Yunanistan: Hiçbir şeyden korkusu olmayan gençler -Noelia San Román
Yunanistan’da birçokları, unutulmuş jenerasyonun geri dönüşünün bir devrim başlangıcı olduğuna inanıyor.
Atina’ya gece çöküyor ve şehrin merkezi bomboş. Buralarda hayat neredeyse durmuş, caddeler giriş çıkışlara kapalı; son günlerdeki eylemlerden ayakta kalabilmiş alışveriş merkezleri kepenklerini indiriyor. Vitrin ve kapıları onaran işçiler işlerini bırakıyorlar. Bazıları mağazalarında kalarak oyalanıyor ve durumu gözlüyorlar. Bakıyor fakat görmüyorlar! Omonia meydanına çıkan sokaklarda polis olağan dışı güvenlik önlemleri alıyor.
“Sizler, içeri girin!” diye bağırıyor bir ajan, dışarıda ne olup bittiğini görmek için kafasını çıkaran Güney Sahralı gruba. O an da hiçbir şey olmadı! En azından olağandışı bir şey… Öğrenciler gösteri yapıyor, tıpkı sabah olduğu gibi, dün ve önceki gün olduğu gibi. Polisler onları bekliyor. Bu çocuklar başlarına bela oldular.
“Hiçbir şeyden korkuları yok” diyor, onlarla aynı talepleri taşıyan otuzlu yaşlardaki Manuel, hareketin merkez üssü durumundaki tarihi Politeknik’in kapısında ve ekliyor “Akıllılar, ne istediklerini biliyorlar, idealleri, güçleri ve 15 yaşlarındaki çocukların öfkeleri var. Ben şiddet yanlısı değilim ama onları durdurmak ne mümkün”
Yaklaşık 500 metre uzaklıkta, çiçekler, mumlar ve el yazması notlar kuşkusuz tam bir sosyal ayaklanma olan olayların başladığı noktayı işaret ediyor. “Alexis’in ölümü bardağı taşıran son damlaydı” diyor öğrenciler. Bunu söyleyen sadece onlar da değil.
“Ne zaman görmen gerekeni görmüyor ve ne zaman meşgul olman gereken şeyle meşgul olmuyorsan ve koruman gerekeni korumuyorsan böyle şeyler oluyor. Mantıklı değil mi?” diyor, her günkü gibi köpeğini gezdirmeye çıkan yaşlı bir adam, sanki 200 metre ileride çöplerini bıraktığı yerde hiçbir şey olmamış gibi bir tavırla.
Bütün bunlar bir şeye yarayacak mı? “Bu bir devrimin başlangıcı: sonuçlarını birkaç yıl sonra göreceğiz” diye ekliyor ve yoluna devam ediyor yaşlı adam. Hemen onun yan tarafında genç bir adam kaldırımı yıkıyor. ” Neden korkmalıyım ki? Hiçbir sorunum olmadı” Bir Arnavut ve Miranda adını kullanıyor.
“Kimsenin gençlerin sorunlarıyla ilgilenmediği, üniversiteyi bitiren gençlerin yıllar sonra bile iş bulamadıkları, polisin onları hiç rahatsızlık duymadan açıktan açığa öldürdüğü zamanlarda ve yöneticilerin başrolü oynadığı skandallarla yıllar boyunca yaşadıktan sonra, birden bire böylesi şeyler olur. Güm!” diye açıklıyor, bir internet sağlayıcı şirketinin çağrı merkezinde telefonlara bakarak çalışan 32 yaşındaki mühendis Makis. Eğitimi ona ayda sadece 700 Euro gelirle temel ihtiyaçlarının ötesinde bir şey istemek gibi lükslere kapılmadan yaşamak zorunda olduğu bir hayat sağladı.
Gençlerin bir geleceği yok. Umutlarını ve onları yönetenlere duydukları inançlarını kaybettiler. Bıkkınlar. Alexis Grigoropoulos’un ölümü onların toparlanmalarına ve yılların biriktirdiği bütün öfkeleriyle, kendilerini sokaklarda ifade etmelerine sebebiyet verdi. ” Daha iyi bir dünya istiyoruz. Bize yardım edin! Maskeli saldırganlar ya da teröristler değiliz. Biz sizin çocuklarınızız. Düş kuruyoruz. Hayallerimizi öldürmeyin!” diye yazıyor Alexis’in arkadaşları açık mektuplarında.
“Sahte hayatlar yaşıyorsunuz, bezginsiniz, kendinizi salmışsınız ve sadece ölüm gününü bekler olmuşsunuz. Hayal kurmuyorsunuz, sevmiyorsunuz, hiçbir şey üretmiyorsunuz” diye devam ediyor mektup. Bu eleştirilerin muhatabı insanların çoğu söylenenleri kabulleniyor: Haklılar!
Aynı zamanda 700 Euro’luk jenerasyonun aileleri de bıkkın, iki ya da üç işte çalışıyor olmaktan ve süpermarketlerde fiyat etiketleri tarafından kuşatılmaktan, medyanın kustuğu sayısız skandaldan yorgunlar: politikacıların sırtlarından beslendiği yetmezmiş gibi şimdi de en kutsal yer olan, Athos Dağı bile bu rezilliğe teslim olmuş durumda.
Efre, keşişlerinin ruhunu, birçoklarının arkasında ne olduğunu bilmeyi bile istemeyeceği, itici gücüyle besleyen ruhani rehber.
Yeryüzünde ve gökyüzünde sosyal adaletsizlik her geçen gün derinleşiyor ve gençler sözlerini söylüyorlar: Artık Yeter!
[Rebelion.org adresindeki İspanyolca orijinalinden Ercan Bayraz&Ozancan Serhan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]