“Embedded gazetecilik” tabiri sanıyorum Irak savaşından sonra Türkçeye girdi. Savaşa Amerikan tanklarına tıkıştırılıp götürülen ve işgalcinin istediği şekilde haber geçen gazeteciler için kullanılan bir tabirdi.
Tabiri “iliştirilmiş gazetecilik” olarak tercüme edeni kutlamak lazım; çünkü burada hem “ataç” çağrışımı var, hem de “Sen şuraya iliş, fazla bi işe karışma” tembihine bir atıf…
Yıllardır Erdoğan’ı izleyen 7 gazetecinin “hoşa gitmeyen haberler” yüzünden akreditasyonlarının iptal edilmesi, hem bir tahammülsüzlük göstergesi hem de oralarda gazetecilikten ne anlaşıldığının bir yansıması…
Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan’ın ofisi, “Başbakanlık muhabiri” diye, gün boyu Başbakan’a “iliştirilecek” ve fazla etliye sütlüye karışmayacak “ataç”lar arıyor.
* * *
“İlişiği kesilen” gazetecilerden biri de Milliyet’in deneyimli Başbakanlık muhabiri Abdullah Karakuş…
Onun “suçu”nun ne olduğu dünkü Milliyet’te vardı:
Başbakan geçen yaz Kıbrıs’a gitmiş. Basılı programda akşam “Türk Yıldızları” adlı bir akrotim gösterisi izleyeceği belirtiliyormuş. Ama Erdoğan, programda sürpriz bir değişiklik yaparak o saatte Fethullah Gülen’e yakın bir cemiyetin başkanıyla görüşmeyi programına almış.
Başbakanlık, bu değişikliği, KKTC’ye giden muhabirlere elektronik postayla bildirmiş. Cemiyetin başkanı Erdoğan’la görüşeceğini doğrulamış. Yani haber iki yerden teyit edilmiş.
Ama Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki “Hayır, Başbakan Türk Yıldızları’nı izleyecek” tezinde ısrar etmiş.
Sonuçta Başbakan “Türk Yıldızları”nı izlemeye gitmemiş.
Sözcüsünü zor durumda bırakmış.
* * *
Şimdi Beki, Milliyet muhabirinin akreditasyon iptaline bu haberi gerekçe gösteriyormuş.
Bunun anlamı, “Muhabiriniz olaylara bizim iliştirdiğimiz yerden bakmıyor” diye gazeteyi tanktan kovmaktır.
Bu tavır, gazeteye ve gazeteciye itibar kazandırır, ama Başbakanlık’ın itibarına büyük hasar verir.
Düne kadar Genelkurmay’ın ayrımcı akreditasyon politikasından yakınanlar, nasıl olup da bugün sicil raporlarıyla kara listeler hazırlamaya başladılar?
Dün “Başını örtenler bu ülkeden çekip gitsin” muamelesinden mağdur olanlar, ne oldu da bugün “Farklı düşünenler çekip gitsin” noktasına geldiler?
İşin sırrı, o ünlü teşhiste:
“Her mazlum, potansiyel zalimdir.”
Milliyet/ 15.11.08