M. Can YÜCE / 14 Temmuz Ölüm Orucu Direnişinin üzerinden tam 27 yıl geçti. Ama onun temsil ettiği ve kendinde cisimleştirdiği değerler, her açıdan güncelliğini, diriliğini ve önemini koruyor. 14 Temmuz, salt Diyarbakır Zindanlarında sömürgeci vahşete karşı devrimci değerleri savunma eylemi değil, aynı zamanda ve esas olarak ideolojik, politik ve ahlaki değerleri yaşatma, geleceğe taşıma, bunları Kürdistan halkının yüreğine ve bilincine işleme direnişidir! Bu rolünü de başarıyla, ama ağır bedeller pahasına gerçekleştirdi…
Etkileri ve sonuçları bütün canlılığıyla bugüne geldiği ve yarına da ışık tutma gücünde olduğu için, bütün değerlerimizi hoyrat bir miras yedici gibi kullananlar, 14 Temmuzu kendi teslimiyetçi anlayışlarına referans yapmakta bir sakınca görmemektedirler…
Gerçekte 14 Temmuz ve İmralı, onun örgütlü ifadesi olan KCK birbirine karşıt iki ucu ifade ve temsil etmektedirler. Birincisi, Bağımsız, Demokratik, Birleşik ve azami olarak Sosyalist Kürdistan programını sömürgeci sisteme karşı çıplak yürekle savunma direnişi; ikincisi, bu programı İmralı’nın derin sularına gömen, sömürgeci sisteme biat etmeyi, “Cumhuriyet Kürdü” olmak için yalvaran, af dileyen teslimiyet çizgisini ve kişiliksiz bir boyun eğişi temsil etmektedir. Birincisi, onur ve devrimci çizgide ısrarı ölümüne savunurken; ikincisi, bunu “kaba direnişçilik” olarak damgalayarak teslimiyetini meşrulaştırmayı bir politik tarz haline getirdi.
Çıplak yürekle ölümüne direniş ile sömürgeci sistemin karşısında korkakça bir duruşsuzluğu karşılaştırmak, 14 Temmuzun büyük direnişçilerine büyük saygısızlık değilse nedir!
Bütün devrimci değer ve birikimlerimizi ele geçiren ve bunu bir iktidar tekeline dönüştüren teslimiyet çizgisi, bugün, 14 Temmuzu “Özgür Önderlik, Özgür Kimlik ve Demokratik Özerklik” kampanyaları için bir dayanak noktası yapmaktadır. Devrimci değerler, devrimci çizgi ve bilinci tasfiyede yine devrimci değerlerin kullanılması, tarihimizin en önemli traji-komik oyunlarından biridir ve bu, yürek acıtıcıdır.
Öyle de olsa unutmamak gerekir ki, 14 Temmuz, her şeyden önce her türlü reformist, teslimiyetçi ve düzen içi çizginin en açık, en net ve tartışmasız reddidir!
14 Temmuz, salt sömürgeci düzeni ret ve ona cepheden tavır alış değil, aynı zamanda bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm ilkelerini özümseyen bir toplum projesi, devrimci bir çözüm seçeneğinin de savunusu, temsili idi. Bu ideolojik özden boşaltılmış bir 14 Temmuz algısı, 14 Temmuzun özünün boşaltılması ve saptırılmasından başka bir şey değildir…
Bugün yapılan ve bir çizgi biçiminde sürdürülen, halkımızın tümüne yedirilmeye çalışılan da budur!
14 Temmuz, bir tepki, dayanılmaz sömürgeci zulme karşı bir isyan, ideolojik ve politik özü belirsiz bir hareket değil, tersine PKK’nin 1978 Programında ifadesini bulan devrimci çizginin en özlü ifadesi ve özetidir.
Bu program birçok yönüyle tartışılabilir, eleştirilebilir. 1978 Programı, bugün birçok yönüyle aşılan veya aşılması gereken bir programdır. Ancak onun devrimci özü, düzeni her açıdan reddeden özü, anlamı ve stratejik içeriği tartışma götürmez bir gerçektir. Sonraki yıllarda ortaya çıkarılan tüm devrimci değerler ve kazanımlar, anılan devrimci özün parlak birer doğrulamasını sunmaktadır.
14 Temmuz de bu özün en özlü ifadesidir!
Sadece devrimci bir programı ve stratejiyi ortaya koymak tek başına yeterli değildir. Bu devrimci program ve stratejide samimi, ciddi ve tutarlı olmanın temel bir ölçüsü vardır: Devrimci yöntem ve araçlarla gerçekleştirilecek devimci pratik!
14 Temmuz Direnişinin Önderi M. Hayrı Durmuş, mahkeme kürsüsünde eylemin gerekçelerini açıkladığı konuşmasında, bu önemli noktanın altını kalın çizgilerle çiziyordu. Kürdistan özgürlük ve bağımsızlık davasında samimi olmanın yolunun, halkın güç olması ve devrimci silahlarla donanması gerektiğini savunmaktan ve bunu pratikte ikirciksiz uygulamaktan geçtiğini vurguluyordu. O, burada kendi başına, devimci program ve stratejiden soyutlanmış devrimci yöntem ve silahtan değil, devrimci program ve stratejiye bağlı politik güç araçlarından söz ediyordu. Özgürlüğün, hatta en sıradan hak kırıntısının bile bahşedilemeyeceğini çok iyi biliyor, Diyarbakır Zindan pratiğinin bunun en somut örneği olduğunu kendi öz deneyimle kavramış bulunuyordu. En sıradan hak kırıntısının bile sayısız direnişle, bedel ödenerek sağlanabildiğini biliyordu. O nedenle Kürdistan özgürlük ve bağımsızlık davasında samimi olmanın ölçüsünün, politik güç olmayı hedefleyen devrimci yöntem ve araçları uygulamaktan başkası olmadığını savunuyordu.
Söyler misiniz, “Cumhuriyet Kürdü” olma projesinden başka bir şey olmayan “Demokratik Özerklik” politikasının 14 Temmuzun devrimci direnişçi özüyle, her türlü düzen içi çözüme cepheden tavır alan çizgisiyle karşıtlık dışında bir ilgisi olabilir mi?
14 Temmuz direnişinin anlamı, kuşkusuz burada özetlemeye çalıştığımız bu özle sınırlı değildir; onun daha kapsamlı boyutları var. Anlamak, ilgilenmek isteyenler http://www.sosyalist-kurd.net/yazarlar/m-can-yuece/1749-muecadele-tarhmzde-br-klometretai-14-temmuz-bueyuek-oeluem-orucu-dren1.html linkinde bulunan uzun değerlendirme yazısını okuyabilirler!
14 Temmuz Direnişinin kahramanlarını bir kez daha saygıyla anarken, onların kişiliklerinde ve eylemlerinde somutlaştırdığı şu sloganı bir kez daha haykırmak istiyoruz:
Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür!
14 Temmuz 2009