Faşist devlet terörü her geçen gün tırmanıyor…. / Çürüyen devlet katillerini aklıyor!
Devlet terörü her geçen daha da tırmanmaya devam ediyor. Devlet bir yandan Ergenekon operasyonuyla çetelerine çeki düzen verip kendini tahkim ederken, faşist baskı ve terör de her geçen artarak sürüyor. Toplumun her kesimi bu cenderenin içine bir şekilde çekilirken, körüklenen şovenizm faşist saldırganlığın en ücra noktaya yayılmasını sağlıyor. Özetle AB hayallerinin pompalanması bir yana bırakılarak, sermaye devletinin diline zaten yakışmayan “insan hakları”, “demokrasi” söylemlerine de son veriliyor.
Krizin ön günlerinde yaşananlar sermaye sınıfının kriz yönetme tarzının ne olduğunu bir kez daha ortaya koymuş bulunuyor. Devletin azgın terörü tırmanırken, işkence ve ölümler ardarda gelmeye başladı. Özellikle Engin Çeber’in katledilmesiyle ülke gündeme giren insan hakları ihlalleri puslu havalardan beslenen sermaye devleti için yeni bir şey değil. Hele de yeni bir kriz kapıdayken muhalif güçlere dönük saldırılar, burjuvazinin bu ülkeyi nasıl yönettiğini anlatıyor.
Polisin, askerin eline düşen herkes öyle veya böyle devletin faşist şiddetinin hedefi olurken, devletin pervasızlığı toplumsal muhalefetin dağınıklığıyla daha da artıyor.
Son bir haftada yaşanan birkaç olay bundan sonra yaşanacaklar konusunda da fikir veriyor:
* Altınoluk’ta adli bir vakadan başlayan tartışma hızla Kürtler’e dönük bir linç hareketine dönüştü. Kürtler’e ait işyerleri tahrip edilirken askerin ve polisin gözü önünde yaşanan olaylara müdahale edilmedi.
* Aktütün Karakolu’na PKK baskını ile esmeye başlayan rüzgar, OHAL’i geri isteyenlerin ekmeğine yağ sürerken, ülke çapında Kürtler’e dönük topyekûn bir saldırının fitili de ateşlenmiş oldu.
* Cezaevlerinde işkence ve baskı katlanırken, Yürüyüş dergisi satarken gözaltına alınan Engin Çeber devlet tarafından katledildi.
* Kartal’da bir kafe sahibi, fincanla gelen çay yüzünden başlayan tartışmada altı polis tarafından öldüresiye dövüldü.
* Abdullah Öcalan’ın cezaevinde saldırıya uğradığı ortaya çıktı. Öcalan tecrit altında tutulmasına rağmen defalarca hücre cezasına çarptırılmıştı.
* Öcalan’ın uğradığı saldırıyı protesto etmek isteyenler devletin azgın terörü ile karşı karşıya kaldı. Devletin vahşi saldırıları sonucu 26 yaşındaki Ahmet Özkan Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde vurularak katledildi. Onlarca insanın yaralandığı olaylarda polisin silah kullanmakta hiç tereddüt etmediğinin kanıtı olan cinayet ile ilgili hiçbir işlem yapılmadı.
* Gebze Kapalı Cezaevi’nde erkek adli tutuklular, siyasi kadın tutuklulara saldırdı. 17-18 Ekim tarihlerinde asker ve adli tutukluların birlikte gerçekleştirdiği saldırı sırasında “teröristleri öldüreceğiz”, “vatan bölünmez”, “kapıları açın onlara tecavüz edelim” şeklinde sloganlar atıldı. Saldırıda 9 kadın tutsak yaralandı.
* Beyoğlu’nda, tutuklama kararı çıkan bir genç cezaevine götürüldüğü sırada polis otomobilinden kaçtı. Kaçan şahsın gidebileceği yerlere yapılan baskında gözaltına alınan 5 kişiye, olay yerinde ve emniyette işkence yapıldı. Vücutlarında kırık, çatlak, dikişler ve çok sayıda ezikler bulunan 5 genç, Beyoğlu Adliyesi’ne giderek, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Bu arada eski defterlerde kalan katillerde aklanmaya başlandı.
* Önce 16 Mart 1978 günü İstanbul Beyazıt’ta 7 devrimci öğrenciyi katledenler zamanaşımı bahanesiyle aklandı.
* Sonra özel harekatçı katil Ayhan Çarkın televizyonlara çıkıp “ben 1000 kişiyi öldürdüm” diye övüne gerine “terör” üzerine fikir beyan etmeye başladı.
* Hrant Dink’in katilini kahraman gibi karşılayan dönemin Samsun Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili Metin Balta ile Komiser İbrahim Fırat mahkemede aklandı.
* Çeber’in katledilmesiyle ilgili Emniyet Müdürlüğü’nün yürüttüğü soruşturma 21 Ekim günü tamamlandı. İki polis müfettişi hazırladıkları raporda, Çeber’in gözaltı süresince kötü muamele görmediğini ifade ettiler. Müfettişlerin verdiği bilgiler arasında Çeber’in gözaltı boyunca üç kez sağlık kontrolüne gönderildiği ve kontrolde vücudunda darp izine rastlanmadığı bilgisi yer aldı.
Cezaevlerinde ve gözaltında süren işkence, polisin yetkilerinin artırılması tartışmalarıyla birlikte yürüyor. Düzenin her geçen gün büyüyen çok yönlü krizi kontrgerilla düzeninin daha da tahkim edilmesini gerektiriyor. Bunun için bir yandan terör yasaları ağırlaştırılıp, devlet terörü tıramandırılırken, öte yandan devletin tetikçileri bir bir aklanıyor. Onları akladıkları çürümüş düzenleri ile tarihin çöplüğüne göndermek işçi sınıfı ve emekçilere düşüyor.