedengeleri, bu iki blok ekseninde saflaşma doğrultusunda şekillenme eğilimindedir.Açılan yeni dönemin en önemli özeliklerinden biri de bu olacaktır.

Bir de buhegemonya mücadelesinde “ileri karakol” rolü üstlenen hükümetler, işbirlikçigüçler için şunlar söylenebilir: Belli ki Polonya yönetici sınıflarıtarihlerinden gerekli dersleri almamışlardır. Ülkelerini yabancı bir askerigücün nükleer cephaneliği haline getirmeleri, ülkelerine ve halklarına“güvenlik” ve esenlik getirmesi mümkün mü? Aynı durum Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili için de geçerlidir:ABD’nin Uçbeyliği rolünü oynamak, bırakalım ülkesine güvenlik getirmesi,bireysel olarak kendi güvenliğini bile sağlaması çok güçtür. TC HükümetiBoğazları ABD savaş gemilerine açmakla bu kavga içindeki yerini belirlemiştir.Bu kavgada bu “ileri karakollara” bindirilecek fatura, “Atların tepişmesindeeşeklere düşen” faturadan başkası olmayacaktır! Bilinir, “Atlar tepişir, eşeklerayakaltında ezilir!”

Dünyamız yenibir döneme girmiştir. Kuşkusuz devrimcilerin bu dönemi bütün boyutlarıylaizlemelerinde, anlamalarında ve ortaya çıkarabileceği fırsatlardan yararlanmakiçin gerekli hazırlıkları yapmalarında kaçınılmaz bir zorunluluk var…Belirtmeye gerek yok ki, devrimciler, bu hegemonya kavgasının tarafı olmazlar,tersine hegemonya kavgasını ve bunun nedenlerini, sonuçlarını teşhir eder, bukavganın ortaya çıkardığı fırsatlardan yararlanmasını bilirler. Bu fırsatlarıdoğru değerlendirmek ise doğru bir kavrayışa, doğru bir politikaya veörgütlenme düzeyinden geçer…

                                                                                                   2 Eylül 2008

                                                                                               

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter