0 0
Read Time:3 Minute, 21 Second

“Gençler direnmezse halimiz nice olur?” Ünlü Yunanlı yazar Nikos Kazancakis’ten alıntılanan bu nida fırsattan istifade Atina’nın Sindagma Meydanı’nda Karamanlis hükümetini barışçı biçimde protesto eden orta yaşlı Helen Hathidaki’nin dudaklarından dökülmüş. New York Times’ın geçen hafta 15 yaşındaki gencin ölümünün ardından isyana boğulan Yunan başkentindeki hissiyatı aktardığı haberde geçiyordu. Tabii sayıları azımsanmayacak hoşgörülü Yunanlılardan biri olan Hathidaki’nin gerekçesiçok anlaşılır. Kendisi emekli maaşıyla geçinemediğinden ve ikinci iş olarak ev temizliğine gittiğinden hükümete fena halde içerliyor. İsyanı romantize etmek kulağa hoş geliyor. Lakin Yunan kentlerini yangın yerine çeviren, milyonlarca dolarlık zarara yol açan anarşistlerle protestocu gençlerinkine akıl sır erdirmek o kadar kolay değil!

Küresel mali krizin Avrupa’yı ekonomik durgunluğa sokmasından beri yaşlı kıtada görülen ilk şiddetli protesto dalgası olmasından ve internet-cep telefonu mesajlarıyla Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Danimarka gibi ülkelerdeki gençlik gruplarının zincirleme eylemlerine sebebiyet vermesinden ötürü bir haftadır Yunanistan’la yatıp kalkıyoruz. Yunan anarşistlerin polisle bildik kapışmaları ve salt Sindagma Meydanı’nda haftada iki barışçı gösteri-protesto-grev geleneğinin aldığı boyutları şaşkınlıkla izliyoruz. Kimileri haklı olarak Türkiye’deki polis şiddetini düşünüp ‘Bizde niye olmuyor’ diye hayıflanıyor. ‘İsyan olsun da, ne olursa olsun’ fikrindeyseniz, sözüm yok. Açıkçası isyanı romantize etmede pek başarılı olamadığımdan ‘neden’ sorusuna yanıt aramak gerektiği fikrindeyim.

30 gencin saldırısına uğradığı söylenen polisin havaya sıktığı iddia edilen kurşunun sekmesiyle kalbinden vurulan Aleksis Grigoropoulos varlıklı bir aileden, Atina’nın kalburüstü asmtlerinden birinde yaşıyor, pahalı bir özel okula gidiyor. Öldürülmeden bir önceki akşam şiddet olayları yaşanan bir polo maçında bulunduğu rivayeti, isyancı ruha sahip bir genç olabileceğine işaret sayılıyor. ‘Yanlış zamanda yanlış yerde’ gencecik yaşında polis kurşununa kurban gitmesinin yarattığı duygusal tepki dalgası çok anlaşılır. Tabii polis şiddetinin sık sık tosladığı göçmen gençlerin sadece Af Örgütü yahut Helsinki İzleme’nin kimsenin umurunda olmayan raporlarında kaldığını not etmek lazım.

Protestocular kabaca üç gruba ayrılıyor. İlki daha ziyade arkadaşlarının ölümüne tepki olarak barışçı gösteri-yürüyüş yapan orta okul-lise öğrencileri. Aralarında karakolları taşlayan yahut plastik boya ve şişe fırlatan olsa da, bu ateşli tepki gençlerin siyasi katılımının alternatif yolu olarak görülebilir. İkincisi hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren, yoksuzluk skandallarından bıkmış ve protesto kültürüne hoşgörülü olanlar. Kazancakis’i anan orta yaşlı hanım gibi.

Üçüncü ve asıl odak, Yunan siyasi ikliminin nevi şahsına münhasır anarşistleri. Araçları ve işyerlerini yakan onlar. İyi organize olan, öfkelerini anlamak isteyen gazetecilerle tek kelime bile konuşmayan, anarşist felsefeye uygun biçimde ‘Toplum sarsılsın da ne olursa olsun’ fikrinden hareketle tüketim toplumunun görünür hedefleri bankalarla işyerlerine saldıranlar.

Kimileri, bir ölümü fırsat bilip estirilen kör şiddeti Yunan halkının anarşizan karakterine bağlıyor. İsyanın izini, 1970’lerde cuntanın yıkılmasında önemli rolü olan ve kurumsal yapısının derinliklerine işlemiş sol geleneğe dayandırıyorlar. 17 Kasım örgütüne 25 yıl göz yuman bu yapı ve Yunan toplumundaki hoşgörünün yaşananlarda payı büyük. Şimdi Yunan devletinin aczinden hareketle 1973 anayasasının polisi üniversiteye girmekten men eden unsurları sorgulanıyor. Sanki çok lazımmış gibi!

Kimileri protestoların ‘ayda 600 avro’ kazanan yoksulları tetiklediğini yazıyor. İşsizlik oranı 10 milyonluk nüfusta yüzde 8 iken, genç nüfusta bu oranın yüzde 22’leri bulması ve küresel mali krizin geleceğe dair umutları azaltmasından söz eden de var. Ancak ekonomisi turizm, gemicilik ve AB fonlarıyla, kısacası hizmet sektörüyle dönen Yunanistan’da gençliği ateşleyenin ‘mali kriz’ olduğu çok şüpheli. Yine de Yunan hükümetinin iyi ekonomik gidişata rağmen kazanımları sosyal yapının hayrına çevirememesi, yolsuzluğa batması, eğitim ve polis gücünü reforme edememesinin hoşnutsuzluktaki payı yadsınamaz olsa gerek.

Yine de Karamanlis ve hükümetine haksızlık etmeyelim. Gerek gencin ailesinden derhal özür dilenmesi gerekse iki bakanın istifalarını sunması demokrasi algısının genişliğinin önemli bir göstergesi.

Yaşanan şiddetin kolay açıklaması yok. Yunan örneğinin Avrupa çapında yaratacağı işsiz ve hoşnutsuz gençlik kitlesinin eğilimleri açısından düşündürücü olacağı kuvvetle muhtemel. Lakin ‘demokrasinin beşiği’ni sarsan protesto dalgasının küreselleşmenin doğal sonucu olarak Avrupa kentlerinde organize gençlik gösterilerine yol açması, bu isyanın ‘yaşlı kıta’ya yayılacağı anlamına gelmiyor. 2005’te derin sosyal eşitsizlik ten bezip isyan çıkartan göçmen nüfusuyla yüzleşmiş Fransa’yla, 2008 Yunanistan’ını aynı kefeye koymak elmalarla armutları toplamaktan öte mana ifade etmiyor.

Hoşnutsuz gençliğin tutkulu öfkesi örgütlü bir siyasi projeye kanalize edilemediği, akıllı, yaratıcı eylemlere dönüşemediği sürece dönüşüme ne kadar hizmet edeceği meçhul.

Radikal / 15.12.08

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter