Ekim Devrimi’nin 91. yılında sosyalizm güncel, Yeni Ekimler ve Partisi yakıcı bir ihtiyaçtır! / KB / Kapitalizm iflas ediyor, sosyalizm düşüncesi güncelleşiyor!
Emperyalist-kapitalist düzenin dikiş tutmadığı, bu düzeni parlatmak amacıyla kullanılan ideolojik yakıştırmaların yerlerde süründüğü, sistemin insanlığa büyük yıkımlardan, acılardan ve kıyımlardan başka bir şey sunamayacağının artık açık bir biçimde görüldüğü bir dönemden geçiyoruz.
Emperyalist-kapitalist düzenin yaşadığı bu çöküntü ve insanlığa yaşattığı yıkım onun itibarını tümüyle gözden düşürmüş bulunuyor. İnsanlık kapitalizmi sorgulayarak yeni arayışlar içerisine giriyor.
Burjuva düzen cephesinde bile bilimsel sosyalizmin kurucusu Marks’ın adı daha çok anılmaya başlanıyor. Bugüne kadar kurulu düzene taparcasına bağlı olanlar bile onun haklılığını teslim etmek zorunda kalabiliyor.
Marks’a ve sosyalizme yönelik artan ilgi bununla sınırlı değil elbette. Toplumun geniş yığınları içerisinde de kapitalizmin kabusundan çıkış yolu arayanların sayısı her geçen gün artıyor. Emekçilerin öncü kesimleri giderek arayışlarını sosyalizm yönünde daha bilinçli adımlara dönüştürüyorlar. Marks’ın eserleri başta olmak üzere sosyalist teori ve düşünceyi ele alan eserlere artan ilgi, yaşanan arayış konusunda önemli bir veri sunuyor.
91 yıl önce gerçekleşen Ekim Devrimi insanlığa kapitalizmden çıkış yolunu açmıştı
İşte bu koşulllarda Ekim Devrimi’nin 91. yıldönümünü karşılıyoruz. İnsanlık tarihinin en büyük ve sarsıcı eylemi olan Ekim Devrimi, kapitalizmin karanlığı karşısında insanlığa bir çıkış yolu sunmuş, kurtuluş umudu ve heyecanı olmuştu. Dünyanın her yanından işçiler, emekçiler ve ezilen halklar Ekim Devrimi’nin açtığı yoldan ilerlemiş, emperyalist-kapitalist düzende önemli gedikler açmış ve mevziler kazanmıştı. İktidarı ellerine alan işçi sınıfı ve emekçiler, kıt kaynaklar ve emperyalist kuşatma altında işsizlik ve yoksulluğu bir kader olmaktan çıkarmış, yıkıntıların altından başarıyla kalkabilmiş ve o zamana kadar halklar hapishanesi olan toprakları bir kardeşlik coğrafyasına çevirebilmişlerdi. Ulusal baskı ve kölelik altında ezilen halklar özgürlüklerine kavuşmuş, o güne kadar birer kabile olan topluluklar bile, bu özgürlük ortamında varlıklarını korumayı ve kültürlerini geliştirmeyi başarabilmişlerdi.
Ekim Devrimi’nin kazanımları sadece devrimin yaşandığı coğrafya ve onun yolundan gidenlerle de sınırlı kalmadı. Emperyalist-kapitalist düzenin efendileri, Ekim Devrimi’nin basıncı ve korkusu altında, kendi işçi ve emekçilerini yatıştırmak için bir dizi sosyal ve siyasal hakkı tanımak zorunda kaldılar. Dünyanın dört bir köşesinden işçiler, emekçiler ve ezilen halklar, Ekim Devrimi’nden aldıkları güç ve ilhamla mücadelelerini büyüttüler. Dünya halklarını faşizm belasından kurtaranlar da yine, milyonlarca can pahasına, devrimin ülkesinin yiğit işçileri ve emekçileri oldular.
Sosyalizm yolundan çıkmak insanlığa büyük bir faturaya dönüştü!
Ekim Devrimi’nin açtığı yoldan yürüyen insanlık hiç de küçümsenemeyecek kazanımlar elde etti. Ancak bu kazanımların korunamaması, sosyalizmin bu ilk deneyiminin ‘90’lı yıllarda kesinleşen yenilgisi ise, tersinden insanlığın o zamana kadar elde ettiklerinin sonunu getirdi. Sömürüsüz-sınıfsız bir dünya özleminde dile gelen ve büyük şairin “bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” dizeleriyle anlattığı sosyalizme, kazanımlarına ve değerlerine yönelik bir büyük gerici saldırı kampanyası başlatıldı. Burjuva ideologlarının “tarihin sonu” çığlıklarıyla sosyalizme karşı ilan ettikleri savaş, ideolojik-politik bir saldırıya dönüştürüldü. Amaçları, Ekim Devrimi’nin insanlığa kazandırdığı değerleri ve umutları yok etmekti. Nitekim bunu kısa bir süreliğine de olsa başardılar.
Ama aradan daha on yıl geçmemişti ki, emperyalist-kapitalist düzene çekilen cila akmaya başladı. Küreselleşme adı altında propaganda edilenin, kapitalistler için sınırsız bir sömürü ve yağma özgürlüğü anlamına geldiği, bir avuç asalağın dünyayı engel tanımadan talan ettiği bir düzen olduğu anlaşıldı. İşçiler, emekçiler ve yoksul halklara sunulanın, açlığın, sefaletin ve yokluğun bugüne kadar olmadığı biçimde tarifsiz boyutlar kazanmasından başka bir şey olmadığı anlaşıldı. Öyle ki, bugüne kadar Ekim Devrimi’nin basıncıyla emperyalist yağmanın nimetlerinden bir parça faydalanabilen metropol ülkelerin işçi ve emekçileri de giderek kapitalizmin vahşi yüzüyle tanıştılar. Yokluk, yoksulluk, işsizlik gibi kapitalizmin ürettiği felaketler küreselleşti. Emperyalistler tarafından yağmalanıp her bakımdan çölleştirilen Afrika kendi kaderine terkedildi. Emperyalist-kapitalist düzenin kalbi ABD, yoksulların isyanlarıyla sarsıldı. Evsiz insanların sayısı onmilyonlara ulaştı. Her geçen gün tırmanan işsizlik, sosyal haklardan ve gelecek güvencesinden, sağlık ve eğitim hakkından mahrum kalan milyonlarca insan kapitalizmin gerçek yüzüyle tanıştı.
Ekim Devrimi’nin basıncından kurtulan emperyalist-kapitalist düzenin efendileri, dizginlerinden kurtulmuş olmanın pervasızlığıyla dünyayı kasıp kavurdular. İnsanlığın yaşadığı sosyal acılara emperyalist savaşlar ve saldırganlık eklendi. Sosyalizm altında kardeşçe yaşayan, bürokratik yozlaşmaya rağmen bunu sürdürmeyi başaran, etnik düşmanlık nedir bilmeyen halklar birbirlerine düşürüldüler. Emperyalist-kapitalist sistemin efendileri bu yolla köleci egemenliklerini sürdürmeye çalıştılar. Emperyalist savaş makinası her defasında bahaneler yaratarak dünyayı kana boğdu. Irak’ta, Somali’de, eski Yugoslavya’da, Afganistan’da, Filistin’de, Ruanda’da ve daha birçok ülkede halkları boğazladılar ya da birbirlerine boğazlattılar. Dünyayı silah deposu haline getirdiler, her köşesini savaş üsleriyle donattılar, gezegenimizi defalarca yok edecek nükleer silahlanmayı sürdürdüler, vb…
Yeni bir “bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi”
Tüm bu olgular, emperyalist-kapitalist düzenin cilasını söküp atarken, dünyanın yeni bir “bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi”ne girdiğini gösteriyordu. Komünistlerin bu saptamayı yaptıkları ‘90’lı yılların başında, burjuvazi hala da moral üstünlüğünü koruyordu. “Tarihin sonu”nun geldiği, sınıfların ve sınıf mücadelelerinin döneminin kapandığı yalanı hala da etkisini sürdürüyordu. Fakat bu yalanın açığa çıkması için uzun bir sürenin geçmesi gerekmedi. İşçi sınıfı ve emekçiler, sadece geri kalmış ülkelerde değil, kapitalizmin metropol ülkelerinde de yıkımın sonuçlarını yaşamaya ve buna karşı mücadelenin yolunu tutmaya başladılar. Diğer taraftan, emperyalistlerin boğazlamaya giriştiği halklar da direnişin yolunu seçtiler.
Tüm bunlar, emekçilerin kapitalizmin belasından kurtulma yolundaki arayışlarını da hızlandırdı. Latin Amerika ülkelerinde “sosyalizm” iddialı çeşitli popülist akımlar halkların öfkelerine yaslanarak iktidara geldiler. Bu popülist akımlar emekçilerin beklentilerini karşılamak çerçevesinde bir takım halkçı önlemler almak zorunda kaldılar.
Ortadoğu gibi bölgelerde ise emekçilerin büyüyen öfkesi, devrimci partilerin yokluğunda bu öfkeyi istismar eden İslamcı akımların güç kazanmasını sağladı. Emekçilerin çaresizliklerinden ve umutsuzluklarından beslenen bu akımlar, sosyal-sınıfsal ve anti-emperyalist öfkeye yaslanarak emekçi halkın öfkesini yolundan saptırmayı bugün için başarsalar da, sonuçta bu bölgede emperyalizmin egemenliğini sorunsuzca sürdürmesi eskisi kadar kolay değil.
Türkiye: Çok yönlü iflas tablosu
Bugün sistem, hem dünyada ve hem de tek tek ülkelerde, ekonomide olduğu gibi siyasette, düşüncede ve kültürde de tam bir iflası yaşıyor. Bu çok yönlü iflas tablosunun en iyi görülebildiği yerlerden biri de yaşadığımız ülkedir.
Öyle ki, Türkiye kapitalizminin yapısal krizi dünya ölçeğindeki krizin yeni dalgalarıyla birlikte derinleşiyor ve egemenler krizi aşma olanaklarına sahip değiller. Kapitalist krizin yıkıcı mekanizmaları onların iradeleri dışında çalışmakta, onlara krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmekten başka bir yol kalmamaktadır. Onyıllardır bu faturayı ödeyen işçi ve emekçilere bu yeni faturayı ödetmenin siyasal ve moral koşulları ise her geçen gün azalmaktadır.
Egemenler siyasette tam bir açmaz içindedirler. Mecburen sarıldıkları AKP de hızla zemin kaybetmekte, ortaya çıkan sosyal ve siyasal öfkeyi düzene bağlayacak bir parti de ortada görünmemektedir. Böylece ekonomideki iflası siyasetteki iflasla tamamlanmaktadır. Öte yandan Kürt halkı inkar ve imha sistemi üzerine kurulu olan ulusal köleliğe karşı mücadelesini sürdürmektedir. Buna karşı önemli bir dayanak olarak görülen AKP, Kürt halkı içinde de hızla zemin kaybetmektedir. Kürt halkını düzene bağlayacak bir siyaset üretilememektedir.
Kurtuluş için sosyalizm, sosyalizm için Yeni Ekimler gerekli!
Bir bütün olarak emperyalist-kapitalist düzen çok yönlü bir iflas tablosuyla yüzyüzedir. ‘90’lı yıllarda yaşananlar yalnızca, burjuvaziye geçici bir zafer kazandıran bir “tarihsel sapma”dır. Fakat tarih düz bir hatta ilerlemez, zikzaklarla doludur. ‘90’lı yılların başında yaşanan da, insanlığın Ekim Devrimi ile açtığı yolda ilerlerken karşılaştığı geçici bir zikzak olmuştur. İnsanlık bugün her zamankinden daha fazla sosyalizme ihtiyaç duymaktadır. Kapitalizme karşı duyduğu öfkeyi biriktirmekte ve geleceğini kazanmanın mücadeleden geçtiğini giderek daha açık bir biçimde görmektedir.
İnsanlığın yeniden dayandığı bu tarihsel eşikte sosyalizm yeniden güncel ve yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu tarihsel eşikten geçebilmek için ise insanlığın yeni Ekimler’e ihtiyacı var. Ancak yeni Ekimler ile aradığı çıkış yolunu bulacak, çaresizliğin kararttığı yüreğinde kurtuluş umudunu duyacaktır. Yeni Ekimler’i yaratacak olan ise devrimci bir sınıf partisidir. Aksi halde, güncel bir ihtiyaç haline gelmesine karşın, kapitalizmi altederek sosyalizme ulaşmak mümkün değildir.
10. yılını dolduran Yeni Ekimler’in Partisi’nin bayrağı altında toplanalım!
Bu ülkenin işçi sınıfı ve emekçileri, ilerici ve devrimci güçleri büyük bir şansa sahipler. Çünkü bu ülkede en zor koşullarda, Ekim Devrimi’ne ve kazanımlarına yönelik gerici saldırıların en yoğun olduğu bir dönemde “Yeni Ekimler için ileri!” şiarıyla hareket eden komünistler, yeni Ekimler’i hazırlamak için partinin temellerini attılar. Büyük zorlukları göğüsleyerek Komünist İşçi Partisi’ni kurdular. Sözde yeni koşullara uyum adı altında Ekim Devrimi’ne ve onun partisine, bu partiye yön veren temel ilkelere sırtlarını dönenlerin, düşmanca saldıranların yarattığı basınca karşı durarak bunu başardılar. Bugün, şu ya da bu biçimde devrimin partisine sırt dönenler tükenirken, Komünist İşçi Partisi daha da güçlenerek 10. yılını geride bırakıyor.
Yeni Ekimler’e ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, 91. Yıldönümü’nde Ekim Devrimi’ni ve 10. Yılı’nı dolduran yeni Ekimler’in Partisi’ni büyük bir coşkuyla selamlıyoruz. Ekim Devrimi davasına bağlı tüm devrimcileri, sınıfın ve emekçilerin ileri güçlerini parti saflarında buluşmaya, yeni Ekimler’i gerçekleştirme mücadelesine güç vermeye çağırıyoruz.
(Sosyalizm için Kızıl Bayrak, Sayı:2008/43, 31 Ekim 2008)