0 0
Read Time:2 Minute, 40 Second

Gestapo tarafından işkenceyle öldürülen direnişçi antifaşist yayıncı Leone Ginzburg ile romanları dilimize de çevrilmiş yazar Natalia Ginzburg’un oğlu olmasının serüvenine katkısı vardır mutlaka. Çocukluğunun bir kısmını sürgün edildikleri köylerde geçirmiş olmasının, en azından.

Carlo Ginzburg, felsefe, edebiyat, antropoloji, resim konularında benzersiz araştırmalarıyla tanınan bir tarihçi.

‘Mikro tarih yaklaşımının önde gelen temsilcilerinden. Geniş ölçekli tarih çalışmalarının görmezden geldiği, küçük gördüğü olay ve inanışların arkeologu. Onlardan yola çıkarak farklı bir tarih anlatısı kuruyor.

‘Efsaneler, Amblemler; İzler’i okuyor. Retorik incelemesi yapıyor. Metin çözümlemeleriyle kültür alanının örgütlenmesi üstüne çıkarımlarda bulunuyor.

Sözgelimi Mariane adaları yerlilerinden Hurao’nun söylevinden, o söylevin Cizvit Fransız yöneticisi Le Gobien tarafından bize aktarıldığı şekliyle ‘metindeki çatlaklar’ından yola çıkarak kolonyalizmin egemenlik ve dil örgütlenmesini, bir dönemin ruhunu aydınlatıyor.

Cadılar üstüne baş döndürücü derinlikte araştırmaları var.

Son olarak dilimizde yayımlanan ‘Tahta Gözler-Mesafi Üstüne Dokuz Düşünce’ adlı yapıtında şu soruyu didikliyor: “Şeyleri olduğu gibi görmemize olanak sağlayan mesafe tam olarak ne kadardır?”

Ginzburg’a kalırsa bir şeye çok yakın olduğumuzda aşinalık bakış açımızı çarpıtır, çok uzak olduğumuzda ise bakış açımızdaki çarpıklığın kaynağı mesafenin ta kendisidir; dolayısıyla, içinde yaşadığımız dünyayı anlamak için uzaklıkla yakınlık arasında bir denge tutturmak gerekir.

Carlo Ginzburg, şimdi 70 yaşında. Halen California Üniversitesi’nde İtalyan Rönesansı Araştırmaları Profesörü.

Onunla tanışma nedenim olan, ününü büyük ölçüde borçlu olduğu kitabı, ‘Peynir ve Kurtlar’.

Engizisyon kayıtlarını incelerken tesadüfen rastladığı bir değirmencinin, Menocchio’nun hikâyesiyle orta çağ üstüne olağanüstü bir tarih anlatısı kuruyor.

İnatçı köylü, değirmenci Menocchio’nun dünyanın yaratılışı üstüne kurgulamış olduğu kendi hikâyesinden (peynir nasıl kurtlanırsa hayatın öyle başladığı) bir türlü vazgeçmeyip sonunda kendini engizisyon tarafından öldürtmesinin hikâyesini engizisyon belgelerinden takip ederken bir gerilim romanı tadı almamak mümkün değil.

Levent Yılmaz’la yapmış olduğu bir söyleşide Ginzburg şunları söylüyordu:

“Tabii ki anlaşılmaz olan göz kamaştırır, etkiler: Bu hem iyi hem kötüdür. Öyle tarihçiler vardır ki, onlar için özellikle varsayımlar ileri sürme olasılığı önemlidir. Hatırlıyorum, Pisa’da öğrenciyken filolog bir hocamız vardı, büyük bir sakalı vardı ve asminerlerinde, özellikle Roman-Fransız filolojisini işlerken sıradışılıklara takılırdı. Dilbilgisi uzmanlarında rastladığı sıradışılıklara; o zaman sakalını sıvazlar ve ‘çok acayip’ derdi. İşte bu nida araştırmacılıktan aldığı zevkin doruğuydu. Bir başka hocamız daha vardı, Kartezyendi, kesinlikten yanaydı ve keldi. O ise, sıradışılıkları bir yasaya indirgemeye bayılırdı. Bunu başardığında, yani sıradışılıkları bir yasaya bağladığında ellerini oğuşturur ve ‘zihin için yeterli’ derdi. İtiraf etmeliyim ki bu küçük dava özetinden çok etkilendim. Elbette ki kendimi sakallı filolog Contini’den yana görüyorum. Ama bu yeterli değil, yani bir olayın kendi içinde ‘acayip’ olması yeterli değil, işte o zaman da, öbür kişi yani Kartezyeni karşımızda buluruz…

Yasaları (ya da kuralları diyelim, bu daha iyi) sıradışılıklardan yola çıkarak anlayabiliriz, hatta anlamak zorundayız. Ama kurallardan yola çıkarak sıradışılıkları öngöremeyiz… Sıradışılıkların anlamı nedir, neyi gösterirler? Menocchio konusunda da ben, bir sıradışılıktan yola çıktım, Menocchio, açıkça (elbette psikolojik açıdan değil, istatistiksel olarak) normal olmayan bir şıktı, beklemediğim bir durumdu bu. Sadece biz 20. yüzyıl araştırmacıları için beklenmedik bir durum arzediyor değildi Menocchio, kendi köylüleri için de şaşırtıcıydı. Bu sıradışılıktan yola çıkarak yaygın kültürel tavırların yeniden oluşturulabileceğini düşünüyordum. Oysa,

16. yüzyılda Friuli’de, normal kabul edilen tavırların çözümlenmesiyle bu sıradışılığı, Menocchio’yu anlamak imkânsız olurdu. “

Ginzburg, daha ilk kitabının önsözünde yolunu çiziyordu:

“Rasyonel bir çerçevede, rasyonel bir araştırmayla, rasyonel olmayan nesneleri ele almak. Burada irrasyonel’i bir tehdit anlamında kullanıyorum, yani rasyonel olan için sorun çıkaran bir şey anlamında.”

Radikal / 21.02.09

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter