İmzalanan ve Irak Parlamentosu tarafından bu hafta oylanması beklenen anlaşma gereğince, Amerikan ordusu Ocak 2012 başında bu ülkeden çekilmiş olacak. Türkiye dahil tüm dünya medyası bu anlaşmaya büyük ilgi gösterdi, gösteriyor. Sanki Amerikalılar Irak’tan yarın ayrılacakmış gibi!
Oysa Amerikan Genelkurmay Başkanı Mullen, anlaşmanın kutsal bir belge olmadığını, önümüzdeki üç yıl içinde Irak’ta gelişecek olaylar ışığında çekilip çekilmeyeceklerine karar vereceklerini söylüyor.
Yani 150 bin Amerikan askeri ile bu ülkede kalıp milyarlarca dolar kazanmak için her türlü pisliği göze alan ve 122 şirkete bağlı olarak çalışan 163 bin Amerikan ve İngiliz özel güvenlik elemanlarının sağlayamadığı güvenlik ve istikrarı Irak ordusu sağlayamazsa Amerikan ordusu burada kalacak.
Kaldı ki; önümüzde üç yıl var ve bu süre içinde Irak’ta ve bölgede nelerin olabileceğini hiç kimse kestiremez. Baksanıza Iraklı Kürtler kendi başlarına Bulgaristan’dan silah alıp depoluyor.
Yani işgalin 6. yılında işleri yoluna koyamayan Bush ve müttefikleri karmaşık bir sorunu arkalarında bırakarak önümüzdeki üç yıl içinde Obama’nın Irak ve bölge için neler yapabileceğini oturup seyredecekler.
Nasıl olsa sözü verilen demokrasi artık hiç kimsenin umrunda değil. Oysa Saddam’ın diktatörlüğünü bahane ederek bu ülkeyi işgal eden ABD ve müttefikleri, bir milyonu aşkın Iraklı’nın ölümüne, yüz binlerce kadının dul ve üç katı çocuğun da yetim kalmasına neden oldu. Tüm medeniyetlerin beşiği olan bir ülkenin genç kızları ve kadınları ise dünyanın birçok ülkesinde fahişelik yapmak zorunda bırakıldı. ABD’nin demokrasi ve insan hakları anlayışı işte bu kadar.
Amerikan işgal gücünün yanı sıra bugün Irak istihbaratı ile iktidarda olan her grubun kendine has Abu Garib benzeri özel hapishaneleri ve işkence evleri var. Her gün onlarca insan ortadan kayboluyor ve hiç kimse bunun hesabını soramıyor veya soracak kimseyi bulamıyor. Kuru sözcüklerle özetlemeye çalıştığım bu insanlık dramı aslında bir ülkenin ve halkın toptan yok oluşunu anlatıyor.
Ama dediğim gibi hiç kimsenin umrunda değil. Ne BM, ne AB, ne Af Örgütü ne de insan hakları dernekleri. Anlaşılan Irak halkı onların ilgi alanı içinde değil ya da Iraklılar insan değil. Tıpkı Filistinliler gibi. Üç yıl önce BM, ABD, AB ve İsrail, Hamas’a baskı yaparak Ocak 2006 seçimlerine katılmaya zorladı. Dünyanın en demokratik ve temiz seçimi olarak kabul edilen bu seçimde Hamas oyların % 65’ini alarak hükümeti kurdu. İsrail ordusu 40 yıldır işgal altında tuttuğu Batı Şeria ve Gazze’de operasyon başlatarak birçok milletvekili ile bakanı tutukladı.
‘Demokrasi savunucusu’ BM, ABD, AB ve insan hakları örgütleri sesini çıkarmadı.
Bununla yetinmeyen İsrail yoğun olarak Hamas’a oy veren Gazze bölgesini ablukaya alarak hiçbir şeyin giriş ve çıkışına izin vermedi.
Üç yıldır devam eden bu abluka altında yaşayan ya da yaşamaya çalışan yaklaşık 1,5 milyon Filistinli’nin acılarını bir onlar bir de Allah biliyor. Yakıt olmadığı için elektrik santralları çalışmıyor. Elektrik olmadığı için hayat tümden duruyor.
Kış günlerinde insanlar soğuktan hastalanıyor. Hastalar ilaç bulamıyor. Elektrikli cihazlara bağlı yeni doğan bebeler ve hastalar ölüyor. Fırınlar ekmek üretemiyor, ambulanslar hasta taşıyamıyor, kanalizasyon pompaları çalışmadığı için mikroplar ölüm saçıyor.
Daha neler neler…
Kuru sözcüklerin asla anlatamadığı Filistin halkının acı dramı hiç kimsenin umrunda değil.
Sırpların Bosna’da, Rusların Çeçenistan’da, ABD’nin Irak’taki katliamlarını seyretmekle yetinen ‘uygar dünya’ şimdi de İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği günlük cinayetlerden haz alıyor.
Ama işin daha acı olanı ise Arap ve Müslüman ülkelerin de olup bitenleri seyretmekle yetinmesi ve bu ülkelerin bazılarının da İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmasıdır. Acaba 54 ülkenin üyesi olduğu İslam Konferansı Örgütü neden bir şeyler yapmıyor?
Bu örgütün lideri pozisyonundaki Suudi Kral Abdullah ‘dinlerarası diyalog’ sevdasına kapılmış ve Müslüman Filistin halkını yok etmeye yemin etmiş İsrail Cumhurbaşkanı Perez ile aynı masada oturmadan dolayı övünüyor.
Papa bile çıkıp ‘dinlerarası diyalog saçmalıktır’ türünden açıklamalar yapıyor ama Kral hazretleri ‘olsun ben yine de diyalog yapacağım’ diyor. Çok acı ama aynı zamanda utanç verici.
Kral hazretleri bu diyalog için harcadığı milyonlarca dolarla Filistinlilere yakıt alıp Gazze’ye yollayabilse kesin olarak daha çok sevap kazanırdı!
Tabii gerçekten Allah’a inanıyorsa!
Akşam / 25.11.08