0 0
Read Time:2 Minute, 51 Second

Sıkıcı bir cümleyle başlayalım yazıya ama bilin ki daha sonra çok da sıkıcı olmadığını sandığım bir şey söyleyeceğimi düşündüğümden buna cesaret ediyorum.
Sıkıcı olan cümle şu:
Türkiye’nin çözümü zor sorunları var.
Sıkıcı olmadığını sandığım cümle de şu:
Ama o sorunlar, sürekli tartıştığımız sorunlar değil.
Türkiye’nin yıllardan beri konuşulan, tartışılan, uğruna insanların öldüğü sorunları aslında bir haftada çözülecek sorunlar.
Çünkü onların “sahici” bir temeli yok.
Devletin getirdiği “yapay” yasaklar yaratıyor o sorunları.
Alın şu Alevi meselesini.
Parlamento, yasada küçük bir değişiklik yapıp cemevlerini ibadethane kabul edip Alevi dedelere de maaş bağladığında sorunun büyük kısmı çözülüyor.
Bir başka yasayla da, Alevi çocuklarını zorunlu din derslerinden muaf tuttu mu, Alevilerin bugünkü rahatsızlıklarının önemli bölümü ortadan kalkar.
Anayasaya “anayasal vatandaşlık” ibaresini ekleyip, Kürtlerin anadilde eğitim yapmasına da olanak sağladığınızda Kürt meselesindeki gerginlik gevşeyiverir.
Ne oldu?
Alevi meselesini yıllardır çözmeye çalışır gibi yapıp da çözmeyen AKP, MHP devreye girince hızlanıverdi.
Demek oluyormuş.
Kürt sorunundaki “engeller” de kalkabilir.
Bu konulardaki “zihniyet” değişimini sağlamak zor gibi görünüyor ama neticede bunlar parlamentoda yapılacak değişikliklerle hallolacak işler.
Parlamentoda alınacak kararlarla çözülecek meselelere, “çözümü zor meseleler” diyemeyiz.
“Çözecek adam yok” deriz.
Peki, zor mesele nedir?
Yasa değiştirmekle, anayasaya madde ekleyip çıkarmakla çözülemeyecek meselelerdir, zor olanlar.
Mesela Diyarbakır sokaklarında yalınayak koşturan o küçücük çocuklara, Norveçli ya da Kanadalı yaşıtları gibi bir eğitimi ve hayat standardını nasıl sağlayacaksınız?
Bunu yasalarla yapamazsınız işte.
Bunun için uzun vadeli projeler gerekir.
İşsizliği nasıl halledeceksiniz?
Yasalar yetmez bunu çözmeye.
Türkiye’deki köylülerin kültür düzeyini Fransa’daki köylülerin kültür düzeyine nasıl çıkaracaksınız?
Bir yasayla çıkarın da göreyim.
Yargıçların mesleki kalitesini nasıl yükselteceksiniz?
Türkiye’deki bilimsel yaratıcılığı nasıl canlandıracaksınız?
Türkiye’nin üniversitelerinin öğretim kalitesini Harvard ya da Oxford kalitesine nasıl ulaştıracaksınız?
Türkiye’deki öğretmenlerin entelektüel kapasitesini nasıl geliştireceksiniz?
Dünya mimarisiyle yarışacak bir mimari anlayışını bu ülkenin kentlerine nasıl yerleştireceksiniz?
Böyle daha sayabiliriz.
İnsan kalitesiyle, yaratıcılığıyla, yaşam düzeyiyle, estetik anlayışıyla ilgili sorunları çözmek zordur.
Ve, bana sorarsanız Türkiye’nin asıl sorunları da bunlardır.
Ama biz aslında sorun bile olmayan sorunlarla uğraşıyoruz.
Yapay sorunlarla.
Bu yapay sorunlar yüzünden insanlarımız ölüyor, bütün enerjimiz ve paramız boşa akıyor.
Akıllı birkaç karar alıp hayata geçiremediğimiz için oluyor bunlar.
Böyle baktığınızda, Kürt sorunu ya da Alevi sorunundan ziyade, bunları çözecek düzeyde zihinsel kaliteye sahip kadrolarımızın bulunmamasıdır sorun.
O kadroları yetiştirmek de zordur.
Bana sorarsanız, biz yanlış sorunlarla uğraşıyoruz.
Bu ülkenin geleceğini belirleyecek olan ciddi sorunlar, parlamento kararlarıyla hemen çözüme ulaştırılamayacak sorunlardır.
İnsan kalitesiyle ilgili sorunlardır.
Çocukların eğitimiyle ilgili sorunlardır.
Mesleki yetersizliklerle ilgili sorunlardır.
Kısacası, toplumun dokusunu belirleyen ve ancak uzun vadeli programlarla halledebilecek sorunlardır.
Bunlarla da hiç kimse ilgilenmez.
AKP ile DTP, Güneydoğu’daki belediyeleri ele geçirmek için kıyasıya mücadele ediyorlar, siz bu partilerin herhangi birinden Diyarbakır sokaklarında koşturup duran çocuklarla ilgili tek satır laf duydunuz mu?
Bu partilerden herhangi biri o çocuklarla ilgili bir proje geliştirdi mi?
O çocuklar aynı yaşamı sürdürecekse, dünyadaki kendi yaşıtlarından geri kalmaya şimdiden mahkûm edilecekse, hangi partinin seçimi kazandığının ne önemi var?
Türkiye’nin güneydoğusuna “Güneydoğu” mu diyeceğiz, “Kürdistan” mı diyeceğiz, bunu tartışan insanlar var.
Adını ne koyarsanız koyun, ya yüzlerce yıldan beri olduğu gibi Kürdistan deyin ya da Güneydoğu deyin, bunun o çocukların geleceğine katkısı ne olacak?
Bir yasa maddesiyle o bölgeye Osmanlı’da olduğu gibi Kürdistan, Karadeniz bölgesine Lazistan diyebilirsiniz?
Sonra?
Kürdistan derseniz Kürtlerin, “Güneydoğu” derseniz Türklerin içine su serpilir, çocuklar da sürünmeye devam eder.
Türkiye’nin ciddi sorunları var.
Onların ne olduğunu anlamak için bu ülkenin çocuklarına ve gençlerine bakın.
Onların geleceğini, dünyadaki yaşıtlarının geleceğiyle kıyaslayın.
Ama çocuklara kim aldırır?
Onlar oy vermiyor ki…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter