Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu IMF ile anlaşmaya yakın olduğuna ilişkin haberler bu sabah Financial Times, Guardian ve Times’ın ekonomi sayfalarında yer alıyor.
Financial Times‘ın haberinin başlığı: “Ankara IMF ile yeni bir anlaşma imzalamaya yaklaşıyor”
“Bakanların dün verdiği bilgiye göre Türkiye IMF ile yeni bir anlaşma imzalamaya yakın. Türk medyasının haberlerine göre Başbakan Erdoğan, parti üyelerine yaptığı açıklamada IMF ile yapılacak bir anlaşmanın 20 ile 40 milyar dolar arasında olabileceğini söyledi.”
“Pratikte varılacak bir anlaşmanın boyutu ve yapısı, hükümetin yerel seçim öncesinde kamu harcamalarını ne kadar kesme niyetinde olduğuna ve IMF’nin mali politikadaki o bildik kemer sıkma yaklaşımını uygulayıp uygulamayacağına bağlı.”
“IMF, bütçe planlarının daha gerçekçi büyüme hedeflerine dayandırılmasını istiyor. Bu da hedefin mevcut hali olan yüzde 4 yerine, yüzde 2 olması anlamına geliyor.”
“Türkiye’nin üç yıllık ve 10 milyar dolarlık IMF programını Mayıs’ta doldurmasının ardından Başbakan Erdoğan, harcamalarda yeni kısıtlamaları üstlenme konusunda isteksiz.”
“Bir uzmana göre Türkiye’nin IMF’den alacağı gerçekçi bir paketin büyüklüğü 20-25 milyar dolar civarında olabilir.”
‘Siyasi disiplin sağlar’
Times gazetesi de IMF ile varılacak bir anlaşmanın, durumu İzlanda gibi ülkeler kadar kötü olmasa da Türkiye’ye siyasi disiplin ve kredibilite kazandırabileceğine ilişkin yorumları aktarıyor.
Guardian gazetesi ise Türkiye’nin ülkeden çekilen yabancı yatırımcıların yerini doldurmak için IMF’den alabileceği kredi miktarının 10 ila 20 milyar dolar arasında olduğunu yazıyor ve şu ifadeyi kullanıyor:
“IMF, İzlanda’ya yönelik 11 milyar dolarlık kurtarma operasyonunda yer alma kararından sonra, Türkiye ve Letonya ekonomilerine yönelik krediler için de baskı altına girdi.”
‘ABD hakimiyeti bitiyor’
Guardian gazetesi bugün manşetinde Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi’nin küresel eğilimler raporuna yer veriyor.
Haberin başlığı: “Amerikan gücü üzerinde güneş batıyor. Raporun tahmini, hakimiyetin son bulacağı.”
“Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi’nin her dört yılda bir yayımladığı küresel eğilimler raporu, Ocak ayında göreve gelmeye hazırlanan bir sonraki başkan Barack Obama için sarsıcı bir okuma olacak.”
“Bu rapor, “ABD hakimiyetinin sürdüğünü, başlıca siyasi güçlerin çoğunun, ABD’yi dengeleme fikrinden vazgeçtiğini” söyleyen 2004’teki son rapora göre ciddi bir kaymaya işaret ediyor.”
Guardian‘ın manşetten aktardığı bu rapordan bazı saptamalar şöyle:
“ABD artık dünyayı etkileyecek kararları tek başına alamayacak. 2025 yılına gelindiğinde Avrupa Birliği ‘topal bir deve’ dönüşecek.”
“Dünya çok bir parçalı hale gelecek, kıt kaynaklar üzerindeki uzlaşmazlıklar artacak, bu anlaşmazlıklar harap durumdaki uluslararası kuruluşlar tarafından güçlükle denetlenebilecek, nükleer silahlar özellikle Ortadoğu’da iyice yayılacak, hatta bir nükleer çatışma bile mümkün olabilecek. Ve batı tipi demokrasinin zaferi de mutlak değil.”
‘Cem Özdemir farkı’
Bugün yayımlanan haftalık Economist dergisinde yer alan “Cem farkı” başlıklı haber, Almanya’nın etnik azınlık mensubu ilk parti lideri olduğunu vurguladığı Cem Özdemir’i konu alıyor.
“Cem Özdemir, Alman Yeşiller Partisi’nin eş başkanlığına seçilmek için iyi bir zamanlama yaptı. Çünkü Avrupa’nın tamamı, Avrupalı bir Barack Obama avında. Almanya’daki büyük bir partinin ilk Türk kökenli lideri olan Özdemir ülkenin en iddialı ismi.”
“Şöyle bir kıyaslama yapmak yanlış olmaz. O da zayıf, yakışıklı, karizmatik; ve ailesine, yani karısı ve kızına düşkün. Amerikan versiyonunda olduğu gibi o da etnik köken meselesinin ötesine geçmeye çalışıyor. Ama farklı bir yolla:”
“Obama, seçilmesinin tarihi öneminin kendi işine yarayacağını düşünüyordu. Yeşil bir siyasi olarak Dışişleri Bakanlığından daha yükseğe çıkması zor olan Özdemir ise etnik köken konusunu tamamen önemsiz göstermeye hevesli görünüyor.”
“Özdemir hem yerli Almanları, hem de göçmenleri suçluyor. Ona göre Almanlar bazı vatandaşlarının “eklemlenmiş kimliklerini” içine sindirmeli, göçmenler ve onların çocukları da “buranın bir düşman toprağı olmadığını” kabul etmeli.”
‘Emlak kredisi sıkıntısı’
Times gazetesi bugün manşette İngiltere’deki emlak kredisi sektörünün son durumunu ele alıyor.
Haberin başlığı “Emlak kredisi borcu, binlerce kişiyi satışa zorluyor”
“Times’ın edindiği bilgiye göre şu anda müşteri arayan evlerin beşte birinden fazlası, evsahipleri kredi borçlarını ödeyemediği için satışa çıkmış durumda. Emlakçılar arasında yapılan bir ankete göre her hafta en az 5,000 ev, finansal güçlükler yaşayan kişiler tarafından satışa çıkarılıyor.”
“Kredi kuruluşları da 2008 yılında borcu nedeniyle el konulan ev sayısının bir önceki yıla göre yüzde 70 oranında arttığını düşünüyor. Sektör kuruluşunun bugün yayınlanacak raporunun tahminine göre Haziran ayında yaklaşık 19 bin olan el konulan ev sayısı Aralık sonuna kadar 45 bine ulaşacak.”
Daily Telegraph ise bugün İngiltere’deki istihdam piyasasını manşete çekiyor.
Haberin başlığı ise şu şekilde: “İş bolluğu: Ama sadece kamu sektöründe”
“Dün açıklanan bir rapora göre, ekonomik krize ve kamu maliyesinin güç durumuna rağmen kamuda onbinlerce memur işe alınıyor.”
“Bağımsız uzmanların tahminlerine göre yılın sonuna kadar olan altı aylık dönemde toplam 50 bin memur işe alınmış olacak. Ekonomi ve İş Dünyası Araştırmaları Merkezi’ne göre aynı dönemde işten çıkarılan özel sektör çalışanı sayısının ise 30 bin olması bekleniyor.”
‘Hızlı yemekte devrim’
Bu sabah Independent‘ta yer alan bir haberin başlığı: “Hamburger zincirlerinin, sağlık odaklı devrim anlaşması”
“Aralarında McDonald’s ve Kentucky Fried Chicken’ın da bulunduğu İngiltere’nin başlıca hazır yemek zincirleri, kalp hastalıkları ve obeziteyi önleme amaçlı çabalar çerçevesinde, hükümetle tarihi bir anlaşma yaparak, sattıkları yiyecekleri daha sağlıklı hale getirme sözü verdiler.”
“İngiltere’de önümüzdeki yıl içinde tuz ve yağ düzeylerini azaltma sözü veren markalar arasında Burger King, Wimpy, Nando’s ve Subway de yer alıyor.”
BBC Turkish / 21.11.08