Read Time:2 Minute, 24 Second
AYDINLAR BİLDİRGESİ
-Militarizme ve Şovenizme Karşı-
Bunun sorumlusu devlettir.
Devlet, savaş politikasında ısrar ediyor; Kürt halkının üstüne silahlı operasyonlarla gitmeyi sürdürüyor. Mardin’de 12 yaşındaki çocuğu infaz ediyor; Van’da, Diyarbakır’da halka ateş açıyor; sivilleri öldürüyor, yaralıyor.
Devlet, militarizmi körüklüyor; Tunceli’de sivil ve silahsız insanları havadan ve karadan bombalıyor; Ankara’nın göbeğinde kelepçelediği ve ayağından yaraladığı genci kurşuna dizerek naklen infaz gerçekleştiriyor.
Devlet, şovenizmi kışkırtıyor; Kürt halkını “sözde vatandaş” olarak anıyor; Trabzon’da faşistlerin öncülüğünde sahnelenen linç girişimlerini cesaretlendiriyor. Başbakan ve ana muhalefet partisi başkanı, linççilerin “hassasiyet”ini anlayışla karşıladığını söylüyor. Solcu-gericiler, faşist saldırganlığa “ulusalcı” mazeretler uyduruyor. Faşist hareket kışkırtılıyor.
Devlet anadilde eğitimi savunduğu için Eğitim-Sen’i tasfiye etmekle tehdit ediyor.
Devlet, topluma resmi ideolojiyi dayatıyor; 1915 Ermeni tehcirinin gerçek boyutlarını kabul etmek bir yana, Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) bünyesinde oluşturduğu sözde komisyonlar aracılığıyla gerçekleri çarpıtıyor, ezen ulus milliyetçiliğini yeniden üretiyor.
Kaynağı bizzat devletin kendisi olan şiddetin sorumluluğunu başka adreslerde aramak, aydının vicdanıyla da, bilimsel gerçekçi kimliğiyle de bağdaşmaz.
Nitekim 1990’lı yıllarda JİTEM hesabına çalışan itirafçıların son haftalarda yaptıkları açıklamalar, organize şiddetin ilk ve dolaysız sorumlusunun devlet olduğunu bir kez daha göstermektedir. Kaçırıp kaybetme ve yargısız infaz gibi kontrgerilla uygulamalarının
ayrıntıları, bizzat kontrgerilla tetikçileri tarafından açıklanmasına karşın, devletin ilgili birimlerinin suçluları yargılamaya dönük hiç bir girişimde bulunmaması, saldırganlığın yeniden başlamasını özendiriyor.
Bizler, halklarımızın ufkunun karartılmasına izin vermeyeceğimizi, hayatın ve toplumun aydından beklediği sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayacağımızı duyuruyoruz.
İşçi sınıfı hareketini, tüm demokratik kitle örgütlerini, emekçileri ve toplumun bütün ezilenlerini birleşik bir cephe gibi davranmaya, birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Haluk Gerger, İsmail Beşikçi, Ragıp Zarakolu, Varlık Özmenek, Feyza Hepçilingirler, Sungur Savran, Muzaffer Oruçoğlu, Ferhat Tunç, Kutsiye Bozoklar, Ahmet Telli, Umur Hozatlı, Özcan Sapan, A. Hicri İzgören, Nihat Ateş, Nail Satlıgan, Suzan Samancı, Ali Rıza Dizdar, Ahmet Oktay, Suavi, Savaş Çekiç, Hasan Kıyafet, Aydın Dere, Gülizar Tuncer, İbrahim Aksoy, Gülseren Yoleri, Necati Abay, Aydın Şimşek, Racia Adar, Gültekin Tetik, Sedat Yılmaz, Ali Ekber Kaya, Ercan Demir, Emin Karaca, Eren Keskin, Ahmet Soner, Şükrü Erbaş, Nevzat Karakış, Celalettin Can, Mehmet Ali Kırdök, Mihriban Kırdök, Ercan Kanar, İbrahim Çiftçioğlu, Cahit Berkay, Vedat Sakman, Uğur Kutay, Nurten Baydemir, Rahşan Köse, Zuhal Yıldırım, Muharrem Demircioğlu, Yeşim Sönmez, Serap Kervancı, Aynur Özbakır, Derya Demircioğlu, Işıl Altınmakas, Levent Canen, İbrahim Çiçek, Ruhan Mavruk, Mukaddes Çelik, Osman Özarslan, Metin Kayaoğlu, Vedat Aytaç, Keleş Öztürk, Ayşe Yumli Yeter, Cem Dinç, Dursun Güngör, Erdoğan Emir, Hasan Oğuz, Nurettin Güleç, Ruhan Akbaba, Mustafa Sarısülük, Metin Kahraman, Mustafa Işık, Şanar Yurdatapan, Hüseyin Aygün, Volkan Yaraşır, Ali Zülfikar, Haluk Çetin, Ali Haydar Cilasun, Aynur Doğan, İlyas Emir, Engin Yörükoğlu, Beser Şahin, Fadıl Öztürk, Önder Kızılkaya, Vecdi Erbay, Mihriban Demir, Leyla Toprak, Aziz Kemal Hızıroğlu, Namık Kuyumcu, Aydın Öztürk, Zafer Diper, Şebnem Korur Fincancı, Ali Ekber Kaya, Fikret Başkaya, Hasan Polat, Memik Horuz, Yeşim Ustaoğlu, Emekçi, Hüsnü Öndül, Hacı Orman