Birkaç yıl öncesinde İpsiz Recep ile ilgili bir yazımda,1 İpsiz’in tiyatro sahnesine taşınmasıyla
örnek alınamayacak bir kanun kaçağının kahraman haline getirilmesinin bölge gençleri
açısından vahim sonuçlar doğuracağına dikkat çekilmişti. Ancak İpsiz’in ulusal bir tv kanalında
dizi haline getirilerek ulusal bir kahraman haline getirileceği o zaman aklıma ve hayalime
gelmemişti.
İpsiz recep önemli bir Teşkilat-ı Mahsusa elemanı olarak 1. savaş sırasındaki faaliyetleri Doğu
Karadeniz’deki Teşkilat-ı Mahsusa faaliyetleriyle içiçedir.
Doğu Karadeniz bölgesi Rusya ile sınır olduğunda Teşkilat-ı Mahsusa için önemlidir. Bu
nedenle daha savaş başlamadan Teşkilat-ı Mahsusa’nın örgütlenmesi için büyük çaba sarf
edilir. İttihat tam anlamıyla Trabzon’a çıkarma yapmıştır.
Osmanlı savaşa henüz daha dahil olmadan, Almanya’nın Çarlık Rusya’sına savaş açmasıyla
birlikte İttihat ve Terakki Çarlık Rusya’sına sınır olan bölgelere (Almanya’nın
yönlendirmesiyle) dikkat kesilir. Savaşın başlamasıyla birlikte – Osmanlı henüz savaşa dahil
olmamıştır- Ağustos başında İttihat ve Terakki’nin İstanbul katib-i mes’ulleri son derece geniş
yetkilerle ve son derece gizli olarak, kara yoluyla Erzincan’a hareket ederler. Bunların başında
Hamal Ferit, Hasan Basri, Memduh Şevket (Esendal) Etem,ve Küçük Hasan vardır. Bu hareket
o kadar aceledir ki ailelerine bile haber veremezler. Bu heyetin dışında, aralarında Bahaeddin
Şakir, Reşit Bey, Ruşeni (Barkın), Ömer Naci’nin de olduğu 20 kişilik grup da Erzurum’a
hareket eder. Yenibahçeli Nail de (1926 yılında M. Kemal’e suikast teşebbüsünde bulunduğu
gerekçesiyle idam edilmiştir) bu sırada Trabzon’a gelmiş, Trabzon İttihat ve Terakki katib-i
mes’ullüğünü üstlenmiştir. Bahaeddin Şakir Erzurum’da kalırken, Kara Kemal birinci
gruptakileri Trabzon’a çağırır. Yenibahçeli Nail, Trabzon’da Trabzonlu Rıza ile birlikte bölgede
1 Çeteci İpsiz Recep Neden Sahnede, www.sgdf.biz/showthread.php?t=3564
Teşkilat-ı Mahsusa’yı örgütlemeye başlarlar. İlk iş olarak bölgedeki eşkıyaya boyun eğdirecek
ve kendilerine bağlayacak önlemleri almaya başlarlar. Eli sopalı mutasarrıf olarak tanınan
Rize mutasarrıfı Cemal Azmi’nin vali olarak Trabzon’a tayin edilmesi bu önlemlerin başında
gelmektedir. Bölgede ayrıca İttihat ve Terakki’nin önemli fedaileri de idari görevlerdedirler.
Serez fedailerinden Abdülkadir de (M. Kemal’e suikast teşebbüsü nedeniyle idam
edilenlerden) bu sırada Gümüşhane mutasarrıfıdır. Filibeli Hilmi (Filibeli de 1926 suikast
girişimi gerekçesiyle idam edilenlerdir) Ardahan’dadır.
Bu Murahhaslar’ın ilk işi Trabzon hapishanesinde bulunan mahpuslardan yararlanmaktır.
Mahpusları hapishaneden çıkararak zabitlerin kumandasında bunlardan çeteler kurmak ve
özellikle çetecilikte şöhret kazanmış olanları elebaşı yapmak gibi kararlar alınır. Adliye
vekilliğinden mahpusların tahliyesi kararı çıkar, daha sonra bunlara cezalarına göre rütbeler
verilecektir. (100 yıl üstündekiler subay, 15 yıl üstündekiler çavuş, 5 yıl üstündekiler ise er
olarak Teşkilat-ı Mahsusa’ya alınacaktır, 5 yıl altında ceza alanlar dikkate alınmayacaktır.
Savaş sırasında askerlikten kurtulmak için 5 yıl altında cürüm işleyenlerin çoğalması ve
ordunun zaafa uğraması yüzünden alınan bir kararla bunlar da askere alınacaktır. Buna
karşılık frengili olanların askere alınmamasını fırsat! bilenler kendilerine frengi
bulaştıracaklar, ordu buna karşı da frengililerden amele taburları oluşturacaktır!2)
Kara Kemal yanında bir Alman askeri heyetle birlikte Trabzon’a gelir, yapılanları ve önlemleri
denetler. Kara Kemal’in yanındaki Alman askeri yetkililerinden sorumlu olan Mosel, ünlü
ölüm hüsarları alayı’na mensuptur (İlginçtir Almanlar da Trabzon bölgesinde kendi Teşkilat-ı
Mahsusa’larını örgütlemek çabasındadır3). Bu arada bu gizli görevlilerin herhangi bir şekilde
yaralanmaları ve hastalanmaları halinde tedavileri için Doktor Yunus Vasfi Bey yemin
ettirilerek Teşkilat-ı Mahsusa’ya alınır. Vali Cemal Azmi de yemin ettirilerek Teşkilat-ı
Mahsusa’ya alınacaktır. Erzurum’da bulunan heyet ile Trabzon’daki heyet Bayburt’ta buluşur,
son önlemleri görüşürler. Trabzon heyetinde Kara Kemal ve Rıza, Erzurum heyetinde
Bahaeddin Şakir ve Filibeli Hilmi vardır. Ekibe daha sonra Yakup Cemil ve Alman Albay Stange
de katılacaktır. Bölge bu sırada tamamen Teşkilat-ı Mahsusa’nın kontrolündedir. Teşkilattan
izinsiz neredeyse nefes alınmamaktadır.4
Bölgede ekim dikim işleri çok sınırlı olduğundan geçim çoğunlukla yasadışı işlerden
sağlanmaktadır. Bölgede Rusya ile yapılan kaçakçılıktan dolayı bol miktarda kaçakçı ve eşkıya
bulunmaktadır. Bunların ezici çoğunluğu da denizci reislerden oluşmaktadır. Kaçak eşya ve
2 Bu konuda daha fazla bilgi için; Her Türk Asker doğar(mı?) www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?
ArsivTipID=1&ArsivAnaID=36630
3 “Anadolu’dan ve başka cephelerden çeşitli imha deneyimleri ile Almanya’ya dönen ve Frei Korps / Özgür Birlikler diye
adlandırılan oluşumları yaratan gruplar, önce Sosyalist Alman Devrimini bastırmak ve Karl Liebknect, Rosa Luxemburg gibi
önderlerini katletmek için kullanıldılar. Bunlar daha sonra ilk Nazi oluşumlarına dönüştü. Birçok bakımdan gerek Türk cephesi,
gerekse, Alman cephesi birbirinin ilham kaynağı oldu.” Ragıp Zarakolu – Soykırım Kavramı, BM Soykırım Sözleşmesi ve TCK’da
Yer alan Soykırım Kavramı
4 Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa, Yayına Haz. Metin Martı, Arma Y. İstanbul tarihsiz s 13-44
insan nakli yanında paralı müşterilerinin canlarına kast edilmesi olağan hadiselerdendir.5
Hafif ve süratli tekneleriyle tüm Karadeniz kıyılarına aşina olmuşlardır. Neredeyse Karadeniz
bölgesinde nakliyat dahi bunlar tarafından yapılmaktadır. Bu denizi ve kıyıları avuçlarının içi
gibi bilen insanları angaje eden teşkilat, kıyıda Ruslara karşı tacizlerden bunlardan
faydalanacaktır. Katib-i mes’uller ilk görüşmeleri de bunlarla yaparlar. Teşkilat ilk önce
bunları garantiye alır.
Yasadışı kişilerin affı ile ilgili günlerce bölgede tellallar dolaştırılır. Cemal Azmi çetelere
katılmayan eşkıyaya hükümetin kendilerini her suretle cezalandırmaya muvaffak olacağını da
tellallarla bildirmeyi de ihmal etmemiştir. Çeteler de genellikle Rize havalisinde dolaşan
eşkıyalardan teşkil edilir. Bölgedeki sabıkasızlar bu birliklere alınmaz, bu gençlerden
sevkıyatta, posta işlerinde, istihbaratta ve Hilal-i Ahmer hizmetlerinde yararlanılır. Cemal
Azmi’nin çağrısıyla merhamet isteyen eşkıya birbirin peşi sıra Arhavi’ye gelir ve Teşkilat-ı
Mahsusa’ya alınmak suretiyle affedilir. Teşkilat-ı Mahsusa gerekli örgütlenme düzeyine
geldiğinde ileri karargâh olarak Arhavi’yi seçmiştir. Kara Kemal gerekli örgütlenmeyi yaptığına
inanmış, İstanbul’a dönerken katib-i mesuller Arhavi’ye doğru hareket ederler. Kara Kemal
ayrıca şunu da ekler: “İstanbul katib-i mes’ullerinin Trabzon Teşkilat-ı Mahsusa azasının
süngülü bir neferinden farkı yoktur, onun için her verilen emre kayıtsız şartsız ve itirazsız
riayet etmelerinin askerlik icabından olduğunu bilmeleri lazım gelir.”6
Bölgedeki hapishaneden salınan mahpuslar ve affedilen kaçaklardan oluşan çeteler, gerek dış
düşmana gerekçe “iç düşmana” karşı harekete geçer. Af çağrısına katılmayanlar çetelere
icabet etmeyenler de çıkar. Çetelere katılmayanlara karşı harekât düzenlenir. Takibat yapılır,
yakalananların kafaları kesilerek ibret için şehirde teşhir edilir. Bu teşhirler de kaçakların bu
çetelere katılımı artırmıştır. Bu mücrimlerden oluşan çete reislerden Topal Osman, Ali Osman
Kaptan, Kahya Yahya, Yahya Kaptan, İpsiz Recep (İpsiz Recep, Erkenekon’dan tutuklu Doç.
Emin Gürses’in dedesi sayılır) başlıcalarıdır. Kendi katib-i mes’ullerine karşı son derece katı
olan Kara Kemal’in yukarıdaki emrine, bu reislerin itaat etmekten başka çarelerinin
olmamasının yanında bu işe de teşne idiler. Bu zorun yanında yağma, talan, gasp da gözlerini
kamaştıran bir başka etkendir. Bu mücrimlerden oluşan birlikler Ruslara karşı etkili olamaz.
Hatta Topal Osman ve birliğindekiler, bu sıradaki disiplinsiz davranışlarından dolayı değnekle
cezalandırılarak gayrinizamî cepheden uzaklaştırılır. Topal Osman daha sonra “iç
düşmanlara” yönelecektir. İpsiz Recep’in, Teşkilat-ı Mahsusa’nın Batum Harekâtına Deli Halit
ve Muhittin (General Sarol) ile birlikte katılanlar arasında yer alması, onun Teşkilatın önemli
elemanlarından biri olduğunu gösterir.
5 Arşavir Şiracıyan, Bir Ermeni Teröristin İtirafları, çev.Dr. Kadri Musa Orağlı, Kastaş y. 2006, s 108
6 Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa… aynı yerde
Osmanlı daha savaşa girmeden bu mücrimlerden kurulu Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri
gayriresmi Rus cephesinden bozgunla ayrılacaktır. Trabzon valisi ve İttihat ve Terakki katib-i
mesulü Yenibahçeli Nail bu bozgundan sonra iç düşmanlara yönelecektir. Bu arada Rusya ile
kaçak işleri ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın taciz işleri sona eren kaçakçı reisler ve eşkıyaların
nemaları kesildiğinden bu “işsiz” takımının Ermenilerin katliamında kullanılması da kolay
olmuştur. Bölgede azımsanmayacak Ermeni nüfusunun bir anda buharlaştırılması sadece
Cemal Azmi’nin azmi sayesinde olmamıştır. Divan-i Harb’de görülen az sayıdaki davalardan
biri de Trabzon davasıdır. Bu soykırımın büyük bölümünde reislerce mavnalara doldurulup
çocuk, kadın, ihtiyar denize döküldüğü gerçeği ortada durmaktadır. Bölgede Cemal Azmi ve
Yenibahçeli Nail’in emirlerine karşı çıkmak söz konusu olmadığı için, bu “işsiz” reisler kuzu
kuzu söylenenleri yerine getirmişlerdir. Aksi takdirde bölgede kalabilmeleri söz konusu
değildir. Diğer “işsiz” reisler gibi İpsiz Recep de bundan bunlardan biridir. Bölgede yaşlılar
bunları anlatırlardı. Haklarında ferman verilmiş Ermenilere arka çıkmak da kolay değildir. Ki
arka çıkanlar bu cesareti canlarıyla ödemişlerdir.
Ergun Hiçyılmaz’ın, utangaç bir şekilde söz ettiği gibi İpsiz Recep Ermenilere karşı hiç
yumuşak değildir. Ermeni yolcularını gözünü kırpmadan “bertaraf etmesi” bir alışkanlık olsa
gerektir! İpsiz’in İstanbul’a gelişi de sebepsiz değildir. İpsiz, Ermenilere ve Helen kökenli
Pontoslulara yönelik icraatlarından dolayı bölgeden kaçarak İstanbul’da hemşehrilerinin
arasında saklanır. Bir süre çetesiyle birlikte Sarıyer, Beykoz ve Şile’de Rumlara karşı Karakol
Cemiyeti’nde boy gösterecektir. Ardından da yanına aldığı mücrimlerle birlikte Kefken adasını
mesken tutar. Teşkilat-ı Mahsusa çetelerine ekseriyetle Rizeli eşkıyaların alınması bunları
yakından tanımasından, aşina olmasındandır. Bu, İpsiz’in “işsiz” kalan bu çete elemanlarını
yanına alarak büyük bir güce erişmesinde önemli bir etkendir.
İpsiz Recep bir kanun kaçağı olarak kapağı Anadolu hareketine atmıştır. Kendisinin de
korunmaya ya da bir güce dayanma ihtiyacı olduğu gibi milli mücadelecilerin de İpsiz Recep’e
ihtiyaçları vardır. Ne de olsa her iki taraf da İttihatçı kökten gelmektedirler. Anlaşma ve
birleşmeleri kolay olur. Anlaşma neticesinde İpsiz, çevresinde topladığı kanun kaçaklarıyla
İzmit ve Adapazarı bölgesinde terör estiren “milli mücadele”nin gayrinizamî kuvvetlerine
komuta edecektir.
Kocaeli bölgesinde Ermeni Soykırımı’ndaki rolü nedeniyle Bekirağa Bölüğüne ardından
Malta’ya sürülen, milli mücadelenin İzmit bölgesinin önemli şahsiyetlerinden ve Cumhuriyet
döneminde İzmit’te Türkyolu Gazetesi’ni yayınlayan İttihad’ın vilayet sorumlusu Hoca Rıfat
(Önen) İpsiz’i şöyle tanımlar:
“1.Dünya Savaşı’nda Karasu’da bir İpsiz Recep çetesi meydana çıktı. İpsiz Recep etrafına
birçok kimseleri toplamış, hayır mı şer mi işlediği belli değil. Hakkında birçok dedikodular
oluyordu. Çünkü zenginlerden para alıyor, koyun ağıllarına giderek istediği koyunu
kestiriyordu. Kimse ona ses çıkaramıyor ve karşı koyamıyordu… Onun alanı Kandıra ve Karasu
tarafları özellikle Karadeniz kıyıları ve Kefken adasıydı. Aslen Karadeniz havalisinden olduğu
için oralarda suç işlemiş hemşehrileri de Karasu’ya gelip İpsiz Recep’e iltica ediyorlardı.”7
Arandığından dolayı Karadeniz’den kaçarak Kefken adasına kamp kurarak eşkıyalığını burada
sürdüren İpsiz’in milli mücadeleye katılması da şöyle nakledilir:
“- Kefken adasına gidip İpsiz Recep Reis ile görüşmeli. Kuva-yı Milliye’ye katılması sağlanmalı.
Bundan başka çaremiz yoktur.
…
– Çok iyi olur Raik Bey, aslında Recep Reis İstanbul hükümetince de idama mahkumdur. Yakın
vakte kadar takip ediliyordu. Herhalde bize katılır.
– Onun için de bir fırsattır. Cezaevlerindeki mahkûmlar bile Kuva-yı Milliye’ye katılıyorlar.
Recep Reis niye katılmasın?
…
– Ya! Bak Raik bu işlerden hiç haberdar olamadık. Şimdi anlaşıldı. Size namusum üzerine söz
veriyorum. Kuva-yı Milliye’ye ölene kadar hizmet edeceğim.”8
İzmit halkının milli mücadeleye bakışı soğuktur. Yerli halkın milli mücadeleye teveccühü
yoktur. Halkın seferber edilebilmesi için Recep Reis’ten yardım istenmekte, İpsiz’in zoruyla
halkın milli mücadeleye katılımı sağlanılmak istenilmektedir:
“Çetelerimiz derme çatma. Yerli çetelerimiz yok gibi bir şeydi. Yerliler Hürriyet ve İtilaf
münafıklarının propagandasıyla çeteye yazılmıyorlardı. Çekingen bir durumdaydılar. Halk
düşünce içerisindeydi. Kaymakam jandarma kumandanından yardım görmüyorduk. Artık öyle
bir hale geldik ki İpsiz Recep’in yanına gitmekten başka çare yok.”9
Bir Teşkilat-ı Mahsusa elemanı olan İpsiz, teşkilatın önemli bir çete reisi olmalı ki Enver’in
bizzat mektup yazdığı ender kişilerden biridir.10 Yukarıda da söylendiği gibi Deli Halit
(Karsıalan- Halit’de, mecliste İstiklal Mahkemeleri’nin ünlü reisi Kel Ali [Çetinkaya], tarafından
öldürülmüştür) ve General Sarol’la birlikte Teşkilat-ı Mahsusa operasyonuna katılan bir kişi
teşkilat için önemli bir şahsiyettir. Enver’in, İpsiz’le mektuplaşması boşuna değildir.
İpsiz 1. savaş sırasında Karadeniz’de yaptığı katliamlardan dolayı hakkında verilen hükümle
kaçak olarak Kefken’de korsanlığa devam ederken milli mücadeleye angaje edilmiştir.
7 Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi, Haz. Atilla Oral, Demkar Y. 2007, s 51-52
8 Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s 320
9 Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s 320
10 Ankara İstiklal Mahkemelerindeki Dr. Nazım’ın ifadesi Ankara İstiklal Mahkemesi Resmi Zabıtlar Der.Selma – Faruk Ilıkan,
Simurg Y. 2005
Bölgede istihdam edeceği önemli sayıda işsiz eşkıya olduğu gibi İstanbul’da ve üstlendiği
Sakarya’da azımsanmayacak Karadeniz kökenli nüfus vardır. Talan ve gasp imkânıyla bu işsiz
kişileri çekmek zor değildir, ayrıca buna yabancı da değillerdir. Bunların yetersiz olması
halinde cezaevlerindekiler ne güne duruyordu. Kendisi de ipten kazıktan kurtulmuş kişileri
özellikle seçer, bizzat kendisi nazik beyler, yahut hoca vs. ile bu zorlukların alt
edilemeyeceğini vurgulamıştır. Bana gözü pek adamlar lazım demektedir. Nitekim milli
mücadele sırasında birliğindeki elemanlarına bu yönde suçlamalar komutanlardan
gelmektedir. İpsiz’e sadece kendi imkanlarıyla iltica edenler kifayet etmeyecek, milli
mücadeleye angaje olduktan sonra cezaevlerinden salınan mahkumlarla birlikte affedilen
eşkıyalar da İpsiz’e katılmak üzere yola çıkarılacaktır. İpsiz Recep Reis’e katılmak üzere yola
çıkarılan bu eşkiyalar Trabzon’a varınca Topal Osman tarafından karşılanır, eğlenceler tertip
edilir, Topal Osman yolculara beş yüz lira kadar para da verir.11 “Bu eşkıyalar, dediğim gibi
sadece ele geçmemiş dağlarda gezen kanun kaçakları idiler. İçlerinde asker kaçakları da
bulunuyordu ki; bunlar askerliklerini yapmış sayıldılar12. O sırada, bu gibi kanun kaçaklarının
sayısı Rize hapishanesinde bulunanlardan çok fazla idi… suçluların Recep Reis’e iltihakı,
yetkililerin bilgisi dahilinde yapılmış[tır]… Rize Mutasarrıfı gözüm görmesin diye eşkıyayı
iskeleden motora bindirmemişti[r]”13.Eşkıyalar neşe içinde yola koyulurlar, kemençe eşliğinde
şarkılar söyleyip horon teperek Trabzon’a inerler, Trabzon’da Topal Osman Ağa onlara ziyafet
çeker ve oynadıkları horona da elli lira atmayı ihmal etmez. Neşeyle Adapazarı’na varırlar,
neşeleri burada da devam eder ancak halk için kâbus olmuşlardır, tuhaf emirler gelmeye
başlar; “Recep Reis kuvvetlerine iltihak için çeşitli yerlerden gelen gönüllülerin öteye beriye
sarkıntılık etmelerinin önlenmesini arz ederim”14gibi tamimler yayımlanmaya başlanmıştır.
Çete elemanlarının marifetleri de ayrıca sıralanır. Güvenliği temin için gönderildikleri
yerlerde, güvenliği sağlamak yerine yağmanın peşindedirler:
“Kandıra’nın inzibatını temin için aldığım emir üzerine Kandıra’ya geldim, benden evvel İpsiz
çetesinden Emin kaptan kumandasında iki yüz kişilik bir kuvvet Kandıra’ya gelmişti ve İpsiz
Recep de buraya gelmemişti [?] Bu çeteler Kandıra’da yağmacılığa koyulmuş ve Rum ve
Ermeni mallarını tamamen almışlardı. Ben Nazım Bey’den aldığım emri Emin Kaptan’a
söyledim. Bu topladığınız malların Nazım Bey’e gönderilmesini tebliğ ettim ve gönderdim. Bir
gün sonra köylü koyunlarından yirmi tanesini İpsiz Recep çeteleri almışlar. Kendilerine iade
etmelerini söyledimse de kabul etmediler.”15 Yazar köylülerle Ermeni ve Rumları ayırmaktadır.
Başaramadığını söylese de köylülerden gasp edilenlerin iadesi için çalışmasına karşın, Ermeni
ve Rumlardan gasp edilenlerin tekrar sahiplerine iadesi düşünülmez. Sahiplerine iade
kimsenin aklına gelmemektedir, sadece kaynak başka bir yere transfer edilmektedir.
11 Ergun Hiçyılmaz, İpsiz Recep,Bilge Karınca Y. 2005 s 62-66
12 Korucuların askerliklerini korucu birliklerinde yapılmış sayıldıkları gibi
13Ergun Hiçyılmaz İpsiz… s 68
14 ATESE, Kı=955,d.19.Fh.38 akt Hiçyılmaz s 70
15 Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s 284
Herhalde azınlık mensuplarının malları helal olmalıdır. İpsizin tavrı Merkez Ordu Kumandanı
Nurettin Paşa16 (Sakallı) tarafından yazılı olarak da onaylanmaktadır.17
Bu sırada milli mücadele önderleri dış basına beyanat verirken azınlıkların hukukunun garanti
altına alındığının, azınlıkların haklarına saygı gösterildiğinin altını çizmeye özen
göstermektedirler.
Yüz ile on beş seneye mahkûm bu gönüllülerin haricinde başıboş tabir edilen ve hiçbir lidere
tabi olmayan bazı çetecilerin Recep Reis müfrezesinde zapt-ı rapt altına alınmaları sık sık
gündeme gelir ve bunların büyük bölümü Fevzi Paşa’nın (Çakmak) 12 Şubat 1921 tarihli
talimatı ile İpsiz Recep Müfrezesine verilirler. Bu güruh mensupları burada da haydutluğa
devam edeceklerdir. “Ereğli Mevki Komutanı Hasan Bey, Muhittin Paşa’ya gönderdiği
mektubunda, gönüllü olarak gelenlerin beklenen hizmeti veremediklerini belitmiş ve sözü
edilenlerin ekserisinin yüz ile on beş seneye mahkûm kimseler olduğunu ifade etmişti”18. Bu
çetelerin marifetine ilişkin resmi yazışmalarda da geçmektedir: “İpsiz Recep efradının
Zekeriya namında birinin on müsellah refîkiyle [silahlı adamlarıyla] 20.11.1336’da Ereğli’nin
Hamza Karyesi’ne gelerek ahâliden para ve eşya talep etmekle beraber, Mazlum oğlu
Hızır’ı katlettikleri, Zonguldak Mutassarrıfı’nın iş’arından anlaşılmıştır. Katilin kim
olduğunun derdest edilip edilmediğinin iş’arı ve tutulmamış ise, hemen derdesti…
Kastamonu ve Bolu Havalisi Kumandanı Mirliva Muhiddin. 25.11.1336.”
Resmi yazıda, çetenin marifetleri belirtilmektedir. Hiçyılmaz benzer konularda çeşitli
yazışmaların yapıldığını ve yazışmalarda söz konusu soygun ve cinayetlerin Recep Reis
müfrezesinden, Recep Reis efradından, Recep Reis saflarına katılmak isteyen gönüllüler
ibaresinin kullanıldığını kaydederse de bu eylemlerden İpsiz’i ayrı tutma çabasına girer.
“Cide Kaymakamlığı’nın bu yöndeki yazısında Parasını hükümet verecek, denilerek
dükkân ve evlerde talana girişildiğinin ifade edilmesi de müfreze adının nasıl
kullanıldığına bir örnekti”.19diyerek, Recep Reis’e yakıştırmamaya özen gösterir.
İpsiz Recep düzenli ordunun kuruluşuyla birlikte Miralay Kasap Osman Bey’in20 emrine
verilecektir. Emekli Kurmay Albay Rahmi Apak, Kasap Osman’ın marifetleriyle ilgili olarak,
“174. Alay Kumandanı Yarbay Osman kendi alayını tekrar derleyip toplamak ödevi ile eski
bölgesi olan Karacabey havalisine gönderildi. Fakat o da oraya gidince işi çeteciliğe döktü.
16 Nurettin Paşa Koçgiri İsyanını Topal Osman Ağa İle birlikte kanlı bir şekilde bastırmaktan ünlüdür, damadı Gn. Abdullah
Alpdoğan’ı aynı görev ve işlevle daha sonra 1938 de Dersim’de görüyoruz
17 Ergun, Hiçyılmaz, İpsiz Recep, s 62
18 Ergun Hiçyılmaz İpsiz… s 70
19 3.2.1921. Ataşe Ki: 95, D. 19, Fh:51-2°. Akt . Hiçyılmaz s 71
20 Miralay Kasap Osman Bey’e ilişkin Çete Geleneği yazısında bilgi verilmiştir. www.gundemonline.org/haber.asp?
haberid=10216
Maiyetindeki bazı subayları çeteci kıyafetine sokarak, alayını derleyip toparlamaktan ziyade
bu bölgede bir terör idaresi kurdu.”21 sözleri Miralay Kasap Osman’ın kısa bir tarifidir. Recep
Reis, savaş sonrası çetenin önde gelenleri ve yaklaşık yirmi beş efradı ile Ankara’ya gelmiş ve
bando ile karşılanmıştır. Recep Reis’in “Milli Mücadele”ye katılıp da eceliyle ölen ender
çetecilerden biri olduğunu da kaydedelim. Recep Reis, Milis yüzbaşılığı rütbesiyle
ödüllendirilir. (Topal Osman da Yarbay rütbesiyle ödüllendirilmişti.)
Anadolu, Tekalif-i Milliye emirleriyle elindeki avucundakileri milli mücadele için alınıp açlık ve
sefalet içindeyken, İpsiz Recep ve Kocaeli bölgesindeki milli mücadeleciler, talan ve gasptan
arta kalan zamanlarında, başarılarını kutlamaktadırlar. Bu kutlamalar şöyle nakledilmektedir:
“O gün tekir, istavrit, kayabalığı ve pavurya gibi balıklar tuttular. Bunları güzelce temizledik.
Akşam oldu hazırladık. Yemek yiyeceğiz. Birkaç kadeh de rakı alalım Recep Kaptan’ı da
çağıralım dedik.
Arkadaşlardan birisi:
‘- Bu akşam ramazanın ilk gecesidir. Rakıları kaldıralım, Recep Kaptan darılmasın’
dedi.
‘- Ben gideyim hem Recep Kaptan’ı getireyim, hem de rakı olayını anlatayım’
dedim, gittim:
‘- Emüce, yemek yiyeceğiz. Balıkları pişirdik. Buyurun gidelim. Birkaç kadeh de rakı içicektik.
Bu akşam Ramazan’mış vazgeçtik.’
‘- Rakınız var mı?’
‘- Var’
‘- Yoksa bende çok. Burası korsanlara maksus limandır. Ramazan buraya gelmez. Buraya
gelenler hep günahkâr takımıdır. Hep beraber içeriz.’
‘- Geldik kafaları çektik. Nefis balıklarımızı da kemali afiyetle yedik.”22
Gençlerin örnek alınmasının tavsiye edildiği İpsiz Recep Reis’in serüveni budur. Bu arada
“Milli Mücadele”nin bir diğer çete reisi, Teşkilat-ı Mahsusa elemanı, Osmanlı mebusu, ilk
dönem TBBM üyesi, Ermeni Soykırımı aktörlerinden Keskinli Rıza Bey’in23 de bir methiye
biyografisinin yakında kitapçıların vitrinini süsleyeceğini de ekleyelim. Bunu (çete geleneğinin
sürekliliğini ve özendirilmesini, yaygınlaştırmasını) son günlerdeki linç olaylarıyla ve bu linç
olaylarının görevlilerce desteklenmesiyle birleştirirsek, -tabii vatan sevgisiyle yararlı işler
yapmaya azmeden gençlerimizin sayısı hızla artmasıyla da!- kahramanlarımızın(!) yeni
nesillerle tanıştırılmasının, bunların yeniden üretiminin ve yaşamımızın bir parçası olduğuna
alıştırılmamızın bir objeleri olduğunu ve neyle karşı karşıya bulunduğumuzu anlayabiliriz.
1 Aralık 2008
21 Apak Rahmi Em. Kur. Alb. Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, TTK y. 1988 s 195
22 Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s 332
23 Keskinli Rıza Bey hakkında Çete Geleneği yazısında bilgi verilmiştir. www.gundemonline.org/haber.asp?haberid=10216
www.mavidefter.org