0 0
Read Time:4 Minute, 28 Second

244387M. Can YÜCE / Her şey adeta ışık hızıyla gerçekleşti, iki hafta içinde oldubitti… İnternete sızdırılan bir kasetle Deniz Baykal CHP’nin başından uzaklaştırıldı. Alevi Kürt “kökeni” öne çıkarılan, buna “yoksul dostu” ve Gandi lakabı eklenen Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına getirildi…

Kullanılan yöntemler, zamanlama, hız ve sonuç alma konusundaki kesinlik, Doğan Medya grubunun bu konudaki sistematik tutumu ve çabası dikkate alındığında, bu operasyonun çok iyi hazırlandığı ve “ustaca” uygulamaya sokulduğu söylenebilir. Tam anlamıyla bir darbe keskinliğinde…

Kuşkusuz çürümüşlüğü bir kez daha ortaya çıkan burjuva siyasetinin “ahlakının” olmadığı, sonuç almak için her yolun mubah görüldüğü bir siyaset geleneğinin devrimci siyaset açısından kabul edilmezliğini vurgulamak ve geçmek istiyoruz. Bu konuyu bir önceki yazımızda kısaca vurgulamaya çalışmıştık. Burada daha çok bu operasyonun politik boyutları üzerinde durmak istiyoruz.

Genelde “iktidar”daki parti veya partilere darbe yapılır. Ama bu kez bir “Ana muhalefet” partisine darbe yapıldı, “operasyon” çekildi. Bu, aslında şaşırtıcı değildir. Devletin Bekası için kardeş katlinin vacip görüldüğü, Sadrazam ve Vezirlerin başlarının vurulduğu, Başbakanların ve bakanların asıldığı, sayısız saray entrikalarının çevrildiği, darbe, komplo ve sınırsız kirli özel savaş operasyonlarının gerçekleştirildiği bir siyaset kültüründe, Baykal operasyonu şaşırtıcı olmak bir yana, aynı geleneğin teknolojik boyutlar kazanarak devam ettiğini gösteriyor…

Gelinen noktada Baykal’li bir CHP, düzen ve onun arkasındaki güçlerin temel ihtiyaçlarına yanıt vermiyordu. Baykal yaptığı siyaset çizgisi ve pratiği ile bu düzene ve onun temel odaklarına “sadakatini” ne kadar kanıtlasa da artık miadını doldurmuş, daha doğrusu onların planları ve manevraları önünde bir engel haline gelmişti. Ama “normal” yollarla tasfiyesi de mümkün görünmüyordu, dolayısıyla kendi yöntemleriyle tasfiye ettiler ve CHP’yi öngördükleri role göre yeniden düzenlemenin önünü açtılar…

Aslında bu operasyon, öteden beri yürütülen ve belli noktaya getirilen iktidar kavgasının başka bir zeminde sürdürülmesidir. Başka bir anlatımla bu kavganın başka bir zeminde takviye ettirilmesidir. Ortaya çıkan politik işaretler, bu operasyon, AKP karşısına hem güncel ihtiyaçlar, hem de uzun vadeli planlar çerçevesinde “yenilenmiş” bir seçenek koyma, hazırlama hareketi niteliğinde görünüyor. CHP üzerinden yapılanları böyle okumak gerekiyor. AKP’ye seçenek oluşturma, “muhalefet boşluğunu” doldurma ve bir iktidar adayı yaratma hedefleri, anılan operasyonunun hedefleridir. Dolayısıyla bu operasyonu, esas olarak AKP’nin karşısında olan ya da en azından onu dengeleme eğiliminde olan güçler tarafından yapıldığını söylemek bir abartı değil, ortaya çıkan gelişmelerin bir gereğidir. Zaten bu doğrultuda da benzer değerlendirmeler yapılmış ve yapılmaktadır. “AKP’yi askeri darbe ile etkisizleştiremeyen Ordu, CHP’yi yeninden düzenleme operasyonuyla AKP karşısında bir mücadele mevzisini yaratmak istedi” biçiminde özetlenebilir bu değerlendirmeler… Yine bu operasyonun AKP’nin işine gelmediğini, AKP’nin Baykal’lı bir CHP’yi tercih ettiğini vurgulayan değerlendirmeler de az değildir…

Şurası açık ki, yıpranma sürecine giren AKP hükümetine bir “iktidar seçeneği” yaratmak, büyük sermaye, Ordu ve yüksek bürokrasi ile başta ABD olmak üzere emperyalist güçler için kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmişti. İçte kazandığı iktidar mevzilerini içine sindirmeyen Ordu ve bürokrasi, TÜSİAD’da temsilini bulan burjuvazi bu gelişmeleri dengeleme arayışı ve çabası içindeydi. Ancak bu alanda pek başarılı olamamışlardı. Bu noktada devreye sokulan Baykal operasyonu, bir bakıma bu başarısızlıkların da bir sonucudur.

Yine AKP hükümetinin izlediği Ortadoğu politikası, Irak ve Suriye ile geliştirdiği ilişkiler, İran ile yaşadığı yakınlaşma ve son olarak nükleer silahlarla ilgili alınan inisiyatif, Rusya ile geliştirilen yakın ilişkiler, başta İsrail olmak üzere ABD tarafından hoşnutlukla karşılanmıyordu. Özellikle Gazze üzerinden alınan tutum, İsrail’i son derece rahatsız ediyordu. Bir gün önce Türkiye’nin desteklediği bir dizi gemiden oluşan yardım konvoyunun İsrail tarafından sınırsız bir saldırganlık ve korsanlık örneği ile bastırılması, aslında, vurgulamaya çalıştığımız çelişkinin geldiği boyutları göstermesi bakımından önemlidir. Bu baskın olayı, İsrail ile Türkiye arasında öteden var olan “geleneksel stratejik işbirliğinin” sonuna mı işaret ediyor, yoksa “yeniden düzenleme” krizine mi sorusu, ayrı bir tartışma konusudur. Ancak bu yazı kapsamında şunlar vurgulanabilir: TC’nin Ortadoğu’da uygulamaya koyduğu ilişkiler stratejisi İsrail’i ve ABD’yi ciddi düzeyde rahatsız etmektedir. Bu da Türkiye üzerinden “yeni senaryoların” devreye konulması ihtiyacını doğurmaktadır. Dolayısıyla CHP’yi yeniden düzenleme ve bir seçenek olarak parlatma girişimi ile anılan gelişmeler arasında politik bağlar vardır. Bu da “işin” ciddiyetini gösteren başka bir önemli etken olmaktadır.

Kısacası, Baykal operasyonu ve CHP’yi yeniden düzenleme operasyonunun iç ve dış bağlantıları var; bu, öteden beri yürütülmekte olan iktidar savaşını başka bir aşamaya taşıyan ve genişleten bir hareket olmaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun vadeli bir figür mü, yoksa geçici bir basamak olduğu sorusunun yanıtı, süreç içinde daha bir netleşecektir. Ancak şimdi kendisine verilen hava ve ona yüklenen misyon hakkında birkaç söz söylemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Alevi Kürt “kökeni” ve Gandi imajının altı sürekli çizilmekte ve kimliği bu özelliklerle açıklanmaktadır. Hemen vurgulamak gerekir ki, bugüne kadar açıkladığı görüşler, pratiği ve yaşamı birlikte değerlendirdiğinde bu konuda resmi devlet ve aynı anlama gelmek üzere CHP çizgisinden farklı bir şey söylemediği ve yapmadığı çok net ve kesin bir biçimde söylenebilir. Onur Öymen’in Dersim Katliamı ile ilgili tutumu hakkında söylediği sözlerin arkasında durmayarak resmi duruşun karşısında boyun eğmesi, onun politik kimliği ve politik iradesi hakkında net bir bilgi vermişti. En sıradan bir “zor” karşısında irade ve kişilikli bir tutum göstermeyen birinin, gerçekte bir “liderlik” sergilemesi, Kürt ve Alevi gibi resmi çizginin en temel yapı taşları olan konularda “yeni” şeyler söylemesi, resmi çizgiyi aşan bir “açılım”a önayak olması mümkün değildir! Dolayısıyla Kürt ve Alevi “kökeni” ile ilgili verilen hava, sadece Kürtleri ve Alevileri kandırmaya dönük içi boş bir çabadan başka bir şey değildir!

Şu andaki genel havaya ve yapılan kamuoyu yoklamalarına bakıldığında, CHP operasyonun, yapanlar açısından, ilk aşamasının “başarılı” olduğu söylenebilir. Bundan sonraki aşamalarını ise titizlikle izlemekte yarar var…

                                                                                                  1 Haziran 2010

                                                                                                

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter