0 0
Read Time:5 Minute, 31 Second

 Obama ziyareti Kürt hareketinde boş hayalleri yeniden körükledi…

 Obama Türkiye’ye geldi ve ardından Irak’a gitti. Türkiye ziyaretinin başlıca gündem maddelerinden birinin PKK’nin tasfiyesi için birlikte atılacak adımlar olduğu biliniyor. Nitekim açıklamalar bu yönde idi ve geçtiğimiz günlerde Bağdat’ta yapılan “Terörle Mücadele Zirvesi”nde daha somut kararların ve adımların atılmaya başlandığı görülüyor. ABD, Türkiye ve Irak yetkililerinin katıldığı toplantının sonuç bildirisi niteliğindeki 5 maddelik açıklamayı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Oysa Kürt hareketi cephesinde gelişmeler hiç de böyle değerlendirilmemekte, daha önemlisi dayanaksız hayallere ve beklentilere konu edilebilmektedir.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta düzenlenen “terörle mücadele” toplantısından sonra İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Federal Irak Ulusal Güvenlik Bakanı Şirvan el Vaili basına açıklamalarda bulundu. Basına yansıyan bilgilere göre, El Vaili görüşmelerle ilgili bir bildiri yayımladıklarını ve bu bildirinin 5 maddeden oluştuğunu belirtti. Buna göre, ABD, Irak ve Türkiye, “PKK’nin yasaklı bir terör örgütü olduğunu, Irak ve Türkiye’ye zarar verdiğini” vurguladı. PKK’nin ve “uzantısı Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’nin” Güney Kürdistan’daki faaliyetlerinin yasaklanmasının kararlaştırıldığı bildiride, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı ziyaret sırasında “PKK ya silahı bırakır ya da Irak’ı terk eder” açıklaması da teyit edildi. Talabani daha sonra yaptığı bir açıklamada böyle bir ifade kullanmadığını söylemişti. Ancak bu sözlerin bildiriye yansıması Talabani’yi yalanlamış da oluyor.

Bildiride son üç ayda PKK ile mücadele konusunda yapılan faaliyetlerin değerlendirildiği, komisyonun bir sonraki toplantıyı Türkiye’de yapmasının kararlaştırıldığı kaydedildi. El Vaili, “PKK’yı ilgilendiren her şeyi kapatmayı kararlaştırdık ve bu işi başlattık. Biz terörün her çeşidine karşı mücadele edeceğiz, kim olursa olsun” dedi. Türkiye’nin Güney Kürdistan’a operasyon düzenlemesi ve asker bulundurmasına ilişkin başka bir soru üzerine de El Vaili, bölgedeki faaliyetlerin iki taraf arasındaki anlaşmalar ve görüşmelerle yapıldığını vurguladı.

İçişleri Bakanı Atalay da, basın toplantısında, daha önce kurulan bu üçlü mekanizmanın Kasım’da tekrar başlatıldığını, yapılan toplantının onun devamı olduğunu söyledi. Atalay, üç ayda yapılan faaliyetlerin genel olarak gözden geçirildiğini belirterek, toplantıya Genelkurmay Başkanlığı Harekât Daire Başkanı’nın da katıldığını ifade etti.

Toplantıda, daha önce yapılması gündemde olan askeri işbirliği, “terörle mücadele anlaşmaları üzerinde durulduğunu” belirten Atalay, “Bizim için önemli olan şu ki gerek merkezi Irak hükümeti, gerekse ABD tarafında PKK terörünün Kuzey Irak’taki varlığını sona erdirmede sağlam bir irade var” dedi.

Toplantıya Irak adına İçişleri Bakanı Cevad Bolani, Ulusal Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Şirvan El Vaili katılırken, Kürdistan Yönetimi’nden İçişleri Bakanı Kerim Sincari ile birlikte 2 temsilci de katıldı. Washington’u temsilen ise, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Christopher Hill ve Amerikalı 2 askeri yetkili yer aldı. “3 devletin en üst seviyesinde de güçlü bir irade ve yeni hedeflerin, çalışmaların olduğunu” söyleyen Atalay, “alt komitelere, istihbarat ve diğer alanlarda somut görevler verdiklerini” belirtti.

Öte yandan Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı’nın 5 ve 6 Nisan tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret eden ABD Başkanı Barack Obama’nın PKK ve Kürtlere ilişkin açıklamalarını değerlendirirken, “Obama bir taraftan Kürt sorununun şiddetle çözülemeyeceğini doğru bir biçimde vurgularken, diğer yandan bir kez daha PKK hareketini “terörist” hareket olarak nitelemesi, yaptığı doğru vurguyu gölgede bırakmıştır.” ifadesini kullanması sorunun özünü kavramaktan ne kadar uzakta durduğunu gösteriyor. 

Kürt hareketinin önemli kalemlerinden Selahattin Erdem ise, 12 Nisan 2009 tarihli yazısında, 29 Mart yerel seçiminden önce DTP karşıtlarını örgütlemeye çalışan ABD’nin, seçimden hemen sonra ve hem de Başkan düzeyinde DTP ile görüşmüş olması, 29 Mart yerel seçim sonuçlarının yarattığı yeni politik durumu göstermeye yetiyor. ABD düzeyi böyleyken, AKP Başkanı Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanlığı’nın hala DTP’yi dışlama çabalarının bir anlamı ve anlaşılırlığı var mıdır?” diye soruyor.

Her şey bir yana, NATO’yu daha da aktifleştirip ona yeni roller biçen ABD’nin “sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesine” vurgu yapmalarının bir anlamı olabilir mi? “Şiddet çözüm değil” diyen emperyalist ABD’nin tarihin tanık olduğu en akıl almaz şiddete başvurduğu nasıl unutulabilir? Daha önemlisi, ABD’nin Kürt hareketini “bölge güvenliğini tehdit eden unsur” olarak görmesi bile Türk sermaye devletinin şiddetinin devamına yönelik bir teşvik olmuyor mu? Kürt hareketini “tasfiye”yi öngörenlerin “şiddet çözüm değil” demesi, aslında tam bir sahtekârlıktır. “Şiddet karşıtlığı”yla süslenmiş bu sahtekârlığın altındaki gerçek ise, ABD’nin, bölgedeki çıkarları için Türkiye’nin daha aktifleşmiş desteğine karşılık PKK’nin tasfiyesinin öneriliyor olmasıdır.

Açıktır ki, Obama ve ABD konusunda yaratılanlar ham hayallerden ibarettir. Obama yönetimi ABD’nin temel politikalarında bir değişime yol açmayacaktır. Obama ne savaş ve şiddet karşıtıdır, ne silahlanma yarışına son verecektir, ne de daha fazla demokrasi getirecektir. Ayrıca belirtelim ki, Obama konusundaki hayallerin sönmesi için uzun bir zamanın geçmesi de gerekmeyecektir.

Bugün ABD hegemonyası ciddi olarak sarsılmaktadır. Bloklaşma ve kutuplaşma eğilimlerinin güç kazandığı, büyük emperyalist devletler arasındaki çıkar çelişkilerinin sertleştiği bir döneme girilmiştir. Bu gerçekler Obama döneminin nasıl şekilleneceğinin güçlü ipuçlarını da ortaya koymaktadır. ABD’nin dış politikasını Bush ekibinin politikası olarak görmek ve başkanlık koltuğuna oturmasıyla Obama’nın farklı bir çizgi izlemesini beklemek ham bir hayaldir.

Uzun yıllar bölgede anti-emperyalist mücadelenin bir parçası olan Türkiye’deki Kürt hareketinin Obama’nın ziyareti üzerinden kapıldığı boş beklenti ve hayallerin gerisinde kuşkusuz ki, onun İmralı süreciyle birlikte girdiği köklü tutum ve kimlik değişiminin bir sonucu olarak, her türlü anti-emperyalist tutum ve duyarlılığın bir yana bırakması yatmaktadır. Kürt hareketindeki köklü tutum ve kimlik değişimini yakından izleyenler açısından bu durum hiç de şaşırtıcı değildir.

Kuşkusuz, Kürt hareketinin bugün Obama üzerinden ABD emperyalizmine yönelik boş beklentilerinin kökleri, Kürt sorununun salt ulusal taleplere daraltılarak toplumsal boyutunun gözardı edilmesi, hareketin “siyasi çözüm” adı altında adım adım Kürt burjuvazisinin kontrolüne girmesine kadar uzanmaktadır. Bu, emperyalizm de dahil, tüm gerici odakları “çözüm gücü” olarak görmenin zemini olmuş, İmralı süreci ile birlikte ise emperyalist sistem “demokratik uygarlık” olarak yaldızlanabilmiş, ardından ABD’nin Irak’a yönelik emperyalist işgal sürecine, inanılmaz hayal ve beklentiler eşlik edebilmiştir.

Tüm bu hayal ve beklentilerin ne kadar dayanaksız olduğu ortadadır. Genel olarak emperyalizmin, özel olarak da onun en gerici ve barbar temsilcisi olan ABD emperyalizminin mazlum halklara özgürlük ve bağımsızlık götürdüğü nerede görülmüştür? Her şey bir yana, bugün kendisinden hayaller beslenilen ABD emperyalizminin ‘70’lerde ve ‘90’larda bizzat Kürtler’e oynadığı oyunlar, çektirdiği acılar ne çabuk unutuluyor? Türk sermaye devletinin Kürt halkına karşı kirli savaşını yıllardır destekleyen, “teröre karşı mücadele”ye verilen bu destekle övünen, Kürt gerillasının imhası için istihbarat da dahil her türlü desteği veren de bu aynı emperyalist ABD değil midir?

Unutulmasın ki, çağımızda her türlü gericiliğin kaynağı bizzat emperyalizmdir. Özgürlük ve demokrasi her yerde egemen sistemlere karşı mücadele içerisinde ve ezilenlerin mücadeleleri sayesinde gelişmiştir. Emperyalizm çağında ulusal sorunun çözümü de dahil demokrasi, ancak her yerde kurulu düzenlere ve onun gerisindeki emperyalizme karşı mücadele ile kazanılabilir. Uzun yıllara dayalı Kürt halkının mücadele deneyimi de bu bilimsel ve tarihsel dersi kendi yönünden döne döne doğrulamaktadır.

(Sosyalizm için Kızıl Bayrak, Sayı: 2009/15, 17 Nisan 2009)

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter