Uzun bir aradan sonra Kürdistan sokakları kitlesel ve militan bir gün yaşadı. Öcalan’ın emperyalist güçlerce faşist Türk devletine teslim edilmesinin 10. yılında protestolar, başta Kürt illeri olmak üzere Türkiye’nin birçok Metrepol’ünde militan gösteriler biçiminde sokağa yansıdı. Sokak çatışmaları faşist devlete bir meydan okumaya dönüştü.
Ekonomik krizle birleşen ulusal baskı ve yasaklar Kürt halkını canından bezdirmiştir. Yaşanan yoksunluk, sefalet, dışlanmışlık ve militarist şiddet, halkın yaşamını çekilmez kılmıştır.
Son bir kaç yıldır gerçekleştirilen kimi sokak gösterilerileri ve mitingler, Öcalan’ın uzun zamandır devletle „barışmanın” altyapısını oluşturma çabasına ve „Demokratik Cumhuriyet”çizgisine uyumlu, nispeten kutlama havasında geçen bir görüntü sergiliyordu.
Aradan geçen bunca zaman diliminde Kürt halkının ulusal istemleri tüm reformist çabalara ve yaklaşımlara rağmen yokedilememiştir.
“Demokratik Özerklik,” “Demokratik Cumhuriyet” vb. Adına ne denirse densin hepsi de aynı kabulü (yenilgiyi) ifade eder, yani ulusal bağımsızlık yerine, burjuva demokrasisinin kabulünü. Keza adına “demokratik uygarlık” denen ve methiyeler dizilen şeyin kendisi de emperyalist sistemin yüceltilmesi ve kutsanmasından başka bir şey değildir. Yine Öcalan’ın tutsak edilmesinden çok kısa zaman sonra sözünü ettiği, “ulusal kurtuluş devrimleri çağı kapanmıştır, yirminci yüzyıl demokrasinin zaferiyle sonuçlanmıştır” yaklaşımı da bize kapitalist emperyalis sistemin ne denli kutsandığı, alkışlandığı ve bu yolla kitlelere, ezilen hlklara, sömürge uluslara kaderinize razı olun, emperyalizm yenilmezdir propagandası ile ezilen halkların mücadelesinin üzerüne sünger çekilmek istenmiş, sömürgeci TC’ye ve emperyalistlere yaranma siyaseti güdülmüştür.
Türk devletinin kabulü ve kutsanması, Kürt Ulusal Özgürlüğünün reddine varan ve Türk-İslam sentezinin tekrardan, Kürt halkının Ulusal istemlerinin yerine ikame edilmeye çalışılması ile atbaşı giden ideolojik dezenformasyon, elbette Kürt halkının yüz yıldır devam eden esaretten kurtulma mücadelesi ve bilinci üzerinde ciddi tahribatlar yarattı yaratıyor. Bu idolojik manipülasyondan kurtulmanın yolu devrimci sınıf bilinci ekseninde, ulusal değerler etrafında mücadeleden geçer.
Kürt halkı her nekadar Öcalan’ı sahiplenme adına bu sokak gösterilerine kalkışmış olursa olsun; blinç altı duygu ve düşünceler de yatan gerçek şudur ki, Kürt halkının dişe diş gerçekleştirdiği sokak çatışmaları, ‘’Atatürk’ü güncelleme” çabasındaki reformist harekete rağmen, Türk devletinin sömürgeci politikalarına karşı ulusal özgürlük ve bağımsızlık bilincinin hafızalarda hala canlı olduğunu bize gösterir. Bunu bir çelişki olarak algılayanlara şunu söylemek sanırız yeterli olacaktır: on yılı aşkın bir zamandır sürece yayarak pasifize edilmeye çalışılan, tekrardan Kemalizmi gün be gün kitlelerein bilincine yedirmeye çalışan bir yaklaşıma karşın bu denli militan sokak çatişmalarına sarılıyorsa ve bu kendini on binlerle ifade edilyorsa, denilebilirki halkın bilincinde ulusal özgürlük istemi canlı ve tazeliğini koruyor. Aksini iddia etmek gerçeklerin östünü örtmek anlamına gelir ki bu da bilinçli olarak halkın esas istemlerinin bilinçli bir çarpıtması olur.
Son kitle gösterilerindeki radikal çıkışın Kürt halkının mücadelesinin yeni bir sürece evrildiğini göstermektedir. Önümüzdeki süreçte halkın üzgürlük istemleri, giderek yükselen bir ivme izleyerek, çatışmalı sokak gösterileri ile kendisini daha sık hisettirecektir.
Bizim son gelişmelerden anladığımız, Kürt halkının güçlü bir biçimde sokakta ulusal özgürlük ve bağımsızlık istemini GÜNCELLİYOR oluşudur.
17 Şubat 09
alibaran1917@gmail.com